Avukatlar da bir zamanlar çocuktular herhalde. -Charles Lamb |
|
||||||||||
|
Nedense kırıklı bir düş yarattı vazgeçilmişliğin dar mağaraları. Her bir parçasından diğerine atlamak öyle zor oluyorki. Son kelimeleri söyleyip gidivermeyi ne çok hayal ettim. Böyle bir şeyin mümkün olamayacağını bildiğim halde bu fantezi hayallerimi süslemeye devam etti hep. Son sözü hayat söylüyor ve öyle de olmaya devam edecek. Trajik olan şu ki bütün hayal zenginliğine ve zekanın yaratmadaki çeşitliliğine rağmen travmalar ve tetiklenen eylemler bir dış etken tarafından harekete geçiriliyor. İçine olaya tesir edebilecek bütün etkenlerin katıldığı ve birkaç senaryonun hesaplandığı kusursuz sayılabilecek planlarda bile bir kelebek etkisi bütün sistemi çökertebiliyor. “ Doğada düz çizgi yok” maalesef. Bir başlangıcı anımsayabilseydik, kabul edilebilir bir sonda öngörebilirdik. Varoluşun kesin sınırları yok. Olmadığı için gelecekle geçmiş arasında bir sarkaçta salınıp duruyoruz.Kim olduğunu bilme isteği çok derin anlamlar barındıran felsefi bir soru olmanın ötesinde, doğal bir istek gibi her karşıma dikildiğinde aynalardaki aksime yalvarıyorum; “Bana birşey söyle!” Oysa aynalar algılardan bağımsız değil ve sadece değişik algıları tatma fırsatı tanıyor ama birşey söylemiyor. Ayırdedici ve objektif bir bakış açısı sunabilecek tek şey zaman. Ne yazıkki aleyhimize işliyor. Ayırdına varacağın şeyleri sana gösterirken bu arada onları kaybetmiş oluyorsun.Yıkıntılarının arasında dolaşırken bulduğun birkaç anı ve biraz gerçekliğin yıpranmış hali tesellilerin. Oysa sen neler hayal etmiştin… Aslında en çok canımızı yakan gerçekleşmeyen hayaller değil, sürekli bir boyunduruktan yada nasıl desem Sartere’ın Bulantı romanında bahsettiği bir iç sıkıntısından kurtulamayışımız. Ruhuna hükmeden acımasız bir güç insanlığınla ilgili ne varsa silip süpürüyor. Toplumun değer yargılarından bahsetmiyorum. Varoluşun kendisi dayanılmaz bir ağırlığı yüklüyor omuzlarına.Sürgün içimizde başlıyor ve bir sürek avı devam ediyor yaşamda bıraktığımız izler boyunca. Bazılarımız dönüp avcıyla yüzleşecek kadar cesur oluyor. Ne mutlu onlara… Son zamanlarda kurşuna dizilen İspanyol şair Frederico Garcia Lorca’nın dizeleri sık sık aklıma geliyor: “Özgür olmayan insan nedir? Söyle bana Marina. Söyle seni nasıl sevebilirim. Özgür olmazsam..? Sana kalbimi nasıl açabilirim. Bu yürek benim değilse..?”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ö.Gökhan Ergüven, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |