İnsanın en iyi tarafı ürperebilmesidir. -Andre Gide |
|
||||||||||
|
Yaşanılanlar, henüz küçük bir odanın içindekilere unutturabilmişti; dünyanın bir yüzünü. Gerçekle yüzyüze gelmişlerdi. Hiç ummadıkları bir anda , hayatlarından kopup gelen, sert bir tokat yemişlerdi şaşkın yüzlerine… ve koskoca bir yumruk gelip oturmuştu boğazlarının orta yerine… O gün, sanki fazlasıyla taşıyordu; Temmuz, sıcağının ağırlığını. Ne bu sıcaklığın verdiği isteksizlik, ne de içimdeki tatile gitme isteği o sabahta işe gitmeme engel değildi. Yataktan çıkıp , banyoya geçtim, yüzüme soğuk su çarptım. Alelacele birşeyler atıştırdım. Hayat her zamanki sıradanlığıyla başlamıştı, her zaman ki gibi işe gitmek için yollardaydım. Temmuz başına kadar benim ve en yakın arkadaşımın en büyük derdi beraber çıkacağımız tatil parasını denk getirebilmekti. En sonunda bütçelerimizi kendimize göre ayarlamıştık. Her dakika beraber çıkacağımız bu tatilin hayalini kurmaktan ve bununla ilgili detayları konuşmaktan başka bir şey yapmıyorduk. Bizim için bu tatilin gerçekten önemi vardı. Bu tatilde bizim ilklerimiz arasına girecekti. Okuldan beraber mezun olmuş, her ikimizde ilk işimize başlamıştık ve beraber geçireceğimiz ilk tatilimiz olacaktı. Gün içinde bu mükemmel tatil için yeni bir fikir aklıma gelmişken Çağla’yı aradım. Zaten gün içinde en az bir kez konuşuyorduk ama bu tatil planları sayesinde konuşmalarımız daha fazla sıklaşmıştı. Bende günün ilk konuşmasını yapmak üzere telefona sarıldım, parmaklarım, hafızamın ezbere bildiği numarayı çevirmekte hiç zorlanmadı. Telefon öyle filmlerde söyledikleri gibi acı acı çalmıyordu, her zamankinden farklı bir durum yoktu karşıdaki ses Çağla’nın bu gün gelmediğini söyleyene ve nedenini açıklayana dek! İşte kötü haber o küçük odadan çıkıp bana kadar ulaşmıştı. Koca yumruğun, gelip oturma sırası, benim boğazımdaydı… O kötü haberi duyduğum anda belki kendimi Çağla’nın yerine koyduğum için,bir an benim başıma gelseydi fikriyle boğuştuğum için, hıçkırıklara boğuldum, bir an önce ağlamayı kesip en yakın arkadaşımın yanında olup ona destek vermeliydim. O an Çağla’nın nasıl bir durumda olduğunu düşünmeme izin vermiyor ve hayalgücüm her zamanki hoşgörüyü gösteremiyordu. Taksiye nasıl bindiğimi hatırlamıyorum ama Levent’ten Kurtuluş’a kadar olan mesafe hayatım boyunca hiç bu kadar uzun gelmemişti… sanki o gün İstanbul’un trafiği daha da bir gaddarlaşmış yolumuza gitmemize izin vermiyordu. Trafik lambaları ise kendi aralarında anlaşmış beni her gördüğünde kızarıveriyordu. Çağla’ların evine ulaştığımda inanılmaz bir kalabalık tanımadığım onlarca insan beni bekliyordu. Öylesine bir kalabalık vardı ki gelenlerin bir kısmı karşı dairede oturuyorlardı. Tanımadığım yabancı yüzlerin arasında bir iki dakika dolaştıktan sonra Çağla’yı hangi dairede bulduğumu hatırlamıyorum. Ona sımsıkı sarıldığımı ikimizinde gözyaşlarımızı nasıl kalbimize geri gönderdiğimizi hatırlıyorum. Yine koskocaman bir yumruk gelip oturmuştu boğazıma. (Zaten bu gibi durumlarda neler söylenir, nasıl söylenir hiç beceremem.) Evde garip bir telaş vardı.Kalabalığın arasında anlam veremediğim insanlar ve onların anlam veremediğim davranışları duruyordu. Bazı kadınlar daha bir yaşına bile gelmemiş çocuklarını getirmişler bir köşede onları uyutmaya çalışıyorlardı, kimi çok acıktığını yemek hazırlanması gerektiğini söylüyordu. Çağla’nın annesi bu üzüntüsünün tam orta yerinde birde bu isteklerle boğuşuyordu. Kısacası halen dünyanın bir yüzüyle ilgilenenler çoğunluktaydı. Üzerimdeki kıyafet hiç uygun olmamasına, ve bir başörtüm bile olmamasına rağmen cenazeye gitmeliydim.İnsanların tuhaf bakışları arasında da olsa arkadaşımın yanında olmalıydım ve oldumda. Cami avlusundan geride kalanlar, Çağla’nın bile çoğunu tanımadığı bir kalabalık, bu kalabalıktan çıkan binlerce ses… - Oğlu babasının yüzünü son bir kez görsün sonra inanamazlar - Hayır görmesin ne gerek varlar - Tabutun önünden çekilinler - Bayanlar dışarı diye bağıranlar ve daha bir çok ses Yeşil örtü, musalla taşı önünde bir erkek çocuk ve omuzlar üstündeki Son yolculuk… Zamansız birdenbire çıkagelen, istemediğimiz, beklemediğimiz, hiçbirzaman hayalini kurmadığımız bir yolculuk. Çağla’nın annesinin üzüntüsü, bitkin düşüşü, belki de hayatın bundan sonrasını tek başına göğüsleyeceğini bilmenin daha ilk baştan verdiği ağırlık… Çağla da ise tam bir metanet annesine şimdiden gösterilen büyük destek ise benim belleğimde camiden arta kalanlardı. Mezarlığa gitmedim.Çağla’nın annesini tanımadığım kalabalıkla birlikte başka bir kalabalığın arasına döndüm. Salondaki siyah beyaz resme o gün ilk defa daha bir dikkatle baktım, kalabalığın arasından Çağla’nın babasınında olduğu bu aile fotoğrafı beni bir kez daha sevdiklerimi, ailemi düşünmeye itti. Hiçbirşeyin, hayatta yanıbaşımızda iken kıymetini bilmediğimizi anımsadım elimizdekileri ne çabuk harcadığımızı, ve hepimizin o hayal etmediğimiz yolculuğa er yada geç çıkacağımızı… Akşam eve gittiğimde babama daha bir sıkı sarıldım onu kocaman öptüm, sanki biraz sonra elimden alacakmışlarcasına… Kendime sordum. Sevdiklerimize sevgimizi biraz daha gösterebilmek için hep böyle acısı büyük, küçük göndermelere mi ihtiyacımız olacaktı. Ve kocaman bir yumruk boğazımıza gelip oturmadan bilemiyecekmiydik rahatça nefes almanın değerini … 14.05.2001 Ömür İsfendiyaroğlu
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömür İsfendiyaroğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |