"Hemen yüzüne gül suyu seperek Leyla'yı ayılttılar." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Metabolizmam bozuldu. Dilim, hiç kullanmadığım sözcüklerle doldu. Küfür edebiyatı aldı başını gitti, yine de TATMİN OLAMIYORUM. Gazeteleri okurken, haberleri izlerken, birdenbire “yuhhh, çüşşş, vay eşşoğlu eşek” gibi nice sözcüğün yakınlarımda uçuştuğunu duyuyorum. Aaaa...Bir de bakmışım bunlar, benim ağzımdan yayılıyor havaya...Dönüp dolaşıp kulağıma geliyor. Tatminsizlikten işte. İLERİ DEMOKRASİDE EĞİTİM I. Şu YGS’deki şifre skandalı...Çocuklar perişan. Son gelişme, savcılığın açıklaması: 1.700.000 cevap anahtarı inceleniyormuş. Bu çocukların geleceğiyle oynama hakkını kendinde bulanlar, dün şifre, kopya yok; sonra sehven yapılmış diyenler koltuklarında oturtuluyor. Kimi büyüklerimiz iyice sıkışıp “Canım o gün için yok demiştik, kararı yargı verecek” deyip kıvrak bir raksa başlıyor. "Soruşturmanın selameti için" bile sorumluları görevden alan yok. Ama şifreyi deşifre eden dersaneci ve avukatlara tehdit üstüne tehdit... Bir ÖSYM Başkanı düşünün, İngiltere’de üniversitedeyken doktora tezini bir yerlerden herhalde sehven(!) almış, sonra özür dilemiş, kovulmaktan kurtulmuş. Bu zat, bir ara, İTÜ’de Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü’ymüş. Doktora sınavında, ALES ve diploma notu en düşük öğrenciler, tamamen rastlantı(!) olarak en yüksek notu almış, doktoraya hak kazanıvermişler. Şikâyet üzerine rektörlük komisyon kurup inceletmiş de rastlantı olmadığı anlaşılmış, sınav iptal edilmiş. Sorumlu zat yargılanmış mı? Ne biçim soru öyle? Onu yazar, profesör ya da gazeteci mi sandınız? Şimdi bu ülkede “Sınavlar adil, yargı adil” savlarını duyduğunuzda siz TATMİN oluyor musunuz? İkinci sınava ne kaldı şurada? Kim girecek, nasıl girecek, hangi sınava girecek? Atı alan Üsküdar’ı geçti mi? Duyuyoruz, çoluk çocuk “Biz enayi miyiz?”deyip yollara at aramaya düşmüş. Çalışma, öğrenme hak getire. “Ya Mod Medyan denilen yöntem yine büyüklerimizi tatmin eder de at da bulamazsak ne yapacağız?” diye kara kara düşünür olmuş yavrular... Daha nice soru...Çocuklar da benim gibi. Yoksa ben, çocuk gibi miyim? Bir türlü tatmin olamıyoruz. Ülsere yakalananlar mı, kurdeşen dökenler mi istersiniz...Onların metabolizmaları da alt üst oldu. Sesimizi duyuralım diyorlar, gelsin coplar, biber gazları... Bindik bir rastlantısal alamete, gidiyoruz kıyamete.. II. Yine YGS sınavında, bilgisayarların şaşırması sonucunda, on yedi okulda, yalnızca kızlar, kadın öğretmenlerin gözetiminde sınava giriyor. Kasıt olmadığına, şeriata uygun bir eğitim sistemine doğru gitmediğimize inandırılmak isteniyoruz. TATMİN OLAMIYORUM sevgili okur, olamıyorum. III. Adana’da, korunmaya muhtaç çocukların barındığı Sevgi Evi’nde, 13 yaşındaki çocuk, altını ıslattığı gerekçesiyle kızgın çatalla dağlanıyor. Çocuk Esirgeme Kurumları’ndaki vahşete yeni bir örnek. “Münferit olaylar”dan olduğu, gereğinin yapıldığı açıklamaları doyurmuyor. Yapılsa, ikide birde böyle bir vahşetle karşılaşmayacağımızı biliyorum, TATMİN OLAMIYORUM İŞTE, OLAMIYORUM. IV. İstabul Büyükçekmece Güzelce Cevdet Zebure Kotan İlköğretim Okulu’nda yine 13 yaşında bir kız çocuğu, bir kadın hademe tarafından tuvalete götürülüyor. Okul Müdürü kapıda bekliyor. Rehberlik öğretmeninin karşı çıkmasına rağmen müdür, çocuğu fahişelikle suçluyor, darp ediliyor çocuk. Hademe kadın, idrar alarak gebelik muayenesi yapıyor. Yavrucak, bu travmayı atlatmanın yolunu intihar etmekte buluyor, kurtarılıyor. İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürleri yapılan soruşturmadan tatmin oluyorlar ki Müdür Bey koltuğunda oturabiliyor. Üstelik, bu zatlar, çocuğun neden yalan söylediğine, bu dedikoduyu neden çıkardığına bir anlam verememişler. Eh, çocuk durduk yerde, kendini rezil etmek istedi herhalde. İdari soruşturma dosyası kapanıvermiş. TATMİN OLDUNUZ MU? Eğitimle ilgili konulara bu sorunların her gün yenileri eklendiğinden, eskileri anımsatmadım sevgili okur. Say say bitmez. İLERİ DEMOKRASİDE SANAT I. Tarih; devrim ya da karşı devrim yaşanan ülkelerde, önceki iktidardan öç almak, geçmişi unutturmak, vandallık, put saymak gibi nedenlerle heykellerin yıkıldığını, kırıldığını bize gösterdi. Ama bir heykelin, bir başbakan “Ucube” dedi diye yıkıldığına dünya ilk kez tanık oluyor. Hem de huşu içinde, tekbirli ritüellerle, insan figürlerinden oluşan, dostluğu, barışı simgeleyen, “İnsanlık Anıtı” bir heykel yıkılıyor. Doğmamış kitabı katletmek gibi. Yatırın yanıymış, şuymuş buymuş gibi gerekçelerle. Daha önce de heykel uzmanı(!) bir belediye başkanı, beğenmediği için içine tükürmüştü sanatın. TATMİN OLAMIYORUM sevgili okur, olamıyorum, içim yanıyor. II. Hanedandan biri, tiyatroda dikkat çekecek biçimde sakız çiğneyince uyarılıyor. Sayın Kültür Bakanı’mız derhal fetvaya durmakta: Devlet bu kurumu (Devlet Tiyatroları’nı yani) taşımak zorunda mı? Bugünkü Türkiye’de devletin kadrolu sanatçısı olması gerekir mi?..Şu kadar cari gider...Falan filan...Devlet tiyatrolarına harcayacağımız parayı özel tiyatrolara veririz... Küresel ve Yerel Mod Medyan tiyatroları.. Gelin abiler ablalar, bayanlar baylar, gelin gelin...Duhuliye, Penisilvanya damgalı yeşil kart... Önce derin nefes, sonra ya sabır...Gel de TATMİN OL sevgili okur, gel de tatmin ol. Tamam sayın bakanım, tut ki hepsi doğru dediklerinizin, çoook haklısınız. Amma, niye şimdi, tam da sakız meselesinin şıppadak ardından ve de ona bağlı olarak bunları gündeme getiriyorsunuz? Madem öyle, neden yıllardır devleti zarara soktunuz? OLAMIYORUM dostlar, TATMİN OLAMIYORUM, kıvranıyorum. III. Dünyada elli yıldır okunan, Beat kuşağı yazarlarından, İngiliz Burroughs’un, Yumuşak Makine adlı kitabı, Sel Yayıncılık tarafından bu yıl yayınlanmış. Kitap Muzır Yayın Kurulunca ahlaka aykırı bulunmuş. Savcılık yayın yönetmenine dava açmış. Böyle sessiz sedasız kimbilir daha neler oluyor. IV. Muhalif ressam Bedri Baykam, bıçaklı saldırıya uğradı, ölümden döndü. Kuşkusuz, yapılan saldırının, Baykam’ın muhalif kimliği ile ilgisi yoktur, iktidarın dayattığı, pardon, sevgiyle bizleri ikna etmeye çalıştığı ideolojinin de rolü yoktur. Olsa olsa bir meczubun, zaten psikolojik tedavi gören birinin işidir. Bu ülkede devlet büyüklerimiz, sanata, sanatçıya, sanat eserine, yazar çizere, kitaba, kitabı okuyana, hakkını arayan aramayan her çocuğa, tanık olduğumuz gibi işte böyle büyük bir şefkatle sarılırken, onları gözbebeği gibi kollarken, bazı psikopatlar durumdan vazife çıkaracak değiller ya... V. İkisi 18 yaşından küçük üç genç, sokakta müzik yapıyorlar diye Ankara polisi tarafından derdest ediliyor, cezaya çarptırılıyorlar. ”Kabahatler Kanunu”na aykırı davranmışlar. Nasıl da TATMİN edici bir gerekçe değil mi? Peki ben niye hiç TATMİN OLAMIYORUM? Akşam, bu yazının giriş bölümünü yazıp kestim. Bu yazı gelişme ve sonucu oluşturacaktı sözüm ona. Yalnızca eğitim ve sanat konusunda, birkaç örneğe değindik, yazı aldı başını gitti. Oysa TATMİN OLAMADIĞIM daha neler biriktirmiştim bu konularda. Günceller öne çıktı. Üstelik daha ne çok başka konu var, tatmin olamadığım. Diğerlerini merak ederseniz sonra yazarım sevgili okur. Etmezseniz canınız sağolsun, kendi kendime kıvranır dururum. Ona da alışkınız. Kalın sağlıcakla... 27.04.2011 VİLDAN SEVİL
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Vildan Sevil, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |