Mutlu insanlar tatlı şeylerden söz ederler. -Goethe |
|
||||||||||
|
ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İSTİKBALDE DAHİ, SENİ BU HAZİNEDEN MAHRUM ETMEK İSTEYECEK DAHİLÎ VE HARİCİ BEDHAHLARIN OLACAKTIR. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. CEBREN VE HİLE İLE AZİZ VATANIN BÜTÜN KALELERİ ZAPTEDİLMİŞ, BÜTÜN TERSANELERİNE GİRİLMİŞ, BÜTÜN ORDULARI DAĞITILMIŞ VE MEMLEKETİN HER KÖŞESİ BİLFİİL İŞGAL EDİLMİŞ OLABİLİR. BÜTÜN BU ŞERÂİTTEN DAHA ELÎM VE DAHA VAHİM OLMAK ÜZERE, MEMLEKETİN DAHİLİNDE, İKTİDARA SAHİP OLANLAR GAFLET VE DALÂLET VE HATTÂ HIYANET İÇİNDE BULUNABİLİRLER. HATTÂ BU İKTİDAR SAHİPLERİ, ŞAHSÎ MENFAATLERİNİ, MÜSTEVLÎLERİN SİYASİ EMELLERİYLE TEVHİD EDEBİLİRLER. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! ********************* Gençlerimize kolaylık olması amacıyla söz konusu hitabeyi çağdaş Türkçesini naçizane aşağıda sansürsüz olarak veriyorum. Atatürk’ün üslubundaki görkem biraz azalıyor ama söylem daha anlaşılıyor oluyor ve Kara Harp Okulunda bu hitabe okunurken atlanan büyük harfle yazılı bölümlerin neden ve hangi gerekçelerle sakıncalı görülüp atlandığı sanırım daha iyi anlaşılmış olacak: ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞE SESLENİŞİ Ey Türk gençliği! Birinci görevin, Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyeti'ni, sonsuza dek korumak ve savunmaktır. Varlık ve geleceğinin en önemli temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. GELECEKTE DAHİ, SENİ BU HAZİNEDEN MAHRUM ETMEK İSTEYECEK İÇ VE DIŞ BOZGUNCULAR OLACAKTIR. Bir gün, bağımsızlık ve Cumhuriyet'i savunmak zorunda kalırsan, göreve atılmak için, içinde bulunacağın durumun imkan ve şartlarını düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şartlar çok olumsuz bir şekilde gözükebilirler.. Bağımsızlık ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada benzeri görülmemiş bir galibiyetin temsilcileri olabilirler. ZOR KULLANARAK VE HİLE İLE AZİZ VATANIN BÜTÜN KALELERİ ZAPTEDİLMİŞ, BÜTÜN TERSANELERİNE GİRİLMİŞ, BÜTÜN ORDULARI DAĞITILMIŞ VE MEMLEKETİN HER KÖŞESİ OLDU BİTTİYLE İŞGAL EDİLMİŞ OLABİLİR. BÜTÜN BU KOŞULLARDAN DAHA ACIKLI VE DAHA VAHİM OLMAK ÜZERE, MEMLEKETİN DAHİLİNDE, İKTİDARA SAHİP OLANLAR GAFLET VE SAPKINLIK VE HATTÂ İHANET İÇİNDE BULUNABİLİRLER. HATTÂ BU İKTİDAR SAHİPLERİ, KİŞİSEL ÇIKARLARINI İŞGALCİLERİN SİYASAL EMELLERİYLE BİRLEŞTİREBİLİRLER. Millet, yoksulluk ve açlık içinde harap ve yorgun düşmüş olabilir. Ey Türk geleceğinin evlâdı! İşte, bu durum ve şartlar altında dahi görevin Türk bağımsızlık ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! **************************** SONUÇ VE SAĞALTIM Demek ki, Atatürk’ten, onun sözlerini böylesine sansür edecek kadar korkan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Atatürk korkusu sendromu, sinsi ve bulaşıcı bir salgın gibi yayılıyor. Korkunun ecele faydası yoktur. Ama anlaşılan Atatürk korkusu bacayı sarmış. AK sendromuna yakalananlar, çeşitli dernekler, hatta parti bile kurabilirler. Ne demişler? “Chi va piano, va sano, e lontano!” Zamanla, Atatürk resimleri, heykelleri, büstleri de yavaş yavaş kaldırılacak, Gençliğe Hitabenin tamamı okunmaz olacak ve yıllar sonra “Atatürk kimdi ya?” diye şımarık şımarık tepişildiğinde “Ergenekon’un baş mimarıdır” diye güleç bir yanıt alınacaktır. Ve Anıtkabrin yerinde dev bir alış veriş merkezi veya kıvrıla kıvrıla yükselen arabesk bir gökdelen göze çarpacaktır. Atatürk bir insandır. Tanrıdan korkmayanlar, insandan korkar, Tanrıdan korkanlar, insandan korkmaz. Peki bu AK sendromunun sağaltımı yani tedavisi var mı? Tedavisi yoktur. Mümkünatsız. En iyisi hastayı uyutmaktır… (Not: Atatürk’ün Gençliğe Söylev’i tarafımdan sadeleştirilmiştir.)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hulki Can Duru, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |