..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Materyalist bir dünyada yaşıyoruz, ve ben de materyalist bir kızım -Madonna
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Politik Olaylar ve Görüşler > Muhammed CAN




12 Ocak 2012
Türk İslamcı Dostlarımız - 4  
Muhammed CAN
Selahattin Eş Çakırgil Veliyy-i Fakih'ten ne istiyor?


:BAID:
(S.Eş, Veliyy-i Fakih'ten ne istiyor?)


Şöyle ki
1- Ebu Bekir: Peygamber kendisinden sonra Qadir-i Hum'da İmam Ali'yi İlahi vazifenin gereği olarak atadığı halde, bu vasiyetin hürmeti zamanın ekabirleri tarafından ayaklar altına alındığı gün, samiri buzağısına bir daha üflendi. Öyle bir üfleyişki Ebu kuhafe'nin oğlunca, Fatıma ve Ali'nin şehadeti merdut sayıldı! Ömer dahi bu durumda Ali'ye su-i zan'nın ötesinde, aşikarane bir dille; ''Müphem ile karışık marifette ve cehle masruf olan ilmde hayır yoktur'' derken, şair'in dediği şu meşhur ''Şecaat arzederken merd-i kıpti sirkatin söyler'' vecizi hatılamamak onu yazan şaire zul olmaz mıydı?

Öyle ya!
İslam Peygamberi; Ali'yi kendine ilim şehrinin kapısı olarak ümmetine emanet ederken, Ali'nin ''müphem'' ile karışık marifet, dahası ''cehle masruf olan ilm''ini bilememişti de, Ömer; Aliye hatılatmış oluyordu!? Bu kadarıyla kıfayet olunur mu? Bilinmez...

Ali; ''Allah’a andolsun ki falan kimse (Ebi Kuhafe oğlu), hilafete göre yerimin, değirmen taşının mili gibi olduğunu bildiği halde hilafeti bir gömlek gibi giyindi.'' Sözünü bugüne uyarladığımızda, nasıl da aynı senaryo ile Hulefa islamcılarının iktidara taşındığını görüyoruz. Demek istediğim o ki, dün Ebu Kuhafe'nin oğlunu hangi amaçlar için kimler iktidara getirdi ise bugün AKP ve içindeki Pensilvanyada büyütülen, sakin' bayın yüzü aşkın talebesi aynı hedef için giyindikleri gömlek ile elde edilecek ''Donbıra iktidarı'' ve o hülya ile ser-hoş olan sayın eş!

Serbeder Nasrullah; "Tüm meydan okumaların, tehlikelerin, hakaretlerin, düşmanın toplantı ve hilelerinin arttığı bir dönemde Huseyn'e diyoriz ki: Hepimiz kesilsek de Senden asla vazgeçmeyeceğiz! Senin dininden, senin sancağından, senin Kerbela'ndan, senin hedeflerinden asla vazgeçmeyeceğiz" Diyerek safların netleştiği bu günlerde, düşünmeden edemedim. Acaba hangi Huseyn'i hitap alarak bu serden geçme manifestoyu ilan-ı aşikar ediyordu?

Doğrudur ki islam dünyasının bağrında çöreklenen ve adeta engerek yılanı gibi halkı zehirleyen, batı adına millete musallat olan kukla rejimler yıkılmalı. Doğrudur ki bu kukla rejimlerin yıkılmasıyla, batı kendi çıkarlarını kaybedecektir. Doğrudur ki korkuya kapılan emperyalistler ve onların yerli işbirlikçi güçleri boş durmayacak. Yine doğrudur ki adalet, hürriyet ve eşitlik isteyen halkların mücadelesini asli mecrasından saptırmak için her türlü hile ve desiselere başvurup, halk haereketlierini kendi mecralarına hizmet ettirmek için çalışacaklar.


Ve elbette müslümanlarda kendi içlerinde öz eleştiriler vermeli. Esasında bu ümmetin salahı ve terakkisi için elzemdir de! Gel gör ki bu kadar yozşalmalara, bu kadar maneviyattan uzaklaşıp, öyle ki insanlığın esfeli safiline indirgendiği batı dünyasında dahi hala kutsallığını Meryem oğlu İsa (a.s)dan aldığına inanılarak ikame edilen bir temsilci ve yine batı halkının bunca olumsuz manevi yozlaşmalarına rağmen, sokaktaki çocuğa dahi sorulduğunda, ''Vatikan''da ki zevatın Hırıstiyan dünyasının saygını olduğunu söyleyecektir. Hal böyle iken ilahi ikazların ve islamın kutsal şahsiyetlerinin, ısrarla ihya etmek için yüzyıllar boyunca nice canların ve malların feda edildiği, islami Vahdeti temsil eden Velayet-i fakihe, gırlayan, yetinmeyip adeta haşa Diktatörlükle itham eden bir şahsın meziyetilerini onun sünnetine uyupta, yazmak için ille de vefat-ı a'yan'ını beklemek mi gerekir?

Son 33 yıldan bu yana, tek başına Huseyn'in bayrağının mümesilliğini yapan ve esasında bu günkü islam dünyasının mahşeri kıyamının ilham kaynağı olan, başta İsrail ve onun en büyük hamisi ABD ile sömürgeci ve zalim batılılara karşı savaşan İran'a; zaferin, sebatın, sabrın ve direncin ilham kaynağı olan velayet-i fakih müessesi ve onu temsil eden mümtaz şahıs değilmi dir?

Şair der ki;
''Sana teşbih ile nice hatiban nush-u zeban eylemiş.
Senin sıdk-ı şıkşıkıyyen dil-i nasuh-i mevladır bana.
Güya.! Müsebib-i kavga-yı ihvan ile itham iderler seni.
Zihi.!? Merd-i Kıpti.!? Raviyan u ahbaran u lala dır bana.!?''

İlginçtir! Kendisini sözde bir oldu bitti ile seçtiren birinci şahıs; çok geçmeden, /ki iki sene üç ay iktidar-ı iştigal etti/ Dar-ı ukba'ya hicret ederken, bir kez daha oldu bittiye mahal vermemeyi de ihmal etmemişti!

Yine onun/Ebu Bekr/; yönetime, Hattab'ın oğlu Omer'in tabiri ile bir oldu bitti! İlletinden sonra hilafete getirilişinin baş müssebbibinden olduğu hasebi ile vekaleten atamış.

Yani Peygamber Ali'yi kendine vekil tayin ederken, peygamberin vasiyetini mübah görmeyen Ebu Bekir, kendisinden sonra perygamberin vasiyetiyle amel etmenin sakıncasını görmedi! Oysa İmam Ali; daha o günlerde o senaryoların oynandığı ve Ömer'in sen Ebu Kuhafe'nin oğluna beyat etmedikçe senden el çekmeyiz dediğinde; "İyi sağ bu sütü, yarısı senin olacak; bugün onun faydası için düzüp koştuğun bir iş yarın sana dönecek" demişti de pek kimse anlamamıştı, Ali'nin ne demek istediğini!

Ve gün oldu devran döndü...
Bu mesel-ul mesel-i destan'ı rastan'ın ilk iki kahramanı böyle davrandı ve Aliyi haklı çıkardı. O Ali ki: Ömer'in; 'Müphem ile karışık marifette ve cehle masruf olan ilmde hayır yoktur'' dediği Ali'ydi!

Ve yine o Ali ki: “Oysa sel benden akar ve hiç bir kuş benim yükseldiğim yerlere yükselemezdi.” diyen Ali!

Elbette ''Sel''in, Kutsal mesaj'da ne anlama geldiğini bilmeyecek kadar Allame olan sayın eş, Veliyy-i Fakih'i; zorbalara destek vermek, böylece zulme ortak olduğunu söyleyecek kadar ilmi ilahi sahibi biridir. Bunun için olmalı ki ''İslam İnqılabı yapmış olan bir halkın yönetim mekanizmasının, bir takım stratejik gerekçelere sığınmak adına, Suriye’deki katliâm ve diğer zulümlere zulme seyirci kalmanın ötesinde bir de destek olması ve bu hususda öteki müslüman toplumlarla zıdlaşmayı da göze almak gibi bir siyaset izlemesinin izahı yoktur..'' Şeklinde kendisine ilahi bir ikaz ilka olmuş!

Şimdi: Acaba ''Şeytandan ve siyasetten Allaha sığındığını'' söyleyerek, dinin yarısını tatil ettiren Said-i Kurdi'nin, pek mümtaz talebesi olmakla övünen Pensilvanya sakini, İslam dünyasını üstad'ının hilafına bir tutumla, sözde ümmeti halife ekolünde birliğe çağırıyor da ve sayın eş gibi kalem erbabı biri de bu zatın yirmibirinci yüzyılda Hulefa-i raşidin'in yolunu sürdürmede Veliyy-i Fakih'i mi engel görüyor ki! Kendi bilinç altında yeşerttiği ve ötekileştirdiği müslüman toplumlarla Veliyyi fakih zıtlaşmayı göze aldığını ve bununda siyasetle izahının olmadığını oysa mısır ve diğer beldelerdeki müslüman halk kıyamlarına Veliyy-i Fakih'in beyanatları ve bu yöndeki telkinleri daha taze olan kıyamlardan batıya karşı çok uyanık olmaları açısından yaptığı ikazları ve Suriyenin de...

…!

Duyuyor gibiyim!

-Peki ya Vadet?..!
İslam dünyasını kendi şom emelleri uğruna batının paryası haline getirenler, Vahdet tellallığı ve birlik beraberlikten dem vurma yalakalığı yapma cürretine sahip olabilirler elbette...

Bu açıları ele aldığımızda görüyoruz ki Türkiyede Emevi İslamı Cemaat adı altında zaten iktidarda ve esasında istenilen islam da bu değil miydi? Acaba Osmanlıda ki Cariye hükümleri bugün müslaman Türk kadınlarına hür fıkhı adı altında uyulandığını ve bunun adınada islam dendiğini böylece...

''Kaldı ki, Osmanlı hayalleri denilince, bir Osmanlı saltanatı değil, müslüman halkları asırlarca birbiriyle büyük çapta sulh içinde yaşatan kültürün hâkimiyetinin hedeflenmiş olabileceğini düşünmek, o kadar mı zordur? Böyle bir arzunun tehlike olarak görülmesinin, müslüman toplumlar veya karar merkezleri açısından mantıkî ne gibi bir dayanağı vardır.'' dediğiniz Kültürün bugün dine dönüştüğünü, şimdilerde Arap müslüman camiasında bir hicv vardır ki; ''Senin anneni Türk televizyonunda görmüşler'' yarı latife yollu Osmanlı'nın geride bıraktığı, kan ve gözyaşınından, başka koca bir kıtayı, batıya teslim edip Arapları arkadan vuran Osmanlı'nın bakiyet-tussuyuf çocuklarının..!

Şimdibir kez daha soruyorum.

-'Ben Alinin yanında kin gütmeden kılıç sallamayı öğrendim' diyen biz Malik'in torunları, dün nasıl ki Cemelde, Sıffinde, Nehrevanda Mutakkilerin İmamı olan Ali'nin yanında sebat gösterip, bu uğurda ağır bedeller ödediyseler. Bugün yine Neynova'da o Eşter'in torunları, Zamanın Alisine olan bağlılık ve sadakatle, kin gütmeden islamı savunup yaşamayı isterken, düşman bile olsa, ona haksız itham ve hele islam hamisi olan bir makamı temsil eden birine, birilerin uzattığı dilin ne kadar uzun ve ya kısa olduğunu da görürler!

Ve...
Ta Rahmetli Munteziri'nin, İmam Humeyni/R. tarafından azl edilmesinden önce ve ölene kadar da geçeceğini sanmadığım/umarım yanılırım!/ yaralılar var. Bu yaralılardan biri de S. Eş'tir. Bundan böyle sözün onuru ve namusu adına Veliyy-i Fakih gibi mümtaz, dahası Huseyn'i bayrağın mümessili hakkında söyleyecek bir şeyinin kaldığını sanmıyorum.

Evet!
Kutsal savunma yıllarının hangi şartlar altında verildiği bilinirken, bazı beklenti ve heva-i nefsaniyye'ye ulaşamamak, sancılı ve hatta öldürücü olmalı ki otuz yılı aşkın zamanı devriyeden buyana hala karın kaslarındaki kasılmalar geçmiş değil..

Selahattin Eş'in bir zamanalar cezbesine kapıldığı islam inkilabının üstünden en fazala 18 yıl geçmiştiki o'da solcuların kahır ekserinde bulunan maraziyye-i maddiyenin menşei olan Batı'ya hicret-i teveccüh lerinin alamet-i farikası başlıbaşına bir destanı şikestandır!

Gerçi kendisi Cemalletin Kaplanın ölümü sonrasında ölülerin arkasında yazmak gibi Keyhan da bir sünneti selahattin başaltmıştı da, o sünnetini rahmetli Munteziri'nin vefatı ile ayyuka çıkarmış ve böylece her defasında...
Biz bu bölümü yine o meşhur Şair'imizin dizeleriyle sonlandıralım.


Ne garib ucubedir ki sana rağmen içtihad.? Galiba.!

Mübeşşer-i malumdan takdim-i arzuhal-i Kerbeladır bana.

Cemel; Sıffin; Nehrevan..! Hayret a.! Ne çok düşmanın varmış.

Vallahi.! Zülfikarın bunda sallü ala vü pala dır bana.

Breh breh tümsekler uhud olmuş tafzil-i zecri ile.

Emmaa.! Senin makamın bila kıyas nur-u hira-yı valadır bana.

Dediler kim Muhammed merhum olmuş ümmet kime yar ola.?

Senin bunda davetin deng-i ezan u hay ya les sala dır bana.

Sürecek...

Muhammed CAN
Frankfurt/1-12-2011
mcan313@msn.com




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın politik olaylar ve görüşler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Türk İslamcı Dostlarımız - 5
Gündem Özel - 4 Başkanlık Sistemi ve Avrupa Krizi
Rebeze Röportajı - 2
Türk İslamcı Dostlarımız - 3
Emperyalist İslamcı Olunabiliyormuş Demek!
Rebeze Röportajı - 1
Arap Dünyasında Ortaçağın Sonu Mu?
Siyasallaşmak mı, Çürümek mi?
Politik Yezid’lik: Suriye Kerbelası ve İbn-i Zubeyr’ler!
Türkiyede Abbasi Dönemimi?

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Muhammed Can S. Demirtaş'a Soruyor
Algı Sapmasında Türk İslamcıları
Türk İslamcı Dostlarımız! —2
Size Ne Oldu?
Türk Aydınlarında Takvimler 1789 Mu?
Özdemir İnce Kirene'li mi?
Başka Gezegenin Aydınları mı?
Zulm'ün ve Köleliğin Rengi Nedir?
Türk İslamcıların Şovenizmi ve İdeoloji Çrümüşlüğü - 6
Kerb - U Belamız

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Dost İçin [Şiir]
Serzeniş [Şiir]
Bizde Ne Anne'ler Var [Şiir]
Ne İnsanlar Gördüm [Şiir]
Ey Gazzeli Cocuk! [Şiir]
Ayrılık Senfonisi [Şiir]
Hatıram! [Şiir]
Namus'un Adına! [Şiir]
Hum Kıyısında Bir Gece [Deneme]
Velayet-i Fakih ve Siyasla İslam [İnceleme]


Muhammed CAN kimdir?

. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Muhammed CAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.