..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Öküzün rengini dýþýnda, insanýn rengini içinde ara. -Mevlânâ
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Ömer Faruk Hüsmüllü




26 Aðustos 2016
Göçe Göçe - 8  
Ömer Faruk Hüsmüllü
bu kale binlerce yýl önce bir bey tarafýndan yýðma toprakla yapýlmýþ. Burasý ilk zamanlar bataklýkmýþ ve o beyin oðlu bu bataklýkta boðularak ölmüþ. Bey de baþkalarý da ayný acýyý yaþamasýn diye, bu bataklýðý toprakla doldurmaya karar vermiþ. Her köylüye eþit sayýda kaðný dolusu toprak getirmeyi mecbur etmiþ. Binlerce araba toprak buraya yýðýlmýþ ve bataklýk kuruduðu gibi, bir de kale kazanýlmýþ.


:HEF:


Yazmaktan kollarým aðrýmýþtý. Yazým da yorgunluk arttýkça çirkinleþiyordu. Yüzümdeki memnuniyetsizliði gören Osman dedem:
-Yoruldun galiba! Burada býrakalým; kalaný daha sonra yazarýz, dedi.
-Yoo, yorulmadým, dedim yalandan; dedem üzülmesin diye.
-Yoruldun, yoruldun. Kaç saattir yazýyorsun. Ben de kendimi kaptýrmýþ gidiyorum, senin yorulacaðýn hiç aklýma gelmiyor. Tamam, burada keselim; yarýn devam ederiz.


● ● ●

Ertesi gün devam edemedik; çünkü sabahleyin güneþ çýkmýþ, saðdaki soldaki azýcýk karý erittiði gibi öðleden sonra yerleri de kurutmuþtu. Pencereden dýþarý baktým. Havanýn güzel olmasýný fýrsat bilen mahalle çocuklarý, kendilerini sokaða atmýþ, çekirdek ütmece oynuyorlardý. Onlarý seyretmek için iyice giyinip ben de dýþarý çýktým. Güneþin verdiði tatlý sýcaklýðý çýkar çýkmaz hissettim. Az sonra da giydiklerim fazla bile gelmeye baþlamýþtý.
Çocuklar büyük bir daire çizmiþler, bunun içine eþit sayýda zerdali çekirdeði dizip, on adým ötedeki bir çizgiye el büyüklüðünde lastik parçalarý ile atýþ yapýyorlar. Çizgiye en yakýn olan, daire içindeki çekirdeklere ilk atýþ hakkýný elde ediyor. Oradan niþan alýp, dairenin içinden çekirdekler çýkarýlmaya çalýþýlýyordu. Çýkan onun oluyor. Çýkaramazsa sýra ötekine geçiyor. Dairenin içinde çekirdek kalmayýnca, oyun bitiyor. Yeni oyun için, tekrar eþit sayýda çekirdek koymalarý gerekiyor.
Çocuklardan birinin, iki cebi de kazandýðý çekirdeklerle doluydu; þiþmiþlerdi . Gururla dolaþýyor, her atýþýnda iki-üç çekirdeði dýþarý çýkarýyordu. Bir ara:
-Ben artýk oynamýyorum, eve gideceðim, deyince çocuklarýn hepsi birden:
-Ütüp ütüp kaçmak yok! Oynamak zorundasýn, deyip üzerine hücum ettiler. O da koþarak oradan uzaklaþtý. Tabii arkasýndan yediði küfürler, buradan Kayseri'ye yol olur...
Kýrþehir'deki evlerin bahçelerinde, ceviz aðacýndan baþka bolca kayýsý ve zerdali aðacý da vardýr. Kayýsý ve zerdalinin meyveleri birbirine çok benzer. Farklarý, kayýsý tatlýdýr, zerdali ise biraz ekþidir. Ayný benzerlik çekirdeklerinde de görülür. Çýplak gözle hangisi kayýsý, hangisi zerdali çekirdeði kolay kolay ayýrt edilemez. Yenirse fark anlaþýlýr; kayýsýnýn çekirdeði tatlýdýr, zerdalinin ise acýdýr. Öyle ki zerdali çekirdeðini yeyince aðzýnýzda, boðazýnýzda bir acýlýk, bir burukluk hissedersiniz. Bu çekirdeðin içinden çok yerseniz, ölüm tehlikesi bile olabilirmiþ. Zerdali çekirdeði ayakkabý boyasý ve ilâç yapýmýnda kullanýlýyormuþ. O nedenle çocuklar, çeþitli yollarla bunlarý toplayýp kalenin eteðindeki Buðday Pazarý'ndaki dükkanlara satarlardý. Bir ara ben de biriktirmiþ ve götürüp satmýþtým. Dükkan sahibinin verdiði parayý elimde tutarak eve dönerken, çarþýnýn hemen bitiminde, bizim eve giden yolun üzerindeki leblebiciden gelen nefis kokuyu duyunca, birazýný harcamaya karar vermiþtim. Leblebiciye elimdeki paradan yirmi beþ kuruþ uzatýp, kýrýk leblebiden istediðimi söylemiþtim. Kýrýk leblebiyi seçmemin nedeni, en ucuzu olmasýydý. Leblebici yüzüme bile bakmadan elindeki kürekle biraz kýrýk leblebi almýþ, terazide tartmýþ ve verdiðim para o kadar az olmalý ki kaðýt harcamayý bile gereksiz gördüðünden “Aç cebini bakayým!” deyip kürekteki leblebiyi oraya boþaltmýþtý. Dükkandan çýkýp birkaç adým atýnca, cebimdeki leblebinin sýcaklýðýný bacaðýmda hissetmiþ ve azýcýk alýp yemiþtim.
Eve döndüm. Dedem de bu güzel havadan etkilenmiþ olmalý ki:
-Bana Kýrþehir'i tanýtýr mýsýn? Hava güzele benziyor. Dedeni biraz gezdirecen mi? Diye sordu. Ben de seve seve kabul ettim.
Yenice Mahallesinden çarþýya giden yolda aðýr aðýr yürümeye baþladýk. Dedem yaþlý olduðu için hýzlý yürüyemiyordu. Onu önce, çarþýya gelmeden yan bir yoldan, bizim geçen sene oturduðumuz Medrese mahallesine götürdüm. Orada caddedeki bir dükkaný gösterip:
-Bak dede, burasý abimin yaz tatilinde çalýþtýðý gazoz imalathanesi. Þiþeye gaz basarken patlamýþ, kýrýlan cam yüzünü kesmiþti. Bu kazadan sonra da bir daha iþe gitmedi, dedim. Dedem gülerek gazoz imalathanesine baktý.
Az sonra yolumuza Lale Camii çýktý. Dedem bahçesinin ve camiin içini dolaþýp çýktýktan sonra onu, buradan elli metre ötdeki Melik Gazi Türbesi'ne götürdüm. Ben bu türbeye defalarca gelmiþ, üst katýna çýkmýþ, burada oyunlar oynamýþ ve arkadaþlarla konuþmuþtum. Bu çýktýðýmýz yerin yüksekliði bir buçuk metreden fazlaydý ve biz türbenin duvarlarýndaki kýrýlmýþ taþlarýn arasýna basarak buraya týrmanýyorduk. O çýktýðýmýz yer aslýnda çok pisti. Ýçerisi çöp doluydu, yanmýþ kaðýt ve odun külleri, sigara izmaritleri vardý. Hatta kurumuþ insan dýþkýsý bile görmüþtüm burada. Türbenin piramit þeklinde, benim füzeye benzettiðim bir külahý vardý. Bir de en altta, daracýk bir kapýdan girilen içinde mezar olan bir yer bulunuyordu. Buranýn kapýsý o kadar alçaktý ki, ben çocuk olmama raðmen, eðilerek girmek zorundaydým.
Dedeme türbe ile ilgili bildiklerimi anlattým ve birlikte mezarýn olduðu yere girdik. Daha önce ben buraya sadece bir kere girmiþtim. Çünkü orasý ile ilgili anlatýlanlardan korkuyordum. Ýçerisi karanlýktý, sadece küçücük kapýdan giren ýþýk biraz aydýnlatýyordu. Dedem yanýmda olduðu halde korkum devam ediyordu. Farkýna varmadan dedemin elini tutmuþum. Dedem durumu anlamýþ olmalý ki cesaret vermek için elimi sýktý.
-Dede, bu mezardaki adam sabah ezanýnda kalkýp, abdest alýyor ve namaz kýlýyormuþ. Bak, þu yandaki içi su dolu testi abdest almasý için buraya konmuþ. Ýki günde bir su bitermiþ ve bazýlarý testiyi yeniden doldururmuþ. Ya bu ölü þimdi de kalkarsa, onun için çok korkuyorum. Çýkalým buradan! Dedim. Dedem güldü:
-Oðlum, inanma bunlara. Ölüden diriye hiçbir zarar gelmez.
-Olur mu dede? Bu ölüyü abdest alýrken görenler varmýþ!
-Birileri, insanlarý etkilemek için bir þeyler uyduruyor. Boþ inançlarýn, hurafelerin bizim dinimizde yeri yoktur, ama gene de bazýlarý bu tür batýl inançlardan medet umuyorlar.
Dedemin açýklamalarýna raðmen içim rahat deðildi. Oradan çýkmak için can atýyordum. Dedem ellerini açýp bir dua okuduktan sonra türbeden çýktýk.
Yolumuzun üzerinde Cýncýklý Camii vardý. Bazýlarý buraya Cacabey Camii de diyorlardý. Gerçek adý hangisidir bilmiyorum. Dedem camiin dýþýný dolaþtý, içine girip birkaç rekat namaz kýldý. Camiin dýþýnda tahta iskeleler vardý, ama hiç çalýþan görünmüyordu. Dedem buraya hayran kaldý, birkaç defa bunu “Çok güzel, deðerli bir eser.” sözleriyle belirtti.
Bu camii þehir merkezinin hemen yanýndaydý ve az ilerideki Kýrþehir Kalesi de görünüyordu. Kalenin yanýna gittik. Kale hakkýnda duyduklarýmý dedeme anlattým.
-Dede, bu kale binlerce yýl önce bir bey tarafýndan yýðma toprakla yapýlmýþ. Burasý ilk zamanlar bataklýkmýþ ve o beyin oðlu bu bataklýkta boðularak ölmüþ. Bey de baþkalarý da ayný acýyý yaþamasýn diye, bu bataklýðý toprakla doldurmaya karar vermiþ. Her köylüye eþit sayýda kaðný dolusu toprak getirmeyi mecbur etmiþ. Binlerce araba toprak buraya yýðýlmýþ ve bataklýk kuruduðu gibi, bir de kale kazanýlmýþ. Kaleden bütün Kýrþehir görülebiliyor. Ramazanda iftar vakti buradan atýlan top her yerden duyuluyor.
Dedem hem beni dinliyor hem de kaleye çýkan merdivenlere bakýyordu. Ben:
-Kaleye çýkmak ister misin dede? Diye sordum.
-Yok istemem oðlum. Az önce merdivenlere baktým, ama çýkmayý gözüm yemedi. Kalenin yukarýsýnda bir þey var mý?
-Bir camii var. Adý Alaaddin Camii. Bir de ablamýn ve abilerimin okulu yani Kýrþehir Lisesi var.
-Sen ne zaman gideceksin bu okula?
-Daha çok var gitmeme, dedim ve hemen gözlerimin önüne ilkokul önlüðünü çýkarýp, ortaokul ve lise için giyilen ceket, gömlek ve kýravat geldi. Bir de kafamda üzerinde ay yýldýz bulunan bir þapka. Hayali bile heyecan vericiydi.
Oradan ayrýldýk. Az ötedeki okul ihtiyaçlarýmýzý karþýladýðýmýz kýrtasiye dükkanýný, sanat okulunu ve vilayet binasýný dedeme gösterdim. Sonra Ahi Evran Camii ve Türbesi'ne gittik. Dedem türbede dua okudu, camiide de birkaç rekat namaz kýldý. Burayý da çok beðendi.
Dedeme Kýrþehir’in ortasýnda akan Kýlýçözü çayýný ve hemen yanýndaki top sahasýný da gösterdim.
-Dede, burada hem maç yapýlýyor hem de bazý bayramlarda tören düzenleniyor. Paralý maçlarý biz kaleye çýkýp bedava izliyoruz. Bütün stad ayaklarýmýzýn altýnda. Gerçi oyuncular ve top biraz küçük görünüyor, ama olsun. Dedim.
Buðday Pazarýndan geçip, kalenin etrafýný dolaþýp Atatürk heykelinin bulunduðu yere yani gene çarþýya geldik. Biraz yürüyüp çarþýnýn az ilerisindeki hapishaneyi ve þaraphaneyi de dedeme gösterdim. Dedemin baðý olduðu için ilgileneceðini bildiðim bir konudan ona bahsettim.
-Dede burada yaz kýþ yaþ üzüm yeniyor. Misafirliðe gittiðiniz her ev size ceviz, peksimet ve yaþ üzüm ikram ediyor. Kýþ ortasýnda yaþ üzüm olur mu, oluyor iþte!
-Bizde Eylülden sonra yaþ üzüm kalmaz. Onlar bunu nasýl saklýyorlar da kýþýn bile yiyebiliyorlar?
-Üzümü topladýktan sonra, salkýmlarý bir iple baðlayýp hevenk yapýyorlarmýþ ve bu hevenkleri evlerinin kuytu ve serin bir yerine asýyorlarmýþ. Bunu yaparken hevenklerin birbirine dokunmamasýna dikkat ediyorlarmýþ. Böylece aylar sonrasýna üzümlerini taze taze saklýyorlarmýþ.
-Galiba anladým. Buranýn üzümleri buna müsait olduðu gibi, iklim þartlarý da uygunmuþ. Bizim Trakya'nýn üzümü ve iklimi ile bunun olmasý imkansýz.
Dedem iyice yorulmuþtu. Buna raðmen sordum:
-Dede, burada bir de Âþýk Paþa Türbesi var, ama çok uzakta, ta Kayseri yolu üzerinde. Orayý da görmek ister misin? Sahi, bir de þu tarafta Terme Kaplýcasý var. Oraya baston deðnekleriyle gelen hastalar, on-on beþ gün kaldýktan sonra deðnekleri atýp yürüyerek evlerine dönüyorlarmýþ. Suyu çok þifalý bir kaplýcaymýþ.
-Yok oðlum, belki baþka bir zaman. Bugünlük bu kadar yetti, biraz þuradaki banka oturup dinlenelim, sonra da yavaþ yavaþ eve gidelim, dedi.
(Devam edecek...)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn 1. bölüm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 35 Son Bölüm
Memleketimin Delileri - 2
Memleketimin Delileri - 1
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 33
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 34
Köpeðin Adý Badi - 80 (Son Bölüm)
Demokratik Deliler Devleti - 37 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 32
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 26
Göçe Göçe - Köyümüz Yok Olmuþ - 48 (Son Bölüm)

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ücretsiz Kitap Daðýtabileceðim Ýstanbul’da Bir Mekan Arýyorum
Bir Edebiyatçý Gözüyle Maðaranýn Kamburu - Yorum: 4
Bir Felsefeci’nin Kaleminden Maðaranýn Kamburu – Yorum: 6
Maðaranýn Kamburu
Bir Romanýn Anatomisi: Maðaranýn Kamburu
Bir Aný Defteri Buldum - Roman
Ömer Seyfettin Eserlerini Nasýl Yazardý?
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 2
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 3

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Siyasi Taþlama: Neþezâde - 2 [Þiir]
Siyasi Taþlama: Karamsarzâde [Þiir]
Kusurî"den Týrtýklama [Þiir]
Zam Zam Zam... [Þiir]
Týrtýklama (Kazak Abdal'dan) [Þiir]
Yoklar ve Varlar [Þiir]
Ýstanbul,sana Âþýk Bu Kul [Þiir]
Âþýk Dertli"den Týrtýklama [Þiir]
Namuslu Karaborsacý [Þiir]
Dostlarým [Þiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yýldýrým adýný kullanarak çeþitli forumlara yazý yazdým. Ýddiasýz iki romaným var. Çok sayýda siyasi içerikli yazýya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öðretmeniyim. Yazmaya çalýþan her kiþiye büyük bir saygým var. Çünkü yazýlan her satýr ömürden verilen bir parçadýr.

Etkilendiði Yazarlar:
Az veya çok okuduðum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.