Bir gün karşıma biri çıkacak ve bana: "Herşey olması gerektiği gibi olmaktadır, efendim" diyecektir. -A. Ağaoğlu, Yazsonu |
|
||||||||||
|
--“ Az kaldı bebeğim , birkaç gün sonra kavuşacağız “ diyen sesin yok. Ben her zamankinden çok özlüyorum seni sırf bu yüzden...Özlüyorum ama üzülmüyorum yeterince , üzülmek için zorluyorum kendimi...Sen gittin geriye koca bir boşluk kaldı ya onu hüzünle doldurayım diyorum...Ama olmuyor...Sen gitmeliydin o yöne ben gitmeliydim diğer yöne...Ve bir gündür yollar bitmeli ve biz buluşmalıydık...Yıllar boyunca farklı noktalara yaptığımız yolculuklar ne olursa olsun bizi bir yerlerde buluştururdu. Güz geldiğinde yanımda değilsen bile sevinirdim çünkü döneceğini bilirdim , ne kaldı ki şurda Kasım ‘ a...Ama bu Kasım senden uzak geçecek...İçimde büyük bir boşluk... Kapıldığım maddi dünya seni bana unutturacak belki de... Dediler ki bugün canın yanmıyor senin...Sen daha anlamadın gittiğini...Haklılardı da ; ben bugün anladım senin gidişini...Kalabalığın arasında tutacak elini bulamadığımda anladım gittiğini...Gözlerim dolmakla yetindi , akamadı bir damla gözyaşı...Sonra gözlerim boşluğa takılı kaldı...Her yerde Konstantinapol’un sesleri...Bir yerlerde benim sevdiğim şarkıcının parçası çalıyordu...Her çalışında ben hemen toparlanırdım , sen çok kızardın hani... --“ Yüzün her seferinde gülüyor bu herifi duyunca ! “ O’ nu kıskanırdın , çünkü senle kavga bile ediyor olsam ben gülümserdim , dalar giderdim...Sen kızardın. Sonra ben kızarırdım. Çünkü sen bilmezdin ki ben o parçayı her dinlediğimde seninle geçirdiğim dakikaları düşünürdüm. Kollarında yaşadığım ve bana beni tanıtan dakikaları...Belki parça konumuzla ilgisizdi ama içindeki tını , tenimde bir alev olurdu. Her dinlediğimde seni isterdi canım...Ama sen bilmezdin çünkü ben bunu sana asla söylemedim.Sana söylemediğim öyle çok şey vardı ki...Sen benim sana sadece aşık olduğumu sanırdın. Ama aşkımı bilmezdin , öyle sırf mide krampları değildi benim sana olan aşkım. Sen buluşmaya geciktiğinde seni beklemekten bile aldığım zevkti , güldüğünde attığın kahkahaya hayran olmaktı , bana baktığında gözbebeklerinde beni görmekti , ve bunun bir yansıma değil de gerçekten kalbinin aynası olduğunu hissetmekti , en kötü günümüzde bana sarılıp her şeyin geçeceğini söylediğinde hissettiğim huzurdu. Ben sana seni ne çok sevdiğimi hiç söyleyemedim ki...Benim kelime dağarcığım arasında öyle bir sözcük yoktu çünkü...Öyle derin , acı dolu , korku dolu , sevda dolu , huzur dolu , melodi dolu , çocukluğum dolu , hayallerim dolu bir sözcük yoktu. Sana anlatmaya çalışmıştım ya bir tomar kağıtla sevgimi...Ama hepsi de aslında binde birdi ya söylemek istediklerimin...Bir gün çocuğumun babası olma ihtimalindi , dört duvar arasında en özelimizi yaşamak arzumdu ...Sonra Jamaika’ ydı...O binbir renk dolu deniziyle...O boşvermiş haliydi...Senle ettiğim en büyük kavgaydı belki beni sana bağlayan her seferinde...Seni kaybetme ihtimaliydi barıştığımız anda bedenimi sana iyice yaslamam. Bak , bir uçak gidiyor...Nereye gittiğini ben bilmiyorum , içindekiler eminler herhalde...Biz de binelim mi? Sen bana yine sarıl , "Gidiyoruz bebeğim" de...Sen bana hep bebeğim de...Kedim de...Ben omuzuna yatıp dünyanın en huzurlu uykusuna dalayım...O an gözyaşlarım süzülsün...Hatta ölüm beni yanına alsın...Çünkü bence insan en mutlu olduğu anda ölmeli..Ben senin omuzunda ölmeliyim. Ölmeliydim...Bana o yüzüğü aldığın gün belki de...Veya "Bizi hiçbirşey ayıramaz" dediğin gün..."Sen benimsin" dediğin gün belki de...Belki de ben çok mutsuzum bugün...Çünkü seni her zamankinden fazla özledim bugün... Kalabalık caddede , kokunu duyduğum herkese sen misin acaba diye baktığım anda özledim seni...Dönsen...Yeniden "Bebeğim geldim" desen...Bana sarılsan ve beni tüm kötülüklerden uzak tutsan...Herkes çok kötü buralarda biliyor musun? Ben herkesten korkuyorum bugün...Ve seni her zamankinden çok özlüyorum bugün... Ama dönmeyeceksin artık...Sen dönsen de belki ben aynı olmayacağım. Her gidişinle değişirken ben bu sefer nasıl aynı kalabilirim ki...Senden ayrı olduğum her dakika yüreğim nasırlaşırken geçen 1 haftada kalp ne hale geldi...Onarılır mı? Bilmem...Ben tamirci aramıyorum şu aralar...Ben sadece seni özlemek istiyorum bir süre...Ve belki de senin hiç okumayacağın bu satırlarda seni son kez sevmek istiyorum...Hem öldürdüğün hem hayata bağladığın bir kalp var burda...En kahverengi gözlerini özlüyorum bugün... Uyku beni çağırıyor , daha doğrusu şu küçük tabletler...Seni düşünmeden uyumamı sağlayacaklar az sonra...Elimi uzattığımda yanımda olmayacağını unutacağım...En rahat uykular yanında olsun hayatımın anlamı...Ben sana olan aşkımı küçücük bir kutuya koydum...Başucumda duruyor...Yanında senin resmin war. Hepsi geçecek değil mi? Sonuçta bugün seni her zamankinden çok özledim..Ondandır bu satırlar değil mi? Ve aşk bazen bir düş yarası çok tanıdık bildik bir hüzün...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ESRA BAYKAL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |