Ýste, sana verilecektir; Ara, bulacaksýndýr; Çal ve kapý sana açýlacaktýr -Ýncil |
|
||||||||||
|
Ozanýn çýðýrdýðý yalazla, derviþin lütfettiði saðnak karýþtý mý semaya, yaðar bu hikâye. Yaðar yaðmasýna, akýtýr damlardan damla damla harsýný. Anlatýr hikâyesini sýr misali, insanlara. Sýrrýyla doðar. Bengi suyunu selvi aðacýnýn yamacýnda bekleyen Arslan Bey’in güneþi yükselir böylece. Aslan Bey'in Hikayesi Baþlýyor Amasya, 1240 “Tazecik kýzýn gözleri korkudan fal taþý gibi açýlývermiþ, o gittikçe büyüyen, azgýnlaþan atlýlarý görünce…” Kulak kesiliyorum karþýmdaki ihtiyarýn lafýna. Puslu zindaný aydýnlatýyor her kelimesi. Dibine çökmüþ delikanlý merakla öyküsünü dinliyor, arada bir baþýný sallayýp kendi sözüne bile kuþkulu, dili sürçen adamý hikâyeyi sürdürmesi için teþvik ediyor. Dedikleri; o ulvi amaçlý yolculuk, sakin bir köyün kýyýsýndaki ufak taþ han, sabah uykusunun mahmurluðunda ocaðý yakmaya uðraþan, dün geceden kalan kirleri zeminden silmeye çalýþýrken dizini sýyýran, azgýn anasýna, parayý iman eden babasýna beddualar eden yeni ergen kýz bir masal diyarýnda sanki. Görmüþçesine anlatýyor kocamýþ, yaþamýþçasýna heyecan duyuyor. Bana doðru baktýðýný hissediyorum, kör kuyuda. Dilim ‘aynen öyle oldu’ demeye varmýyor. O da beni beklemiyor zaten. Bire bin katmaya devam ediyor. “…atlýlarýn kiþnemesi hana varana dek hiç susmamýþ, aðýzlarýnda yol yorgunluðu beyaz köpüklerle. Genç dal ne yapsýn, eðilip büzüþmüþ kapýnýn bir kýyýsýna, usu korkunun pençesinde, sinmiþ kalmýþ yavrucak. Bir süre beklemiþ, bakmýþ olmayacak son dermanýný dizine vurup ayaklanmýþ, hanýn üst katýnda yatan babasýna -kendince- felaketi haber etmek için koþmaya baþlamýþ. Düþüp merdivende, bu kez öteki dizini de sýyýrmýþ. Güçlükle varmýþ döþek odasýnýn kapýsýna, ceviz büyüklüðündeki ayalarýyla telaþlý kedi yavrusu misali tutunmuþ, sesinin çýkýp çýkmadýðýnýn farkýnda deðil.” — Duyurmuþ mu bari paragöze? “Kýzcaðýz mý duyurmuþ, bilmem, ama adam bitmiþ eþikte. Dýþarýda kopan fýrtýnanýn, akan selin telaþýndan mý, altýn kokusunu almasýndan mý, sen ver kararýný, hancý kýzý ayaküstü sorguya tutmuþ. ‘Askerler…’demesine kalmamýþ çaresizin, babasý iki adýmda aþmýþ merdivenleri, han kapýsýnýn önünde rükûa varmýþ, aptessiz. Ýçindeki kul korkusu aklýna derviþmiþ hak düþüncesini, ‘Bismillah!’ çekmiþ. —Ya edepsiz karýsý? “ O mu? , fistaný yarý sýyrýk pencereden seyre koyulmuþ dað gibi, fidan boylu cengâverleri, kaný kaynamýþ haspanýn. Ezilmiþ erine burun büküp en iri askeri gözüne kestirmiþ döþeðinin sýcaðýnda. Deðil mi, baba?” —Sen anlat bildiðini derviþ, bana iliþme þimdi. Beni o günlere davetini itmiþtim, dilimin sivrisiyle. Kasýtlýydý bunu yaparken. Ölüme bu denli yaklaþmýþken, dahasý ölmeyi bütün kalbimle istiyorken bana can katmaktý, niyeti. Bir yüzyýl daha katlanamazdým bu dünyaya, dünyanýn haksýzlýðýna. Acýndan çeken insanlarýn iniltilerine karýþan tok, aðýz dolusu gülüþler, mutluluðu beden çukurlarýnda arayan cahiller, hýrsýný siper edip güya haklý sefere çýkan ganimet avcýlarý artýk çok geliyordu. Bir köþede sinip her þeyin bitmesini dilemiþtim hep ama içimdeki sese yenilmiþtim her defasýnda, düzeleceðini sanmýþtým. Þimdi yenilgiyi sevinçle karþýlýyordum ki, üç gündür soluðunu duyamadýðým bunak, içime kurt düþürdü, bile bile. Sabah ezaný kurtuluþa varacak ben’e set vurdu. “Neyse… Hancý, göz ucuyla birliðin kumandanýný arar olmuþ el etek öpmek için. Ýçlerinden en uzun boylusunun, en kalýplýsýnýn yanýna seðirtmiþ. ‘Aðam’ demeye kalmadan gürlemiþ karþýsýndaki. ‘Aslan Bey’in savaþçýlarýna yerin var mý?’ Efendisine adýyla hitap edebilmenin mutluluðunda nihayet doðrulmuþ, tilki. ‘Aslan Beyim…’ demiþ, ‘emrinize amadeyim.’ Askerler gülmeye baþlamýþ ki yer, gök kahkahaya kesmiþ, sarsýla sarsýla inip çýkan göðüsler, sararmýþ diþler, býyýklara iliþen tükürükler arasýnda narin mi narin bir delikan zar zor belirmiþ. Þaþkýnca bakýnýyormuþ etrafýna, neden olduðunu anlamadan o da gülmeye çalýþmýþ ama nafile yetiþemiyormuþ koca koca aðýzlarýn patýrtýsýna. ‘Hancý!’ diye seslenmiþ incecik sesiyle, ‘Aslan Bey’e yatacak yerin var mý?’ Gururu kýrýk, alay edilmenin sýkýntýsýnda, hancý, en zayýf gördüðüne pençelerini çýkarmýþ, ahmakça, ‘Ýzin ver de çocuk, Aslan Bey’le konuþayým.’ Birden kesilmiþ gülüþler, sessizlik bürümüþ ovayý. Hafif esen rüzgârda kýpýrdayan yapraklarýn, otlarýn uðultusu duyulur olmuþ. Genç delikanlý bir an hancýya ilk soruyu soran yaðýza bakmýþ, kararsýz öne çýkmýþ atýyla. Tedirginlikle inip küheylandan kýlýcýný çekmiþ kýnýndan, hancýnýn dibinde bitmiþ. Onun boðazýna dayayýp silahýný gücünün yettiðince haykýrmýþ. ‘Konuþ bakalým Aslan Beyle, dinliyorum. Sözüne de dikkat et istersen!’ Hancý olan biteni anlama gayretindeyken bütün askerler yaya oluvermiþ, parmaklarý kýlýç saplarýnda oynar olmuþ, sabýrsýz. ‘Adýn ne?’ diye sormuþ, Aslan. ‘Ahmet, kulunuz.’ Cevap itaatkâr. Ýkisi de titriyormuþ. Söyle bakalým muhip, ölecek mi, öldürecek mi daha çok korkar ölümden?”
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Bülent Efe, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |