..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Kürtaj sadece kendileri bir zamanlar doğmuş insanlar tarafından savunuluyor. -Ronald Reagen
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > Hülya Atakan




20 Ağustos 2005
Serin Sıcak Bir Ağustos Gecesi  
Hülya Atakan
Kestane ağaçları, Ağustos böcekleri ve yıldız şekerlerinin hatırlattıkları...


:BHEG:
Bahçelievler’in tipik bir teras katı. Anıtkabirin, ay ve yıldızların parlaklığını bastıran ışıklarından bir parçası da açık havada, hava karardığından beridir okuduğum “Suç ve Ceza”nın üzerine düşüyor. St Petersburg’un iç karartıcı havasının aksine sıcak bir Ağustos gününün serin Ankara akşamlarından biri bu gece. Daimi misafir üç numaradan Ankara Kalesi doğumlu büyük babaannenin akranı Kiraz Teyze televizyon önünde her zamanki yerini almış, dizilerin reklam aralarında ördüğü her biri farklı desenli ve renklerde liflerin yumakları kendi ördüğü çantasında, tığı ise elinde hazır bekliyor. Ailenin tek mavi gözlüsü, misafirperver büyük Babaanne mutfaktaki çay hazırlığını yeni kolaçan etmiş koltuk değneklerini duvara dayayarak yayın başlamadan Kiraz Teyzenin yanına yerleşmeye çalışıyor. Aynı divanın üzerinde anneanne kulağı televizyonda, topuğu incelmiş, yırtılmak üzere çorabını yamamak için kırpıntı torbasından uygun bir kumaş parçası arıyor. Küçük bir kız anneannesinin arkasında, bir tarafı sık diğer tarafı seyrek dişli, ortası kırmızı gül desenli ahşap tarakla onun uçları sararmış uzun ipeksi beyaz saçlarını tarayıp örmekle meşgul. Köşeleri farbelalı, etekleri kanaviçe işlemeli örtüsü itina ile üzerinden çıkarılan masif maun kaplamalı televizyondan gelmeye başlayan postal sesleri, göndere çekilen ay-yıldız; Anıtkabirde bayrak töreni ve coşkulu milli marşın gönüllere ferahlık veren neşesi divanın üzerindekilere gözle görülür bir şekilde dalga dalga yayılıyor.

Bitişik odada dalgalı, uzun, siyah saçlı, melek bakışlı bir doktor adayı, sıcaktan İspanyol paçalarını yukarıya katlamış mühendis adayı kuzeni ile birlikte sohbet ediyor. Kuzen Ulus’taki taş Meclis’te yarı zamanlı işe başlamış, ilk maaşını almış o gün ve ilk maaş yeğenlerine sünnet hediyesi olmuş; bir gitar. Melek bakışlı intern doktor aylardır ev halkından gizleyerek dolabında sakladığı gerçek bir kafatasında mürekkeple işaretli noktaları gösteriyor kuzenine. Mühendislik mekaniğinin atası Timoshenko’nun “Cisimlerin Mukavemeti”, Leonardo Da Vinci’nin çarmıha gerili İsa Peygambere benzeyen ünlü çemberinin içindeki “Vitruvian man”in ön sayfasını oluşturduğu anatomi atlası ile aynı rafın üzerinde yan yana dizili. Gelecek için umut dolu genç kuzenler siyah beyaz televizyondan gelen bir bisküvi reklamının sözlerini kendi ilaveleriyle neşeyle yineliyor.

Toprak altında kaldığı yılların intikamını durmaksızın öterek çıkaran Ağustos böceklerinin neredeyse 120 desibellik güçlü sesleri sessizliğin nazar boncuğu gibi asılı geceye. Okuduğum kitabın dışında ne kadar barış ve huzur dolu bir gece diye düşünürken giriş kata birkaç ay önce taşınan yeni evli çiftin hızla kapanan kapısı ve ardından hışımla balkondan bahçeye atılan ele geçen her şey; tabak, tencere, tava... Olup biteni anlayabilmek için apartman sakinlerinin balkon ve pencerelerden sarkan tedirgin ve meraklı bakışları. Atılan, savrulan, kırılan eşyalarla azalan gürültülü öfkenin yerini kısa bir süre kavga ile birlikte duyulmaz olan Ağustos böceklerinin sesi alıyor yeniden ve komşudaki karı- koca kavgasından bihaber içerde Doktor Kimble koşuyor, koşuyor… Dışarıdaki patırtıdan habersiz yan yana aynı divanı paylaşan televizyon izleyicileri; büyük babaanne, anneanne ve Kiraz Teyze annemin –şimdi hiç biri yok- tazelediği çayları, düdüklü tencerede pişmiş, göz göz kabarmış vişneli kekin yanında ikram edilen Yedinci Caddenin tek süpermarketinin tuzlu krik kraklarıyla Kaçak Doktorun heyecanlı maceraları eşliğinde keyifle içiyorlar.

Kitaptan gözlerimi kaldırıp caddeye baktığımda hep o büyülü manzara, lambaların yer yer aydınlattığı caddenin her iki yakasını süsleyen ağaçların koyu yeşil damarlı yaprakları arasında olgunlaşmış iri kestaneleri sarıp sarmalayan dikenli kabukların açık yeşili yansımaları. Hepsi çocukluğumun yabancı dergilerinde hevesle seyrettiğim Noel ağaçları gibi süslü ve neşeli. Cadde ıssız, tek araba, tek insan yok, hayat durmuş gibi.., Ankara huzur kokuyor. Elimden bırakamadığım bunalımlı kitaba rağmen tarif edilemeyen bu dinginlik mutluluk verici. Hayat televizyondaki dizilerde akıyor… Ailelerin haftada üç kez yayın yapılan televizyonlu evlerde toplandığı salonlarda tek çıt yok, yalnızca ince beline altın yaldızlı kuşak sarınmış cam bardakların içinde kaşık sesleri. Ve ocakta ıslık çalarak kaynamaya devam eden çaydanlıklardan sokaklara taşan davetkar çay kokuları. Richard Kimble kaçmaya, Komiser Gerard kovalamaya devam ediyor.

Oturduğum ahşap sedirin yanı başında bir sıra dizili annemin göz bebekleri; ateş kırmızısı, pembe ve beyaz sardunyalar ve yaprakların arasında bir ateş böceğinin yanıp sönen parıltısı, Raskolnikov’un tefeci kocakarının servetiyle sefalet içindeki gençlerin hayatını kurtarma hayallerine karşı iç sesiyle yaptığı hesaplaşmayı yarıda kesiyor. Tüm kapı ve pencerelerin dışarıya açıldığı odalardaki sıcak havaya inat dışarısı küçük esintilerle serin mi serin. Ara ara bu küçük esintiler hanımeli kokuları taşıyor terasa. Divanın altındaki deri kaplamasıyla uyumlu kahverengi kumaş kılıflı valizden çıkarılmış, zevkli motiflerle örülü halen naftalin kokusu saklı anneannemin krem renkli dantel hırkası kollarımı sarıyor sıcacık. Anılar halen hissedebildiğim naftalin kokusu gibi canlı ve arada uzandığım bir kavanoz dolusu yıldız - deniz kabuğu şeklindeki akide, nane, kaynana şekerleri gibi sanki hemen yanı başımda. Çatının eteklerinde kumrular, gece uykularında, arada bir tıkırtıları geliyor. Yalnız değilim...

Anıtkabirin gökyüzüne uzanan ışıltılarının bittiği yerde masmavi gözleriyle sarışın, yakışıklı bir erkek, o sıra dışı insan, biliyorum, bizi izliyor. Çakmak çakmak gözleri yıldızımsı damlalar gibi Ankara’nın üzerine düşüyor. Hayır yalnız değilim… Terasın karanlık diğer ucunda pes perdeden yayılan gitar sesleri, çocuk parmaklardan çıkan kalinka ezgileri. Beyaz, bol ve uzun gömlekleri ile karanlıkta kara gözbebekleri alabildiğine büyümüş yeni sünnetli iki erkek kardeş dayılarının hediyesi İspanyol gitarın tellerine vuruyorlar mandolinden gelen ustalıkla. İçerde melon şapkası, dar frak ceketi, bol pantolonu, büyük ayakkabıları ve uzun bastonuyla sempatik görünümlü yoksul Şarlo’nun muzip halleri, kim bilir kaçıncı kez izleniyor. Kahkahalar açık pencerelerden dışarıya durmaksızın yol alıyor ve okuduğum kitabın sayfalarında, Petersburg’un soğuk Neva nehrinin karanlık sularında kayboluyor.

Saat gecenin on ikisi olmuş bile, yumuşacık ses tonuyla sevgili Can Akbel “Güne Bakış”ı sunuyor ve her zaman ilgiyle takip edilen tüm illerin hava durumu, televizyondaki İstiklal Marşlı kapanış törenini duymazlıktan gelen uykulu misafirlerin artık evlerine gitme vaktinin geldiğini gösteren son siyah-beyaz uyarı da televizyonda beliriyor.

“Televizyonunuzu Kapatmayı Unutmayın”...




.Eleştiriler & Yorumlar

:: takipteyim
Gönderen: Kâmuran Esen / Bolu/Türkiye
3 Ocak 2006
Sevgili Hülya Atakan; Hemen hemen hiçbir yazını kaçırmadım.Kaçırmamaya çalışıyorum.Doyurucu, aydınlatıcı, öğretici, sorgulayıcı özellik taşıyan yazıların için teşekkürler.Düşüncelerini, gözlemlerini, tespitlerini; akıcı bir dille ve dilimizi doğru- etkili kullanarak yazıyorsun.Her yazından ayrı Bir zevk alıyorum.Takipteyim...:)....Başarılı çalışmalarının devamını dilerim...Sevgiyle kal..Kâmuran ESEN

:: İnanamıyorum
Gönderen: Deniz Canefe / İstanbul/Türkiye
4 Kasım 2005
O günleri birlikte mi yaşadık yoksa sesinle sevgili Hülya? İçimde taşıdığım bir tabloydu sanki okuduklarım. Bir dünyayı renkleriyle, kokularıyla, sesleriyle yaşattın bana. Çok güzel yazıyorsun...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Hiç mi Değerleri Yok?..
Arka Bahçeli Ev…
Karafatmaya Karşı Gelin Böcekleri
Batıdan Doğuya Ilık Esintiler
Küçük Dostum
Haremden Boğaz Manzarası
Bir Konserden Kalanlar

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bacon, Montaigne, Russel ve
Marguerite Duras ve Karasineğin Ölümü
Charles Köprüsünden Notlar
Gerard Tepesinden Budapeşte

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Karlovy Vary'de Bir Gün... [Öykü]
Beyaz Sessizlik [Öykü]
Salih Ustanın Düşü [Öykü]
Zor Yıllar [Öykü]
Benimle Uğraşma Kızım! [Eleştiri]
Türkçe Nereye Gidiyor? [Eleştiri]
Türkülerle Kimlikler [Eleştiri]
Katar; "Doha Tartışmaları", Hamas [Eleştiri]
Ağaçlar Konuşur Mu? [Eleştiri]
21. Yy'da Savaşlar Nasıl Değerlendirilir Ki? [Eleştiri]


Hülya Atakan kimdir?

-

Etkilendiği Yazarlar:
-


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Hülya Atakan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.