..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşamım boyunca, ondan birşey öğrenemeyeceğim kadar cahil bir adamla karşılaşmadım. -Galilei
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Sanat ve Sanatçılar > Yûşa Irmak




6 Kasım 2022
Pavese’nin Yaşama Uğraşı  
Yûşa Irmak
İntihar yeni bir şey, bir rastlantı ya da âni bir karar değildi onun için; düpedüz tasarlanmış, hatta tecrübe edilmiş bir eylemdi.


:AJAG:
Cesare Pavese, 26 Ağustos 1950 günü Torino’da bir otel odasına kapanacak ve midesine indirdiği uyku haplarıyla yaşama ‘elveda!’ çekecekti.

İntihar yeni bir şey, bir rastlantı ya da âni bir karar değildi onun için; düpedüz tasarlanmış, hatta tecrübe edilmiş bir eylemdi. İntiharla daha lise yıllarından tanışıyordu Pavese. Okul arkadaşlarından biri, kendini bir aşk yüzünden öldürmüştü. O da, uğruna ölebileceği bir kadının yokluğundan, ölüme karar vermişti. Ne var ki vazgeçti bundan, kurşunları başına değil, boşluğa sıktı.

Bundan sonra, hep bir gölge gibi izledi Pavese’yi intihar düşüncesi. Çünkü “İntihar düşüncesi hayata bir karşı çıkıştı.” onun için. Ama kolay değildi öyle, “İnsanın ancak tutkuyu aşarak gerçekleştirebileceği tutkulu bir davranıştı.” intihar. Bu sonuncusu da pek kolay olmamıştır. Ölümünden bir hafta önce, 18 Ağustos 1950 tarihli günlüğüne şu cümleler düşecektir: “Kolay sanmıştım ilk düşündüğümde. Zayıf kadınlar yapmıştı bu işi. Alçakgönüllülük istiyor, kendini beğenmişlik değil.” O günün son sözleri de şöyledir: “Tiksiniyorum bütün bunlardan. Sözle değil. Eylem. Artık yazmayacağım.”

“Artık yazmayacağım” sözünü, ömür defterini kapamadan bir gün önce Davide Lajolo’ya yazdığı mektupta da yineler Pavese, “Artık yazmayacağım, ölüler ülkesine yollanacağım.” Yazmak bir yana, yaşamına son vermeden, bütün yazılarını yakacaktır. İçlerinden yalnız bir dosya kalır, intihar ettiği otel odasında. Rengi solmuş, yeşil bir dosyadır bu ve kapağında kırmızı ve mavi kurşunkalemle “Cesare Pavese’nin Yaşama Uğraşı” yazıyordur. Bu, Pavese’nin, 1935—1950 arasını kapsayan günlükleridir.

Yalnız Kadınlar Arasında ile Ay ve Şenlik Ateşleri’ni okumuştum Pavese’den. Günlükleri çıktığı günden beri almak istedim ama bir türlü alamamıştım. Günlüklerinden yer yer alıntılar, parçalar okumuştum fakat tamamına ulaşamamıştım. Geçen hafta günlüklerini okuyup bitirdim. Pavese’nin günlükleri bir insan için sanat ve yaşam felsefesi kılavuzu hükmünde diyebilirim... Aşkla şiir, özgürlükle sanat, yaşamla ölüm düşüncesi iç içe. Adım başı aforizmalar sıralıyor Pavese; bunlar, kendi kendine hesaplaşma denemeleri oluyor bir yandan da. Zaten günlükler iç hesaplaşmalardan, kendini yere vurmalardan ve dört başı mâmur, bala batırılmış aforizmalar düşürmekten başka nedir?

Günlerin kendi yok Pavese’nin Yaşama Uğraşı’nda. Günlerden sızan, damıtılan izler var. Günlerin tortusu… Pavese yaşam karşısında güçsüzdür çoğu zaman. Bunalımlı ve yalnızdır. Sıradan bir yalnızlık değil onunki. Acı çektiren bir yalnızlık. Kendisinin yazdığına göre “acı çektiren yalnızlık, öldürme isteğini de birlikte getirir.”

Yaşama Uğraşı’nda Pavese günlerini çıplak olarak sunmuyor bize, ama bu, günlüklerinden onu tastamam tanıyamayacağımız anlamına gelmiyor. Yaşama koşmak, her zaman yeniden başlamak isteyen Pavese ile yorulan, ikide bir kendini tepeleyen Pavese bir arada. Kırılgan, incinmiş ve içinde başka dünyaların özlemi olan bir Pavese. Özgürlük tutkunu… Faşizme başkaldırıp hapse girer, sürgüne gönderilir, ama o hep özgürlüğün, insanca yaşamanın türküsünü söyler. Peşini hiç bırakmayan “intihar” ve yaşam yorgunluğu bir yana, aslında umuttan, yeniden başlamaktan söz açar o hep. Şöyle der bir günlüğünde: “Dünyanın en büyük mutluluğu başlamaktır. Canlı olmak iyidir, çünkü yaşamak her zaman, her dakika yeniden başlamak demektir. İnsan bu duygudan yoksunsa -hapis, hastalık, alışkanlık, budalalık yüzünden- ölsün daha iyi.

Pavese benim iyi bir dostumdu. Şimdi “Yaşama Uğraşı”yla dostluğumuz bir kat daha pekişti. Onun günlükleri el kitabım olacak benim. Sık sık döneceğim ona.

Pavese’den Alıntılar

“Bir kadın, eğer budala değilse, eninde sonunda bir insan yıkıntısı ile karşılaşır ve onu kurtarmaya çalışır. Kimi zaman da başarır bu işi. Ama bir kadın, eğer budala değilse, eninde sonunda akıllı, sağlıklı bir adam bulup onu bir yıkıntıya çevirir. Her zaman başarır bu işi.”

“Gençliğimin sona erdiğini haber veren belirtiler arasında en önemlisi artık edebiyata karşı büyük bir ilgi duymayışım. Bir zamanlar her şeye rağmen duyduğum, manevi doğrular bulma umuduyla açmıyorum kitapları artık. Okuyorum, daha da çok okuyabilmek istiyorum, ama bir zamanlar yaptığım gibi, kitaplarda bulduğum çeşitli yaşantıları ne heyecanla karşılıyorum ne de bunları parlak, şiir öncesi ussal bir gürültüye dönüştürüyorum. Torino sokaklarında dolaşırken de aynı şey oluyor. Bu yerleri artık yaratma çabasını hızlandıran romantik, simgesel bir güç kaynağı olarak görmüyorum. Her keresinde, ‘önceden yapılmış bu’ demek geliyor içimden. Ezilmelerimi, saplantılarımı, yorgunluklarımı ve dinlenmelerimi iyice gözden geçirince, açıkçası hayata yeni buluşlar getirecek bir alan olarak bakmıyorum artık, şiir daha az ilgilendiriyor beni bu açıdan; sadece düşünülecek ve çözümlenecek olan sıkıcı bir malzeme gözüyle bakıyorum her ikisine de.”

“Bir erkekle bir kadın arasında aşktan daha önemli ne olabilir? Bu, insanın bir başkasını kendisiyle bir tutabileceği anlamına gelir: onun her davranışını ve hareketini kendi davranışı ve hareketi gibi görmek, hayatın tadını çıkarmasından hayatın tadını kendimiz çıkarıyormuşuz gibi sevinmek, bizim başkalarıyla yaptığımız şeyleri o başkalarıyla yapıyor diye kendimizi bir şeyden yoksun kalmış hissetmemek, başka bir deyişle, öbür insanları da kendimizi sevdiğimiz kadar sevmek. Bu sevgiye iyilik deniyor. Ama ya o insan kaybolursa? Kendimizin kaybolan bir parçasını sevebilir miyiz? Bunun için kimsenin hiçbir zaman kaybolmadığına, ölüm diye bir şey olmadığına inanmamız gerekir (…) Peki. Ama sen ölümü kendin için kabul ediyorsan, bir başkasının da kendisi için kabul etmesine nasıl karşı çıkabilirsin? Bu da iyiliktir. Hiçliğe varabilirsin, ama pişmanlığa ve nefrete değil. Şunu her zaman hatırla: Sana hiç kimse bir şey borçlu değil. Kendinde neye hak görüyorsun? Doğduğunda hayat üzerinde herhangi bir iddian var mıydı?”

Başkalarıyla –hatta karşına çıkan tek insanla– sanki her şey o an başlayacak ve biraz sonra bitecekmiş gibi yaşamalısın. (Yaşama Uğraşı 322)

Kendini öldürmeye karar vermiş bir adamın damarlarından boğazına yönelen bu gizli ve köklü sevinç neden? Ölümle yüz yüze gelindi mi, hâlâ diri oluşumuzun kafaya dank başka bir şey kalmaz geriye (Yaşama Uğraşı 98)

Kimbilir kaç kez o güvenli ve yerinde karara vardık: Ondan ‘uzak duracak’, ona sanki her şey şimdi başlıyormuş gibi davranacak, bu arada da onun her tutumunu biliyor olmanın getirdiği büyük avantaja sahip olacaktık. Ve kimbilir kaç kez bunu başaramadık? Niçinine bir bakalım. Yalnızlıkla bütünleşip onun karşısında kurban rolünü oynadık. Onun karşısında sakin ve hazır olmalısın; yalnızlığına dalmalısın. Artık kaya ol, dalga değil. ’33’nte sandaldaki sağlamlığına yeniden kavuş. Boşalan içsel enerjini tazele. Rıza göster, talep etme. Bekle. Her dürtünün seni nerelere götüreceğini gör. O bildik alçaltıcı durumlara götüren bütün dürtülere egemen ol. Bunu yapamazsan, hiçbir şey yapamazsın. (Yaşama Uğraşı 100)

Gerçeğin mutlak mantığına inanan düşünürler bu konuyu bir kadınla ciddi olarak tartışmamışlardır. (Yaşama Uğraşı 101)

Bir insan acı çekiyorsa, başkaları bir sarhoşmuş gibi davranırlar ona: “Hadi, kalk bakalım; yeter bu kadar, hadi işine; öyle değil, ha şöyle…” (Yaşama Uğraşı 103)

Eskiden beri bilinen bir şey, ama yeniden bulduğum için kendi adıma seviniyorum. Ancak bir özveriyi gerektiren sevgiye inan; bunun dışında herşey, çoğu zaman, boş sözlerden başka bir şey değildir. (Yaşama Uğraşı 114)

Acı çekmek (mutsuzluk, yas), düşünceleri belli bölgelerden uzak tutmak, böylece orada egemen olan acılardan kurtulmak için zihinde tel örgü yaratmak gibidir. Bu bakımdan, manevi yetenekleri sınırlar acı çekmek (Yaşama Uğraşı 116)

Fırtınalı bir iç hayatları olup da konuşarak ya da yazarak içlerini dökmek istemeyenler, aslında, fırtınalı iç hayatları olmayan insanlardır.
Yalnız bir insanla arkadaşlık et, herkesten çok konuştuğunu göreceksin. (Yaşama Uğraşı 125)

Elbette acı çekerek insan birçok şey öğrenebilir. Ne yazık ki acı çekmek öğrendiklerimizden yararlanacak gücü bırakmaz bizde; bir şeyi sadece bilmekse, hiçten de az bir şeydir. (Yaşama Uğraşı 130)

İnsan nasıl ölümü düşünmeyebiliyorsa, kadınları da düşünmeden edebilir. (Yaşama Uğraşı 135)

Kendimi yalnız bırakmamak için bütün gece aynanın karşısında oturdum… (Yaşama Uğraşı 142)

Bekârlar evlilerden daha çok ciddiye alırlar evliliği. (Yaşama Uğraşı 163)

Kıskançlığa karşı geçici bir çaredir cinsel ahlak. Bir başka erkeğin cinsel gücüyle herhangi bir karşılaştırmayı önleme çabasıdır. Kıskançlık ise böyle bir karşılaştırma yapma zorunda kalma korkusudur. (Yaşama Uğraşı 166)

Bir çeşit insan vardır ki, hayattan bir şey beklememeye alışmıştır ne yaptığı bir iş ne de çektiği acı için bir karşılık umar. Ne olursa olsun, hiç kimseden, hatta yardım ettiklerinden bile bir şey beklemez. Dolayısıyla, ancak dilediği zaman başkalarına yardım eder. Tıpkı benim gibi. (Yaşama Uğraşı 179)

Bir başka insanın çocukluğunu öğrenmek, onu yeniden yaşamak istemek, belli bir sevgi belirtisidir. (Yaşama Uğraşı 206)

Aşk iki sevgiliyi birbirlerine değil, kendi kendilerine çırılçıplak gösterme gücüne sahiptir. (Yaşama Uğraşı 212)

Hayatın alaycı yasalarından biri de şudur: Sevilen kimse, veren değil, alan insandır. Sevilen kimse sevmez, çünkü seven, verir. Bu da anlaşılmayacak bir şey değildir; çünkü vermek almak kadar kolay unutulmayan bir zevktir; kendisine bir şey verdiğimiz insan bizim için gerekli, yani sevdiğimiz bir insan olur. Vermek bir tutku, neredeyse bir kusurdur. Kendisine bir şeyler verebileceğimiz bir kimsemizin olması gerekir. (Yaşama Uğraşı 234)

Bir kadın evlendiği zaman bir başka erkeğe ait olur; bir başka erkeğe ait olduğu zaman da artık ona söyleyeceğin hiçbir şey yoktur. (Yaşama Uğraşı 239)

Beklemek de bir uğraş. Hiçbir şey beklememek korkunç. (Yaşama Uğraşı 322)

Birtakım şeylerden düzenli ve inançlı olarak vazgeçen insan, hayatını işte bu vazgeçtiği şeyler üstüne kurmuştur. Gözü yalnız bunları görür. (Yaşama Uğraşı 373)

Zaferin tadını çıkarabilmemiz için ölülerin dirilmesi, yaşlıların gençleşmesi, uzaktaki dostlarımızın dönmesi gerekir. Biz bunun düşünü dar bir çevrede, bizim için bütün dünya sayılan bildik yüzler arasında kurmuştuk; şimdi büyüdüğümüze göre, yaptıklarımızın ve söylediklerimizin gene bu yüzlerde yansımasını isteriz. Oysa onlar yaşlanmış, ölmüş, kayıplara karışmışlardır. Bir daha dönmemecesine. Bu durumda umutsuzca çevremize bakar, bizi yalnız bırakan, ama bizi seven, yaptıklarımıza hayranlık duyacak olan bu küçük dünyayı yeniden yaratmaya çalışırız. Ama böyle bir dünya yoktur artık. (Yaşama Uğraşı 378)

Bir kadının aşkından değil; aşk – herhangi bir aşk – bizi olanca çıplaklığımız, mutsuzluğumuz, incine bilirliğimiz, hiçliğimiz içinde gösterdiği için de öldürür kendini insan. (Yaşama Uğraşı 409)

Çivi çiviyi söker. Ama bir çarmıh yapılır dört çividen. (Yaşama Uğraşı 415)

Ama daha korkunç olanı şudur: yaşama sanatı, sevdiklerimize onlarla birlikte olmaktan ne büyük bir zevk duyduğumuzu belli etmemekten başka bir şey değildir; bunu başaramadık mı, bırakıp giderler bizi.

Asıl başarısız insan, büyük işleri gerçekleştiremeyen değil – bunu kim başarmıştır ki- bir yuva kurmak, bir dostluğu, bir kadınla mutlu bir ilişkiyi sürdürmek, ekmek parasını kazanmak gibi küçük şeylerde başarısızlık gösteren insandır. Başarısızlığın en acısı budur.

Kalın sağlıcakla…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın sanat ve sanatçılar kümesinde bulunan diğer yazıları...
Büyük Şairlerin Şiirleri Nasıl Okunur?
Aydın ve Politikacıların Savaşı Neden Bitmez?
Mahşere Uzanan Sevgi: Rüveyda Ya da İkinci Mona Rosa
Niçin Yazıyorsunuz?
Şiirin Şifresi Nasıl Çözülür?
Meriç Sağcı Mıydı Solcu Mu? Mütefekkir mi, Mütercim mi?
Sanat Anlayışımız ve Fuhuş Sektörü!

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yaşadığımız Kaos Türklerin İdrakini Gösterecek
Oyun veya Siyaset
12 Eylül Fermanı
Sefil Tarihçilerimiz!
Tarihimizi Aydınlatan Bir Kitap
"Tufandan Önce" Kitabı Üzerine Notlar
Dilin Düşündürdükleri
Edebiyat Düşüncesi Üzerine…
Hasretin Sebebi: İlham
Sadettin Kaplan’ı Kimler Tanıyor?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Geldim [Şiir]
Bir Hicran Nağmesi [Şiir]
Sakin Bir Acı [Şiir]
Sözün Çiçeği [Şiir]
Sevgiliye Hasretle [Şiir]
Geceye Kâside [Şiir]
Benimle Ölür Müsün? [Şiir]
Gözbebeği Turşusu [Şiir]
Beste-i Nigar [Şiir]
Bilemezsiniz [Şiir]


Yûşa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aşığı! Yayıncı, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.