Bir klasik herkesin okumuş olmayı istediği ancak kimsenin okumayı istemediği eserdir. -Mark Twain |
|
||||||||||
|
Hoca Ahmet Yesevi’nin İslam sentezinin şekillendirdiği Anadolu coğrafyasında kapitalist değerlerin ön plana çıkması toplumda nasıl bir erozyona yol açabilir? Bu soruya cevap vermek için önce kapitalist değerleri tanımlamak gerekir. Kapitalist değerler şunlardır: Bireysellik: Bireyin toplumdan bağımsız olarak kendi çıkarlarını ve haklarını öncelikli gören anlayış. Rekabet: Bireylerin veya grupların daha fazla mal, mülk veya kâr elde etmek için birbirleriyle sürekli yarışan tutum. Tüketim: Bireylerin veya grupların ihtiyaçlarından fazla mal veya hizmet satın alması veya kullanması. Sömürü: Bireylerin veya grupların başkalarının emeğini, kaynaklarını veya haklarını kendi çıkarları için istismar etmesi. Bu değerler, Hoca Ahmet Yesevi’nin İslam sentezinin temel ilkeleri olan tevhid, ahlak, paylaşım ve merhamet ile uyumsuzdur. Tevhid, Allah’ın birliğine ve yegâneliğine inanmak ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmamaktır. Ahlak, Allah’ın emir ve yasaklarına uygun davranmak ve insanlara iyilik yapmaktır. Paylaşım, Allah’ın verdiği nimetleri başkalarıyla adaletli bir şekilde bölüşmek ve ihtiyaç sahiplerine yardım etmektir. Merhamet, Allah’ın rahmetine nail olmak için yaratılanlara şefkatli ve hoşgörülü davranmaktır. Bu ilkeler ışığında kapitalist değerlerin Anadolu coğrafyasında yaygınlaşması durumunda toplumda şu olumsuz sonuçlar ortaya çıkabilir: Toplumsal dayanışma ve birlik ruhu zayıflayabilir. Bireyler arasında güven, saygı ve sevgi azalabilir. Toplum parçalanabilir. Örneğin, Türkiye’de toplumsal dayanışma, işbölümü ve dilencilik olgusu arasındaki ilişkileri inceleyen bir doktora tezinde, Türkiye’de mekanik dayanışmanın göreli olarak daha yoğun olduğu ancak küresel değişimler, kentleşme ve sosyal devlet yapısındaki dönüşümler nedeniyle bu dayanışma modelinin farklılaşmakta olduğu belirtilmiştir. Bu durum, toplumsal dayanışma ve birlik ruhunun zayıflamasına yol açabilir. Toplumsal adalet ve eşitlik bozulabilir. Bireyler arasında gelir ve servet dağılımı adaletsizleşebilir. Toplumda fakirlik ve yoksulluk artabilir. Örneğin, Türkiye’de toplumsal eşitsizlik 2009 yılında yapılan bir raporda, Türkiye’nin gelir dağılımı açısından OECD ülkeleri arasında en kötü durumda olan ülke olduğu, yoksulluk oranının yüzde 18 civarında olduğu, gelir dağılımındaki adaletsizliğin sosyal güvenlik sistemindeki yetersizliklerden kaynaklandığı ifade edilmiştir. Bu durum, toplumsal adalet ve eşitliğin bozulduğunu göstermektedir. Toplumsal ahlak ve fazilet erozyona uğrayabilir. Bireyler arasında haram-helal bilinci kaybolabilir. Toplumda yalan, hile, haksızlık ve zulüm yaygınlaşabilir. Örneğin, Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve toplumsal baskı konusunda yapılan bir makalede, kadının toplumsal varlığı, kimliği ve eylemlerinin kamusal alanda erkeğe kıyasla çok daha fazla toplumsal baskı ve sınırlamalara maruz kaldığı, kadına yönelik şiddet, taciz, ayrımcılık gibi sorunların yaygın olduğu belirtilmiştir. Bu durum, toplumsal ahlak ve faziletin erozyona uğradığını göstermektedir. Toplumsal çevre ve doğa tahrip olabilir. Bireyler arasında israf ve tüketim kültürü egemen olabilir. Toplumda doğal kaynaklar tükenebilir. Örneğin, Türkiye’de çevre ve doğa tahribine dair pek çok haber bulunmaktadır. Bunlardan biri, İstanbul’un en büyük yeşil alanlarından biri olan Atatürk Orman Çiftliği’nin (AOÇ) son yıllarda yapılaşma, yol yapımı, havaalanı inşaatı gibi nedenlerle büyük zarar gördüğü haberidir. Bu durum, toplumsal çevre ve doğa tahribinin bir örneğidir. Bu olumsuz sonuçlar, İbn-i Haldun’un Mukaddime adlı eserinde devletlerin çöküşünü üç aşamada incelediği tezine uygun olarak görülebilir. İbn-i Haldun’a göre devletlerin çöküşü şu aşamaları takip eder: Birinci aşama: Devletin kuruluşu ve yükselişi. Bu aşamada devlet, bedevi kabilelerin birliği ve dayanışması ile ortaya çıkar. Devletin kurucuları, asabiyet (kabile bağlılığı) duygusu ile hareket eder. Devlet, adaletli, cömert, mütevazı ve halka yakın bir yönetim sergiler. Vergiler düşük, gelirler yüksek olur. Devlet, fetihler yaparak topraklarını genişletir. İkinci aşama: Devletin istikrarı ve refahı. Bu aşamada devlet, kuruluş aşamasındaki heyecanını kaybetmeye başlar. Devletin yöneticileri, lüks ve rahat yaşama alışır. Asabiyet duygusu zayıflar. Devlet, fetihleri durdurur ve mevcut topraklarını korumaya çalışır. Vergiler artar, gelirler azalır. Devlet, halktan uzaklaşır ve bürokrasi artar. Üçüncü aşama: Devletin çöküşü ve yıkılışı. Bu aşamada devlet, tamamen bozulur ve yozlaşır. Devletin yöneticileri, zulüm, israf, angarya ve lüks içinde yaşar. Asabiyet duygusu yok olur. Devlet, adaleti terk eder ve halkın haklarını ihlal eder. Vergiler çok yüksek, gelirler çok düşük olur. Devlet, halkın tepkisi ve dış düşmanların saldırısı ile yıkılır. Toplumsal dayanışma, adalet, ahlak ve çevre tahrip olur. Bu tez, günümüzde de geçerli olabilir. İbn-i Haldun, devletlerin çöküşü tezini tarihsel ve sosyolojik bir perspektiften ortaya koymuştur. Bu tez, devletlerin kuruluş, gelişme ve yıkılış süreçlerinde ortaya çıkan bazı genel eğilimleri ve dinamikleri açıklamaya çalışmaktadır. Bu eğilim ve dinamikler, tarihin her döneminde farklı şekillerde karşımıza çıkabilir. Örneğin, günümüzde de devletlerin kuruluşunda adalet, cömertlik, mütevazılık ve halka yakınlık gibi değerlerin önemli olduğu, devletlerin yıkılışında ise zulüm, israf, angarya ve lüks gibi olumsuzlukların yaygınlaştığı görülebilir. Ayrıca, günümüzde de devletlerin yükselişi ve çöküşü arasında vergi politikaları, gelir dağılımı, asabiyet duygusu, halkın memnuniyeti, dış düşmanlar gibi faktörlerin etkili olduğu söylenebilir. Bu nedenle, İbn-i Haldun’un aşamaları günümüzde de geçerli olabilir. Ancak, bu aşamaların mutlak ve kesin olmadığı, her devletin kendi tarihsel ve sosyolojik koşullarına göre farklılıklar gösterebileceği de unutulmamalıdır. Bu yazılarım, Hz. İbrahim’in imtihanına şahit olan karıncanın niyetini yansıtmaktadır. Bu karınca, Allah’ın dostuna yardım etmek istemiş ve ağzında bir damla su ile ateşi söndürmeye çalışmıştır. Bu kıssa, Hz. İbrahim’in iman ve sabrının büyüklüğünü ve Allah’ın onu ateşten kurtardığını göstermiştir. Ben de bu kıssadaki karınca gibi, yazılarım ile uyarıp uyandırmak, ulaştığım gönülleri değerlerine döndürmek istiyorum. Metinde Bahsi Geçen Araştırmalar / Studies Mentioned in the Text: 1. Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği ve Toplumsal Baskı: Türkiye İstatistik Kurumu Yaşam Memnuniyeti Araştırması Üzerine Analizler https://ipc.sabanciuniv.edu/Content/Images/CKeditorImages/20200328-23033949.pdf 2. TOPLUMSAL DAYANIŞMA, İŞBÖLÜMÜ VE DİLENCİLİK OLGUSU ARASINDAKİ İLİŞKİLER: ALMANYA VE TÜRKİYE KARŞILAŞTIRMASI https://www.openaccess.hacettepe.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/11655/5422/10181412.pdf?sequence=3 3. Türkiye’de Toplumsal Eşitsizlik 2009 https://iupress.istanbul.edu.tr/tr/journal/ekoist/article/toplumsal-cinsiyet-esitsizligi-ve-toplumsal-baski-turkiye-istatistik-kurumu-yasam-memnuniyeti-arastirmasi-uzerine-analizler
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yaver ARANCIOĞLU, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |