Sen kaça aldın, kimden aldın, ne kestin? Gibi soruları geride bırakarak bir bayramı daha geçirdik. Terim olarak Allah’a yaklaşmayı ifade eden Kurban, bayram olarak da insanların manevi yönden birbirlerine daha sıkı bağlanmasını sağlıyor. Nitekim bu bayramda da uzun yollardan gelen akrabalar, arkadaşlar, dostlar; köyleri, evleri, ilçeleri, kahveleri doldurdu. Geçmişin muhasebesi ve muhakemesi yapılırken geleceğin planları oluşturuldu. Anılar çaylarla birlikte tazelendi. Tatlılara pek vakit kalmadı tatlı sohbetlerde. El sıkmanın doyumsuz muhabbetini yaşadık nicedir görüşemediğimiz dostlarla, akrabalarla... Bir bayramda özlemenin tadını omzumuza yükleyerek uzaklaştı. Ve şimdi yeni bir yıla doğru ilerliyoruz. Okullar bu eğitim-öğretim döneminin ilk yarısında son telaşlarını yaşıyor. Ocak ayından sonra dershaneler kendilerini öğrencileriyle birlikte yoğun bir sınav hazırlığının içinde bulacaklar. Liseliler not yükseltmenin ve mesleki geleceklerini düşünmenin derdinde olacak, üniversiteliler yine sınav döneminin telaşıyla baş başa kalacaklar. Kimisi iş bulma derdinde olacak, kimisi işinin başına dönme derdinde... Hulâsa-i kelâm bir sonraki tatile kadar eski alışkanlıklarımıza devam edeceğiz. Ayda yılda bir sesimizi sevdiklerimize duyuracağız ve kimisine sesimizi durmakta geç kalacağız. İstemediğimiz haberler alacağız.
Bayramın tadı damağımızda kalsa da yapılacak işler var elbette. Geçenlerde ortalıkta dolaşan bir haber kulağımı iyiden iyiye tırmaladı. Haberde: “ Teröriste ev, iş ve para verilecek” deniyordu. Bir haberde de dağdan inene verilecek diye bir başlık vardı. Hani umutlanmadım değil. İnsan düşünüyor, “bize yakın olan Uludağ’ın en ulu tepelerinden biri olan Keşiş Tepesi’ne kadar çıksak, sonra şehre insek bize de iş, aş, para, ev ve sıkacak bir el nasip olur mu?” diye... Olmaz elbette elimizde c4’ler keleşler roketatarlar olması lazım ve bunları askerimize doğrultmamız lazım. Evlatlara, dostlara sıkmamız lazım kahpe kurşunları. Bayram telaşelerinde, araya sıkıştırılan dost sohbetlerinde hep muzip bir tebessümle konuştuk olup bitenleri. TCK’nın 221. maddesi “bizim dağlara kadar genişler mi acaba” diye sorduk birbirimize. Hükümet yoldaşın düşündüğü umarım tersine dönmez canım vatandaşım ev, iş, aş için dağlara çıkmaz. Bizden korkmasınlar biz zaten dağdayız. Devletten böyle âcizane isteklerimiz olmadı çok şükür. Siz gidin memleketin pis dağlarındakilere iş verin... Evlerine dönerler belki, bir dahaki bayramda kapılarına gelen çocuklara şekerliklerin içinde mermi taneleri hediye ederlerse de şaşırmayın. İnecek olan iner, gelir soframıza oturur aynı fabrikanın aynı makinelerinde omuza omuza çalışır... Bu arada aklınızda bulunsun bayram tatili dönüşünde Keles’ten yani Bursa’nın Dağ Yöresi’nden İzmir’e iniyorum. Fazladan ev, iş, aş varsa bende isterim. Ne de olsa biz de dağlardan iniyoruz. Yoksa da aklıma gelmez hani. Allı, yeşilli elbiseleri giyer Yörük kültürüyle doyarız. Çok ısrar etmem hani, fazladan varsa demiştim...