Mektubum sanırım fazla uzun oldu, çünkü daha kısa yazmak için yeterince vaktim yoktu. -Pascal |
|
||||||||||
|
Bugün bir ömür adadığım çeyrek yaşını dolduran sevgimin doğum günü… Bugün beni benden alan kendine saklayan bu yetmezmiş gibi kendini de saklayan kuzumun doğum günü… Bugün üşümelerime sebep yârimin doğum günü… Bugün tek gerçeğim, sevdalımın doğum günü… Bugün gecemi hüzne boğan gündüzümü aydınlatan sevdamın doğum günü… Bugün papatyaları bile kıskandıran aşk kokulumun doğum günü… Bugün, aşkın doğum günü… İsterdim ki yazmaya başladığım şu an bütün kalemler kırılsın, bütün parmaklar klavyede gezinirken tutulsun, isterdim ki aşk ile çarpan bütün gönüller dursun konuşan bütün diller sussun… İsterdim ki şu an o meşhur şair Nazım Hikmet’in bile yazamadığı en güzel yazıyı hemen bir çırpıda yazıp bitirebileyim… İsterdim ki şu an her şeyi , sana dair her şeyi iki satıra sığdırabileyim… İsterdim ki hiç kimsenin alamayacağı, ömrün boyunca hiç kimsenin sana veremeyeceği en güzel hediyeyi ben sana verebileyim... Hiç olmasa isterdim ki, bir an vereyim sana o da ömrüme bedel olsun... Aslında şu an isterdim ki içimde bir türlü bitmek bilmeyen cümleleri bir çırpıda yazıp bitirebileyim… Ve yine isterdim ki adını hala koyamadığım ve adının hala ne olduğunu bilemediğim bu duyguyu sana tam manası ile anlatabileyim… Anlatabileyim ki, Sonbahar mevsimini yaşadığım şu ömrümde içim rahat günleri tüketebileyim… Anlatabileyim ki bu vesile ile belki bir adı olur, sana dair adını koyamadığım ne kadar şey varsa… Bizarım yârim! Bunca yıl iki kelimeyi bir araya getirip de içimdeki seni sana bir türlü anlatamadım. Anlatamadım sana dair senli cümleler kurmayı… Sana duyduğum bu susuzluğu bu açlığı bu yokluğu … Ve bir o kadar da bu varlığı… Bu fakirliği bu acizliği ve yine bir o kadar zenginliği… Anlatamadım, hem siyahım hem beyazım, hem yazım hem kışım, hem hazanım hem baharım, hem, hem, hem… Bizarım, biçareyim, çünkü anlatamadım… Keşke kalbimin bir dili olsaydı da benim anlatmak istediklerimi o anlatsaydı. Dilime, yüreğime o tercüman olsaydı. O anlatsaydı sende olan beni, benim halimi, ve ahvalimi… Mecnun’un aşkını beğenmeyen Fuzuli gibi diyesim var. “ Aşık-ı sadık menem Mecnun'un ancak adı var.” Mecnun’u, Kerem’i susturasım var, Ferhat’ı sindiresim…”Sendeki de aşk mı?” diyesim var. “Sizdeki aşk ise bendeki ne?” diye sorasım var… Bağırasım var avaz avaz, haykırasım, diyesim var, çaresizliğimi ekleyesim var sonra, ve yine tek çare olarak ağlayasım var usul usul … Mevlana’nın sohbetini dinledikten sonra : “Bu kadar uzun uzun anlatmaya ne gerek var, ‘ete kemiğe büründüm Yunus diye göründüm’ demen yeterliydi, diyen Yunus keşke beni görebilseydi de bana da iki satırlık bir tavsiyede bulunsaydı… Bulunsaydı da sözüde bitirseydi kelamı da… Yüreğimde yer açıp oturttuğum yar! Önce şekillendirdiğim sonra şekline cevap veren yar! Ruhumun ikizi, gönlümün eşi yar! Yar derken yüreğimi yaran, dudağımı çatlatan, kemiğimi sızlatan yar! Saçlarımı karlar yağdıran yar! Biliyorum ki ne kadar yazarsam yazayım anlatamayacağım içimde olup biteni. Biliyorum ki elim ulaşmaz, gücüm yetmez. Biliyorum ki bunun için ne söz yetecek ne saz… Biliyorum bir çeyrek ömür daha olsa bitmeyecek seni eklediğim sensiz cümleler… Mazim ve istikbalim olan ama istikbalime ortak olmayan yar, bir nihayeti yok bu aşkın bilirim... Bilirim bütün türküleri dinleyeceğim sensiz, bilirim yine sensiz sabahlara uyanacağım. Senle açılan bu gözler yine sen diye kapanacak bunu da bilirim… Bilirim artık neyse o… Bilirim makus talihim asla değişmeyecek… Bilirim lakin dilimin söylediğine gönlüm eşlik etmez onu da bilirim. Bilirim de ondan susarım… Olsun… Katlanırım… Sevgiliden gelen lütuf da hoş kahır da… Gökten yağıp da yerin kabul etmediği ne var? Yeter ki sevgilinin çehresine yıldızlar göz kırpsın. Yeter ki kuş cıvıltılarına karışsın yârin gülüşleri… Yeter ki yârim iyi olsun, hoş olsun, güzel, sağlıklı olsun… Yeter ki yar, dost meclislerinde aranan isim olsun, yeter ki yârin olduğu yerler gülistan olsun. Yeter ki yar uzun seneler hep mutlu olsun. Çok ama çok mutlu olsun… Bugün de hiçbir şey değişmedi yârim, Bugün de seni çok seviyorum kuzum.. Doğum günün kutlu olsun Leyla’m… Sen hep Allah a emanet ol. Adsız
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Adsız, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |