İnsanlığın hangi filizi köreltilmek istenmişse, tersine o filiz daha gür büyümüştür. -Freud |
|
||||||||||
|
“İslam’ın, zulüm altındaki mazlum kitleleri mahrum edici zalimce ve sınırsız kapitalizmi kabul etmediği, tersine, bunu kitap ve sünnetle ciddi bir şekilde reddederek sosyal adalete aykırı bulduğudur.” imam Humeyni ABD ve İsrail ikilisin, İran’ın elde ettiği nükleer başarısından dolayı kopardığı fırtına ve yaygaralar o denli zihin yorucu oldu ki; kendimizi karşıya bazı soruları yöneltmeden alamaz olduk. Buna göre; 1- Sovyetlerin dağıtılmasının arifesin de İran nükleer silahlara hevesli olsaydı, acaba legal/illegal bir şekilde ulaşıp Saddam’a karşı kullanmaz mıydı? 2- Kapitalist ve dünya sömürücülerinin sermaye için insanoğlunun en kutsalını dahi meta olarak algıladığı günümüzde, çeşitli silah Tröst’lerinden elde edilemeyecek kadar değerli bir olgudan uzaklaşmış olan nükleer silahlara, büyük meblağlar ödeyerek küçük çaplıda olsa gerçekten isteyenler elde edemezler mi? 3- El Kaide gibi paravan örgütler de dahi, varlığı dillendirilen nükleer silahlar, dünyanın en saygın siyaset merkezi olan Tahran yönetimine çekici gelmemesinin gerekçesi ne olabilir? 4- Devrim’in akabinde taşıdığı değerlerin kendisine yüklediği sorumluluklar arasında özellikle Saddam yönetimine 15 ten fazla Avrupa ülkelerinin ikram niteliğinde sundukları ve kitlesel katliamların etkili türlerinden silahların başında gelen kimyasal/biyolojik silahlara ulaşmayı acaba Tahran yönetimi de önceliğine alamaz mıydı? 5- Şayet bir milleti nükleer silahlarla kalıcı olarak yenmek gerçekçi bir yaklaşım olsaydı, ABD’nin Japonya ya karşı kullandığı Atom bombaları bu halkın yok olmasını gerektirmez miydi? 6- Biyolojik varlığı ile bir milletin toplu yok edilmesi o milletin sahip olduğu değerlerin ortadan kaldırılması anlamına mı gelir? 7- Tarih bize bir milleti savunduğu değerlerden ötürü zorunlu savaş kültürü ile yok edilebileceğini sunabilmiş mi? Bu tür soruları arttırmak mümkün, ancak biz zihinlerdeki bir soruyu, Erdemli insan olmak ve yaratıcıya karşı sorumlulukların yerine getirilmesinde öncü konumdaki bilgenin mensupları olarak ABD İsrail ve diğerlerine yöneltelim. Acaba ABD, İran’a olası saldırı ile 1980/88 yılları arasındaki zorunlu dayatılan savaş döneminde mi kaldı da bu denli kolay bir savaş olacağı sanılıyor? Neyin ihracı? İran’ın İslam Devrimi’nin ihraç düşüncesini savunanlara katılmak zor. Devrim ihraç olduğunu söylemekten öte, diğer milletler devrimin kendi bünyesinde taşıdığı değerlerden ötürü ve bu değerlere olan ihtiyacından dolayı devrimi ithal ettiler! Ancak ithallikteki bu ihtiyaç, taliplilerin kendisinin geçmiş dönemlerde elden çıkmış değerlerine yeniden ulaşma ihtiyacı olarak değerlendirilmeli. Soğuk savaş dönemindeki kontrollü akımların dahi çeşitli ülkelerdeki etkisi, Onbinlerce gençlerin kendisini feda ve heba etmesine sebebiyet verirken; içselleşen İslam inkılabi değerleri ile insan kaynaklı ideoloji mensuplarının fedakar’lıklarını eşit seviyede görmek ne denli doğru yaklaşım olur? Bunu ABD ve İsrail ikilisi’nin İran’a olası saldırıda yaşlı yer kürenin şahit olmayacağına kim, hangi gerekçe ile teminat verebilir ki? Düzenli/düzensiz Hizbullah-i hareketlerin evrenin dört bir bucağında ABD ve İsrail varlıklarına şehadet operasyonlarında bulunmayacağının garantisini kim, nasıl ve ne hakla verebilir ki? İmad Mugniye’mizin kanının unutturulamayacağı bilinmeli değil mi? Bir kez daha; Geçmişteki Fars körfezinde ki serdengeçti mayınların şimdi dünyanın dört bir köşesinde kol gezmediğini kim temin edebilir ki? Nitekim müdafaa-i milliye dönemi kapanmış ve müdafaa-i diniye çağının kapısı açılmış olamaz mı? Bilim ve teknoloji’nin hemen her şeyi kontrol edebileceğini bir an olsun hayal edelim, ancak; insanoğlu denilen bu muammanın ruhuna hitap edecek bir teknolojinin icat edilebileceğinin garantisini kim verebilir ki? Nihayet; Ruh denilen gerçek olgu hiçbir zaman maddeye amade olamayacak ilahi bir hediyedir! ‘‘ …Dosdoğru namazı kıl, maruf olanı emret, munker olandan sakındır ve sana isabet edene karşı sabret. Çünkü bunlar, azmedilmesi gereken (ciddi) işlerdendir.’’31/17 Muhammed CAN Frankfurt 07.05.2008
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Muhammed CAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |