Gerçek sanat, gizlenmesini bilen sanattır. -Anatole France |
|
||||||||||
|
Yanından alel acele geçerken şöyle dediğini duydum: “İELLA RIZASI İÇİN DELİKANLI! İELLA NE MURADIN VARSA VERSİN…” Önce, ne duyduğumdan ve vereceğim cevaptan emin bir şekilde kadının karşısında durdum. Bu 1–2 saniyelik duruşun ardından, aklıma az önce duyduklarımla ilgili bir soru takıldı. Yaklaşık olarak şöyle bir soruydu: “İELLA NE LAN!” Yaklaşık dedim zira o anki zihinsel durumum, gözlemci yanımı kullanmama bir süre engel oldu. Bu nedenle o an ile ilgili ayrıntılar biraz silik… İELLA diye bişeyi daha önce duymadığım için ne olduğunu, onu kullanan kişiye sormam gerekir diye düşündüm… —İELLA ne teyze? Benim bildiğim bu işlerde aracılık yapanın adı ALLAH tır. Yoksa Trakya tarafından falan mısın? Oranın şivesine benziyor… Kadın bana önce tuhaf, tuhaf baktı. Ardından da dinleyen herkezin “tuhaf” bulacağı bir şeyler anlatmaya başladı. — Hakkında pek az şey bilinen dilencilerin, hakkında hiçbişey bilinmeyen inançlarındaki, hakkında dilencilerden başkasının bişey bilmediği tanrısının adıdır: İELLA! Dilencilerin tanrısı. Bizzat kendim garip hikâyeler yazdığımdan olacak, bu beklenmedik giriş bölümü ilgimi çekti. Anlatmaya devam etmesi için ilgilendiğimi gösterecek bir soru sormaya karar verdim. Aklıma gelenlerden en uygunsuz olanı seçtim her zamanki gibi; “VALLA MI?” “Viella Biella!” diye cevap verdi. Sonra devam etti: — Bizim inancımız sizinkinden farklıdır. Örneğin herşeyin başladığı şu “YASAK ELMA” olayı… Bize göre Cennet’te 3 kişi (insan) vardı. Âdem, Havvâ ve Âvare… Âdem ve Havvâ genelde birlikte takılırdı. Âvare ise cennette yaşamanın kolaylığına fazla alışmıştı. Yerinden bile kımıldamaz, istediği herşeyi HURİlere yaptırırdı. Bu aşırı tembellik tanrımız İELLA’yı kızdırdı. Âvare’ye bir ders vermeye karar verdi. Bunun için ondan birkaç metre uzakta bir elma ağacı yarattı. Ayrıca bu tembel yaratığa hizmet eden HURİleri de ücretli izine gönderdi. —Ücret mi? Nasıl bir ücret? diye sordum… —Bir çeşit ruhsal enerji... NUR da denebilir. Her neyse… Ağaçtaki elmalar öyle güzeldi ki… Kokusuna, rengine, parlaklığına hiçbir varlık dayanamazdı. Tanrımız İELLA, bu ağaç sayesinde Âvare’yi yerinden kalkmak zorunda bırakacaktı ve böylece Âvare, kendi işini görmenin o kadar da kötü olmadığını anlayacaktı. Daha iyi bir insan olacaktı. Gerçi daha iyi olanların gideceği bir başka cennet yoktu ama sonuçta birilerine nasıl olmaları gerektiğini söylemek eğlenceliydi. Bu sırada, olaydan habersiz Âdem ve Havvâ, ağacı farkettiler ve elmadan yemek için oraya gittiler. Birkaç metre ilerdeki Âvare onlara seslendi: “HEEY! Bana da bi tane atsanıza!” Aslında İELLA buna engel olabilirdi. Adem ve Havva’yı uyarabilirdi. Ama o sırada ücretli izine ayrlan Hurilerin, diğer hurilerle birlikte organize ettikleri bir eylem ile uğraşıyordu. Diğer huriler de ücretli izin istiyorlardı. Ama İELLA cennette 3 kişi olduğu için ve Adem ile Havva kendi işlerini kendileri hallettiklerinden, sadece Avare’ye hizmet edenlere bu hakkı tanıdığını söylüyordu. Huriler ise bunun ilahi adaletsizlik olduğunu, özlük hakları ve kazanılmış haklardan bahsederek kanıtlamaya çalışıyordu. Sonunda Huriler ve başkanları ŞEYTAN isimli melek grev yapmaya karar verdiler. Gerekirse kıyamete kadar… Aynı esnada Havva, elmayı koparıp, Avare’ye atmıştı bile… Avare, elmadan, CENNET-KÜTÜRDETEN diye tabir edilebilinecek şekilde ses çıkartan bir ısırık aldı! Tanrımız İELLA zaten Huri meselesinden dolayı kızmıştı. Oturduğu yerden kalkmaktan aciz bir zavallı yaratık tarafından katakulliye getirilmeyi hazmedemedi. Adem’i, Havva’yı ve Avare’yi huzurundan kovdu. Gerçi bazı teologlar “Tanrı her yerde olduğu için pratik olarak birini huzurundan kovamaz!” dese de bu bizimkileri teselli edemezdi. Gerçekten eşekten düşmüş gibiydiler. Daha doğrusu Cennetten düşmüş..Adem ve Havva birbirlerine destek olup yeni yaşamlarına alışırken, Avare eski yaşam tarzını korudu. İşte biz dilenciler onun torunlarıyız. Hepsi bu… Gördüğün gibi inançlarımız sizinkilerden farklı. O nedenle dilenirken, kendi tanrımızın adını çaktırmadan kullanırız.: İELLA'nın, dilencilerin ve diğer şeylerin tanrısının adını… Hikâye etkileyiciydi. Ama aklıma başka bir soru daha gelmesine neden oldu: —Peki, ama Âdem, Havva ile birlikteyse, Avare’nin soyu nasıl devam etti? — Şöyle söyliyim: İELLA’hın hikmeti, Avare’nin dilenmek konusundaki yeteneği ve Havva’nın bonkörlüğünün bir karışımı… Dinlediklerim beni şaşırtmıştı. Böylesine farklı bir inancın, nasıl olup da varlığını belli etmeden varolabildiğine şaşırmıştım. Sadece son bişey söyleyip dilencinin yanından ayrıldım. Ne mi söyledim? Yaklaşık olara şöyle bişey: “İELLA’HA EMANET OL!”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ömer kırat, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |