Benim yaradılışımda fevkalade olan birşey varsa, Türk olarak dünyaya gelmemdir. - Atatürk |
|
||||||||||
|
Henüz bir çocuktun seni ilk gördüğüm zaman,kısacık kesilmişti saçların.Kız mısın erkek misin belli değildi.Hâlâ bir türlü terk edemediğin emziğin bile ağzında duruyordu.Adi plastikten bir şeydi,ama senin için çok değerli olmalıydı.Onu çıkarmak istediğin zaman elinle çıkarmıyor,tükürür gibi atıyordun ağzından.Sonra,tekrar emmek isteyince şöyle bir bakıyordun etrafına,olura belki bir gözleyen vardır.Gören olmadığından emin olunca eğiliyordun yere sıkı sıkı kavrıyordun emziğini,sözde temizlensin diye elbisene siliyor ve götürüyordun ağzına. Dedim ya çok küçüktün sen o zamanlar;kırılacak,ağlayacak,küsüp konuşmayacak,evden kaçmaya kalkacak kadar.Elini tutturmazdın kimseye,kim bilir teslimiyetten korkuyordun belki de.O küçücük aklınla farkına varabildiğin tek bir şey vardı:Güvensizlik…Herkesi kötü sanıyor,seni kucaklamak,öpmek isteyenlere korkunç gözlerle âdeta tiksinircesine bakıyordun.Olur olmaz şeylerden alınıyor,her fırsatta hiç de hoşuna gitmeyen bu ortamı terk etmek için bahaneler arıyordun.Kendi kendine de kızardın çoğunlukla;çünkü buna sebep biraz da senin cesaretsizliğindi.Azıcık cesaretin olsaydı, hiç durur muydun buralarda? Bugün sen büyüdün artık.Toplumun içine karıştın bir birey olarak.Kendinle birlikte düşüncelerini de soktun toplumun içine,ama kimse seni tanımıyor ve kimse senin düşüncelerini bilmiyor ki…Çünkü sen kendini saklamasını ve korumasını bildin.Hem şimdi sen eski sen değilsin.Patikleri elinde tepinerek ağlayan,sevmediği insanlar tarafından bile sempati duyulan o minnacık yavru değilsin! Benliğini aramaya başladığın andan itibaren büyüdüğünü hissettin.Kaybolan benliğini bulmak için boşuna uğraşma;ama arayacağın yeri sor da söylesinler sana.Söyleyebileceklerini sanmıyor musun?Bir ağaç altında,okyanusa açılan bir geminin güvertesinde,gökyüzünde süzülerek uçan bir kuşun kanatlarının altında,kim bilir belki de çok daha yakında, mesela düşüncelerinin içinde… İzini kaybettirdin,tanınamayacak bir kılığa büründün değil mi?Ah dostum,çok yanılıyorsun çok!Elinden bir türlü kurtulamadığın,gölge gibi seni izleyen o musibet var ya ,işte onu yenemiyorsun değil mi?Onu bir yenebilsen,bütün geleceğin kurtulacak sanıyorsun,ama ne yaparsın gene cesaretsizliğin nedeniyle âciz kalıyorsun. İsterdin değil mi o musibeti ayaklarının altında çiğnemek,en ağır işkenceyi yapmak;sonunda da gururlanarak kendi kendini kutlamak…İnan ki o musibet dediğin şey de belki farkında değilsin ama toplumun sana telkini.Aslında “vicdan” denilen bir şey yok. Biliyorum,şu an buna inanmak istiyorsun,ama inanmaktan da çok korkuyorsun.Yenemediğimiz tek şey korkudur,onu yenmemize engel de yine korkunun kendisidir. Cesaret dostum,cesaret.Bak,tüm insanlık senin arkandan bakıyor…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |