..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
En tatlı sevinçler, en hiddetli kederler sevgidedir. -Pearl Bailey
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Türkiye > Mehmet Sinan Gür




18 Nisan 2008
Çanakkale Kara Savaşlarında Taktik Kararlar  
Mehmet Sinan Gür
Çanakkale savaşları hakkında kısa bir görüş.


:CAEF:
18 Mart Çanakkale Boğaz Savaşından sonra İngiliz ve Fransız donanmasının kara desteği olmadan Çanakkale’den geçemeyecekleri anlaşılmıştı. Boğazdan geçmek için mayınların toplanması gerekiyordu. Mayınların toplanması için kıyıdaki tabyaların susturulması gerekiyordu. Ama bunlar bir türlü susturulamıyordu. Donanmanın yaptığı bombardıman yeterli olmuyordu, çünkü atış yapan bataryalar sabit değildi, o yüzden yakalanamıyordu. Üstelik ağzından duman çıkaran, soba borusundan yapılmış birçok yalancı batarya vardı. Hangisi gerçek hangisi sahte ayırt edilemiyordu. Son olarak üçü denizin dibinde olmak üzere 16 büyük savaş gemisinin 7’si bir günde kaybedilmişti. Diğerlerinin çoğu da yaralanmıştı. Çanakkale’den geçmek için tek çare vardı: Kara harekâtı. Kara harekâtının tek amacı vardı: Kıyıdaki tabyalara ulaşmak ve susturmak. Tabyalar sustuğu anda Çanakkale’den geçilir, Dolmabahçe Sarayının önüne gelinirdi çünkü.

18 Mart’tan sonra Çanakkale için 5. Ordu adıyla yeni bir ordu kuruldu. Komutanlığına Alman Liman Von Sanders atandı. Bir kara harekâtı bekleniyordu ama nereye olacağı bilinemiyordu. O yüzden Troya antik kenti önlerinden başlamak üzere Gelibolu yarımadasından geçerek Saros körfezine kadar yaklaşık 150 km olan bütün kıyı şeridi kontrol altında tutulmalıydı. Ben eskiden çok fazla bir şey bilmeden haritaya bakıp ‘İngilizler neden Saros körfezine çıkmamış?’ diye düşünürdüm. Çünkü Saros körfezinin bulunduğu ince kara parçası ele geçirilirse Gelibolu yarımadasının kara bağlantısı kesilmiş olurdu. Daha önceki ve sonraki savaşlarda olduğu gibi ikmal yolu kesilen ordu teslim olmak zorunda kalırdı. Böyle savaşlara örnek olarak 2. Dünya savaşında İtalya’nın güneyden işgali verilebilir. Ordu güneyden ilerlerken sürekli olarak cephenin biraz gerisinden asker çıkarma ve ikmalleri kesme taktiği güdülmüştür. Yine aynı savaşta Japon Okinawa adası işgal edilirken ABD adanın ortasına çıkmış, denize kadar gidip adayı ikiye bölmüş, sonra iki parçayı birer birer almıştır.

İngiliz ve Fransız ordusunun Saros körfezine çıkamayışlarının iki nedeni vardır. Birincisi, donanma merkezi Limni adasıdır ve Saros körfezine uzaktır. Savaş gemileri oraya gidip gelirken her gün en az iki saatlik fazla yol ve masraf yapacaklardır. Kara ordusuna destek gerektiğinde çabucak ulaşamayacaklardır. İkincisi, burası hem Trakya’dan hem de yarımadadan çok güçlü bir şekilde desteklenmiştir. Bunu kabul etmek gerekir ki Liman Von Sanders yapmıştır. Üçüncüsü, buraya çıkmak kara harekâtının amacına uygun değildir. Amaç tabyaları susturmaktır ve burası tabyalarını bulunduğu yere uzaktır. Bu yüzden buraya yapılacak bir çıkartma uzun vadeli bir iş olacaktır. Düşüncelerine göre can kaybı da çok olacaktır. O yüzden yapmadılar.

Liman Von Sanders tehlikenin farkındaydı. Saros körfezini 2 tümen asker bekliyordu. Gelibolu yarımadasındaki askerlerin çoğunluğunu çekmişti. Ancak daha sonra bu hareketi eleştirilmiştir. Bana göre bir ölçüde haklılık payı vardır. İngiliz ordusu donanmanın vereceği desteğe güveniyordu. Yarımada başlangıçtan askerle dolu olsaydı donanma ateşine çok kolay bir hedef olacaktı. Nitekim daha sonraki çarpışmalarda Türk ordusunun en büyük kaybı donanma ateşi nedeniyle olmuştur. Halbuki böyle olunca asker gücü düzenli olarak zaman içine yayılmış, ordunun saklanabileceği yerler yapılmış ve kullanılmıştır. Çıkartmanın nereye yapılacağı bilinmiyordu. Buna karşı da Tanrı’ya şükür ki Türk askeri ve 19. Tümen komutanı Yarbay Mustafa Kemal vardı.

Çanakkale savunmasında 6 tümen asker vardı. Mustafa Kemal bunların yalnız bir tanesine, o da yedek olanına komuta ediyordu. Enver Paşa ile yaşıt olmalarına rağmen Enver genç yaşta Paşa olmuş, Mustafa Kemal İttihad ve Terakki Partisinden olmadığı için onu eziyordu. Rütbe ve yetki almasına engel oluyordu. Çıkartma başladığında yarımadada fazla asker olmadığı için İngiliz donanmasına düşünüldüğü kadar iş düşmedi. Örneğin Ertuğrul Koyu’nda Yahya Çavuş yalnızca 63 askerle karşı koydu. Bu kadar adam için kocaman gemi toplarını harcamak biraz masraflı olurdu. Kurşun herhalde yeterdi ama onları yenmek için 3000 asker gerekeceğini hiç düşünmemişlerdi. Bu söylenen rakamlar gerçektir. Bu olaylar -inanılmaz ama- gerçekten olmuştur.

Diğer yandan bakıldığında düşmanı hemen denize dökmek gerekliliğinin de bir haklı payı vardı. Yarımada genişliği en geniş yerde 20 km idi. Bu orduların hareketi için dar bir alan demektir. Yani bir kara parçası, bir tek tepe kaybedilirse yarımadanın tümünü kaybetme tehlikesi vardır. O yüzden düşman karada hiç tutunamamalıydı.

Yarbay Mustafa Kemal de ordusuyla olması gereken yere ve üstelik vaktinde gitti. Bunun için yukarıdan bir emir almamış, kendi inisiyatifini kullanmıştı. Zaman içinde rakip ordular birbirine yaklaşıp çatışmalar aralarında 8-10 metre olan siper savaşlarına dönünce donanmanın desteği ister istemez sınırlı kaldı. Kendi adamlarını vurma ihtimali vardı çünkü. Bir saldırı olacağı zaman bombalıyorlardı, kendi güçlerine yol vermek için bombalamayı kesmek zorunda kalıyorlardı. Türkler de bundan yararlanıyordu tabi.

Böylelikle düşman ilerleyemedi ama donanma desteği ve makineli tüfekler nedeniyle de yerinden sökülemedi. Sonra da çekilip gittiler. İki taraftan yaklaşık 250 bin asker öldü. Onlar başarı gösteremedikleri için hiçbir işe yaramadı diyorlar. Ama bizim açımızdan çok işe yaradı. Bize bir Mustafa Kemal ve bir Türkiye Cumhuriyeti verdi.

25 Nisan geliyor. Ben Çanakkale’de olacağım.

18.Nisan.2008



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın türkiye kümesinde bulunan diğer yazıları...
Antakya’da Bir Çiftlik ve İzlenimler
01 13 Sivil Toplum Örgütleri Nasıl Güçlenir?
01 10 Anti Küreselleşme
01 14 Teröre ve Savaşa Hayır!
01 11 Bizim Kızılderililerimiz
Türkiye’nin Avrupa Birliğine Girme Umutları

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Gizemli Mısır - Tek Tanrılı Firavun Akhenaton
Müzik - Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz
Yeni Bir Vatandaş Tanımı 2
İnsan Neden Sanat Yapar?
Kitap - Martı Jonathan Livingston
Kitap - Suyu Arayan Adam - 1
Neanderthal İnsanı
Google Earth - Moskova'da Bir Araştırma Öyküsü
Orhan Gencebay Trt1'de
Milliyetçilik Üzerine

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Nazım Hikmet'ten Çanakkale Şiiri [Şiir]
Ateş ve Ölüm (Bütün Şiirler 16. 07. 2009) [Şiir]
Seni Seviyorum Bunalımı [Şiir]
İncir Ağacı [Şiir]
Bir Dosta E - Mektup [Şiir]
10 Ağustos 1915 Anafarta Ovası [Şiir]
Sevgisizlik [Şiir]
Mor Çiçekler [Şiir]
Eskiden [Şiir]
Bir Ruh Çağırma Operasyonu [Öykü]


Mehmet Sinan Gür kimdir?

Yazmayı seviyorum. Bir tümce, bir satır, bir sözcük yazıp altına tarihi atınca onu zaman içine hapsetmiş gibi oluyorum. Ya da akıp giden zamanı durdurmuş gibi. . . Bir fotoğraf, dondurulmuş bir film karesi gibi. Her okuduğunuzda orada oluyorlar ve neredeyse her zaman aynı tadı veriyorlar. Siz de yazın, zamanı durdurun, göreceksiniz, başaracaksınız. . . . Savaş cinayettir. Savaş olursa pozitif edebiyat olmaz. Yurdumuz insanları ölenlerin ardından ağıt yakmayı edebiyat olarak kabullenmiş. Yazgımız bu olmasın. Biz demiştik demeyelim. Yaşam, her geçen gün, bir daha elde edemeyeceğimiz, dolarla, altınla ölçülemeyecek bir değer. (Ancak başkaları için değeri olmayabilir. ) Nazım Hikmet’in 25 Cent şiiri gerçek olmasın. Yaşamı ıskalamayın ve onun hakkını verin. Başkalarının da sizin yaşamınızı harcamasına izin vermeyin. Çünkü o bir tanedir. Sevgisizlik öldürür. Karşımıza bazen bir kedi yavrusunun ölümüne aldırmamak, bazen savaşa –yani ölüme- asker göndermek biçiminde çıkar. Nasıl oluyor da çoğunlukla siyasi yazılar yazarken bakıyorsunuz bir kedi yavrusu için şiir yazabiliyorum. Kimileri bu davranışımı yadırgıyor. Leonardo da Vinci’nin ‘Connessione’ prensibine göre her şey birbiriyle ilintilidir. Buna göre Çin’de kanatlarını çırpan bir kelebek İtalya’da bir fırtınaya neden olur. Ya da tam tersi. İtalya’daki bir fırtınanın nedeni Çin’de kantlarını çırpan bir kelebek olabilir. Bu düşünceden hareketle biliyorum ki sevgisizlik bir gün döner, dolaşır, kaynağına geri gelir. "Düşünüyorum, peki neden yazmıyorum?" dedim, işte böyle oldu. .

Etkilendiği Yazarlar:
Herşeyden ve herkesten etkilenirim. Ama isim gerekliyse, Ömer Seyfettin, Orhan Veli Kanık, Tolstoy ilk aklıma gelenler.


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.