..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yalnızlık güzel birşey, ama birilerinin yanınıza gelip yalnızlığın güzel birşey olduğunu söylemesi gerekir. -Balzac
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > İronik > Ömer Faruk Hüsmüllü




17 Mayıs 2020
Korona Hikayeleri - 6  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Bekir'in hikayesi bu bölümde bitiyor...


:ABGA:
     Önceki bölümün devamı...
Özgüvenini yitirmemeliydi. Kendine olan saygısını kaybederse yaşamanın da bir anlamı kalmazdı. Çaresizliğe boyun eğmeyecekti, başka yollar denemeliydi. Yürüyerek çalıştığı kafeye gitmeye karar verdi. İnce ince bir yağmur yağıyordu, ahmak ıslatan dediklerinden. Gerçi biraz ıslanacaktı ama olsun. Belki oradaki mekanlarda birileri vardır ve bu korona yasaklarının ne zaman kalkacağını onlardan öğrenebilirdi.
     Kafeye yaklaştıkça heyecanı artıyordu. Günlerdir buraya adımını atmamıştı. Ya kafe açılmış ve çalışmaya başlamışsa? Ama öyle değildi, işte kapısı kapalı ve camları toz içindeydi. Ölü gibi göründü gözüne. Demekki terk edilmiş mekanlar, ölmüş insanlara benziyormuş. Sessiz, hareketsiz, sakin ve tabii cansız.
     Camdan içeriye baktı, görüntü net değildi. Eliyle camdaki tozları silip baktı, görüntü tam aksine daha da bozuldu. Yüzünü cama dayayıp baktı, içeride bir hareketlilik var gibi geldi ona. Kapının koluna bastırdı, kilitliydi. Tam dönüp gidecekti, bir defa daha denemek istedi, Tekrar kapının koluna bastırdı, tabii gene kilitliydi. Buna rağmen kapıyı zorladı, çıkan gürültüyle beraber kilitte dönen anahtar sesini duydu. Kapı açıldı, içerideki kafenin sahibiydi. Bekir'i tanımadı. Yüzündeki maske, uzayan saçı ve sakalı buna sebepti.
     -Buyur, ne istiyorsun? Diye sordu ve elini para çıkarmak için cebine attı, galiba dilenci sanmıştı.
     -Benim abi, benim. Yani Bekir.
     -Valla tanıyamadım. Ne oldu sana dağ adamı gibisin? Çok da zayıflamışsın. Gel içeride konuşalım.
     Bekir içeri girince kapıyı hemen kilitledi. Birer sandalye çekip oturdular. Bekir:
     -Nasılsın abi, mekan ne zaman açılacak?
     -İyiyim, iyiyim ben; ama seni hiç iyi görmedim. Mekan haftaya açılabilir. Hazır sen de gelmişken istersen şöyle bir temizlik yapalım, daha doğrusu kaba pislikleri alalım. İnce temizliği sonra yaparız. Baksana her taraf toz toprak ve sinek ölüsü dolu.
     -Yapalım, deyip ayağa kalkmaya teşebbüs etti Bekir, ceketini çıkaracaktı temizliğe başlamadan önce. Çıkaramadı çünkü kalkmasıyla birlikte sendelemeye başladı. Mekan sahibi tutmasa yere düşecekti.
     -Neyin var? Oruç musun da açlıktan başın döndü? Otur oraya!
     -Değilim, bir şey yemedim dünden beri belki ondandır.
     -Söylesene be oğlum, otur şuraya! Bak hâlâ ayakta durmaya çalışıyorsun, otur! Ben de acıktım, şimdi telefon eder Develi cıvıklısı söylerim. Mekan sahibi benim arkadaşım, biz kapalıyız ama onlar paket servisi yapabiliyor.
     Yarım saat sonra biri bir buçuk diğeri bir porsiyon Develi cıvıklısı yanında bir litrelik ayranla geldi. Bir buçuk porsiyonu Bekir'e verdi. Karınlarını doyurduktan sonra cebinden iki sigara çıkardı. Biri Bekir'indi.
     -Kapalı mekanda içmek yasak ama, boş ver içelim. Bizden başka kimse de olmadığına göre zararı olmaz.
     Temizliğe başladılar, tam üç saat sürdü. Kabasını alacaklardı sözüm ona ama onlar tepeden tırnağa her tarafı temizlediler, sonra tekrar temizledikleri yerleri defalarca sildiler.
     İş bitince Bekir gitmek için izin istedi. Mekan sahibi:
     -Haftaya bugün yani bayramdan sonraki gün sabahleyin erken gel. Ortalığı derleyip toparlarız. O güne açılış izni çıkma ihtimali yüksek. Şu iki yüz lirayı da al, bayram ikramiyesi sana. Az ama...
     -İstemem abi.
     -Ne demek istemem? Al dedim sana.
     -Öyleyse sadece yüz lirasını alayım. O kadarı bana yeter.
     -Ne kadar verdiysem o kadarını alacaksın. Benim kafamın tasını attırma, deyince Bekir parayı aldı, cebine koydu.
     -Az kalsın unutuyordum. Şu elli liranın on lirasıyla eczaneden maske al, işe başlayınca ben sana maske temin ederim. O zamana kadar bunlarla idare et. Elli liradan kalan para ile de bir berbere git; saç ve sakal traşı ol.
     Bir kere daha azar işitmemek için Bekir elli lirayı da aldı.
     Eczaneden maske alıp berbere gitti, saç-sakal traşı oldu, markete uğrayıp ekmek ve yiyecek aldı, bir büfeden de bir paket sigara. Sonra eve geldi. Aldıklarını mutfağa bırakır bırakmaz gözü piknik tüpünü aradı, tabii sattığı için göremedi. Ekmek ve kahvaltılık bir şeyler varken çay da olmalıydı, hemen evden çıktı. Koşarak tüp bayiinden dolu bir piknik tüpü alıp eve döndü. O gece günlerdir içemediği sıcak çaya kavuşacaktı. Gerçi çayını karanlıkta içmek zorundaydı ama olsun, nasıl olsa aydınlıkta içeceği günler de yakındı. İşe başlayınca yapacağı ilk iş, elektrik borcunu ödemekti.
     Üç bardak çay içtikten sonra üzerine bir ağırlık çöktü, uyku bastırmıştı. Buna rağmen bir sigara yakıp dumanını keyifle üfledi. Sigara bitince yatağa uzandı. Gözlerinin önünde önce Makbule'nin hayali belirdi. Ona gülümsüyordu. Bu hayal hep kalsın istediyse de az sonra kayboldu. Bu sefer babasının hayali belirdi. Hayatında ilk defa babasının söylediği bir söze karşı çıkacaktı. “Özür dilerim babacığım, ne olur kırılma, bir kusur işlersem beni bağışla..” diye başladı ve devam etti.
     -Baba “ illaki insan ol oğul, insan ol...” dedin ama paran yoksa olamıyorsun, daha doğrusu seni hiç kimse “insan” olarak saymıyor baba, dedi ve göz kapakları kapandı.
           BİTTİ...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın İronik kümesinde bulunan diğer yazıları...
Deliden Mektup Var
Bir Murat Dört Surat
Korona Hikayeleri - 8
Dilsiz Fahişe - 8 (Son)
Korona Hikayeleri - 7
Korona Hikayeleri - 4
Korona Hikayeleri - 5
Korona Hikayeleri - 3
Bu Bir Futbol Klasiğidir
Ayda 15 Bin Lira Gelir Getiren Bir İşinizin Olmasını İster Misiniz?

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Küçücük Hikâyeler - 2
Acayip Bir Hikaye
Küçük Hikâyeler - 1
Senin Hikayen
Bir Ölünün Günlüğü - 8 Son Bölüm
Prostat
Bir Ölünün Günlüğü - 7
Hırsız Kim?
Bir Ölünün Günlüğü - 3
Bir Ölünün Günlüğü - 4

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Siyasi Taşlama: Neşezâde - 2 [Şiir]
Siyasi Taşlama: Karamsarzâde [Şiir]
Kusurî"den Tırtıklama [Şiir]
Zam Zam Zam... [Şiir]
Tırtıklama (Kazak Abdal'dan) [Şiir]
Yoklar ve Varlar [Şiir]
İstanbul,sana Âşık Bu Kul [Şiir]
Âşık Dertli"den Tırtıklama [Şiir]
Namuslu Karaborsacı [Şiir]
Dostlarım [Şiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yıldırım adını kullanarak çeşitli forumlara yazı yazdım. İddiasız iki romanım var. Çok sayıda siyasi içerikli yazıya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öğretmeniyim. Yazmaya çalışan her kişiye büyük bir saygım var. Çünkü yazılan her satır ömürden verilen bir parçadır.

Etkilendiği Yazarlar:
Az veya çok okuduğum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.