..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Özyaşamöyküsü başka insanlarla ilgili gerçekleri anlatmak için eşsiz bir araç. -Philip Guedella
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Politik Olaylar ve Görüşler > Vildan Sevil




27 Ocak 2013
Küresel Kapitalizmin Oyunlarından Biri: Hrant"ın Katli ve Günümüz  
Her zamanki gibi inatla, kışkırtma ve güdümlenmeyle birbirimizi anlamaktan ne denli uzak ve düşmanlaşmaya ne denli istekliyiz.

Vildan Sevil


Bu coğrafyada, sürekli birbirine kırdırılan halklar, daha mı zenginleşiyor; huzura, güvene, barışa kavuşuyor yoksa aksi mi oluyor? Irak, Libya, Yemen, Mısır halkları, şu ünlü baharlarından(!) sonra şimdi daha mı mutlu? Ellerinden alınan, talan edilen zenginlikler bu halkların yararına mı kullanılıyor şimdi? Diktatörlerden kurtuldular ama daha özgür ve demokratik rejimlere mi kavuştular? Tümü dış sömürüye daha fazla maruz kaldı, daha da yoksullaşma sürecine ve daha gerici rejimlerin baskısı altına girdiler. Şimdi Suriye, aynı yolda zorlanmakta.


:AECF:
(Bu yazı, güncellenerek tekrar yayınlanmaktadır.)

Bu yıl, Hrant’ın katlinin altıncı yıldönümü.

Geçen yıl, yargı, örgütlü suç olmadığına hükmetmişti. “Ogün Samast, Yasin Hayal, başka birileriyle hayal gördü ya da bir gece rüyasında Hrant’ı görüp öldürmeye karar verdi herhalde” diye düşünmemiz istenmişti. Bu yıl, belki, örgütlü suç olabileceği doğrultusunda bir eğilim belirir gibi oldu. Bakalım tetiği çektiren ellere ulaşılacak mı?

Trabzon’dan, Ankara’ya, İstanbul’a kadar uzanan üst düzey yetkililerin planı bildiği ve önlem almadığı sonradan açığa çıktığı halde yargı bu kararı verdi. Araştırmacı gazeteci Nedim Şener, bunları kitabında anlatıp da gazetecilik ödülü aldığı halde, ulaştığı bilgiler dikkate alınmadığı gibi, kendisi yıllarca Silivri’de yattı. Üstelik cinayetten bilgisi olan bu zatların kimi milletvekili oldu, kimi vali oldu; hepsi terfi ettirildi. Kim verdi bu ödülleri ve niye verdi?

Sonuçta, pekçoğu yersiz, cezaya dönüştürülen uzun süreli tutuklamalar, 12 Eylül’ün davalarına taş çıkartan davalar ve onlarda kullanılan kimi düzmece deliller, yargıya duyulan güvenin son kırıntılarını da süpürdü. Ama iktidar nasıl bu kadar masum ve sorumsuz kalabildi bu örgünün içinde?

Bugün de yazılı ve görsel basında, sosyal paylaşım sitelerinde, davanın sonucuna yönelik haklı isyanın sesleri yükselmeye devam ediyor. Faili meçhulleri ortaya çıkaracağını, 12 Eylül’le hesaplaşacağını söyleyen iktidar, hâlâ tetikçiler dışında, kendi döneminde işlenmiş siyasal cinayetlerin arka planındaki güçlere ulaşmadı.

Hrant’ın katlinden bu yana “Hrant, Ermeni olduğu için öldürüldü”, “Hrant, diğer faili meçhule giden Üçok, Kışlalı, Mumcu gibi nice aydından biri olduğu için öldürüldü.” ya da “Sosyalist olduğu için öldürüldü” görüşleri, sıkça gündeme geldi.

Hrant’ın cenazesinde haykırılan ve sonradan çok tepki gören, görmekte olan “Hepimiz Ermeni’yiz” sloganından yola çıkıp cezanın adaletsizliğine inanarak, “Ben Ermeni’yim” diyen Ahmet Hakan bile sosyal medyada Beyaz Bereliler’in lincine uğradı. Kimdir Beyaz Bereliler? Sloganı ve Ahmet Hakan’ın ne demek istediğini anlamayanlar mı? Yoksa başka amaçları mı var? Milliyetçiliğin sürekli kışkırtılmasıyla varılmak istenen bir hedef mi var?

Her zamanki gibi inatla, kışkırtma ve güdümlenmeyle birbirimizi anlamaktan ne denli uzak ve düşmanlaşmaya ne denli istekliyiz.
Cenazede “Hepimiz Ermeni’yiz” diye haykıran binlerce insan o sloganı atarken ne düşünüyor?

Kuşkusuz, haksız yargılanmalara maruz kalmıştı Hrant. Anadolu çocuğunun saflığıyla; ülkesinin, uluslararası dayatmaların, Ermeni diasporasının, Ermeni lobilerinin, Ermenistan’ın politikalarıyla uyuşup uyuşmadığına aldırmadan, düşündüklerini söylüyordu, yazıyordu. Kendi doğrularıydı anlattıkları. Bu topraklardan beslenmiş düşünceleriydi. Beğenir ya da beğenmezdik, ille öldürmek mi gerekiyordu? Daha da ötesi, cinayetleri acımasızca alkışlamak mı gerekiyor? Böyle alkışların, alkışlayanlardan biri katledildiğinde, başkalarının da alkışlama hakkını tetiklediğini niçin göremiyoruz? Birileri sürekli cinayetleri kutsarsa, toplum nereye varır?

Böyle, bağımsız, başı dik ve kendi özgürlüğünün zırhını kuşanmış, korku duvarlarını aşmış, sevgi ve barıştan yana hangi aydına tahammül edildi ki bu ülkede? Yakın tarihimizde bile kimler katledilmedi? Üstelik o, bir Ermeni’ydi, azınlıktandı, çoğunluğun düşüncelerine uymuyordu düşünceleri ve bir de sosyalistti. Ülkede şovenizmin körüklemek, insanları düşmanlaştırmak için böyle cinayetlere ihtiyaç vardı.

Böyle insanların katli vacipti, o olmazsa, hapisanelerdi yerleri onların. Yüzlerce yılda oluşmuş şanlı tarihimiz, nice cinayet, zindan, sürgün öyküleriyle dolu değil mi? İnsan canını almaya meraklı bir tarihsel kalıtımız var ne yazık ki...

Acaba, ihtiyaç duyuldukça, geçmişi deşerek, özür üstüne özür dilemek suretiyle, günün kötülüklerini örtmek için mi yeniden yazıyoruz bu tarihi?

Hrant gibi bir aydının öldürülmesine başka güçlerin de ihtiyacı vardı. Bu nedenle Hrant, yalnızca Ermeni ve sosyalist bir aydın olduğu için ve öldürülmedi.


Hrant’ın, HİÇBİR GÜCÜN GÜDÜMÜNE GİRMEDİĞİ, halkların arasında, dinsel ve etnik nedenlerle, kin duvarlarının örülmesini reddettiği, özgür, bağımsız düşünen bir sosyalist aydın ve aynı zamanda Ermeni olduğu için öldürüldü. Esas suçu buydu. Çünkü, dinsel ve etnik çatışmalardan çıkar yaratılan bir çağdayız. Hrant, küresel kapitalist sistemin, bölge coğrafyasındaki stratejilerine karşı durduğu için öldürüldü.


Küresel kapitalizmin, bu coğrafyada, istediği sınırları çizebilmesi, ekonomik, politik, militarist amaçlarına ulaşabilmesi için milliyetçiliklerin, dinsel, mezhepsel, etnik ayrımların körüklenmesi gerekiyor. Halkların birbirini kırması gerekiyor. Kapitalizmin bu evresinde, bunalımını aşmasının, canavar yüzünü gizlemesinin bir yolu budur çünkü.


Hrant, bu gerçekleri görüp de karşı durduğu için öldürüldü.

Bugün de, “Hepimiz Ermeni’yiz” diye haykıranlar, düşünceleri tümüyle uyuşmasa bile, onu böyle anladıkları, tanıdıkları, sevdikleri için haykırdılar, haykırıyorlar. Bu tuzağa düşmemek için haykırıyorlar.

Hrant’ın katlinden önce, Almanya’da işlenen ırkçı cinayetlerde, öldürülen Türk’ün evinin önünde toplanıp “Hepimiz Türk’üz” diye haykıran Almanları linç etmek neden akıllarına gelmiyordu linç ordularının? İnsani dayanışmadan, bunları düşünemeyecek kadar mı uzaklaştık biz?


Hrant’ın katlinden, kimler kârlı, kimler zararlı çıktı, çıkmakta?

Gelin, sorunun yanıtını, şu soruları sorarak, birlikte düşünelim:
Hrant’ın isteklerini, yukarıda belirttik. Onun istekleri, dünyayı yöneten güçlerin, Büyük Ortadoğu Projesi’yle yeni sınırlar çizmeye kalkanların, işbirlikçilerinin ve bu coğrafyada yaşayan, emeği ile geçinenlerin hangilerinin çıkarlarıyla çatışıyor; hangilerininkiyle çakışıyor? Çünkü, davanın, karakollarda bayraklarla resmi çekilip arkası sıvazlanmış bir çocuğun tek suçlu görülerek sonuçlanması, bunun hukuki ölçütlere sığmaması, sanki özellikle uzatıldığı, temcit pilavına döndürülmek, üstünün örtülmek istendiğini akla getiriyor. Bundan kimlerin, neden, hangi çıkarları olabilir ?

Bu coğrafyada, sürekli birbirine kırdırılan halklar, daha mı zenginleşiyor; huzura, güvene, barışa kavuşuyor yoksa aksi mi oluyor? Irak, Libya, Yemen, Mısır halkları, şu ünlü baharlarından(!) sonra şimdi daha mı mutlu? Ellerinden alınan, talan edilen zenginlikler bu halkların yararına mı kullanılıyor şimdi? Diktatörlerden kurtuldular ama daha özgür ve demokratik rejimlere mi kavuştular? Tümü dış sömürüye daha fazla maruz kaldı, daha da yoksullaşma sürecine ve daha gerici rejimlerin baskısı altına girdiler. Şimdi Suriye, aynı yolda zorlanmakta.

Soruları çoğaltabiliriz birlikte. Bunları düşünüp de birbirimizi anlarsak eğer, o zaman oyunu bozmak mümkün olabilir.

Başka da yolumuz yok sevgili okur, başkaca yolumuz yok. Yoksa Türk-Ermeni, Kürt-Türk, Alevi-Sünni vb. çatışmalarla hepimiz, başkalarının yaktığı ateşte yanar gideriz. Gömülecek bir yurt toprağımız kalır mı, bilemem.

Kürt sorununu da bu bağlamda ele almamız gerekir. Savaş durmalı. Barış süreci, emekçi halkların yararına olabilecek biçimde, savaşa geri dönülmeyecek biçimde işlemeli, sonuca ulaşmalı.


Türk ve Kürk emekçileri, yalnızca kendi çıkarları doğrultusunda, her iki tarafta da sürekli kışkırtılan milliyetçilik anlayışının doğurduğu düşmanlıklardan arınmalı. Bu anlayışın, küresel patronlara ve işbirlikçilerine hizmet ettiğinin bilincine varmalı; onların kurduğu bu oyun, birlikte bozulmalı. Düşmanlık düşmanlığı, ölüm ölümü ve daha da yoksulluğu getiriyor çünkü.

19.01 2013
Vildan Sevil






Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın politik olaylar ve görüşler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Tatmin Olamıyorum Ey Okur!.. Olamıyorum İşte (Sonuç)
Tatmin Olamıyorum Ey Okur!.. (Gelişme)
Tatmin Olamıyorum Ey Okur!.. Tatmin O - La - mı - Yo - Rummm!.. (Giriş)
Deprem... Kar... Poyraz... Ahhh Başımmm... Ve... Ak Balıkçıl
"Komşuda Pişer, Bize de Düşer"  mi?.. Syriza ve Türkiye’de Sol
Ah Osmanlıca, İlle de Osmanlıca!.. (1)
"Harf İnkılabı Köpekliktir"... Bebelerden Dedelere, Ninelere Osmanlıca da Osmanlıca...
Nur Topu Gibi Bir Barışımız Doğdu… Peki Sonra?..


Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Referandum Gününden Hoş Sedalar
30 Mart 1972 Kızıldere Katliamı (Dev, Baş İstiyor/ G. Akın)
Birgün Ben, Belki Bir Sığırcık Kolonisinin İçinde, Belki Yıldızlarla Birlikte Göklerde…
N. Ç!.. N. Ç!.. N. Ç"ler!.. Hepimiz Tecavüzcüyüz!..
Geçmişin İzdüşümünde Bir Kısır Döngü
İzedebiyat Üyelerine Açık Mektup: Koşun, Face Dayatmasına Karşı Durun!..
Erkek Egemen Toplumdan Erkek Dininin Egemen Olduğu Topluma
İzedebiyat Yönetimine ve Üyelerine Açık Mektup
Cumhuriyetin Rövanşı Ya da Şeriata Doğru Adım Adım Mı?..
Teslis Sendromu >> Ücretsiz E - Kitap: Hulki Can Duru

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Duruşma [Şiir]
Dedem Düşlerime Giriyor [Öykü]
Çocukların Çığlığından Göklerin Tılsımına [Öykü]
Dolunayda Uyku Tutmaz [Öykü]
Oy Madimak, Madimak!.. Sen Artık Türkülerle Değil, Ateşlerle Anılmaktasın [Öykü]
İlk Sosyalist Muhtar Fevzi Ağabey [Öykü]
Düşselin Gerçeğinde, Gerçeğin Düşselliğinde [Öykü]
Ben Ölürken [Öykü]
Gece, Mehtap, Selene, Apollon ve Ben [Öykü]
Aşk"a Geldin, Hoş Geldin!.. [Öykü]


Vildan Sevil kimdir?

Koşuşturmaktan yoruldu. Altmışından sonra, çok yabancısı olduğu teknolojiyle, sanal ortamda kalem oynatmaya kalktı. İletişim kurmak, duygu, düşünce, birikim paylaşmak, genç kuşaklardan yeni şeyler öğrenmek istedi. Yazarlık deneyimine burada adım attı. İşte böyle sınır tanımaz bir "dinazor ". . . Başarır mı acaba ?

Etkilendiği Yazarlar:
Marx, Engels, Freud, Nietzsche, Adorno, Horkheimer, Foucault, Antik Grek, Rus , Fransız yazını, Amado, Marquez, Llosa, Asturias, Lübnanlı Amin Maalouf...Elbette Nazım, Aragon, Neruda ve nice ozan/şair...


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Vildan Sevil, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.