..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Hiçbir kış sonsuza dek sürmüyor, hiçbir ilkbahar uğramadan geçmiyor. -Hal Borland
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Bülent Efe




21 Haziran 2006
Kudüs Yolunda  
Bülent Efe
Kudüs Haçlı Krallığına karşı kutsal bir savaşa çıktığını zanneden, Anadolu hümanizmi ile karşılaşan genç bir bey ötekilerin arasında tensel aşkı bulur, eski düşmanlarının içinde yaşamaya başlar, haçlıların vatanında kahraman gibi karşılanır. Ancak ruhu arayışın sancılı döngüsüyle cezalandırılmıştır. Doğduğu coğrafyaya geri döndüğünde,kendisi ile olan savaşına katılacak yoldaşlar bulur. Tutuklanıp ölümü beklediği bir anda öyküsünü anlatmaya başlar.


:BDHG:

Ozanın çığırdığı yalazla, dervişin lütfettiği sağnak karıştı mı semaya, yağar bu hikâye. Yağar yağmasına, akıtır damlardan damla damla harsını. Anlatır hikâyesini sır misali, insanlara. Sırrıyla doğar. Bengi suyunu selvi ağacının yamacında bekleyen Arslan Bey’in güneşi yükselir böylece.


Aslan Bey'in Hikayesi Başlıyor

Amasya, 1240

“Tazecik kızın gözleri korkudan fal taşı gibi açılıvermiş, o gittikçe büyüyen, azgınlaşan atlıları görünce…”

Kulak kesiliyorum karşımdaki ihtiyarın lafına. Puslu zindanı aydınlatıyor her kelimesi. Dibine çökmüş delikanlı merakla öyküsünü dinliyor, arada bir başını sallayıp kendi sözüne bile kuşkulu, dili sürçen adamı hikâyeyi sürdürmesi için teşvik ediyor. Dedikleri; o ulvi amaçlı yolculuk, sakin bir köyün kıyısındaki ufak taş han, sabah uykusunun mahmurluğunda ocağı yakmaya uğraşan, dün geceden kalan kirleri zeminden silmeye çalışırken dizini sıyıran, azgın anasına, parayı iman eden babasına beddualar eden yeni ergen kız bir masal diyarında sanki. Görmüşçesine anlatıyor kocamış, yaşamışçasına heyecan duyuyor. Bana doğru baktığını hissediyorum, kör kuyuda. Dilim ‘aynen öyle oldu’ demeye varmıyor. O da beni beklemiyor zaten. Bire bin katmaya devam ediyor.

“…atlıların kişnemesi hana varana dek hiç susmamış, ağızlarında yol yorgunluğu beyaz köpüklerle. Genç dal ne yapsın, eğilip büzüşmüş kapının bir kıyısına, usu korkunun pençesinde, sinmiş kalmış yavrucak. Bir süre beklemiş, bakmış olmayacak son dermanını dizine vurup ayaklanmış, hanın üst katında yatan babasına -kendince- felaketi haber etmek için koşmaya başlamış. Düşüp merdivende, bu kez öteki dizini de sıyırmış. Güçlükle varmış döşek odasının kapısına, ceviz büyüklüğündeki ayalarıyla telaşlı kedi yavrusu misali tutunmuş, sesinin çıkıp çıkmadığının farkında değil.”

— Duyurmuş mu bari paragöze?

“Kızcağız mı duyurmuş, bilmem, ama adam bitmiş eşikte. Dışarıda kopan fırtınanın, akan selin telaşından mı, altın kokusunu almasından mı, sen ver kararını, hancı kızı ayaküstü sorguya tutmuş. ‘Askerler…’demesine kalmamış çaresizin, babası iki adımda aşmış merdivenleri, han kapısının önünde rükûa varmış, aptessiz. İçindeki kul korkusu aklına dervişmiş hak düşüncesini, ‘Bismillah!’ çekmiş.

—Ya edepsiz karısı?

“ O mu? , fistanı yarı sıyrık pencereden seyre koyulmuş dağ gibi, fidan boylu cengâverleri, kanı kaynamış haspanın. Ezilmiş erine burun büküp en iri askeri gözüne kestirmiş döşeğinin sıcağında. Değil mi, baba?”

—Sen anlat bildiğini derviş, bana ilişme şimdi.

Beni o günlere davetini itmiştim, dilimin sivrisiyle. Kasıtlıydı bunu yaparken. Ölüme bu denli yaklaşmışken, dahası ölmeyi bütün kalbimle istiyorken bana can katmaktı, niyeti. Bir yüzyıl daha katlanamazdım bu dünyaya, dünyanın haksızlığına. Acından çeken insanların iniltilerine karışan tok, ağız dolusu gülüşler, mutluluğu beden çukurlarında arayan cahiller, hırsını siper edip güya haklı sefere çıkan ganimet avcıları artık çok geliyordu. Bir köşede sinip her şeyin bitmesini dilemiştim hep ama içimdeki sese yenilmiştim her defasında, düzeleceğini sanmıştım. Şimdi yenilgiyi sevinçle karşılıyordum ki, üç gündür soluğunu duyamadığım bunak, içime kurt düşürdü, bile bile. Sabah ezanı kurtuluşa varacak ben’e set vurdu.

“Neyse… Hancı, göz ucuyla birliğin kumandanını arar olmuş el etek öpmek için. İçlerinden en uzun boylusunun, en kalıplısının yanına seğirtmiş. ‘Ağam’ demeye kalmadan gürlemiş karşısındaki. ‘Aslan Bey’in savaşçılarına yerin var mı?’ Efendisine adıyla hitap edebilmenin mutluluğunda nihayet doğrulmuş, tilki. ‘Aslan Beyim…’ demiş, ‘emrinize amadeyim.’ Askerler gülmeye başlamış ki yer, gök kahkahaya kesmiş, sarsıla sarsıla inip çıkan göğüsler, sararmış dişler, bıyıklara ilişen tükürükler arasında narin mi narin bir delikan zar zor belirmiş. Şaşkınca bakınıyormuş etrafına, neden olduğunu anlamadan o da gülmeye çalışmış ama nafile yetişemiyormuş koca koca ağızların patırtısına. ‘Hancı!’ diye seslenmiş incecik sesiyle, ‘Aslan Bey’e yatacak yerin var mı?’ Gururu kırık, alay edilmenin sıkıntısında, hancı, en zayıf gördüğüne pençelerini çıkarmış, ahmakça, ‘İzin ver de çocuk, Aslan Bey’le konuşayım.’ Birden kesilmiş gülüşler, sessizlik bürümüş ovayı. Hafif esen rüzgârda kıpırdayan yaprakların, otların uğultusu duyulur olmuş.
Genç delikanlı bir an hancıya ilk soruyu soran yağıza bakmış, kararsız öne çıkmış atıyla. Tedirginlikle inip küheylandan kılıcını çekmiş kınından, hancının dibinde bitmiş. Onun boğazına dayayıp silahını gücünün yettiğince haykırmış. ‘Konuş bakalım Aslan Beyle, dinliyorum. Sözüne de dikkat et istersen!’
Hancı olan biteni anlama gayretindeyken bütün askerler yaya oluvermiş, parmakları kılıç saplarında oynar olmuş, sabırsız.
‘Adın ne?’ diye sormuş, Aslan.
‘Ahmet, kulunuz.’ Cevap itaatkâr.
İkisi de titriyormuş. Söyle bakalım muhip, ölecek mi, öldürecek mi daha çok korkar ölümden?”

   



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın roman ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Agora^nın Çocukları - 2. Bölüm
Agora^nın Çocukları - 3. Bölüm
Agora^nın Çocukları - 1. Bölüm
Kudüs Yolunda - 9. Bölüm
Ayın Gölgesi Birinci Bölüm 2.
Kudüs Yolunda - 10. Bölüm
Kudüs Yolunda - 7. Bölüm
Kudüs Yolunda - 5. Bölüm
Kudüs Yolunda - 4. Bölüm
Kudüs Yolunda - 6. Bölüm

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Eski Bir Yağmur [Öykü]
Maviydi Otomobilim, Hem de İtalyan Marka! [Deneme]
"Büyük Turist"; Batılı Bir Gezginin Analizi [Deneme]
Sadece Hüzün [Deneme]
Küresel Köyün Kör Kuyusu Sosyal Medya; Bireyselliğin Zirvesi… [Deneme]
İletişim Çağında Sıfır Bilgi [Deneme]
Nekrofili [Deneme]
Liberal Ekonomide Son Nokta; Piyasa Faşizmi [Eleştiri]
G. W. Bush; Yeni Binyılın Günah Keçisi… [Eleştiri]
İnsanlık Anaerkil Bir Dönem Yaşadı mı? [İnceleme]


Bülent Efe kimdir?

Akdeniz Klasik Arkeoloji, Ege Radyo Tv, Sinema okuduktan sonra farkettim ki yazar olmak istiyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
Woddy Allen, G.G. Marquez, Jack London ve Dostoyevski


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Bülent Efe, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.