İnsan gülümsemeyle gözyaşı arasında gidip gelen bir sarkaçtır. -Byron |
|
||||||||||
|
İlgi: ( Emekli imam Abdullah Cihangir’in cenaze töreninde söyledikleri.)"Yüksek sesle ağlamak yüzünü gözünü yırtmak bizim dinimizin yasak ettiği cahiliye adetidir... Kadınların sesi 4 duvar arasından dışarıya asla çıkmayacak ... Kadın sesi 4 duvar arasından çıktı mı bu haya perdesinin yırtılmasıdır allah korusun.. Çocuklarınızı mutlaka sabah namazına kaldırın.. Çocuklarınızı sabah namazına kaldırmadınız mı kıyamet günü onun hakkını veremezsiniz. Televizyonları fazla seyretmeyiniz göz nurunuz, yüz nurunuz gitmesin." …Gazeteler Haberi okuyunca, nutkum tutuldu. Daha doğrusu, bilmem kaçıncı kez nutkum tutuldu. Çünkü, buna benzer görüş bildiren çok sayıda din görevlisi var. Zaman zaman okuyorum ya da çeşitli vesilelerle dinliyorum. Yakın çevremde ise, herkesin “ hoca’ nım ” diye hitabettiği , sohbetini dinledikleri kadınlar var. Bunların birçoğunun hocalığının nerden geldiğini de anlayabilmiş değilim. Eline bir “ Yasin ” kitabı alan hoca olmuş. Resmi görevli değiller aslında. Hem ehliyetsizler hem denetimsizler. Bugün Ayşe Hanım ’ ın evinde, yarın Fatma Hanım ’ ın evinde konuşma yapıyorlar. Bir anne düşünün ki, yavrusunu kaybetmiş. O anne, sesini erkek duyacak diye ağlamayacak. Eğer sesli ağlarsa, sesini erkekler duyarsa , haya perdesi yırtılmış olacak. Böyle bir şey olabilir mi? Emekli imamın sözlerini okuyunca, kendi derdime düştüm sevgili okurlar. Ben bir günahkârım, cahiliye âdetine göre davranıyorum ; gözümün nuru, yüzümün nuru da yok. Ben şimdi ne yapacağım ? İmamın dediğine göre, kadın sesi dört duvar arasından çıkmayacakmış. Oysa ben neler yaptım neler ! Sesimi yüzlerce değil , binlerce kişi duydu. Nasıl mı ? • Suçlarımın en masumundan başlayayım : Kızım oyun çağında sokakta oynarken , kaç kez pencereden veya balkondan bağırdım : ” Kızııım ! Eve gel artık, akşam oldu. ” ….Yoldan geçen erkekler sesimi duydu. • Milli bayramlarda onlarca kez sunuculuk yaptım , hâlâ da yapıyorum. Şiirler okudum- okuyorum , konuşmalar yaptım - yapıyorum. Yüzlerce erkeğin de kulağına ulaştım böylece. • Öğretmenlik yaptığım yıllarda ; okulun bahçesinde halk oyunları ekibini çalıştırdım. Öğrencilerle oynadım , oyunun figürlerini gösterdim. Sesim , ta nerelere gitti kimbilir. • Gelelim daha büyük suçuma : Bir ara Mudurnu’ da , Bolu’ da radyo programı yaptım. Sesim ilçe dışına bile çıktı. • Allah’ ın bana verdiği duygularım yüzünden, kaç kez ağladım kimbilir. Sesimi kadınlar da duydu, erkekler de. • Ayrıca, - kim koyduysa - you tube sitesinde de sesim var. Mudurnu’ nun özelliklerini içeren şiirimi , kendi sesimle yüzlerce kişi dinliyor. İnternet kafelerde, kimbilir kimlerin evinde sesim yankılanıyor. • Özellikle son günlerde fazla tv izliyorum. Yaşadığımız şok gelişmelerle ilgili haberleri, tartışma programlarını hiç kaçırmıyorum. Böylece; gözümün- yüzümün nuru gitmiş oluyor imamın dediğine göre. Fazla tv izlediğim için yani. • Bugün dek, milyonlarca kez konuşmuşumdur telefonla. Sesim nerelere gitti, nerelere ! Demek ki ben, iflâh olmaz bir günahkârım. Sesim evimin dışına çıktı diye günahkâr oldum, haya perdem yırtıldı diyelim; öğretmenlikte özveriyle yirmi sekiz yıl çalıştığım, hiç kale alınmayacak mı ? Emekli olmama rağmen , en azından kendi kasabam için bir şeyler yapma gayreti içinde olduğumun hiç mi önemi yok ? Hiç takiyye yapmadım . Dinimizi kullanarak daha iyi konuma gelmek için çaba vermedim. Adam öldürmedim, banka hortumlamadım, devletin olanaklarını çıkarım için kullanmadım . Haram yemedim . Görevimi ihmal etmedim . Rüşvet – afedersiniz bahşiş diyecektim - almadım. Tam tersine, yıllarca sınıfım kırtasiye masraflarını, öğrencilerimin kullandığı tebeşir parasını bile cebimden verdim. Hal böyle iken , sesim dört duvar arasından çıktı diye neden günahkâr olayım ! Günahkâr da değilim , nursuz da . Hele hele haya perdem asla yırtık değil . İçimdeki Allah sevgisinin ve imanımın derecesini imam da bilmez, müftü de. Onu sadece önce Allah bilir, sonra ben . Bu sevginin derecesi ise, yalnızca beni ilgilendirir. Kadınları bir paspas ya da erkeğin istediği gibi kullanacağı tarlası olarak gören zihniyeti şiddetle kınıyorum . Bir imamın sözünden yola çıkarak genelleme yaptığımı düşünemeyin sakın . Bu imam gibi düşünen , vatandaşa bir şekilde ulaşan , onları yanlış yönlendirmeye çalışan yüzlerce hatta belki binlerce kişi var. Kendisini din görevlisi olarak kabul ettirip , vatandaşa yanlış din bilgisi aşılayanlar var. Ehliyetsiz ve denetimsiz . Oysa ben dinimi en doğru şekliyle öğrenmek istiyorum , çarpıtılmış şekliyle değil . Kadının sesinin dört duvar arasından çıkmaması gerekiyormuş . Bunun açılımı şöyledir sevgili okurlar: Kadınlar evden dışarıya asla çıkmayacak, çıkmak zorunda kalırsa dışarıda konuşmayacak, evde erkeğine hizmet edecek . Hücre cezalısı gibi bir yaşam sürecek . Beni Allahım çok adil . Kadınların , erkekler tarafından bu şekilde sindirilmesini asla istemez . Ben buna inanıyorum . Beni asıl düşündüren ; bu imam ve onun gibilere inanacak saf vatandaşlarımızın olmasıdır. Kâmuran Esen
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |