Ýnsanlýðýn hangi filizi köreltilmek istenmiþse, tersine o filiz daha gür büyümüþtür. -Freud |
![]() |
|
||||||||||
|
![]() ![]() Önceki bölümün devamý... Ýki gün sonra. O gün erkenden uyandý, pazar vardý aþaðý mahallede. Belki orada bir iþin ucundan tutabilirdi. Çabucak giyinip pazar yerine gitti. Çadýrlar kuruluyordu. Sonra tezgahlar konmaya baþladý. Her pazarcýnýn yanýnda üç ya da daha fazla çalýþaný olduðunu gördü. Bu sayýda iþ yapan olunca ona iþ vermezlerdi. Ama pazarýn orta yerine geldiðinde iki pazarcýnýn söylene söylene tezgahlarý çekeledikleri dikkatini çekti. Biri küfür de ediyordu. Cesaretini toplayýp: -Kolay gelsin, dedi. Cevap veren olmadý. Orta yaþlarda olduðu anlaþýlan yüzündeki maskeden hakkýnda fazla bilgi edinilemeyen pazarcýnýn kanlý gözlerle bakýþýndan ona kýzdýðýný anladý. Küfür eden de buydu. Buna raðmen: -Abi, elemana ihtiyacýnýz var mý? Diye sordu. Bu soru, adamýn öfkeden yüzünü kýzarttýðý halde bir þey söylemedi. -Fazla yevmiye istemem ne verirseniz, diye cümlesini kekeleyerek tamamladý. Diðer adamýn da yüzünde maske vardý ama ötekinden daha genç olduðu anlaþýlýyordu. Bu adam hemen atýldý: -Hüseyin abi, Hasan bugün gelmez. Bu çocuk belki iþimize yarar, dedi. Hüseyin: -Fazla para yok ha, dedi. Bu sözü onay verdiðini gösteriyordu. Bekir bir günlük de olsa iþ bulmuþtu. Hemen tezgahlara sarýldý. Onun bu hareketini gören Hüseyin kendini kenara çekti, bir sandýðýn üzerine oturdu. Sonradan adýnýn Mustafa olduðunu öðrendiði adamla Bekir, tezgahlarý yerleþtirip örtüleri örttüler, sebzeleri sandýklardan çýkarýp dizdiler. Hüseyin, arada bir þeyler söylemiþ olmak için: -Daha hýzlý, daha hýzlý, az sonra müþteriler akýn eder, diye baðýrýyordu. Hazýrlýk tamamlanýnca Bekir'i ekmek almasý için fýrýna gönderdiler. Beþ ekmekle döndü. Kahvaltýlýklarý yanlarýnda getirmiþlerdi. Beþ ekmeðin beþi de yendi. Tabii en çok ekmek tüketen Bekir oldu, yaklaþýk iki tane. Oysa, onlar yemek yerken gelen müþterilerle de o ilgilenmiþti. Buna raðmen iki ekmek yiyebilmiþti. Karný doyunca kendini çok mutlu, dingin hissetti, sabaha kadar hiçbir þey yemeden durabilirdi. Oysa þimdi dinginliðin sýrasý deðildi, adamlar ondan iþ bekliyordu. Hemen iþe dört elle sarýldý, ne derlerse en iyisini en çabuk yapmaya çalýþtý, her tarafa koþturdu. Pazar yeri hýnca hýnç doldu. Sosyal mesafe ve maske takma zorunluluðuna aldýrýþ etmeyen çok insan vardý. Sattýklarý mallarýn parasýný Hüseyin topladýðý için tezgahýn sahibi o olduðunu anladý. Hava kararýnca, sebzelerin saðlam olanlarýný sandýklara yerleþtirdiler. Yarýdan fazlasý satýlmýþtý. Bu arada atmak için ayýrdýklarýndan iki kilo kadar sebzeyi Bekir bir poþete doldurup: -Bunlarý alabilir miyim Hüseyin abi, diye sordu. O da tamam anlamýnda kafasýný salladý, zaten Bekir almasa bu sebzeler çöpe gidecekti. Sandýklar küçük bir kamyona yüklendikten sonra Hüseyin, cebinden çýkardýðý bir kaðýt parayý Bekir'in avucuna sýkýþtýrdý. O da: -Teþekkür ederim abi. Gelecek haftaki pazara da geleyim mi? Dedi. Aldýðý cevap çok kabaydý: -Gerekmez. Parayý elinde sýmsýký tutarak evine gitmek üzere yürümeye baþladý. Bir ev eþyasý maðazasýnýn ortalýðý gündüz gibi aydýnlatan vitrininin önüne gelince, kapalý avucunu açýp baktý: 10 lira. Bir itirazý yoktu bu kadar az olmasýna. Hiç vermese de sesini çýkarmazdý. Bu parayla bir paket sigara alabilirdi. Ama sigara karýn doyurmazdý ki... Yarýn gene acýkacaktý, sigara açlýðýný giderir miydi? Bunlarý düþünüp yürürken kaldýrýmdaki bir direðin dibinde yarýsý içilmiþ sigara izmariti gördü. Etrafýna bakýndý, yakýnýnda onun izmariti aldýðýný görecek kimse olmadýðýný anlayýnca eðilip aldý ve cebine attý. Eve gidinceye kadar içilebilecek üç izmarit daha buldu. Yorgundu, bütün gün ayakta durmuþ bir dakika bile oturup dinlenmeye fýrsat bulamamýþtý. Buna raðmen mutluydu. Ýzmaritlerden birini yaktý, dumanýný derin derin içine çekti, baþý hafif döner gibi oldu. Ýki nefes daha çekti ve son bir nefes... Bitti. Bir tanesini daha içecekti, nasýl olsa yarýn birkaç izmarit bulurum diyordu. Ýkinci izmarit öncekinden büyüktü, bir-iki nefes çekilip atýlmýþ olmalýydý. Bunu da içip bitirdi, kafasý iyice dumanlandý. Yataða uzandý, kaç gündür hasret kaldýðý o derin uykuya daldý gitti. Ertesi gün umduðunu bulamayacaktý. Hani “nasýl olsa yarýn birkaç izmarit bulurum” demiþti ya! Bulamadý, çünkü yaðmur yaðýyordu ve ýslanan izmaritler içilemezdi. Yaðmur bir ara diner gibi olunca koþarak evden çýktý, en yakýndaki fýrýndan üç ekmek alýp gene koþarak eve döndü. Biraz ýslanmýþtý. Üç ekmeði iki günde bitirdi. Otuz saattir aç duruyor. “Galiba açlýktan öleceðim. Sahi insan açlýktan ölür mü? Açlýktan ölenleri duydum ama hiç görmedim. Belki ölmem. Sahi ölüm ne? Bugüne kadar hiç aklýma gelmeyen bir soru. Ne olacak, iþte ölüp gidiyorsun. Sonra? Sonrasý hiç, yani yok. Sonsuz bir sessizlik olabilir mi ölüm? Belki öyledir. Ya da uyku gibi bir þey olabilir mi? Hiç uyanýlmayan bir uyku... Neler geliyor aklýma? Ben ölmeyeceðim, açlýðýmý gidermenin çaresini bulacaðým; bulamazsam açlýða direneceðim. O beni yenemez. Çaresini bulacaðým diyorum da bunun yolu iþte çalýþýp para kazanmaktan geçmiyor mu? Ýþ yok. Bu korona yüzünden ortalýk iþsizle doldu. Benim gibi olan kim bilir ne kadar çok insan vardýr? Ben insanlarýn koronadan neden korktuklarýný da anlamýyorum. Duyduklarýma göre bulaþtýðý insaný öldürüyormuþ. Korunmak lazýmmýþ. Nasýl öldürüyor, nasýl korunulacak bilmiyorum. Bunun daha ne kadar süreceðini de bilmiyorum. Bu konuda bilgi sahibi olabileceðim gazetem, radyom, telefonum, televizyonum yok. Ýþte bütün varlýðým þu kolumdaki Nacar marka eski saat. O da babamdan kaldý. Sahi, bu saat acaba kaç lira eder? Birkaç günlük ekmek parasýna gider belki. Neler düþünüyorum? Olacak iþ mi bu? Babamdan kalan bu yadigârý nasýl satarým?” Diye düþüne düþüne uyudu. Ertesi gün öðlenleyin dýþarý çýktýðýnda bir saatçiye bunun kaç lira edeceðini sordu. Adamýn yüzünde alaycý bir ifade belirdi: -Beþ para etmez, çöp o çöp! Dedi. Para etmeyiþine sevindi, çünkü ne kadar aç kalýrsa kalsýn bu saati satma ihtimali hiç yoktu. “Çöp” demesine bozuldu, babasýna yapýlmýþ bir hakaret olarak bunu kabul etti. Adama aðzýnýn payýný vermek istese de baþýna bela açýlacaðýndan korktu, susarak oradan uzaklaþtý. Bu susma da ona aþaðýlandýðýný hissettirdi... Devam edecek...
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
![]() | Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2023 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2023
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |