Bu hafifçe kenara itilecek bir roman değil. Daha büyük bir şiddetle uzağa fırlatılmalıdır. -Dorothy Parker |
|
||||||||||
|
Adam ne sitediğini, bunun için ne kadar para ayıracağını bilmeden ve gelecekte kazanma ihtimali olan paranın ne kadarının ipotek altına alınacağından habersiz, yani satıcıların en beğendiği müşteri-ruh-haliyle vitrine yaklaştı. Satış görevlisi, yılların verdiği tecrübe ile (daha doğrusu Mental Upload yöntemiyle zihnine yüklenen “Yılların Verdiği Bir Tecrübeye Sahip Satış Elemanı Programı sayesinde) vitrine bakan adamın niyetini hemen anladı. Ayrıca önündeki Holo-ekrandan (1) adamın ayakkabı numarasının kaç olduğunu da öğrendi… Ama bunun nedeni, bu dükkânın daha önce bir ayakkabı mağzası oluşu ve mağazanın yeni sahibinin ayakkabı numarasını otomatik belirleyen paspası sevmesiydi. Bunda ayak fetişisti olmasının da payı var mıydı bilemeyiz. Dolayısıyla tecrübeli satıcı, bu gereksiz bilgiyi kullanmayacaktı. “Gereksiz Bilgi Yoktur” mantığıyla çalışan mağaza bilgisayarı ise bunu önemsemedi ve müşteri hakkında edinilen ilk ve robot satışlarıyla pek ilgisi olmayan bilgiyi veri tabanına işledi. Ve mağaza sahibine iletilmek üzere, müşterinin ayağının fotoğrafıyla birlikte diğer ayaksal (2) bilgileri içeren bir e-mail yolladı. “Merhaba! Hoşgeldiniz.” dedi Merhaba Hoşgeldiniz Robotu… Robotun kendinden önce davranmasına bozulan satıcı atıldı: — Nasıl yardımcı olabilirim. — Şey… Ben bir robot bakmıştım. — O halde bakmak için ve tabi ki almak için doğru yere geldiniz. Tam olarak istediğiniz bir şey var mı? — Hayır. Aslında daha önce bir robotum olmadı. Bu ilk olacak. Satıcı, genellikle robotlara bakarken takındığı iğrenme, nefret ve küçük görme içeren bakışını adama doğrulttu. Ama daha sonra bunun bir fırsat olduğunu düşündü. Yeni gelen “İnsan Karakterlerine Sahip” robotlardan birini satabileceğini düşündü adama… — Madem belli bir şey aramıyorsunuz o halde size küçük bir tur attıralım. Elimize yeni ulaşan modellerimize bakalım… Satıcı kendinden emin adımlarla yeni modellerin bulunduğu standa doğru yürürken, adam gördüklerine henüz alışamamış olduğunu belli eden bir tavırla peşi sıra yürüdü… — İşte teknolojinin son harikalarından biri; Selfconfidence 2125! Şayet aradığınız kendine güvenen bir robotsa işte sizin adamınız! — Peki, ne yapıyor? — Öncelikle kendine güveniyor. — Nasıl yani? — İsterseniz bir gösteri yapalım. Satıcı, önünde kendisiyle birlikte hareket eden holo-ekrana birkaç kez dokundu ve robot harekete geçti. — Ben; Selfconfidence 2125… Hizmetinizdeyim. Teknolojinin son harikası olarak, benden istediklerinizi ve hatta gelecekte isteyeceklerinizi siz daha istemeden ve hatta istemeseniz de yerine getirmekle görevliyim. Merak etmeyin herşey kontrolüm altında, bana güvenin. Zira ben güveniyorum. Ben güveniyorsam sorun yok demektir. Ben sorun yok diyorsam bana güvenebilirisiniz. Bana güvenmiyorsanız, sorununuz var demektir. Sorununuz varsa bana güvenebilirsiniz! Satıcı, robotu daha fazla zorlanmadan kapattı. Diğer robota doğru ilerledi… — Şayet “İlginç” bişey istiyorsanız işte bu robot sizi tatmin edecektir; Artificial İnteresting 700… — Bilmem bana normal göründü. Nesi ilginç? Satıcı adam, holo-ekrana basarak robotu aktive etti… — Merhaba son kullanıcı… Ben A.İ. 700 Ne kadar ilginç değil mi? “İlginç olan ne?” dedi adam sabırsızca… — Öncelikle adım… Sonra da herşey… Aslında herşey, benim adımdan önce varolduğu için “Öncelikle herşey… Sonra da adım…” da diyebilirdim. Ne kadar ilginç değil mi? Adam bu konuşmayı ilginç bulmadı ve diğer robota doğru ilerleyince satıcı robotu kapattı. — Kapanıyorum… Ne kadar il… — Bu ise depresyondaki müşterilerimize ilaç gibi geleceğini sandığımız bir model. Bizden daha kötü durumdakileri görmek, bize hep iyi gelmiştir. Değil mi? Microsoft’un en yeni depresivite simulasyon programı MENTALY ARTİFİCİALY RETARDET WİNDOWS yüklenmiş durum: “Depresivity Simulator M. A. R. WİN is activating… Activating process is boring… And life is too… Activating was complated… Complainting process has just begun… Complainting is boring… And pleasure is too… Please push Ctrl+Alt+Selfdestruction keys… Please…” — Bunu istediğimi sanmıyorum. Hatta istemediğime eminim… — O halde sizi FearForce One ile tanıştırayım. Onun yanında kendinizi çok cesur hissedeceksiniz: “Ne oluyor? Aman tanrım. Active oldum! HAYIIIIIIIIIIIIIIIIIIR!” Satıcı yüzünde aptalca bir sırıtmayla robotu kapattı. “De-active mi? HAYIIIIIIIIII…” — Aslında ben daha çok ev işlerini halledecek ve arada bir beni dinleyecek ve çok konuşmayacak türden bir robot istiyorum. — Momtakemebackinto 666 tam size göre… Doğduktan sonraki hayatın, anne karnında olduğu şekliyle devam etmesi gerektiğini savunan bir örgütün üyeleri için dizayn edilmişti. — İşe yaradı mı? — Şey… Aslında, yaşamın; anne karnı ile sınırlı kalması gerektiğini savunan daha radikal bir grup ortaya çıkıp bir çatışma ortamı doğana kadar her şey iyiydi. Şimdi sadece elimizde kalan birkaç tane robotu özel müşterilerimize satıyoruz. Her neyse… Bir karar verebildiniz mi? - Verdim galiba… Robotların bana göre olmadığına karar verdim. Ayrıca robotlara gerçek insan kişiliği vermenin bir tür ileri-teknoloji salaklığı olduğuna ve bunları satın alanların ruh hastası olduğuna karar verdim. Satıcı bu sözler karşısında donup kaldı. Zira bu tür bir davranışa verebileceği bir cevabı yoktu. Yılların Tecrübesine Sahip Satış Elemanı Programı kilitlendi. İşletim sistemi, hata raporunun gönderilip gönderilmeyeceğini, satıcının kişiliğine sorarken, robot almaktan vazgeçen müşteri çoktan binayı terketmişti… Bir süre sonra mağazada sadece zayıf bir ses duyuluyordu; “Please push CTRL+DEL+SELFDESTRUCTİON keys … Please…”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ömer kırat, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |