..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsan melek olsaydı dünya cennet olurdu. -Tevfik Fikret
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Türkiye > Levent Ölçer




16 Mayıs 2010
Feci Şekilde Taraf Tutuyorum  
Acayip taraflı bir yazı oldu..

Levent Ölçer


Ağır siyasi bir yazı. Ağır kaldıramayanlar okumasın.


:ADBE:
TARAFLI BİR YAZIDIR

Bu yazı taraflı bir yazıdır. Uyarıyorum. Adaletin ve Umudun, İnancın, Cesaretin, Kararlılığın, Doğruluğun, Kalbimin tarafını tutuyorum.

Uyarıyorum. Bu yazı ağır siyasi bir yazıdır. Yazarın dünya görüşünü ve siyasi görüşünü ifade etmektedir. Sizin düşüncelerinizle hiç ama hiç örtüşmeyebilir.

Uyarıyorum. Bu yazı tartışmaya açık değildir. Bu yazı bir deklerasyondur. Bir kişinin yaşadığı düzene tepkisini söylediği bir manifestodur.

Eski bir yazımda bu ülkede oy verecek parti olmadığına inandığım için seçimlerde oy vermeyeceğimi söyledim. Bu partilerden cacık olmayacağına inandığım için çevremdeki herkese de sesim ulaştığınca "oy vermeyin, dur deyin" dedim.

Köprünün altından çok sular aktı. Ülkede bazı şeyler çok değişti, ve ben de değiştim. Değişmeyen bir şeydir değişim.

Bazı şeyler değişir ama bazı şeyler asla değişmez. Mesela ben bundan 20 sene önce de bendim. Ama ne düşüncelerim ne fiziki görünüşüm, ne tecrübem 20 yıl öncesi ile aynı değil. Değiştim. Adamın birinin bir deyişi vardı; "Bana sadece terzim hakkınca muamele yaptı. Her karşılaşmamızda ölçülerimi yeniden alırdı." Tam hatırlayamıyorum ama aşağı yukarı böyle bir sözdü..

İnsan değişir, dünya değişir. Bazı şeyleri istesek de değiştiremeyiz ama bazı şeylerin aynı kalmasını istesek de değişime karşı bir şey yapamayız. Zamanın kendi kuralları vardır. Zaman bu oyunu kendi kurallarıyla oynarken bize pek aldırış etmez.

"Oy vermeyin, dur deyin," dediğim günden bu yana çok şey değişti. Bunlardan en önemlisi de AKEPE'nin utanmazca ortaya attığı PKK Açılımıydı. Bu Amerika tarafından hükümete dikte edilen "açılım" o kadar yabancı kaynaklı bir projedir ki yetersiz hükümetin dil bilgisi bile yetmedi Türkçeleştirmeye.. Roadmap-Yol haritası.. Moda bir sözcüktür son 1-2 yıldır ABD kültüründe.. Hani bazı sözcükler vardır, Dünyada-Ülkede-özel yaşantıda çevresine etkili kişiler kullandığında etki alanlarındakiler de kullanmaya başlar.. Hani arkadaşlarımız-sevgililerimizi-öğretmenlerimiz bizi etkiler de onlar gibi konuşmaya-onların sözcüklerini kullanmaya başlarız ya.. İşte öyle.. İşte öyle Roadmapli bir gayri milli projedir bu Açılım..

Bu açılım denen GARABET öyle rezil öyle kalleş bir şey ki.. O teröristleri o otobüsün tepesinde gördüğümde bu işin artık sadece Türkiye'de islamcı kukla bir yönetim kurmaktan çok daha tehlikeli bir aşamaya geçtiğinden emin oldum. O olayın tek başına rezilliği ve korkunçluğu bir yana ifade ettiği örtülü gerçek çok daha rezil ve korkunç. Bu yolun sonu bir iki dönemeç sonra uçuruma çıkıyor ve AKEPE hükümeti de tam gaz o uçuruma gidiyor. Ülkeyi uçuruma sürüklüyorlar. Bu işin şakası kalmadı dediğim yer o otobüsün tepesindeki PKKlıları gördüğüm andı. O an OY VERMEYE KARAR VERDİĞİM andı. Oy verecektim. Bu defa bıçak kemik filan bırakmamıştı. Bu Cumhuriyetin, Demokrasinin ve Türkiye'nin son nefesini verdirme projesiydi ve AKEPE Hükümeti bu projenin EŞBAŞKANI idi..

Peki ben kime oy verecektim? Öyle ya bu piyasadaki partiler beni parti işlerinden soğutmuştu. Bu rezil particilik kültürü varken oy versen bir dert vermesen başka bir dert idi.. Oy verecez dedim ya başladım araştırmaya..

AKEPE ve DTP(BDP), Saadet, Sarıgül bunlar bir kere kafadan elendi. İslamcı-şeriatçı-din sömürücüsü-bölücü-Amerikancı-Fetocular yığını.. Bağımsızlık ve Millet Egemenliğinin baş düşmanları.. DSP zaten bitik, DSP artık benim gözümde ölü.. Hele DSP'nin şimdiki başkanının Anayasa değişikliğin paketine olur veririz diye konuşmalarını duydum ki(oylamadan bir iki hafta önceydi yanılmıyorsam) onu da temelli sildim. Attım üzerine bir çizik.. Derken Cindoruk'un Demirel destekli partisi.. Salla dedim kendi kendime.. Bırak Allah'ını seversen. Bu zamana kadar başa geçtiler de ne değişti. Bugünleri zaten bunlara borçluyuz.. Abdüllatif Şener ve diğerlerinin partileri de bunlardan farklı değil.

MHP ve CHP bütün bu kötüler arasında iyi değildi. Cidden iyi değiller. Tamam bunlar kötünün içinde iyidir ama aslında bunlar da iyi değil. Tamam yukarıda saydıklarımın yanına Deniz Baykal(Bu yazı kaleme alındığında kaset daha patlamamıştı. Bu yazıyı bekletiyordum. Siyasetçinin uçkuru beni ilgilendirmez, ama malvarlığı ilgilendirir. Kaset olayından dolayı ben Baykal'ı doğru olsa bile kınamıyorum.) ve Devlet Bahçeli sütten çıkmış ak kaşık sayılırlar ama hala bana hitab etmiyorlar.. Bunlar kötünün içindeki iyiler.. Diğer bir iki küçük-yeni parti daha vardı aklımda, araştırıp hakkında okuduğum-incelediğim.. Ama kararımı pekiştirene kadar ilk ezberimde dediğim şey "hiçbiri olmazsa ya CHP ya da MHP" diyordum. Samimi olmak gerekirse MHP biraz yavan kaldığından ve CHP biraz daha zengin bir söyleme sahip olduğundan oy veren yerlerim daha çok CHP tarafına kayıyordu. Hala da bu CHP ve MHP ikilisi listemde 2. ve 3. sıraları tutar..

Birinci sırada yeni ve "küçük(!)" bir parti var.

Bu yazının ağır siyasi ve taraflı bir yazı olduğunu bir kez daha hatırlatıyorum. Şahsi görüşlerimi ifade ettiğim bir yazıdır.

Ben Osman Pamukoğlu adını ilk kez PKK ile ilgili televizyon programlarında, terör harekatları ile ilgili haber bültenlerinde duymuştum. Daha sonra ise Osman Bey'in bir parti kurduğunu (HEPAR) duydum ama o zamanlar hala "oy verme-dur de" diye düşündüğümden bütün partilere ve özellikle de yeni kurulan her bir partiye düşmandım. Böylece Osman Paşa'yı takibi orada bir süre ağırdan aldım..

Derken başımıza bir PKK açılımı peydah oldu ve şehit anaları elinde Türk bayağı taşıyor diye tartaklanırken PKKlılar her gittiği yerde Polis korumasında şov yapmaya başladı. Ben de "oy vermenin tam zamanı, ya şimdi ya hiç" diyerek kendime şiddetle parti aramaya başladım..

Klasik bir savunma tepkisi diyebilir bazıları. Yani ülkeye yapılan bölücü bir topyekün saldırı karşısında milliyetçi söylemleri olan bir partiye yönelmek. Dünya siyasetinde milliyetçi hareketleri besleyen-uyandırıp büyüten belli bazı olaylar-şartlar vardır. Şema uygun görünüyor değil mi?

Hayır. Sazan değilim. Dediğim gibi, sazan değilim. Sazan olsaydım ilk tercihim bu durumda MHP olurdu ama ilk tercihim CHP'ydi dedim ya. Hayır. Ben HEPAR konusuna sadece ilk bakışımdan sonra süratle daldım. İlk baktığım yer Osman Pamukoğlu'nun biyografisiydi. Baktım "tamam Efsane Komutan ama kimdir bu adam? Askerden siyasetçi olur mu? Parti başkanı olur mu? Dolu mu boş mu? Dağlarda çok iyi asker olabilir ama düze indiğinde nasıl siyaset yapacak? Astığı astık kestiği kestik bir despot çıkmasın bu da? Donanımı var mı?" dedim dedim dedim de durdum.. İlk başlarda bu soruların bazılarına hemen cevap buldum. Hem de bana umut veren cevaplar..

Bakınız ben her yargısı doğru çıkan birisi değilim ama konu insanlar olunca burnuma gelen kokuya çok güvenirim. Şimdiye kadar ciddi yargılarımın pek azında haksız çıktım. İnsanlar söz konusu olduğunda burnuma gelen koku beni genelde doğru yönlendirdi. Kazancım(maddi değil güzelim, maddi değil..) kaybettiklerimden çok daha fazla oldu.

Beni Hak ve Eşitlik Partisi'ne(HEPAR) çeken birinci şey Osman Pamukoğlu'nun bilgisi ya da "yapacaz" dediği şeyler değildi. Evet, sadece dağlarda PKK'ya kan kusturmuş bir askerden fazlası vardı karşımda ama benim oyumu alan şey ne Kahraman Asker-Efsane Komutan oluşu ne de biyografisini okuyup kitaplarını ve televizyon konuşmalarını öğrendikçe kendisini daha iyi tanımamdı. Benim oyumu alan şey konuşmasındaki samimiyet ve kararlılıktı. Konuştuğu konuya hakim olduğunu hissettirmesi-göstermesi bir yana, konuşurken söylediği şeye gerçekten inandığı ve çok ciddi olduğu hissini vermesi benim için en önemli noktaydı. Gözlerinde samimiyet vardı, yüzünde izler vardı, sesinde yürek vardı, yüreğinde ateş vardı. Samimiyet. İnanç. Osman Bey konuşurken fanatik ve hipnotize olmuş biçimde ağzından çıkan her kelimeye elbette inanmıyorum. Hatta Osman Bey'in de hatalarıyla ve günahlarıyla bir insan olduğunu biliyorum. Bununla beraber Osman Pamukoğlu şu anda ben kafamı kaldırıp Türk siyasi hayatına baktığımda oyumu almaya en değer kişi. "Bu adam bu dediklerini yapar," inancını içime salan tek siyasi şu anda Pamukoğlu.

Diğer parti liderlerini dinlediğimde bana çok yapay geliyorlar. Bakın bas bas bağırarak ya da salya sümük ağlayarak, heyecanlı heyecanlı konuşarak toplulukları uyutabilmeniz-kandırabilmeniz benim umurumda değil. Ben bunu yemiyorum. Ben bu dümenlere tokum. Gaza gelmiyorum, durup sakince düşünüyor ve tartıyorum. İnanmıyorum. Samimi olduğunuzu hissetmiyorum. Yürek be güzelim, yürek.. Salya sümükle olmuyor, yüreğime işlemiyor sözleriniz.. Yapaysınız, ruhsuzsunuz, hissetmiyorsunuz, bilmiyorsunuz.. Aslında hiç ama hiç umursamıyorsunuz. Konuştuğunuzda soğuk, kaba, mesafeli, kalpsiz, sahte suratlı birisini görüyorum. Ben sizleri; Beni sadece "bir oy" olarak gören, kendi derdine düşmüş, kendi egosunun peşinde koşan donanımsız ve NİYETSİZ oyuncular-artisler olarak görüyorum.

Osman Pamukoğlu'na baktığımda bunu görmüyorum. Methiye düzecek değilim, sadece düşüncemi söylüyorum. Osman Bey'in dürüst tavrı "sert, asker, disiplinli, kavgacı" diye sunulmak isteniyor. Ben sadece sesindeki kararlılığı duyuyorum. İşlerin yanlış gittiğine aynen benim gibi öfkeli bir adamı duyuyorum. Bir kez kararını verip yola çıktığında tereddüt etmeden-dere ortasında at değiştirmeden hareket etmek gerektiğinin farkında birini görüyorum. İnandığı şeyler için, hakkı için, adalet için kavgadan korkmayan ve "aman herkes beni sevsin, kimse kırılmasın küsmesin" diyen dansözler gibi herkese kıvırmayan dosdoğru bir adam görüyorum.. Şimdi bunlar sert, disiplinli, asker, kavgacı olmak demekse, evet, bunlar Osman Pamukoğlu. Türk siyasetinde görmeye alışık olmadığımız ve uzun zamandır nesillerin görmediği türden omurgalı, tutarlı, kararlı, donanımlı, niyetli biri Pamukoğlu.

Osman Pamukoğlu'nu ne PKK sever, ne AB Komisyonları, ne ABD Elçileri ne de Türkiye düşmanı diğer güruhlar ve medya ağaları. HEPAR kurulduktan sonra daha senesi dolmadan yurtdışından AB ve hatta kuruluşundan 3 gün sonra Vatikan tarafından işaret edildi; "Böyle böyle bir parti kuruldu, ilkeleri ve programında şunlar yazıyor, dikkat edin.." Bunlar daha ilk başlardaki tepkileri idi, zamanla başka önlemler almaya da başladılar HEPAR'a karşı. HEPAR adını nadiren medyada duyar ya da görürsünüz. Biraz araştırırsanız ve parti ilkelerine, programına, Osman Bey'in Parti kuruluşundan önce yayınladığı 28 Temmuz 2008 tarihli manifestoya göz atarsanız, HEPAR'ın neden sevilmediğini ve neden Türk düşmanları tarafından-belli çıkar çevreleri tarafından düşman olarak görüldüğünü siz de göreceksiniz.

"Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz."

Taraflı ağır siyasi yazımı bir davet ile bitirmek istiyorum. HEPAR'ın internet sitesine bir göz atın. Osman Pamukoğlu'nun biyografisine bir göz atın.

"28 Temmuz Çağrısı"na bir göz atın. Belki siz de benim gibi bir şeyler hissedersiniz.

Ülkemin bugün içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik, hukuki şartlardan memnun değilim. Bu böyle gitmez, bu değişmeli, harekete geçmeliyiz diye düşünüyorum. Eğer siz de böyle düşünenlerdenseniz belki aynı yolda buluşuruz. Birlikten kuvvet doğar demişler. Daha güzel bir Türkiye için bütün güçleri doğru bayrak altında birleşmeye çağırıyorum.

Bir kurtarıcı beklemeyin, kendinizi sadece siz kurtarabilirsiniz. Sandıkta vereceğiniz bir oyun gücünü keşfedin. Sandığa yüreğinizi koyun, sandıkta kim olduğunuzu gösterin.

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Ellerinize sağlık
Gönderen: Ömer Faruk Hüsmüllü / , Türkiye
16 Mayıs 2010
Söylediğiniz gibi ağır bir siyasi yazı,ama bir kararlılığa işaret etmesi açısından da saygı duyulması gereken bir yazı.Levent beyin kafasındaki "kim" sorusuna verdiğiniz cevap için teşekkürler.Saygılarımla.(yazarın cevabı: Bazı şeyleri berraklaştırmanın zamanı gelmişti, Ömer Bey. Saygılarımla)




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın türkiye kümesinde bulunan diğer yazıları...
Tanklamak Ne Demek?
Ya İstiklal Ya Ölüm
Uyanıklık
Türkiye Nasıl Kurtulur?
30 Mart Geçti Şimdi Ne Yapacağız?
29 Ekim Günlüğü ve Bir Avuç Marjinal
Dudakların Hala Kırmızıyken Öp
Türklerin Kısa Yoldan Köşeyi Dönme Sevdası?
30 Ağustos Zafer Bayramı
Abd - İran Savaşı

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sevgi, Mutluluk, Özgürlük ve Hayat Üzerine Felsefe
Ölüm / Kalım
Uzayda Hayat Var mı?
12 Fransız ve Mükemmel Dünya
World Of Warcraft Yazısı
Zenginler Klübünden Bir Şerefsizin Böbürlenmeleri
Yalnızlık Çağı
İzedebiyat Yetkililerine Açık Mektup
Usta ve Çırak
Dünyayı Bitirme Formülü Çok Basit

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Barbar Conan'ın Ölüm Şarkısı [Şiir]
Her İnsan Öldürür Sevdiğini [Şiir]
Tatlı Sert [Öykü]
Zeytin Karası [Öykü]
1996 Yılı [Öykü]
2012: Ölülerin İntikamı [Öykü]
Ufuklar: Kırmızı Bölge - 18 [Öykü]
Althar'ın Akıncıları: Altıngöl ve Ejderha (9. Bölüm - Son - ) [Öykü]
Kovan Savaşları (1. Bölüm) [Öykü]
2012: Ölülerin İntikamı (3) [Öykü]


Levent Ölçer kimdir?

Fantazyada büyü, teknoloji ve aksiyon İldar'da buluşuyor. 07/10/2017 tarihinde şimdi diyebilirim ki neredeyse 2 senedir tek kelime yazmadım. . . 2 senedir yazar tarafım ölü. oysa oldugum şeyler içinde olmayı en sevdiğim şey yazar olmaktı :) Toprağı bol olsun.

Etkilendiği Yazarlar:
Süpermen, Robert E. Howard, Tolkien, Salvatore, Jules Verne, Battalgazi, David Eddings, Michael Moorcock.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Levent Ölçer, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.