..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşamdan korkmayın çocuklar. İyi, doğru bir şey yaptınız mı yaşam öyle güzel ki. - Dostoyevski
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Gelecek > Oğuz Düzgün




20 Ağustos 2006
Türkçeleşmek Zamanı  
Oğuz Düzgün
Türkçe’mizden bahsetmek onun güzelliklerini göstermek bizim milli bir vazifemizdir de..


:BFAD:
Bizim çalışmalarımızı okuyanlar, bizim hiçbir dili küçümsemediğimizi aksine bütün dillerin güzel yönleri olabileceğini hatta olduğunu söylediğimizi bilirler..Fakat bizim ihtisas alanımız Türkçe olduğu için çoğunlukla bu güzel dil üzerine yoğunlaşmaktayız.
Üstelik bu dil ana dilimiz olması hasebiyle bize kazandırdığı düşünce hazinelerine bir minnet ifadesi olarak tüm güzellikleriyle tüm kâinata gösterilmeye lâyık bir cevherdir.Bu yönüyle de Türkçe’mizden bahsetmek onun güzelliklerini göstermek bizim milli bir vazifemizdir de..
Hemen birilerinin: “Bilim adamlarının milli vazifesi olur mu?” diye hayretler içerisinde şaşkın bakışlarla sorular yönelttiğini görür ve duyar gibi oluyorum..Maalesef bizde bilim yanlış anlaşılmış..Elbette bilimin tarafsız olma ilkesi vardır ancak bu ilke de hiçbir zaman maalesef modern bilimin doğduğu Avrupa’da dahi uygulanamamıştır..
Astronomi, tıb, dilbilim, coğrafya ve hatta pek çok bilim dalının terimlerinin Latin/Anglo/Sakson kökenli dillerden geldiğini çok iyi biliyoruz..Hatta içimizden bazı saf dil bilim adamlarının “Bilim dili Türkçe olmalıdır” şeklindeki, Türkçe aşıklarının gerçeği ifade eden önerilerine kulak tıkadıklarını ve “Bilimin dili olmaz, bütün diller evrenseldir.O halde Latince kökenli terimler de bize uygundur.” dediklerini duyuyoruz.Aslında bilimin tarafsızlığının ihlali işte bu noktadan başlıyor..
Avrupalı bilim adamlarının milli kökenlerinin de sâikiyle Anglo-Sakson dillerini bilim alanında hükümran kılma gayreti içinde olduklarını müşahede ediyoruz..Eğer bilim tarafsızsa ve eğer başka dillerden türetilen terimleri kullanmak bilimselliğin ta kendisiyse, herhalde ne Einstein, ne Galile ne Descartes ve ne de diğer Avrupalı bilim ve düşünce adamları bilimle, felsefeyle barışık insanlar değillerdi bunca getirdikleri bilimsel yeniliklerin rağmına..Çünkü bu gibi bilim adamlarının tamamı kendi yaşadıkları coğrafyanın, kültür ve hatta inanç şemsiyesinin kuşattığı medeniyet dilini esas alarak çalışmalarını yapmışlardır..Mesela hiç biri Arapça ya da Türkçe eserler vermeyi düşünmemiş, bazı çeviri çalışmalar dışında..
Bu durumda Anglo-Saksoncu bilim adamları, asimilasyon üstü yakalanmış bulunuyorlar..Onları uyandırmak da gerçek Türk Bilim Adalarının vazifesi..Türk Biliminin inşası sürecinde Türk Dilbiliminin oluşmasına az da olsa bir katkımız olacak mı bilemiyoruz ama bildiğimiz bir nokta vardır ki seslendiğimiz ve hiçbir sarsıntıya uğramadan sımsıkı durduğumuz bu nokta, bizim için ölümcül bir o kadar da hayat bahşeden Milli Bilim şelalesinin çağlayacağı ab-ı hayat fışkırtan bir kaynaktır..Bu kaynaktan tereşşuh eden Türkçe suyunu tüm Türk Bilim Adamlarının beyinlerindeki deha depolarına pompalamadan bizim vazifemiz bitmeyecektir.
Ölümcül diyorum çünkü bu noktadan gaflet, milli benliğin yok oluşu gibi bir felaketi doğuracaktır..Herhalde kimliğini kaybetmiş bir millete de diri demek onun nefes alıp verdiğine kanarak gerçekten yaşadığını varsaymak imkansız olacaktır..Zira tüm milletlerin milli benlikleri, yaşayan birer canlıdır ve onların kendilerine has suları, atmosferleri, inceden inceye seslenişleri vardır..İşte dil de bir millet için havadan daha lüzumsuz değildir..Lisan gitti mi o milletin milli benliği de ölecektir yeni bir milli benlikle ba’su badel mevt (öldükten sonra dirilme) gerçeğini canlı tutarak..
Hayat bahşeden diyorum çünkü bilimin Türkçeleşmesi, bu milletin uyuşmuş, tıkanmış, hareketsizleşmiş tüm hücrelerinin yüreciklerine masaj yapacak, ölmek üzere olan hem ruh hem de beden genlerimiz, hücrelerimiz canlanacak, sanki “vazife başına arş!” emrini almışlar gibi ruhumuzun Türkçeleşmesinin inşa faaliyetine başlayacaklardır..İşte o zaman Türkçe konuşacak, Türkçe düşünecek ve Türkçe yaşayacağız..
Bu Türkçe yaşayış ve de konuşuş Fatih Sultan Mehmed’i de, Yunus Emre’yi de, Baki’yi, Fuzuli’yi de ve onların hem yaşam hem de lisan “Türkçe”lerini kapsayacak geniş bir dâirede olacaktır..Yani Fuzuli’nin ya da Baki’nin kullandığı kelimeler de onların yaşam tarzları da, medeniyetleri de Türkçe’dir ve onlara hakareti kabul etmemiz asla mümkün değildir..Anglo-Sakson bilim adamlarının kazandırdıkları binlerce terimi misk u anber bulmuş gibi yüzüne gözüne sürüp medeni olduğunu varsayan kafalar bizim bu Türkçe anlayışımıza toslamışlar ve de maalesef paramparça olmuşlardır.İşte bu noktada sahte Türkçecilik değil tüm tarihimizin tüm yaşantılarını, tüm renklerini ve tüm kelimelerini kapsayan gerçek Türkçecilik vazifemiz olmalıdır.
Fatih Sultan Mehmed, Kanuni Sultan Süleyman, Yunus Emre, Fuzuli, Baki, Yahya Kemal, Ziya Paşa ve daha binlerce “Türkçe yaşayanlarının” gerçek Türkçeleri bizim tüm yaralarımızın da merhemi olacak ve bu dev hazineyle yepyeni bir düşün istikbaline yelken açacağız.Yoksa bin yıllık tarihimizin Türkçe’sini hayatımızdan çıkardığımızda o Türkçe ile konuşan, yazan milyonlarca ecdadın emanetine ihanet etmiş olacağız…Bunu yaparken Çanakkale’ye bedenlerini sokmadığımız Anglo-Sakson’un, kelimelerini de dilimize sokmayacağız..Binlerce yılda teşekkül etmiş milli benliğimizin yaşamasının başka da bir yolu yoktur.
Elbette yeni kavramlara karşılık gelecek yeni kelimeler türeteceğiz ancak nesillerimizi bin küsur yıllık tarihinden, ecdadından kesip koparacak kelime kıyımlarına kapı açmayacağız.
Dilimizin ve kültürümüzün Anglo-Saksonlaşma zehirlenmesinin başka da panzehiri yoktur.





Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın gelecek kümesinde bulunan diğer yazıları...
Evliya Menkıbelerinden Türk Fantastik Edebiyatına
İnsanı Gelecek Zamanda Çekimlemek
Bir Hayâliniz Var mı?
Mevlanalar'ı Beklerken
Almanya'daki Yangın ve Nefretlerimiz

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Fâtih İstanbul'u Kaç Yaşında Fethetti?
Mevlid Kardeşliği
Kâfiyelerin Birliği
Kemençe Kimin?
Baklava'nın Kökeni
Kurân'ın Kökeni Sümerde mi?
Şiir Düşünceleri
Amerika Osmanlı Tarafından Keşfedilseydi?
Medeniyet Bestemizin Notaları
Omoto Dini ve İslamiyet

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Sen Var Ya Sen! [Şiir]
Çakkıdı Çakkıdı [Şiir]
Bâlibilen Dilinde Şiir [Şiir]
Üç Boyutlu Şiir [Şiir]
Miraciye [Şiir]
Sağanak Sen Yağıyor [Şiir]
Bülbüller Şehri İstanbul [Şiir]
Türkçe Hamile Beyanlara [Şiir]
Burası Sessiz Biraz [Şiir]
New Orleans'lı Siyahi Kirpiklerin [Şiir]


Oğuz Düzgün kimdir?

Yazar edebiyatın her alanında çalışmalar yapıyor.

Etkilendiği Yazarlar:
Bütün yazarlardan az çok etkilendi. Zaten insanoğlunun özelliği değil midir iletişimde bulunduğu varlıklardan etkilenmek?


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Oğuz Düzgün, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.