Düşünce dilden, dil düşünceden doğar. -Platon |
|
||||||||||
|
Muhammed CAN '' İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir...'' 2/177 1. Dünya savaşıyla beraber Dünya siyaset sahnesinde adeta satranç duelinin sona erip, küresel denge stratejisinin 1990 lı yıllara kadar getirdiği taraflılıkla denge stratejisinin yeni oyununda puzle (boz-yap) kuralı geçerli izlenimini uyandırdı. Daha sonra sorunun karşı cephede olduğunun aksine savunma pozisyonunda kalmak zorunda olanın, karşının tek taraflı geliştirmek istediği Fak'a basma tehlikesini beraberinde taşıma sorununa dönüştü. Sempati besleyenlerin ise; oyunun kuralları eskinin kuralları (yenme-yenilme) ile pek farklı olmamakla birlikte geliştirilen( bir araya getirme/getirememe) yeni oyunu yeterli anlayamamadan kaynaklanan strese dönüşmesiydi. Algıdaki sorun: Bölgede islamın temel kaynaklarına dayalı "siyasal pradigma"yı sunan, sunmakla yetinmeyen ve "pratiğe" yansıtarak başarılı olanın "tehdit" olarak algılanma sorunudur! Tehditin bir diğer boyutu ise yeni ''sunum''un getirdiği "zaman", "mekan" ve ''dikey'' kavramı ile birlikte içiçelik arzetmesi'dir. Anlaşılmasına katkıda bulunmak için: Zeminin hazırlığı ve altyapıyı oluşturma, varlığını kabul ettirme, güçlenme ve yeni dünya düzeninde parametre rolünü ütlenen İsrail'in 1. Dünya savaşından 80 li yıllara kadar oyanan ve belki de günümüze kadar olan aktifliliği, oyunun mu'cid'ini tanımamıza ip ucu olur sanırım. 2. Dünya savaşıyla batı egemenliği ve öncülerinin amacına ulaştıklarını söylemek tek taraflı bakmayı gerktiren bir çağrışımın ötesinde bilinen bir realite idi. Ancak sonuca hangi yöntemlerle ulaşıldığını anlamak yenik düşen halklara büyük bir enkaz bırakırken, galip gelenler açısından pekde önemli sayılmazdı. Zira galip gelen devletlerin öncüleri himayesindeki kitlelerin ulaşmak istedikleri hedefler sunulmuş ve lüks tüketim devri başlamış, alabildiğince çılgınlaşmıştı. Sermayenin sınır tanımamayışı, coğrafi sınır tanımlamaları zayıflatan önemli etkenlerden biri olarak kendisini kabul ettirerek, ekonomik gücün ulus devlet kavramına karşı gizli bir tehdit olarak kendisini kabul ettirmesi çok gecikmedi. Zira sonuçta yapay uluslara kaçınılmaz etkisi olan siyasi bağımsızlık ilkesini olumsuz zorlamıştı. Uluslararası para fonu (IMF) ve Dünya Bankasının gelişmekte olan ülkeler diye adlandırılan uluslar üzerindeki baskıcı güçlerini gözden kaçırmamak konuya sadece yardımcı olacağı düşünüldüğünden aktarıldı. Avrupanın doğu yakasından başlayıp asyanın içine kadar uzanan Türkiye-İran-Pakistan şeridini oluşturan CENTO (Merkezi Anlaşma Örgütü) diye bilinen kurumun "buna güvenliği sağlama şeridi"de diyebiliriz! Kendi üstüne düşen görevi yapmaması düşünülemezdi! CENTO anlaşmasın 1979 İslam Devrimi ile işlevselliğini yitirirken, ardından 1990 daki soğuk savaş stratejisini etkisizleştirmeyi beraberinde getirecekti. Öte yandan soğuk savaş stratejisinin kaçınılmaz sonunu getiren asıl etken ve zorunluluk, islam devriminin bünyesinde barındırdığı ''dikey değerler'' idi. Diğer yönü ile 1990 li yıllara kadar 3. Dünya olarak kabul edilen ülkelerde gerek yerli, gerek yabancı aktivistler tarafından uygulanmak istenen her yeni siyasi çıkış ya da çözüm önerileri "Reformist" olmaktan öteye geçemeyip bünyesinde farklı bir fenomeni barındıramamaktaydılar. Sath-i bazı devrimci söylemler ise ''kutup''lardan herhangi birisine ait nakartlardan ibaretti. Bush'un "... Terörle mücadelemizde dünya ya bizimle olacaktır ya da bize karşı..."ilan-ı aşikarından sonra, Bush'un sözlerinin açılımını şöyle değerlendirmek te mümkündü: Dünya ya sunmak istediğimiz değerler manzumesi hiç kuşkusuz ki insanlığın temel değerleridir, bunun dışında kalan diğer değerlerin bir kutsallığı yada geçerliği yoktur. Öyle ise bizimle birlikte olmayan değerlerimizi kabul etmeyendir." İyi ama Bush'un kabul ettiği ve ettirmek istediği değerler de pekala insanlık adına mutlak olarak sunulmak istenen kutsal değerlerden çok uzak olabilirdi! Pekala ne senden, nede senin dışında kalanlardan olmayan biriyim diyen çıkamazmıydı!?... ABD Emperyalizmi 1990 li yıllarda almış olduğu kararlarla gelecekteki çeyrek yy.lık strateji planını esaslı bir şekilde yürürlüğe koymadan önce. Bölgede daha önce kendi elleriyle yerleştirdikleri "kilit taşlar" ı gerekli gördüklerinden bazılarını değiştirerek farklı imaj çizmesi ise, bölge halklarının gözünden kaçmayan bir hileden ibaretti. (Nitekim Ülhak ve Özal'ın ani ve ilginç ölüm şekilleri, Yaser Arafatın örgüt liderliğinden Filistin başkanlığına getirilmesi, Pakistan da ki askeri darbe bunun açık örneği idi) Ve bu açıklamaların akabinde, Büyük Ortadoğu planının fiili işlevselliğini uygulamak ve 2015'e kadar meyevelerini toplama ümidi ile önce Afganistan sonra Irak'a bilinen malum gerekçelerle işgale başlaması... ABD nin halihazırda islam ülkeleri nezdinde uygulamak istediği denge ve güç planı iki ana başlıkta değerlendirilebilir. 1- ''Siyasal islam pradigması'' nın pratikte yönetime talip olma hedefini saptırma. 2- Mevcut bölge rejimlerini ve coğrafi sınırları yeniden istediği doğrultuda şekillendirme. Elbette bu beklentinin gerçekleşememe olsılığı varsa da büyük riskleride bünyesinde taşımakta! Olası riske karsi başka bir strateji geliştirmek için Afganistan, Kafkaslar, Türkiye ve Irak üzerinden oluşturmak istediği yeni güvenlik koridoru ile hem tehlikenin merkezini kontrol edebilme, ve hem de olası aksilikte devreye koyabileceği bu koridorla karsı ''dikey akım''ın Avrupa ve Afrika ya ulaşmasını engelleme taslağı gibi bir yan strateji olarak görülmeli. Satranç: Karşılıklı iki oyuncunun eşit dengelerle oynaması. Puzle (boz-yap): Kişinin daha önceden gördüğü bir objenin resmini kendi isteği ile değiştirip yeniden dizayn etmek için parçaları bir araya getirmesi. Labirent: Birden fazla girişi olmakla birlikte bütün yolların çıkmaz'a gidişi, biri hariç! Bu cümleden: Günün insanı, "Hay bin Yakzan" dan daha az düşünme yeteneğine sahip değildir! Binealeyh, yeni oyunda varlığını hissedebilme mizin ötesinde bize doğruyu seçtirecek tek çıkış yolu bulmamıza öncülük edecek, gücün sembolü olan gizemli piramit'lerin labirentlerinde klavuzluk yapanın temennisini sunarken, güç tehditi ile fiziğin yatay kanunundan kurtulma yolunun, meveraya ait cazibenin çekim alanına girmek olduğunu, cazibenin çekim alanında ehli olunmadıkça sürekliliği gerektiren ''dikey'' bir ''kanun''un olmadığını ve ''...Anlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Muttakiler ancak onlardır!'' 2/177
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet CAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |