..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Doğru şeritte olsanız bile, olduğunuz yerde kalırsanız er geç ezilirsiniz. -Will Rogers
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Tarihe Yön Verenler > Seval Deniz Karahaliloğlu




5 Ağustos 2006
İnsanlığın Ar Damarı Çatladığında, Antigone"lere Daha Çok İhtiyaç Duyulur...  
Ellerimizden kayıp giden Antigone’lerden birini daha sonsuzluğa uğurlarken, safları biraz daha sıkılaştırma gereği ortaya çıkıyor.

Seval Deniz Karahaliloğlu


Boynunda emziği ile acıdan kastı kesmiş çocuk cesedine bakarken ‘keşke binlerce Antigone olsa’ sözünü anımsamadan edemiyorum. Savaşa, katliamlara, çocuk katillerine, insanı sömüren her türlüğü aç gözlülüğe ve insani değerleri meta üzerinden suistimal eden bütün habis yüzlere karşı duracak, onurlu ve cesur Antigone’lere o kadar çok ihtiyaç var ki. Hem de bu günlerde. Ortadoğu’da kan gövdeyi götürürken ve insanlığın ar damarı çatlamışken.


:CCIH:
İnsanlığın Ar Damarı Çatladığında, Antigone’lere Daha Çok İhtiyaç Duyulur..

Seval Deniz Karahaliloğlu

Boynunda emziği ile acıdan kastı kesmiş çocuk cesedine bakarken ‘keşke binlerce Antigone olsa’ sözünü anımsamadan edemiyorum. Savaşa, katliamlara, çocuk katillerine, insanı sömüren her türlüğü aç gözlülüğe ve insani değerleri meta üzerinden suistimal eden bütün habis yüzlere karşı duracak, onurlu ve cesur Antigone’lere o kadar çok ihtiyaç var ki. Hem de bu günlerde. Ortadoğu’da kan gövdeyi götürürken ve insanlığın ar damarı çatlamışken.

Hayatı boyunca insani değerleri savunan Antigone’lerden biri maalesef artık aramızda yok. Hem de bütün dünyanın Antigone’lere en çok ihtiyaç duyduğu bir zamanda. Krizantemler kadar zarif ama çelik kadar sağlam ve güçlü duruşuyla, toplumun kir pas bağlamış, yanlış, hastalıklı yanlarını köklerinden sarsıp yerine taze umut çiçekleri eken Duygu Asena artık aramızda yok. Ellerimizden kayıp giden Antigone’lerden birini daha sonsuzluğa uğurlarken, safları biraz daha sıkılaştırma gereği ortaya çıkıyor. Büyük ozan ve tragedyanın babası sayılan Sophokles’in kaleme aldığı Antigone’de yaşananlar maalesef günümüzle öylesine bire bir örtüşüyor ki, Ayşe Emel Mesci’nin ‘keşke binlerce Antigone’miz olsaydı’ sözüne katılmamak elde değil.

Bu yıl 20. gerçekleştirilen Uluslar arası İzmir Festivali kapsamında, Ankara Devlet Tiyatrosu oyuncularının sahnelediği Antigone’yi, oyunun yönetmeni Ayşe Emel Mesci ile Efes Antik Tiyatro’nun sahne arkasında, oyunculara ayrılan kulisin önünde konuştuk. Tragedyada yer alan oyuncular yanımızdan geçerken, Mesci hepsiyle tek tek ilgileniyordu. Makyajları, kostümleriyle ve duruşlarıyla tek bir yürek gibi atan pırıl pırıl 60 genç, o gece Efes Antik Tiyatro’da sadece bir tragedyayı sahnelemek için bir araya gelmedi, şu anda devam eden gerçek insanlık tragedyasına dikkat çekmek için var oldular. Mesci’ye, Sophokles’in kaleme aldığı, Güngör Dilmen’in dilimize kazandırdığı Antigone’yi soruyoruz.

SDK- Antigone’de çok yoğun olarak devlet birey ilişkisini görüyoruz. Bu noktadan baktığımızda, Antigone için neler söylenebilir?
Ayşe Emel Mesci – Antigone, devlet tarafından yok edilmiş bir kuşağın temsilcisidir. Bu herhalde size çok şey hatırlatır. Deniz Gezmiş’i, Erdal Eren’i ve çok sayıda kaybettiğimiz kişiyi hatırlatır. Tabii ki ben bu oyunda, oyunun yönetmeni olarak tercihliyim.

SDK – Antigone’nin hayata karşı çok onurlu bir duruşu var. Öyle değil mi?
Ayşe Emel Mesci – Antigone gerçekten tragedyalar içersinde, önemli kadın kahramanlardan biridir. Bugünlerde, Antigone’lere gerçekten çok ihtiyaç var. Keşke bin tane Antigone’miz olsa da dünyada ki bu erkek egemenliğine ve savaşlara karşı bir direniş hareketi oluşsa.

SDK – Antigone’de, sanki Spartaküs’ün gücü var.
Ayşe Emel Mesci- Aslında Sophokles, Antigone’yi ve Creon’u aynı eşitlikte düşünür. Oyunda, her ikisi de inadına yenilir. Türkiye gibi geri kalmış toplumlarda, Antigone’lere çok ihtiyacımız var.

SDK – Oyunda, ümitlerin kırıldığı öyle bir an geliyor ki, nöbetçi ‘sağ duyu bile yalancı’ diyor.
Ayşe Emel Mesci – Nöbetçi, oyunda halktan birini simgeliyor. Aynen bizim savaşlara gönderdiğimiz Mehmetçikler gibi bir halk çocuğunu temsil ediyor. Orada nöbetçinin son derece doğal bir tepkisi var. Sophokles bu sözün geçtiği sahneyi komedi olarak tasarlamış ama Creon oradaki bu komediyi göremeyecek kadar gözü dönmüş bir vaziyette ve her şeyi kişisel çıkarlarına bağlı olarak değerlendiriyor. Nöbetçiyi rüşvet almakla suçluyor. Orada biz nöbetçinin rüşvet almadığını biliyoruz. İşte, bunun üzerine nöbetçi (yani halk) ‘sağ duyu bile yalancı’ diyor.

SDK – Oyundaki din olgusunun da Creon’un kendi çıkarları doğrultusunda faydalanmak amacıyla kullandığı politik bir simgeye dönüştüğünü söyleyebilir miyiz?.
Ayşe Emel Mesci – Bu oyunda, dincilik hakim diyebiliriz. Dinci kime denir? Din olgusunu politikaya alet edene denir. Creon oyundaki Tanrılara sığınıyormuş gibi görünse de kendini onların üstüne koyuyor. Tanrıların adına hareket ettiğini söylüyor. Biliyorsunuz buna Müslümanlıkta şirk koşmak denir. Tanrıların Tanrısı Creon olarak, hiç kimseye danışmadan her şeye tek başına karar veriyor. Verdiği kararın sonucunda da koskoca bir kenti yok ediyor.

SDK – Oyunda ‘koro’ya halkın vicdanı diyebilir miyiz?
Ayşe Emel Mesci – Bu çok doğru. Koro, oyunda pasif. Yani, yaptırım gücü yok. Koro burada halkı temsil ediyor. Bugün de çok farklı bir durumda değiliz. Yasalar yukarıdan geliyor ve biz bunları kabul etmek zorundayız. Bizim yasaları değiştirme gücümüz olmadığı sürece, bu böyle devam edecek. Hep bizim tepemize yukardan kılıçlar inecek. Bu anlamda burada buna da bir gönderme var.

SDK – Sanırım iyi ve kötülük kavramlarına bir kez daha dikkatle bakmamız gerekecek. Creon öylesine bir kavram karmaşası yaratılıyor ki, ‘iyilik ve kötülük nerede başlıyor, nerede bitiyor’ sorusunu sordurtuyor insana.
Ayşe Emel Mesçi – Creon, kendisini ‘her şeyi devletin çıkarları adına yapıyorum’ diyerek savunuyor. Creon’un yaptığı çok önemli bir şey var. Ölüyü toprakta çürümeye terk ettiği andan itibaren bir kaos yaratıyor. Biliyorsunuz, şu anda Irak’ta ve Lübnan’da büyük bir savaş var ve devam ediyor. Sokaktaki halkın, masum sivillerin cesetlerini köpekler parçalıyor. Cesetler toprağın üstünde kalıyor. Bu oyunda Creon, bir diriyi Antigone’yi canlı canlı toprağa gömerken, bir ölünün Polyneices’in cesedini akbabalar parçalasın diye toprak üzerinde bıraktırıyor. Creon bu kaosu yarattığı zaman neler oluyor görüyoruz. Yani, ölüler toprağın üzerinde çürümeye terk edilirken, bir dirinin de bir mağaraya kapatılıp ölüme terk edilmesiyle doğa yasaları tersine çevriliyor ve bu da Creon’un kendi sonunu getiriyor.

SDK – Şölen sahnesinde, adeta maskların bir resmi geçidi var. Yüzlerine ve başlarının arkasına masklar geçiren oyuncular, sanki ağlarken gülen iki yüzümüzü birden yansıtıyor gibi duruyorlardı. Biraz maskların kullanımından bahsedebilir miyiz?
Ayşe Emel Mesçi – Antik tragedyalarda, bütün oyun boyunca mask kullanılır. Burada böyle bir tercihe gitmedik. Sadece mimesis (taklit yoluyla benzetme) sahnelerinde maskları biraz daha değişik biçimde kullandık. Yüze ve başın arkasına takılan masklar, sizin söylediğiniz gibi halkın iki yüzünü de gösterebilir ve aynı zamanda halkın bir ‘tutuklu’ haline getirilmesini de anlatabilir. Sözünü ettiğiniz o paradoks sahnesi, savaş mimesisi sahnesidir. Orada Thebes savaşı anlatılıyor. Oyunun başında, iktidar için iki kardeş Polyneices ve Eteocles birbirini öldürüyorlar. Onların nasıl öldürüldüklerini anlatan halkın yaptığı bir mimesis bu. Bizim köy seyirlik oyunlarında, çok erken yitirdiğimiz Türk Tiyatrosu’nun en kıymetli isimlerinden biri olan oyuncu ve yönetmen Erkan Yücel’in çokça yaptığı gibi, olmuş bir olayın yanılsanmasıdır.

SDK – Oyunun başında üç ayrı canlı heykel sergilemesi var. Biraz da bundan bahsedebilir miyiz?
Ayşe Emel Mesçi – Evet, Efes Antik Tiyatro’nun girişinde oyundan önce, üç ayrı canlı heykel sergilememiz vardı. Oyunun hikayesini simgeleyen üç heykelden ilki, Savaş Tanrıçası Athena. Kalkanı, miğferi, ve savaş kıyafetleriyle Thebes savaşının başında duruyor. İkincisi, Buğday ve Toprak Tanrıçası Demeter. O da kızını kaybediyor, matemde bir kayıp anası. Kızı Persephone, yer altına Hades’e çekilir. Onun yasını tutuyor. Üçüncü heykel ise elinde ölüm ve yaşamı sembolize eden bir nar tutan yüzü kan içinde Persephone. Yüzünde kan var. Çünkü savaş oluyor ve ölüler ülkesi Hades’e çok sayıda insan gidiyor. Yani, Persephone burada savaşta ölen insanları ve ölümü simgeliyor.

İşte söyleşinin bu noktasında oyunun ikinci yarısı başlıyor. Efes Antik Tiyatro’nun mermer basamaklarında Antigone’yi seyrederken, Beyrut sokaklarında her iki anlamda da leş yiyicilerin (akbabaların ve onlardan da beter olan savaş tacirlerinin) insafına terk edilen insan cesetlerini düşünüyorum. Ayşe Emel Mesci’ye hak vermemek elde değil. Bu gidişe bir son vermek için her dilden, her dinden, her ulustan, her ırktan, binlerce, yüz binlerce cesur ve onurlu Antigone’ye ihtiyaç var.

Dünyanın başına habis bir ur gibi musallat olan Creon’lara dikkat çeken Sophokles, Antigone’de çağlar öncesinden günümüze sesleniyor. Sophokles, Antigone’nin nezdinde bu gök kubbe altında nefes alıp veren bütün Antigone’leri göreve çağırıyor.

Antik Tiyatrolar Turnesi kapsamında, Antigone’yi, 14 Ağustos Pazartesi günü Aspendos Antik Tiyatro ve 16 Ağustos Çarşamba günü Side Antik Tiyatrosu’nda izleyebilirsiniz.

Antigone’lerin tek bir yürek olarak, Creon’ları alt ettiği barış dolu bir dünya dileğiyle.

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Acaba Creon bile masum mu?
Gönderen: mert özekici / bursa/
21 Ağustos 2006
Sayın Seval Deniz Karahaliloğlu; Ortadoğunun bu bol kanlı döneminin perde arkasında iktidar çıkarları ve edinilmiş gücün üstüne yeni güçler ekleme hırsı olduğunun Antigone yanlıları olarak bilincindeyiz.Sivil halkın amansızca katledilmesi,mallarının,topraklarının haince bertaraf edilmesinde ne yazık ki süper güç diye nitelendirdiğimiz devletin -devletlerin- gölgesi var.İşte tam bu noktada süper güç imgesi kendini Sophokles'in kahramanı Creon'da ve onun devletinde kendini gösteriyor.Yüzyıllardır devletlerin ve patronlarının dünyaya hakim olma kaygıları yüzünden mezar taşına sahip olmadan çürüyen cesetlerin üstünde yaşamımıza devam ediyoruz fakat dünya bu kadar çirkinleşmişken Creon bile biraz olsun masum kalmıyor mu? Ülkesine savaşta ihanet etmiş olarak görünen Polyneices'in cesedini gömmeyerek -akrabası olduğu halde- halka gözdağı vermek isteyen Creon inanın bugünün dünya liderleri yanında gözüme daha hümanist gözüküyor.Antigone ise insanoğluna doğuştan verilen bir hak olan gömülme hakkını savunuyor.Bu noktada Sayın Mesci'nin oyunda dincilik temasının hakim olduğu düşüncesinden biraz uzaklaşıyorum.Çünkü oyunun temel karşıtlığı tanrısal düzen ile yasal düzenin çakışmasında kendini varediyor.Creon yasal düzenin temsilcisi,Antigone ise tanrısal düzenin temsilcisi olarak karşımıza çıkıyor.Creon Antigone gibi bir kadına -özellikle kadına- boyun eğip kendi iktidarının halkının gözü önünde elinden gideceği endişesiyle inat ediyor.Antigone ise son derece duygulu, kardeşinin cesedinin parçalanmasına engel olmak için kendi canına kıyıyor.Creon tüm trajedi sona erdiğinde kendi kanından insanları da kaybettiğinde pişman oluyor,hatalarıyla çaresiz yığılıp kalıyor.Oysa bugünün süper gücünün başındaki liderler kendi insanlarının başına gelen doğal afetlerde bile yardım elini uzatmaktan çekiniyor. Antigone tragedyasına günümüzün aynasından baktığımızda ne yazık ki Creon'u bugünün bir çok liderine tercih etmekten alıkoyamıyorum kendimi.. Saygılarımla.. Mert Özekici -Sahne Sanatları Dramatik Yazarlık öğrencisi-




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın tarihe yön verenler kümesinde bulunan diğer yazıları...
"Marat ve Sade" Diye Buyurdu Zerdüşt : "Ne Oldu Devrime?"

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
'Kafkas Tebeşir Dairesi'nin Sebeb-i Hikmeti... ''
Bir Varmış Hiç Yokmuş
"Beni Ben mi Delirttim?" : Ferhan Şensoy
Ermişler Ya da Günahkarlar, İyilik Ya da Kötülüğün Dayanılmaz Lezzeti…
Sineklidağ"ın Efsanesi : Keşanlı Ali"nin İbretlik Öyküsü
Uluslarararası İzmir Festivali 20. Yaşını Kutluyor.
Anton Çehov'dan Arthur Miller'a, Modern Zamanlarda Düşlerin
Ahmet Adnan Saygun"un Mirasını Taşıyan Onurlu Bir Sanatçı : Rengim Gökmen
Sahibinden Az Kullanılmış "İkinci El" Stratejiler
Tek Kişilik Oyunların Efsane İsmi : Müşfik Kenter

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
İbneler ve Çocuk Cesetleri [Şiir]
Komşu Çocuğu [Şiir]
Bir Bardak Soğuk Suyun Hatırına… [Şiir]
İhtiyaçtan [Şiir]
Deli mi Ne? [Şiir]
Sakız Reçeli Seven Yare Mektuplar [Şiir]
Bir Nefes Alıp Verme Uzunluğunda… [Şiir]
Lord'umun Suskunluğunun Sebeb-i Hikmeti... [Şiir]
Pimpirikli Hanımın, Pimpiriklenmesinin Nedeni… [Şiir]
Yere Göğe Sığamıyorum… [Şiir]


Seval Deniz Karahaliloğlu kimdir?

Bazı insanlar için yazmak, yemek yemek, su içmek kadar doğal bir ihtiyaçtır. Yani benimki ihtiyaçtan. Bir vakit, hayatımla, ne yapmak istiyorum diye sordum kendime? Cevap : Yazmak. İşte bu kadar basit.

Etkilendiği Yazarlar:
Etkilenmek ne derecede doğru bilemem ama beyinsel olarak beslendiğim isimler, Roland Barthes, Jorge Luis Borges, Braudel, Anais Nin, Oscar Wilde, Bernard Shaw, Umberto Eco, Atilla İlhan, İlber Ortaylı, Ünsal Oskay, Murathan Mungan,..


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.