Bir önyargıyı yok etmek, atomu parçalamaktan daha zordur. -Einstein |
|
||||||||||
|
Şeyma: -Sen de gel otur bizimle- dedi. -Ben seni arabada beklerim abla sen işini hal et gel ama beni de burada çok bekletme!- dedim. -Olur mu öyle şey, hem Boğaç yabancı değil- dedi. -Biliyorum ama sen yine de yalnız gitsen iyi olur- dedim. -Buradan sana yazılacak bir şey çıkmaz- dedi gülerek… *** Kapıyı Dr. Boğaç’ın küçük, şirin kızı, Rezan açıverdi. Rezan, henüz 6 yaşında. Ama öyle küçük bir kız gibi değil de bir kadın gibi kapıdan içeri buyur etti bizi… Güzelce hal-hatır sorduktan ve temennilerini sağlıklı olmakla bağladıktan sonra: “Yorgunluk kahveniz nasıl olsun” diye sordu. Ben de sırıtarak: “sade olsun tatlım” dedim. Şeyma: “orta şekerli olsun madem” dedi. Rezan: “Tam tersi olmalıydı aslında”- dedi? Kilosuna takılı olan Dr. Şeyma hanım, daha ilk tanışmada minik Rezan’dan sağlam bir tokat yemiş oldu… Benim bu sözden sonra gelişecek olayları hissediyor gibi yüreğime garip bir sızı girdi… Sabırla olacakları beklemeye başladım… *** Bu arada bugün günlerden 22 Ağustos 2020 Cumartesi ve saat tam olarak 11:30’u gösteriyor. Burası, İstanbul sınırları içinde kalan Çatalca İlçesi’nin küçük bir köyü. Henüz betonlaşmamış ve gayet yeşil bir köy. Üç beş tane çiftlik evi var ama onlarda bu yeşil alan içinde adeta dekor gibi duruyor. Buranın doğası, yeşili, ağaçları, böcekleri, kuş sesleri hakikatten insanın içini ferahlatıyor… Boğaç Bey’in evi iki katlı ve kiremit renkli. Giriş kısmı oldukça geniş ve üç odalı. Evin üst katı alt katından daha geniş olduğunu görüyorum. Evin sağında ahır, solunda samanlık ve hemen samanlığın yanında iki büyük ceviz ağacının altında hurdalık ya da ardiye gibi bir alan var. Yine aynı bölge içinde tavuklar, ördekler ve kazların yaşam alanlarını belirleyen tel örgü ile çevrilmiş genişçe bir yer var. Arazinin etrafı komple meyve ağaçları ile süslenmiş. Bu güzel peyzaj içinde yer alan ağaçlardan; kiraz, kayısı, vişne, zeytin, elma, armut, dut, incir, söğüt ve çam ağaçları belli bir mesafe ile ekilerek harika bir görüntü kazanmış… Ayrıca avlunun geniş alanlarında yer yer maydanoz, kenar kısımlarda yeşil fasulye, mısır, bamya, az daha ötede nane, yeşil soğan, yeşil sarımsak, turp, dereotu, domates, biber, patlıcan, salatalık gibi yeşillikler gözlerimize bayram ettiriyor… Buranın tek eksiği doğalgaz! Onun haricinde her şey tamam gibi görünüyor. Her ne ise, Kahvelerimiz geldi. Biz de höpürdetmeye başladık. Boğaç Hoca ile eşi Besime Hanım ile tanıştık. Oradan, buradan, şuradan laflıyoruz… Bu arada minik Rezan salonun ortasındaki sobanın içine odun atıp yakmaya çalışıyor. Şeyma: -Yavrum niçin soba ile uğraşıyorsun- dedi. Hava yaz… Ağustos ayındayız ve biz terliyoruz sıcaktan- dedi. Küçük Rezan: -Hava için yakmıyorum Şeyma teyze- dedi. -Ya niçin?-dedi -Sizin için… -İyi de ben üşümüyorum ki tatlım… Rezan: “Fakat annem sizin için: “Dünyanın en soğuk kadını” diyor. Ben de ısınmanız için yakıyorum sobayı” demez mi… *** O sıcacık ortamdan bu söz üzerine eser kalmadı. Ev sanki Şeyma’nın kafasının üzerine çöktü… Hani 10 yıldan fazla arkadaşlıkları olan, her daim kardeşten öte birbirlerine yardımcı olan Dr. Şeyma’nın; 10 yıl omuz omuza, dirsek dirseğe yüzlerce hastanın hayatını birlikte kurtarmış, bilmem kaç kişiye can bağışlamış bunu da her fırsatta dile getirmekten haz duymuş bu iki kardeşten de öte dostun arasına Rezan’ın atom bombası gibi düşen bu sözünden sonra omuzları da hemencecik düşüverdi… Şeyma’nın boğazı düğüm oldu, söyleyeceği kelimeleri yutkundu durdu. O beyaz suratı, kulakları, yanağı kıpkırmızı oldu… Elinde demin dik duran kahve fincanı sağa yatıverdi ve boynu da istemsiz bir şekilde kahvenin yattığı yöne doğru büküldü… *** … … … Ah çocuklar… Onlar kimi zaman güldürür, kimi zaman ağlatır… Kimi zaman öldürür, kimi zaman yaşatır. Kimi zaman sevindirir, kimi zaman üzer, kimi zaman da sevenleri ayırır… Diyorum ki yetişkinlerin konuşurken “bir sözden ne çıkar a canım” demeye hakkı yok! Var mı? Bi daha düşünün derim…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |