"Sevgi bilmekten doğar." -Mevlana |
|
||||||||||
|
Elbette bugün İslam inkılabı’nın ayakta durması, Firavun ve sihirbazlarına, Musa’nın mucizesi gibidir! “ Bunlarda, akıl sahibi olan için(ikna edici) bir yemin vardır.” Fecr/5 ’’Hangi karanlığın ardından gelen şafaktır bu şafak. Fecr-i Sadık’a muttali olan bir fecr’dir bu fecr’’. İran İslam Cumhuriyeti Anayasasının 11. maddesinde kayıtlı olan: Kur’an-ı Kerim’in “hiç şüphe yok ki bir tek ümmetsiniz ve ben rabbinizim, bana kulluk edin”Enbiya/92 hükmünce bütün müslümanlar tek ümmettir. İran İslam Cumhuriyeti Devleti, genel siyasetini müslüman milletlerin , dostluk ve birleşmesi temeline oturtmalı ve İslam dünyasının siyasi, iktisadi ve kültürel alanlarda vahdetini gerçekleştirmek için süreli çaba göstermelidir. (Madde aynen aktarıldı.) 11. Maddenin Evrensel açılımı olarak; A- İnkilab açısından B- Dünya halkları açısından C- İslam ümmeti açısından D- Taağut ve düzenleri açısından Olmak üzere siyasi, iktisadi, askeri, kültürel, sosyolojik ve sair konuları maddi ve manevi boyutlarının derinlikli olarak konuların uzmanları tarafından incelendiği bilinen olmakla birlikte, özellikle İslami halklar açısından üzerinde ciddi tefekkürü gerektirecek değerler sunmuştur. Anacak biz bu konulardan ziyade başka bir yönünü kısaca değerlendirmeye çalışalım acaba aynı sonuçlara varabilecek miyiz? İslam inkilabının ilk gününden bu güne dek aradan geçen 29 yıl İslam inkilabının Yusuf’i fedakarlık, ahlak ve anlayış örneğini takınarak kardeşlerine Rauf davranmasını bilmiş ve eksiklikleri görmezlikten gelerek İslam ümmetini gelecek günlere daha mutlu ulaşmanın stratejisini ön planda tutmayı başarmıştır. Nitekim bilinen olumsuz tavır ve tutumlara ki; bunun en bariz örneği özellikle ABD ve Batı destekli Irak-İran savaşıdır! Buna karşı, Batı ’’siyasi irtidatlı İslam’’la herzaman uyum içinde olarak İslam ümmetinin siysal ve ekonomik kaderini belirlemekle yetinmeyerek, ümmetin manevi ve kültürel değerlerine tahammülsüzlüğünü de ihmal etmemiştir. İslam Devrimi ile birlikte ’’ya ma’ruf’u emr eder ve münkeri nehy edersiniz, yada en kötüleriniz başınıza musallat olur o zaman iyileriniz dua ederler ama duaları kabul olmaz“ hadisinin önemi bir kez daha gündeme oturmuş! İslam inkilabı baştaki kötüden kurtulma prensibinden hareketle İslam medeniyetinin yeniden inşaasının başlangıcını oluşturmuş. Ancak şu farkla, geçmişin izlerini taşıyan katkılardan arınma laborovatuarı olarak, doğru geçmişi üstlenerek özellikle bilim ve teknolojinin sunduğu bazı imkanları araç (amaç değil) edinerek ’’medeniyette evrimleşmesi’’ en ilgi çeken yönüdür. İslam devrimi ile birlikte ümmet gerçekte kendisinde var olan ama Batı karşısında düşülen kompleksten ötürü açığa vurulamayan iki ana merkezli nizamdan, Tevhid merkezli olanı kendi öz değerleri ile kendini tanımlamaya ivedilik kazandırmış. Karşının acımasız saldırılarına rağmen kendisi olmakta ısrar etmekte ve başarıyı olmazsa olmaz olarak ilke edinmiştir. Ve… Şimdi; Kur’an-i mesajlar; zaman ve çağlar üstü mesajlar olduğuna göre her dönemde tekrarlanan olaylara yenilenen bakış açısı ile yaklaşmamıza davet eder. Kur’an-i Kıssalar; Tarihi yasaların sahasındaki tekrarı aktif bir fonksiyon olarak yakalayabilmemizin sorumluluğunu da yükler bir anlamda. Sorunlarımızı Kur’an-a sunarak, Kur’an-ı konuşturmazsak Kur’an-ın bize cevap vermeyeceği bilinendir. (Elbette Hükmi değil!) Kur’an Tarih Kitabı değildir, ancak insanlık tarihini bünyesinde taşıyıcı dır! Öyle ki, ilk insanın yaratılışından önceki safhadan başlatır bu tarihi. Kur’an da serpitilmiş olarak Firavun ile Musa Peygamber arasında geçen mücadele ve sonuç anlatılır! Dehe-i Fecr de, Musa (a.s)’nın Mucizesi gibi! SihirbazlarınHz Musa’nın eyleminin sihirin çok üstünde, fevkalade bir olgunun gerçekliğini görüp anında secdeye kapanması ile asıl süreç başlar! Firavun’un, Musa’ya inanaları cezalandırışı ile günümüz Firavunlarının İslam inkilabından ilhamını alan Filistin, Lübnan, Sudan ve diğer müslüman halkların cezalandırması arasındaki aynılığı görmemek, Tarihi ve özellikle Kur’an-i Kıssaları yeniden incelemeye almamızı gerektirmez mi? “Dedi ki: Ona, ben size izin vermeden iman ettiniz ha? Hiç şüphesiz o size büyüyü öğreten büyüğünüzdür. Öyleyse yakında bileceksiniz, şüphesiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve sizin hepinizi gerçekten asıp sallandıracağım.” Şuara/49 Firavun’un, benim müsaadem olmadan nasıl inanırsınız demesi ile günümüzdeki inanç hürriyeti şaklabanlarının demokrasi havariliğinin adı altındaki özgürlük hezeyanlari ile örtüşmesi!… Zaman kavramı var oldukca tarihin şeklini değiştirebilecek potansiyeli de bünyesinde barındırır. İşte bu değerdir ki, Dehe-i Fecri yaratmıştır. Dehe-i Fecr’in ilk aşaması belkide sorgulama eleştirme ve başkaldırma aşaması ile başlamış olabilir. Ancak şu anki aşama nasıl değerlendirilmeli? Belkide asıl konumuz bu olmalı inkilabların başlangıç safhalarından olan gerekliliğe binaen sloganların içinin doldurulması babında dünya müslümanları nasıl açılımlar sergiledi acaba? Bilinen gerçekci olguların temel ilkeleri arasında yer alan ’’öncüye tabi olma’’, ’’güzergah’’ ve ’’hedef’’in slogan olmayıp realitede uygulandığını gösterdi Dehe-i Fecr. Geçmiş yıllara oranla siyasi Vahdet halklar nezdinde nisbi olarak gerçekleşmiş, ancak müslüman halkların kahır ekserinin yöneticileri Batıya olan bağımlılıklarından ve ellerindeki yaptırım imkanlarından ötürü İktisadi Vahdet gerçekleşememiştir. Kültürel Vahdet boyutu ile yeterli bir birlikteliğin olmadığı müşahade edilmekte. Gerekçesi ise, İktisadi Vahdetin oluşamamasının önündeki engellerle aynı paralellikte dir. Bu inkılab tarih üstü bir olgudur, bunun nedeni ise tarih üstü kaynaklara sahip oluşudur. Bu inkılabın önderi, ’’Huseyn’i kıyam’’la zamanın bütün beşeri sistemlerini red ederek, ’’İbrahim’i davranış’’ sergileyerek, ’’Tevhid baltası’’ ile sistemlerin beyinlerini parçalamayı da ihmal etmemiştir. “ Bunlarda, akıl sahibi olan için(ikna edici) bir yemin vardır.” Fecr/ 5 Dehe-i Fecr, sahte ve şişirme güçlerin içyüzünü deşifre etmeyi bilmiştir. Dehe-i Fecr; günün büyücülerinin tılsımını (Ki bu tılsımlar beşer sistemlerin Demokrasi, Sosyalizm, Kapitalizm adı altında insan hakları, Özgürlük, kadın hakları gibi gerçekte hak sözler ama içerik olarak fitne ve fucurdan başka bir şey olmayan) bozmuştur. “ O ve askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.” Kasas/39 Kısaca çıkarılacak sonuçlar: 1- Ortadoğu barış süreci adı altında Filistinin toplu imha sürecinin iç yüzünü deşifre ettirmiştir. 2- Batıya bağımlı olmadan kendi değerleri ile bağımsız olabilmenin örneğini İslam Alemine pratiği ile göstermiştir. 3- Batının Askeri ve iç işlerine müdahalesine son vermeyi başarmıştır. 4- Mevcut bütün tenkit, ambargo ve tehditlere rağmen bağımsızlıktan ödün vermeyeceğini. 5- ’’Evrensel İslami Hareket’’in Lokomotif rolünü üstlenişi 6- Manevi kuvvet oluşturmada öncü hamleler gerçekleştirmiştir. İslam inkılabının bugüne ulaşmasındaki en önemli faktörlerinden biri de Allah’a tevekkül ve değerlere Sadık kalmakta iken, ümmetin kuvveti ve Vahdeti İslam nizamının ’’mutlak hakimiyet’’ine bağlılığı ısrarla gündemleştirmiş. 7- Kerbela-i mesajın Evrenselleşmesini sağlamıştır. Ki; bu ümmeti Hıtta kapısına getirecektir. ’’Şafakta on gün’’ diye bilinen Nur’un Goncalarının açtığı günlerin ardından gelen süreç 29. yılına girerken, bize ümmetin adeta İsrailoğullarının, Firavun’un esaretinden kurtuluşunun ardındaki yılları anımsatmıyorda değil! Çölde geçen yılların müsebbibi gerçekte kimler di? Allah’ın sebepsiz cezalandırması mıy dı? Allah’ın Musa’ya ikramı olan mucizeleri gözleri ile gördükleri halde kısa bir süre sonra Samiri’ye tabi olan İsrailoğullarına ne denmeli?! Dehe-i Fecr’le gelen Zafer ’’Asa’yı Musa’’ gibi mevcut bütün sihirlerin bir hileden ibaret olduğunu göstererek, İlahi bir olgu gerçekleştirilmiştir. Ama sanki ümmetin bugünkü pozisyonu çöldeki… ?! Sebeplerin, vesilelerin olgunlaşıp ümmetin Kudüs’e girebilir kıvama gelmesi, ümmet olarak; Allah’a, Res’ulüne ve mü’minlere ait olan İzzet’in ihtişamına kavuşabilmesi temennisi ile Dehe-i Fecr: Zamanın sahibi(a.f), Bilge öncüye ve inananlara KUTLU OLSUN! Muhammed CAN Frankfurt 05.02.2008 mcan313@yahoo.de
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Muhammed CAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |