Prensiplerden hoşlanmam. Önyargıları yeğlerim. Daha içtenler. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
Şubat takvimdeki yerini sağlama almış olmasına rağmen, kendisinden beklemediğim kadar sıcak ve güneşli bir gün… Annemin doğum günü yaklaşıyor. Ona özel birşeyler almak için alışveriş merkezlerinden birinde bilinçsizce bir aşağı bir yukarı dolanıyorum. Yüksek tavanlardan, aşağıya doğru sarkıtılmış kocaman kırmızı kalpler, hediyelik eşya satan mağazaların vitrinlinlerini süsleyen birbirinden sevimli aşık hayvanlar, kırmızı balonlar süsler, kalpler, güller, güller hepsi üzerime üzerime geliyor. Hediye almak bir insanı anımsamak, özel olduğunu hissettirmek, herşey iyi de şu “Sevgililer Günü”ne aklım hiç ermiyor? Gazeteyi açıyorum, çok sevdiğimiz sanatçılarımız sevgilerine neler alacaklarını açıklamışlar. ( Aman ben de sevgilime Tarkan’ın sevgilisine aldığı hediyeyi alayım diyen var mıdır ? bilemiyorum. Var ise kendisi ile tanışmayı istemem. O kişinin benim sevgilim olma ihtimali konusunda ise tartışmaya giremem) SEVMEK (-i durum ekiyle kullanılan fiil) 1 . Sevgi ve bağlılık duymak: "Çok az lakırtı söylediği için, sevdiği arkadaşları bile kendisini iyice anlayamamışlardı."- Ö. Seyfettin. "İnsanları sevmesini de bilir / Yaşamayı sevdiği kadar."- O. V. Kanık. 2 . Birine sevgiyle bağlanmak, gönül vermek: "O zamanın gençliği, çabuk sever, çabuk inanır ve bağlanırdık."- F. R. Atay. "Ne kadınlar sevdim zaten yoktular / Böyle bir sevmek görülmemiştir."- A. İlhan. 3 . Çok hoşlanmak: "Bazıları entari üstüne kürk giymeyi daha çok severlerdi."- R. H. Karay. "İnsan bir yemeği seviyor, bir rengi seviyor, bir kadını seviyor."- O. V. Kanık. Sevmek: insanları, sokakları kedileri sevmek, o gün daha mı bir değer kazanıyor, insanı diğerlerinden farklı kılan birşey mi oluyor? Evet, belki de aşk olunca işin içinde durum değişir diyeceksiniz. Eee kardeşim sizde aşkınızı o güne kadar tutmayın be! Hani şu tam anlamıyla bir türlü tanımlıyamadığımız, kendimizi herkesten farklı hissettiğimiz midemizde kelebeklerin uçuştuğu, tüm organlarımızın son hız çalıştığını sandığımız dönemlerden, ayaklarımız yerden kesilip diğer insanlara şöyle bir tepeden baktıran aşktan söz ediyorum. Öyle içimizde saklanabilecek birşeyde değil, gözlerimizden çevreye yayılıverir mazallah… Peki bizi gerçekten farklı mı kılıyor şu aşk dedikleri? Aşk çağdan çağa değişiklikler gösterirken bizi de değiştiriyor mu sahiden… Ya da aşk’ı değiştirmesi gereken biz miyiz? Günümüzde insanlığa ait hemen hemen her duygu metalaşmışken, aşk da geri kalmıyor tabii. Kapitalist ekonomi ve beraberinde getirdiği yaşam biçimi ile birlikte sevme biçimlerimizde değişti. Aşk karşılıklı alınan bir “mal” halinde neredeyse… Şimdi rujlara, şampuanlara, arabalara, parfümlere aşık oluyoruz. Aşk hala para ediyor hem de “iyi para”… Birde anlam veremediğim saplantı haline gelen bağımlılık duygusu var ki sormayın… Yanlış anlaşılmasın bağlılık demiyorum, o da bir yere kadar ama benim sözünü ettiğim bağımlılık. Bilge Karasu, “kedi sevmek, kedinin, kendisini seven (kendisinin de sevdiği) kişi karşısındaki umursamaz bağımsızlığını baştan kabul etmek demektir” der bir masalında; ben bu farklı sevme biçimini bundan daha iyi tanımlayan bir cümleye rastlamadım bugüne dek. İnsan ilişkilerinde de durum bunun tıpa tıp aynıdır bana gore, sahip olmayı yadsıyarak, ya da, sahip olmamayı göze alarak sevmek insanoğluna pek güç gelir. Sevgiyle mülkiyet duygusu öteden beri ortak yaşamıştır onda, sevgi bağını çoğu kez de tek yanlı, gerçek bir bağ haline sokmaya alışmıştır. Sevdiği kişinin bağımsızlığına da, kendi bağımsızlığına da kolay kolay katlanamaz. Belki de ilk olarak bunu değiştirerek başlamak gerek işe, hiç değilse sevdiğimiz insanın yanında tamamen kendimiz olabilmek, kıskançlık, öfke, sahtecilik,korku gibi duyguları işin içine katmadan gerçek olarak sevmek. Gerçek olmak zordur. Zaten aşk da aşkınlık gerektirir. Aşk insanın kendi içinden çıkmasını bekler. Kendinden çıkacaksın ki kendin dışında birine ulaşabilesin. Bu da herşeyden once cesaret ister. Aşk olduğu gibi olmak , doğal olmak ister, ne kadar karmaşık görünürse görünsün yalın ve sade olmak ister. İster kara sevda olsun, platonik olsun, gizli olsun, yasak olsun, mutlu ya da mutsuz olsun aşk özgürlük ister. Kırmızı kalp yastıkları, peluş oyuncakları, gülleri, St.Valentine’i bir yana bırakın. Sevdiğinizin sizi olduğunuz gibi görmesine izin verin. Bu kadar söz üzerine yine de hepinize “Happy Valentine” diyorum. Belki sevgililerine birşey alması gereken ve bunu her sene unutan birileri vardır bu yazıda onlar için küçük bir hatırlatma olur. Sevgiyle, Ömür
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömür İsfendiyaroğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |