Herkes aynı notayı söylediğinde uyum elde edilmiş olunmuyor. -Doug Floyd |
|
||||||||||
|
ANASINI ÖPEN KADI OLURSA Güzel yurdumun her geçen gün daha da kötüye doğru yol aldığını görmek her Türk insanını derinden üzdüğüne, tanık olmaktayım. Zamlar aldı başını gidiyor. Hele elektrik ve doğalgazın aylık "otomatik " bir artışa bağlanması, bizi daha da bir düşündürüyor. Market alışverişlerinde, reyonlarda gözlerimiz seyir halinde iken; ürünlerin etiketleri üzerinde “fiyatlar” el yakıyor. Ve anında söyleniyoruz, “ne olacak halimiz?” diye… Yıllar önce Cumhuriyet gazetesi ve Milliyet gazetesinde bir haber okumuştum. Haberin devamı ve neticesi “hangi aşamada?” sorusunu, hep sorar oldum. Ünlü avukat Burhan Apaydın’ın bir yazısıydı: “Adapazarı yerel gazete sahibi ve gazeteci olan bir Türk vatandaşı, yerel mahkemeye dava açmış. Dava konusu ise; bizi yöneten ve seçtiğimiz kişi olan başbakan Bülent Ecevit ve bakanların kötü yönetimleri yüzünden, %80 fakirleştiğini, mahkemeye sunmuş. Mahkeme kime bağlı? Adalet bakanlığına. Peki o bakanlık, hangi siyasi iradeye bağlı? Bülent Ecevit’in partisine. Ee, şimdi o yerel mahkeme, bağlı olduğu partinin, özellikle kendi sicilini onaylayan “Adalet Bakanı” hakkında, alehte bir karar alabilir mi, sizce? Tabi ki, hayır. Ne olacak, şimdi? İşte buna ünlü avukat şu yanıtı veriyor: “ Sizin seçtiğiniz yöneticiler, eğer sizi kötü yönetiyorsa ve bu kötü yönetim şekli size maddi ve manevi zarar vermiş ise, anayasal hakkınızı aramak için, yerel mahkemeye bir dilekçe vermeniz kafidir. Eğer yerel mahkeme, sizin aleyhinizde bir karar alırsa daha üst mahkemeye baş vurma hakkınız doğacaktır. Orada verilen karar ile “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine” elinizdeki evraklar ile başvurabilirsiniz…” Şimdii, her yıl memur ve işçi maaşlarına hükümetin verdiği zam belli. 25YTL bir zam geçen temmuz ayında her memur emeklisinin ve işçinin cebine girdi. Bu zam ile bir memur ve işçi ne alabilir? Kirasını mı ödeyebilir? Ekmek kaç adet alabilir? İşe gidecek olan memurun, okula gidecek olan öğrencinin bir aylık yol parasını karşılayabilir mi? Yanıtlar hep olumsuz olacaktır. Öyle ya,“Yürüsünler efendim, biz onlara ayakkabı alabilecek bir artış, yaptık…” diye bir yanıt alabiliriz. Ayakkabı belki alabilir, şöyle ucuz “Çin” üretimlerinden olan, hani...Hadi kolay gele. Haydi ayakların sağlam ise, üç vesaitlik yolu yayan arşınla bakalım, benim güzel memurum ve işçim. Sen çile çekmeye alışıksındır… Yukarıdaki örnekleri çoğaltılabiliriz. Çok endişe ediyoruz ve “kimi, kime şikayet edeceğiz?” Arkamızda bizi savunacak bir kadımız mı var? “Kadının biri, bir fırının önünden geçerken burnuna güzel bir koku gelmiş. Vitrinde, güveç içinde nar gibi kızarmış, sahibini bekleyen nefis bir ördek var. Kadı, fırıncıya 'Ben bunu aldım' demiş. Kadıya itiraz edilir mi? Fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş. Az sonra ördeğin sahibi gelmiş: 'Hani bizim ördek?' Fırıncı boynunu büküp 'Uçtu' deyince iş kavgaya dönüşmüş. Kavga sırasında fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarınca korkup kaçmaya başlamış... Bir duvardan atlarken, bilmeden öteki taraftaki hamile bir kadının üstüne düşmüş. Kadın, çocuğunu düşürdüğü için, kadının kocası da fırıncının peşine düşmüş. Can havliyle kaçan fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerine takılmış... Sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler hepsini yakalayarak kadının karşısına çıkarmışlar. Kadı sırayla sormuş... Ördeğin sahibi, 'Bu adam ördeğimi hiç etti' diye şikáyet etmiş. Kadı, fırıncıya sormuş: 'Ne yaptın bu adamın ördeğini?' Fırıncı 'Uçtu' demiş. Kadı, kara kaplı defterini açmış: 'Ördeğin karşısında tayyar yazılı. Tayyar 'Uçar' anlamına gelir. O halde ördeğin uçması suç değil' diyerek fırıncının beraatine karar vermiş. Gözü çıkan gayrimüslim vatandaşa sormuş... Onun şikáyetine de kara kaplı defterden bir madde bulmuş: 'Her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o müslimin tek gözü çıkarıla...' Davacı 'Ne olacak?' diye sorunca kadı, 'Şimdi' demiş, 'Fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız.' Tabii gayrimüslim şikáyetinden hemen vazgeçmiş, fırıncı bu davadan da beraat etmiş. Çocuğunu kaybeden kadının kocasına da kadı, 'Tamam' demiş, 'Karını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak.' Böyle olunca fırıncı bu davadan da kurtulmuş. Kadı dönmüş Yahudi'ye: 'Senin şikáyetin ne?' Yahudi ellerini açmış, 'Ne diyeyim kadı efendi' demiş, 'Adaletinle bin yaşa sen e mi?' Kıssadan hisse: Ananı öpen kadı ise kime şikáyet edeceksin?” Bugün ülkedeki durum bu! Allah yardımcımız olsun!..Gerçi her işimizi Ona havale edip duruyoruz ya...Havale dosyalarımız çok birikti. Kıyamete kadar bekleyeceğiz...Ya sabır tesbihleri çekmeye, devam... Yüzünüzden sağlıklı gülüşler, yüreğinizden sevgi eksik olmasın. Emine Pişiren/Edremit-Akçay/12.09.2008 [/color] [size=12] [/size][font=Tahoma] [/font][b]
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |