..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sevginin ölçüsü ölçüsüz sevmektir. -Spinoza
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Politik Olaylar ve Görüşler > M.Nazım Güler




17 Nisan 2009
Ha Gazze, Ha Kandil; İkisi de Çözüm Değil!.. 2 (*)  
M.Nazım Güler
Birinci yazımın asıl amacını doğru anlayabilmek için ve ilgili olayları doğru okuyabilmek için, önce kendimizi, duygusallıktan arındırıp, olgulara, objektif bakmaya alıştırmak gerekir.


:BCCF:
HA GAZZE, HA KANDİL; İKİSİ DE ÇÖZÜM DEĞİL!..2 (*)


Birinci yazımın asıl amacını doğru anlayabilmek için ve ilgili olayları doğru okuyabilmek için, önce kendimizi, duygusallıktan arındırıp, olgulara, objektif bakmaya alıştırmak gerekir.

Olaya ve konuya bir Müslüman olarak mı, bir Türkçü olarak mı bakıyorsunuz? Bir kere bunu netleştirmek gerekiyor. Bir Müslüman olarak bakıyorsanız; öncelikle şu Türkçülükten kendinizi soyutlayıp arındırın ki, aynı olayları yaşamakta olan, her ırktan halkların acılarına eşit, adil ve objektif bakabilesiniz.

Zulüm, zulümdür ve “zulme karşı susan dilsiz şeytandır”. Kendi sınırlarınızın uzağındaki halkların acıları için hamasi nutuklar atarken; gazaya gider gibi her ırktan Müslümanları, dışınızdaki bir cihada ısıtırken; öte yandan, kendi sınırları içinde veya bitişiğinizdeki mazlum bir halkın aynı acılarını görmemeğe çalışmak veya görmek isteyenleri de kandırmak için, olayları çarpıtıp, dinimizi ters yorumlayarak, mazlumu, zalim; mağduru da gaddar göstermeye çalışmak; dilsiz şeytan olmaktan çok, dilli şeytan konumuna girmek, tehlikesiyle karşılaşmayacak mıyız?

Ben, Hamas’a veya Filistin halkının haklı davasına karşı olsaydım, yazımın başlığını “Ha Gazze. Ha Kandil” diye başlatmazdım.. Bundaki mesajımla, başta Erdoğan’a ve sözde “İslamcı”, gerçekte” Türkçü”lere; “neden bu çifte standart, böylesi iki yüzlü politika niçin?!” diye sorarak bağırmak istedim. Sesimi duyan “Müslüman” Türkler, mesajımla irkilip, sarsılıp, doğrulmak yerine, günahımı da alarak suçlarını ikiye katlamayı tercih ettiler. Müslüman iseniz, Kürtlere karşı bu ırkçı duruş ve sorunlarına kör bakışınız nedendir? Türkçü iseniz, “İslamcı “ maske kullanmaktaki ısrarınız nedendir? Filistin var diyebiliyorsanız ve bu adilse; aynı şekilde neden "Kürdistan"ı görmüyor ve Kürtlerin acılarını yok sayıyorsunuz? Müslümanca bakıyorsanız, gözleriniz, her yeri olduğu gibi doğru görmelidir, demek istiyorum.

Bir yere dürbünle bakarak ve gerektiğinde orayı mercek altına alırken; diğer yere (Kürt Bölgesine) gözlerinizi kapatarak bakmayınız.. Gerçeklerden gözlerinizi artık kaçırmayınız; biz, buradayız ve sizleri gözetliyoruz. Sizlere güvenmek için, müslüman kardeşliğinizin ciddiyetini merak ediyoruz. Bunu, somut olarak görmek istiyoruz.

Evet, seçtiğim konu ve yazımdaki asıl hedef Hamas değil, Kürtlere karşı ırkçılığa ve “İslam” kisvesindeki ikiyüzlülüğe dikkat çekmekti. Değer verdiğiniz İslami yön ise, artık uyanmanızı istiyorum; çünkü biz müslüman Kürtler, uyanmışız (belki örgütlü değiliz); ancak gerçek yüzünüzü sizlere de hatırlatacak kadar uyanık duruyoruz. Sizler de gerçek din kardeşlerimiz iseniz, siz de uyanınız da artık bize objektif bakın, diyorum.
Filistin saflarında şehit olan pek çok Kürt olmuştur; acaba orada şehit olan Türkler olmuş mudur?..

Yani Filistinli kardeşlerimize kızıyor veya onları kıskanıyor değilim; sizin çifte standart tutumunuza kızıyorum, anlamak istemediğiniz budur. Hedefi saptırmayınız lütfen..

Hamas’a olan eleştirim, sadece, kendi içindeki sorunlarını halletmeden, askeri ve siyasi olarak güçlerini birleştirememişken, askeri bir savaşa kapı açması, hem taktik, hem stratejik hataydı diyorum. Öyle de çıkmadı mı?.

Hamas için şunları demek istedim; El fetih ile birlikte iki başlı iktidar duruşunuzla, (karşılıklı olarak) Filistin halkının birliğini de bölüyorsunuz; acil çözüm bekleyen sorununuz bu olmalıdır. Bu da, El fetih ile demokratik, diplomatik ve siyasi diyaloglar yoluyla olmalıdır. El Fetih karşısında, Filistin halkını yanınıza çekmek için, silahlı propaganda mantığını benimsemeyin; yani İsrail ordusunu, kendi masum ve korumasız halkınızın üzerine saldırtacak yolu seçmeyin, diyorum. Bunu demekle, Filistin halkına karşıymışım gibi anlaşılmam ne kadar mantıklı olabilir ki?..

İlk yazımın ana tema’sı, Erdoğan’ın çifte standart tutumunu deşifre etmek olduğu için, bu yöne çok özet dokunmuştum; bunun tersine olacak bir yorumum da yoktur.. Sorun, okuyanın niyeti ve bakış açısı sorunudur, başka değil…

Sonuçta, El Fetih veya Hamas arasında bir tercih yapmak veya onları uzlaştırmaya zorlamak Filistin halkının önündeki bir görevdir. Oraya akıl vermek veya onların örgütlerini dizayn etmek,elbette ki bize düşmez. Bize düşen, bulunduğumuz yerde, yani TC sınırları içerisinde, Filistin davasına nasıl destek olabiliriz veya en azından onlara zarar vermekten kendimizi alıkoyabiliriz, olmalıdır. Başta gelen görevimiz de, İsrail ile stratejik askeri antlaşmaları iptal etmek; yani, hükümetimizden bunu talep etmemiz gerekir, diye düşünüyorum. Başbakan’dan bunu talep ettiniz mi; onu buna zorladınız mı? Sizler çaba sarf ettiniz de ben, size karşı mı geldim? Hayır, aksine, onun Davos’taki çıkışını abartarak onu, göklere çıkardınız; bense eleştirdim. Hangimiz yanlış yapıyoruz?

Yandaş olduğunuz partilerin veya egemen güçlerin her dediğini, üzerinde hiç düşünmeden ve sorgulamadan, alkış tutmak zorunda mısınız? TC’deki “İslami” kesimin, eğer Filistin halkına desteği olacaksa, onların aleyhindeki bütün antlaşmaların iptalini, kendi başbakanından istemek olması gerekmiyor muydu? Peki sizlerin yaptığı bu mu olmuştur? Hayır. Birini alternatifsiz görüyorsunuz diye, onun yanlışlarını hoş göremezsiniz..

Filistin ile "Kürdistan"; Arap ile Kürdü belli ki, benzer görmüyorsunuz; ancak bu, konuya tersten baktığınız içindir ki, bence yanlış değerlendiriyorsunuz. Vardığınız bu tespit ve teşhis, bana göre, ne İslâmidir, ne insanidir ve ne de vicdanidir. Bu şaşı bakışınız ve acımasız yorumlayışınızla gözümüzde, ileri sürdüğünüz İsrail’in tutumundan da beter bir konuma düşüyorsunuz, farkında değilsiniz belki. Neden mi?

Çünkü, TC’nin kuruluşundan bugüne değin, Kürtlere karşı oluşan ve gelişen, imha ve inkârcı resmi politikadan farklı bir alternatif olamadınız; sadece, onların dindar maskeli bir versiyonu olabildiniz. Birleştirici bir kardeşlik ve karşılıklı bir güven sağlamaktan uzak oldunuz hep.
Nasıl mı; birlikte karşılaştıralım:

İsrail devleti suni olarak oluşturuldu ve Müslümanların topraklarını işgal etmiş bir güçtür (mü) diyorsunuz. Türkiye’nin TC oluşu, çok mu daha eskidir; İsrail’in devlet oluşuyla kendi arasında, sadece çeyrek asırlık bir zaman dilimi vardır. TC , 29 Ekim 1923 yılında; İsrail 14 Mayıs 1948 yılında devlet ilan edildiler.

Özetle, 14 Mayıs 1948’de BM paylaşım planı uyarınca David Ben-Gurion tarafından İsrail Devleti’nin kuruluşu ilan edilmiştir. 24 saat sonra, Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Irak orduları saldırıya geçerek İsrail topraklarına girmişlerdir.

1949 yılının ilk aylarında BM nezdinde İsrail ile onunla savaşan Arap ülkelerinin her biri (belki Irak hariç) arasında doğrudan müzakereler düzenlenmiş ve bunların sonucunda bir ateşkes anlaşması imzalanmıştır. Ateşkes anlaşması uyarınca sahil şeridi, Celile ve tüm Necef, İsrail’e; Yehuda ve Samiriye (Barı Şeria) Ürdün’e; Gazze, Mısır yönetimine ve Kudüs’ün, Eski Şehrin de dahil olduğu doğu kısmı Ürdün’e; batısı da İsrail’e bırakılmıştır. İsrail'in, başından beri mahrum bırakılan Filistinliler ile olan gerginliği ise hala sürmektedir.

Yahudiler, Kenan diyarındaki Yakupoğullarıdır. Kenan Diyarı, günümüzdeki İsrail, Filistin ve Lübnan toprakları ile Ürdün, Mısır ve Suriye'nin kıyı kesimlerini kapsar. Yani Yahudiler ırksal olarak, Araplarla ırkdaş ve ülkesel olarak, onlarla hep sınırdaş olmuşlardır. Neden Araplar ile Yahudiler/İsrailoğulları, birbirlerini karşılıklı kabul edip, barış ve huzur içinde, aynı bölgede yan yana yaşamasınlar?!.. Bence, halklara bırakılırsa bu mümkündür; bu gerçekliğe karşı olanlar bu iki halkın dışındaki (bölgedeki ve bölge dışındaki belirli) çıkar güçleridir..

Dahası; İsrail Yahudilerden oluşuyor ve sizler, onları suni oluşmuş bir devlet/millet olarak niteliyorsunuz. Bu doğru bir gerekçe ise, peki, TC’yi sorgulamak, hiç aklınıza gelmiyor mu, ey ” Müslüman kardeşlerim”; TC, Anatolia’da 72,5 milletten asimilasyon ve süngü gücüyle “Türk” adıyla suni yeni bir millet halinde yaratılmadı mı? Bu yüce milleti “yaratan”ın, Yüce Atatürk olduğu söylenmiyor mu hep? Yani, “Tek dil, tek millet, tek devlet” sloganı hala bu zoru dayatma ve hatırlatmak değil de, nedir? Bu söylem, somut gerçeği ifade etseydi, ikide bir başbakan ağzından, hala tehdit uyarıları şeklinde niye meydanlarda bağırtılsın ki?. Buna bir itirazınız hiç oldu mu tarih boyunca? Hayır.

“İslamcı” sandığımız güçler, bu devleti oluşturan egemen güç, İttihat ve Terakki’nin sadece“dini biraz daha öne çıkaran koludur, o kadar; yoksa onlarla aynı şekilde devletçi ve aynı kararlılıkta Kürt karşıtıdırlar. Rejim dışı bir siyaset değildirler; çelişkileri sunidir ve halkları kandırmak ve onları daha kolay asimile etmek için, ırkçılığı mı, dini mi kullanalım, gibi suni bir çelişkiden ibarettir. Bu kollardan birinin, ırkçılığı öne çıkarması; diğerinin dini kisvedeki “milli”liği öne çıkarması sadece taktik düzeyinde bir farktan ibarettir.Daha önce neler vardı; ” Milli Türk Talebe Birliği “(MTTB), “Millî Görüş”, “Milli Nizam Partisi”, Milli Selamet Partisi” vs.. hepsi de “millî” ve elbette sadece Türk’ün milliliğini vurgulayan bir milli söylem olmuştur; Kürt, Çerkez, Laz, Arap, Azeri vb. halkların kimliklerini tanımak yerine, onları, Türk yapmak için kullanılmıştır. Yani, Türkleştiren bir millileştirme dayatılmıştır. Eleştiri olunca da, bazen, “biz, milli derken, millet-i İbrahim”i kast ediyoruz, demeleri sadece bir uyutma ve eleştiriyi geçiştirme taktiği olduğu inkâr edilemez bir gerçek olarak, yaşanarak görülmüştür.

Kısaca, İsrail, belki yeni bir devlettir; ama Yahudi milleti, tarihsel olarak, Araplar gibi bölgenin yerleşik halkıdır.

TC de yeni bir devlettir; ancak Türk milleti tarihsel olarak, Kürtler gibi bu bölgenin yerleşik bir halkı değildir; bölgedeki geçmişleri bin yılı doldurmazken; sorunlarını göremediğiniz (varlıklarını da ne yazık ki, o, çok karşı olduğunuz-kontrolü kimin elinde olsa da- sonuç olarak, PKK olayları sayesinde telâfuz etmeğe mecbur kaldığınız) Kürtler, Nuh tufanından beri bu bölgede yaşayan, yerleşik bir halk olduğu halde, bir türlü bu gerçekleri hazmedemediniz.

Şimdi siz “İslami” bir bakışla, kucağınızdaki Kürt sorununu görmezden gelip, ta dünyanın öteki ucundaki Müslümanların (sadece Filistin olayıyla sınırlı olmayan) sorunlarını tek önümüze koyduğunuzda, size öfkelenmeyelim de ne edelim; yaptığınız bize hakaret değil de nedir? Müslümanlık bu mudur; buna nasıl dindaş kardeşlik diyebiliriz, söyler misiniz?

Filistin’de katliam oluyorsa; "Kürdistan"da olmuyor mu?
Filistinlilere napalm bombaları yağdırıldı; Kürtlere yağdırılmadı mı; Cudi’de, Gabar’da, Kandil’de; napalm atılmadı mı, kimyasal silahlar kullanılmadı mı?
Filistinliler, kitlesel öldürülüyor da; Kürtler kitlesel öldürülmedi mi; Ağrı’da, Koçgiri’de, Dersim’de…
Zilan ve Munzur nehirleri Kürt kanıyla kırmızı akmadı mı? Bir de Saddam’ın Halepçe ve Tufeylî Kürt katliamları, vs. zamanında hiç değinmek istemediğiniz vahşetler vardır.. Binlerce Kürt bir anda imha edildiler.. Sizler sustunuz; Arafat bile, kendi saflarında, davası için şehit olmuş Kürtleri unutarak, bu konuda görüşlerini soran bir gazeteciye; “ben Arabım” diyerek Saddam’a arka çıktığını ima etmişti..

Şimdi sizler de ABD ile "Güney Kürdistan"ın çıkarları uyuştu diye, sırf Kürtler biraz egemenlik kazanıyorlar diye, onları ABD ile bir tutup ve kendi ülkenizin de bir NATO ülkesi olduğunu unutarak, Kürtlere “ ABD uşağı” diye saldırıyorsunuz. Gazze’yi bombalayan pilotların Konya’da eğitimden geçmiş olabileceğini unutarak, "Federal Kürdistan"a, hakaret anlamında “Küçük İsrail” demeği reva görüyorsunz. Böylesi “İslam kardeşliği”niz, düşmanın başına olsun!..

Kürt sorununun varlığını “terör”le örtbas edip durdunuz; şimdi Ergenekon davası gösteriyor ki, terörü yaratanlar, kutsal TC devletinin derin güçleridirler. Ama sizler, hala inatla gözlerinizi gerçeklere kapatıyorsanız, bu sizin “İslami” samimiyetiniz olabilir mi; yoksa doğanızın mayası olan ve kopmamakta ısrar ettiğiniz Türkçü ırkçılığınızdan mıdır? Hiç bu yanınızı sorguladınız mı? Ergenekon, PKK vb. “terör” ile ayrılık tohumlarını ekiyorlarsa; sizlerin, birleştirici ve güven sağlayıcı alternatifiniz hiç oldu mu ki? Hayır, hiçbir parti, grup veya cemaatın aklından bile geçmedi.. Bunu dile getirmiş olan, Bediüzzaman Said- i Nursî’yi bile tahrif ettiniz. Bu konuda devletten daha devletçi oldunuz, zulme alkış tuttunuz; yapılanlara dini kılıflar uydurdunuz.. “Devletimiz var olsun”,” milletimiz var olsun”,” askerlik peygamber ocağıdır” vb. asimile edici laflar ağzınızdan hiç düşmedi. Bir öz eleştiriye niyetiniz olabilir mi? Sanmıyorum.

Bütün Müslüman kardeştir,derken; Müslüman Kürt halkını da kendinize kardeş kabul ediyor musunuz ey Müslüman Türk kardeşlerim! Kendinizden emin misiniz; kardeşliğinizde ciddi misiniz?

Sizin iddianızda ciddi olmanız için; biz Kürtlerin de sizlerden emin olmamız gerekmiyor mu sizce? Bu güven ortamını sağlamak için ne yaptınız; halkımızı hep suçlamaktan başka?!

Ortada bir Filistin sorunu var ve sizler, bu konuda maşallah bülbül kesiliyorsunuz? (Ergenekon’dan icazetli olduğunuz için midir bu?) Ancak, daha derin ve daha ciddi duran Kürt sorununda neden sesiniz hiç çıkmıyor?( Ergenekon’dan icazet alamadığınız için midir?)

Peki ey dini bütün Müslüman Türk kardeşlerim, Ortadoğu’da 22.Arap devleti olarak, (var olan sorunlara rağmen) bir Filistin Devleti de kurulduğu halde, hala “Filistin hakları” diyerek susmuyorsunuz ve “Müslüman kardeşlik” adına ( belki halkımızı da o saflara sürmek adına) 22 devletli Arap milleti için hala bağırabiliyorsunuz da; neden, Ortadoğu’nun orta yerinde ve bir parçası da kollarınızın arasındaki mengenede mahpus olan; “İslam ümmetinin yetimi”,”Avukatsız halk Kürtler” in ülkesini aklınıza bile getiremiyorsunuz?! Neden; imanınız mı el vermiyor; yoksa Ergenekon mu henüz size ruhsat vermedi de ondan mıdır? Irak’taki parçasına bile tahammül edemiyorsunuz; kendi içinizdekilere nasıl doğru kardeşlik yapabileceksiniz ki? Hal bu ise; Müslüman Kürtler, size niçin ve ne diye inansınlar?!

Kürt sorununu, terörize ederek sorumluktan kurtulma bahanelerinize kendiniz iman ediyor musunuz? Bizi, kandıramadığınızı bilmenizi istiyorum ama!..

Görülüyor ki, yazımdaki hedefim, ne Filistin halkı, ne de Hamas’tır; bana dert olan, sizin İslam adına, bize karşı sergilediğiniz ikiyüzlü politikalarınızla, bizleri “saf” yerine koyan pişkin duruşunuzdur. Filistin uzağımızda ve bu yazılarımı, belki hiçbiri okumayacak; oysa biz, burada, biz bize Türkçe yazışarak muhatap oluyoruz. Filistin olayında olduğu gibi, içimizdeki sorunlara da objektif ve tutarlı olabilseydiniz, hiç dert etmeyecektim bile.

Filistin bu kadar uzağınızda ve Kürdistan elinizin dokunduğu yerdeyken, (çifte standart) ahlakınızı terk etmeniz daha İslami olmaz mıydı sizce?

Eğer ülkedeki “İslamcı” kanat, kendine düşen görevi, doğru üstlenseydi, bu ülkede, belki bu kadar “terör” estirilemezdi; toplumlarımız, doğru bir biçimde kaynaşarak, sorunsuz ve huzur içinde bir yaşamı çoktan yakalamış olurdu.

Milliyetçiler, milli yanımızı iğdiş ederken; İslamcılar da dini yanımızı iğdiş ederek, bizi, kimliğimizden etmek için, görev paylaşımı ve yarışına girdiler adeta. Umarım, Ergenekon olayları herkesin gözünü açar ve oluşacak açık, şeffaf ve demokratik ortam ile acılar son bulur. Ülkede barış, huzur ve gerçek bir kardeşlik gelişir.

Yorumlarımın, sağduyuyla ve üzerinde düşünülerek değerlendirilmesi umuduyla.
Selam ve sevgiyle..

M.Nazım GÜLER -01.03.2009

(*) NOT: Bu yazıdaki muhataplarım sitedeki üyelerimiz değildir; genel olarak, kamuoyuna hitap edilmektedir. Site dışından duyarlı kimi dostların da eleştirileri ve yorumlarına (değer vermek adına) cevap olması için ve ilk yazımdaki tespitlerime biraz daha açıklık katabilsin diye, bu ikinci yazıyı kaleme almak ihtiyacını duydum. Saygılarımla.. M.N.G.

http://www.mnazim.com/showthread.php?tid=212

http://www.mnazim.com/showthread.php?tid=373

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Kolaycılık ve Popülerlik
Gönderen: Eren Çakım / , Türkiye
18 Nisan 2009
Bu benzetme oldukça yavan, temelsiz... Pek tabii ki fikrine saygı duyuyorum ama bu sitenin bir üyesi olarak ve barış için mücadele etmeyi kutsal bir görev addeden birisi olarak, ben de eleştirimi yazmak zorundayım...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın politik olaylar ve görüşler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bu Ülkede Barışı İsteyen Var Mıdır?
Hatip Dicle Olayı, Açılıma ve Çözüme Çomak Sokmak Mıdır?
Demokratik - Kürt Açılımı Nereye Kadar?
Kocaman Bir Asır Heba Edildi; Neden veya Kimler İçin?
Kürtleri Temsil Sorunu ve Çözüm Sürecine Dair
Bilge Köyü Vahşetinin Gerçek Sorumluları Kimlerdir?
Seçimin Sonucu, Halklar Arası Barış ve Diyaloğu Dayatıyor
Bölgemizdeki Elektrik Sorunu, Neden Kesin Bir Çözüme Kavuşamıyor?
Yerel Seçim Dersi, Rojava ve Bdp’ Nin Sonu - 2
4+4+4, Bir Gündem Saptırma Mıdır?

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sadece Yazmak, Yazarlık Mıdır?
Tahammülsüzlük, Gelecek Korkusundandır!
Kendi İrademiz Varsa Özgür Olabiliriz.
Seçim Sürecinde "Demokratik" Yalanlar Yarışı Başlayacaktır!..
Yeni Anayasa, Son Anayasamız Olmayacaktır.
Tarihsel Aşklar ve Sevgi Üzerine
Kürt Sorunu ve Yerel Seçimler
Van Depremi, Sosyal Yaralarımızı Sarabilecek Mi?
Erdoğan: "Ben Kabile Reisi Değilim"
Ev Bir Okuldur; Eğitim, Oradan Başlar!.

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Yüreğime Lehimliyorum Seni [Şiir]
Veda Edemem! [Şiir]
Uyan Ey Zergan Deresi! [Şiir]
Seni Arıyor Gözlerim [Şiir]
Dağlar Yüreğimi, Bu Dağlar! [Şiir]
Esirin Olmuşum [Şiir]
Tu Her Bijî Yilmaz Guney [Şiir]
Sende Buharlaşmaktayım [Şiir]
Ben, Kendim Olmak İstiyorum. [Şiir]
Zor Kabulleniriz [Şiir]


M.Nazım Güler kimdir?

www. mnazim. com ------- M. Nazim Güler Kitap okumak, Şiir yazmak, Resim yapmak özel zevklerim arasındadır. Vücudumu zinde tutacak ve koruyacak kadar spor yaparım. .

Etkilendiği Yazarlar:
Yoktur, kimsenin günahını almayayım.


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © M.Nazım Güler, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.