..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Moda denilen şey o kadar çirkindir ki onu her altı ayda bir değiştirirler." -Oscar Wilde
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Didaktik > ömer kırat




28 Eylül 2006
Sarın! Burda Yiyeceğim!  
ömer kırat
Yaprak sarması hakkında yanlış bildikleriniz ve hiç bilmedikleriniz...


:CEDE:
Merhaba gastronotlar! Bugün tarif edeceğim yeme halk arasında "yaprak sarması" olarak bilinen Yaprak Sarması! Eee biz de halk adamıyız sonuçta... Malzemeleri mutfağa getirin. Salamura asma yaprağı, kuş üzümü, dolmalık fıstık, soğan, maydonoz (Show Center olmamasına dikkat edin), pirinç, baharatlar vs…

Pirinci ıslatın. İtiraz ederse de dinlemeyin. Zira o ses sizin kafanızda... Pirinçler konuşmaz. 2 bardak (SUBAR dağı) zeytinyağı ve iki bardak ayçiçek yağını tencereye koyun. Çekinmeyin. Alışıktır o...

Dolmalık fıstıkları atın ve iyice sararana dek yağda karıştırın. Soğanı ekleyin. Yalnız kalmasın. Yavaşça karıştırın. Ama dikkat edin hipnotize olmayın, girdaba bakarken... Soğan iyice yağı emince pirinci ve maydonozu ekleyin. Ek yerlerinin sağlamlığından emin olun ki yemeğiniz kopmasın.

Biraz yeni bahar ve tarçın ekleyin karışıma. Pişince de alıp asma yapraklarının içine doldurup sarın. Ne o? Şaşırdınız mı? Asma yapraklarının sadece ASMAK için kullanıldığını sanıyordunuz di mi?


Yaprak sarma konusunda yaygın yanlışlardan biri diğeri de "ince" sarılması gerektiği ile ilgilidir. Bu tamamen yanlıştır. Zira asma yaprağını yenilir kılan şey içindeki malzemedir.
Dolayısıyla ne kadar çok malzeme varsa o kadar iyidir.

Peki limon sıkmalı mıyız bu zeytinyağlı dostumuza? Hayır. Limonu harcın içine sıkmalıyız pişirirken. Tabii bu bilgiyi, tarif ederken belirtmediğim için şimdi aranızda "Aaa limon koymadı harca! Biz de bu işi biliyo sandıydık!" diye konuşuyorsunuzdur.Siz konuşun, bırakın yumruklarım ödetsin!

Bu yemek hakkında anlatılacak belki de en hoş anektod Küba`da bizzat yaşadığımdır. Tabii Küba`da yaşamaya, yaşamak denirse...

Fidel, Komünizmi Kübalılara Kastro dursun, bendeniz dünyanın iktidarda en uzun süre Puro içen adamıyla tanışmayı kafama koymuştum. Elim boş gitmemek için yanıma bavulumu da aldım. Küba`ya vardığımda gece çökmüştü. Sanırım "komünizim" taklidi yapıyordu.

Başkanlık Sarayı'nı aramaya başladım. Çat pat konuştuğum İngilizcemle yol sorduğum genç, bana;
"Az ilerdeki elektiriği kesik bina!" dedi. Ben de kendisine "Bana elektiriği kesik bina denmesinden hoşlanmam!" dedim. Espirimi anlamamış olacak ki gülmedi. Anlasa var ya! Üfff!

Neyse... Sanırım ben de onun espirisini anlamamış olacağım ki tüm binaların elektiriksiz olduğunu farkettiğimde bile gülmedim...

Sonuçta sora sora bulduk... Bir Dingo`nun misafirperverliğine sahip saraya girip, Fidel Castro ile konuşmak istediğimi söyledim. "Beni Liderinize götürün" espirimi de anlamadılar bu sırada... "Biz kendisiyle konuşmuyoruz, kendiniz gidin!" dediklerinde esprime karşılık verdiklerini düşünmüştüm ama yanılmışım.

Elektrik kesik olduğu için zifiri karanlık olan odaya girdim. Benden ateş istedi. Verdim. Mumu yaktı. Ardından da purosunu... Ve paltosunun bir kısmını...
Alevleri, sohpet edebileceğimiz kadar kontrol altına aldık...

Fidel Castro`nun Castrol Motor yağlarıyla hiçbir ilgisi olmadığını ve bu konuda yapılan şakalara gülmediğini öğrenmemi içeren güzel sohbetten sonra ayrılmam gerektiğini belirttim.
Bana "Ayrılmak mı? Bir ilişkimiz olduğunu bile bilmiyordum!" diyince ben de bu espriyi hangi AMERİKAN sit-comundan arakladığını sordum. Cevap vermedi ve yarın görüşmek üzere bana kapıyı gösterdi. Ben de, hazır burdayken kapı hakkında konuşabileceğimizi yarını beklemeye gerek olmadığını söyledim. Birkaç dakika da kapı hakkında konuşup ayrıldık.
Ertesi gün söylediği gibi Atatürk Parkı`nda buluşmak üzere yola çıktım. Tabii beni park ismi konusunda keklemesi pek işe yaramadı zira şehirde sadece bir tek park vardı.
Sabah yürüyüşünü yapan efsanevi lideri orda buldum. Beni görünce sevindi. Ya da hırladı. Emin değilim.

Puroların nasıl yapıldığını merak ettiğimi söyledim. Bana tuhaf tuhaf baktı: "İşte tütünü alıp yaprağa böööyle sarıyoruz!" dedi. Ben de anlamamış gibi yaptım. Zira imalathaneyi gerçekten görmek istiyordum. Bu yüzden "Nasıl?" dedim.
O da "İşte bööyle böyle..." dedi. Uyuz uyuz sırıtınca "Öff tamam gel!" diye bağırdı. Hızlı adımlarla ara sokaklarda ilerlemeye başladık.

Havasız, geniş bir odadaydık. Adı Havana olan bir yer için ironik bir durumdu. Puro imalat masalarının yanından geçerken kimsenin Fidel`i iplemediğini görünce biraz şaşırdım. Sanırım tüm Küba, Castro`ya küsmüştü... Neyse... Sonunda boş bir masa bulduk ve Komünizmin Son imparatoru, bana, kendi elleriyle bir puro yaptı. Ardından elimi sıkıp veda etti. Sanırım bir işi çıkmıştı. Eee devlet adamlarının hayatı böyle... Bu güzel jeste bir karşılık vermem gerekiyordu zira uluslararası diplomaside "karşılıklılık" esastı. Tabi "karışıklık" da...

O akşam, ona kendi ellerimle SARMA yaptım. Zaten elleri olan ve benim yerime sarma yapacak kimseyi tanımıyordum bu yaban ellerde...

Günün ilk ışıklarıyla beni tencereyle karşısında gören efsanevi lider bana sarıldı. Tencere taşıdığım için ellerini sadece boynuma dolanacak kadar yaklaştırabildi. Öyle sıktı ki bir süre nefes alamadım ama bu büyük liderin sarılmasını nasıl kesebilirdim ki? Zaten bir süre sonra sarılmaktan yoruldu. Koltuğuna çöktü. Puro kutusuna uzanırken tencereyi ona uzattım. Kapağını açtı. Bir sarma alıp önce kokladı. Sonra bir ucunu ağzına sokup öbür ucunu yakmaya çalıştı. Şaka yapmadığını, öksürmeye başlayınca anladım.

Tencereden bir sarma alıp yedim. Birkaç tane de ona yedirdim. Şaşırmış görünüyordu. Sonradan öğrendiğim kadarıyla ne zaman kalp krizi geçirse öyle görünüyormuş.

Kızmamış olacak ki hava alanında büyük bir kalabalık tarafından sanki kahramanmışım gibi uğurlandım. Gerçii kendisi hastanade olduğu için uğurlamaya gelemedi ama bu kalabalığı, O göndermiş olmalıydı.

İşte böyleee... Zeytinyağlı sarma hepimizin hayatında önemli bir yer tutuyor. Ona gereken saygıyı gösterin ve eğer kalp hastasıysanız, birinin ağzınıza ardarda birkaç tane sarma sokuşturmasına izin vermeyin.

Saçma Sapan Bir Sarpa Sarma



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın didaktik kümesinde bulunan diğer yazıları...
Mutlu Olmaktan Mutsuz Olan Adam

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kuran'a Ayak Basan İlk Türk
Noel Baba'nın Gerçek Hikâyesi
Buzdolabı Adam Elma
Dinlenme Tesisi (Hac - Mahal)
Frank Einstein
A Playlist Story
Yalnızlık Üzerine Bir Yanılma/yanılsama
Ordu Olmayan Adam
Bill Clift'in Karısının Anlatacakları Var!
Bana Ne! (Cinayet Nedeni)

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Sherlock ve Watson [Roman]
Hâlâ Emekleyen İnsanlık [Deneme]
Dünya Kadınlar Dünü [Eleştiri]
Türban Bağlamında Korunmasız Dinsel İlişki [Eleştiri]
Bir Mayıs İşçisi Gibi Yayılmak Meydanlara [Eleştiri]
Numeroloji [Bilimsel]
Koçların Arabaları & Tanrıların Sessizliği [Bilimsel]
Diyet [Bilimsel]
Repeat After Me: Evren, Evrem, Evre! [Bilimsel]
Ödeme Güçlüğü Çekenler [Bilimsel]


ömer kırat kimdir?

Merhaba edebiyat aşıkları! Edebiyata duyduğunuz aşkın karşılıksız olmasına neden olan kişi, yani edebiyatın gönlünü kaptırdığı, dolayısıyla sizin aşkınıza karşılık vermemesine neden olan kişi olarak, büyük bir sorumluluğum olduğunun bilincindeyim. Bu bilinçle, amatör edebiyata büyük bir katkı sağlayacağına, yeni bir soluk ve beniz getireceğine inandığım bu sitenin üyesi olarak, üyesi olduğum ve edebiyata yeni bir beniz ve soluk getirip, katkı sağlayacağına inandığımı az önce belirttiğim bu sitedeki yazın serüvenime sizleri de davet etmekten kıvanç duyuyorum ve kıvancın kelime anlamını tam olarak bilemediğim için şaşkınlık yaşıyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
Douglas Adams, Emil Zola, Garcia Marquez, Oscar Wilde, Woody Allen


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ömer kırat, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.