..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Hiçbir şey insan kadar yükselemez ve alçalamaz. -Hölderlin
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Dil > Hulki Can




5 Mart 2009
Dil Savaşları  
Bir ulus devlet sınırları içinde etnik grup dillerinin ön plana çıkartılması, ya da, arka plana itilmesinde siyasal hesaplar ve kaygılar olduğu açıktır.

Hulki Can


Haçlı devletlerinin Güneydoğu Anadolu ve Antakya'daki varlığı hem Avrupa dillerindeki bazı sözcükler ile yazımsal özelliklerin (dişil-eril ayırımı gibi) yerel dillere aktarılmasına, hem de yöre halkının ırksal ve genetik yapısının değişmesine yol açtığı açıktır. Yoksa Farsça'da olmayıp salt Avrupa dillerine özgü dilsel özelliklerin herhalde gökten zembille indiğini söyleyecek değiliz. Genelde Kurmanci (Kürtçe), Sorani, Zazaki, Lorani gibi alt dillerde görülen Avrupalı sözcüklere benzer sözcükler, dişil eril ayırımı ve bölge halklarında seyrek de olsa rastlanan renkli göz, sarışınlık, kızıl saçlılık gibi kuzey ırklarına özgü genetik baskın özellikler başka ne şekilde açıklanabilir ?


:CEHD:

KÜRTÇE DİYE BİR DİL
İran yaylası ve çevresindeki alan içinde konuşulan dillere İran dilleri denir. Bilinen en eski İran dilleri Avesta ile Farsça’dır (Pers dili). Avesta Zerdüştlüğün dinsel metinlerinin diliydi. Farsça Pers dilinden doğmuş, Arapça, Türkçe ve Moğolca’dan bir çok sözcük almıştır. Farsça’nın ilk izlerine Ahemeni imparatorluğu yazıtlarında rastlanır (MÖ 6-4 yz).

MS 10.cu yüzyıldan itibaren bir çok elyazma metinle belgelenen Farsça gelişerek hem yazı, hem konuşma dilinde diğer bölgesel dillerden daha baskın bir konuma ulaşmıştır. Tacikistan’da konuşulan Farsça’ya ulusal kaygılarla Tacikçe denilir. Dari denilen Afgan saray Farsça’sı da Afganistan’ın iki resmi dilinden biridir. Diğer dil Afganca denilen yine Fars kökenli Paştu’dur (Peştu da denir). O halde, aslında İran dil öbeğinin temelini Farsça oluşturur diyebiliriz.

Dilbilimci Minorski'ye göre Kürtçe kuzey batı İran dili, D.N. Mackenzie'ye göre güney batı İran dilidir. Bu dilin Kurmanci (K. Irak, G.D. Anadolu) ve Sorani (İran, Doğu Irak) olarak iki lehçeye ayrıldığı öne sürülse de bu görüşler tartışmalıdır. Bazıları Kürtçe ile Kurmanci'yi aynı dil olarak kabul eder. Bunun yanı sıra Zazaca (Zazaki), Gorani, Süleymani, Mukri, Badinani gibi dillerin de lehçe, ya da, alt dil olup olmadığı konusunda dilbilimciler arasında bir uzlaşı yoktur. Yöreden yöreye, köyden köye büyük dil farklılıkları görülebilir.

Bazı dilbilimcilere göre Zazaki denilen Zazaca, Kırmancki ve Dimli olmak üzere iki lehçeden, Almanya Frankfurt Zaza Dil Enstitüsü'ne göre ise, Kuzey Zazaca (Dersim, Erzincan, Sivas, Muş, Erzurum ); Merkez Zazaca (Palu, Elazığ, Bingöl); Güney Zazaca (Siverek, Gerger, Mutki, Diyarbakır, Malatya ) olmak üzere üç lehçeden oluşur. Kuzey ile Güney lehçeleri, Merkez Zazacadan o kadar farklıdır ki anlaşmaları oldukça zordur.

Farsçanın konuşulduğu ve yayıldığı coğrafi bölgenin yüksek dağlar ve vadilerle birbirinden bölünmüş olması çok çeşitli dil, lehçe ve ağızların doğmasına yol açmıştır. Öyle ki bunların dil, lehçe veya ağız olarak tanımlamaları bile tartışmalıdır. Haritada birbirine çok yakın görünse de mevsimsel koşullar ve yüksek dağlar nedeniyle iletişim güçlüğü olduğundan yerleşim birimleri arasında çok keskin dilsel farklar gözlemlenmektedir. Aynı durum 39 çeşit dilin konuşulduğu ve birçok etnik grubun yaşadığı dağlık Kafkaslar için de geçerlidir.

Kürt olarak tanımlanan etnik gruplar Farsça, Türkçe veya Arapça gibi dilleri konuşurlar. Ancak, dilleri dönmediğinden, konuştukları Türkçe nasıl kabaysa, konuştukları Farsça ve Arapça’da kabadır. Bu kaba Türkçeyi nasıl ki ayrı bir dil olarak tanımlamak mümkün değilse, aynı şekilde, konuştukları öbür iki dili de ayrı diller olarak tanımlamak zordur. Çoğunluk Kürtlerin konuştuğu dil Fars (Pers, İran) dilinin bir lehçesi, hatta daha doğrusu şivesidir.

Farsça bugün Ortadoğu bölgesinde, İran ve Afganistan’da konuşuluyor. Ve bugün bir Afganlı veya İranlı, bir Kürdün konuştuğu Farsçayı rahatlıkla anlayabilmektedir. Araştırmacı Dr. Peter Alford Andrews “Türkiye'de Etnik Gruplar” kitabında bu dilin bölgeler ve yerleşim birimlerine göre Kurmanci, Zazaki (Zazaca), Gorani gibi çok değişik şivelerle konuşulduğunu belirtir (s: 152-174).
Oysa, başka dilbilimciler Zazaki, Gorani, Sorani'yi Kürtçe (Kurmanci) den ayrı bir dil olarak kabul ederler. Aşiretler arasında da çok farklı diller ve şiveler olduğu bilinmektedir. Yani tek bir Kürtçe dilinden ve şivesinden bahsetmek de mümkün değildir.

HAÇLI FAKTÖRÜ
Tüm bunlara benim eklemek istediğim bir diğer önemli olgu Haçlı faktörüdür. 1095 de başlayıp 1289a kadar 193 yıl boyunca süren Haçlı Seferlerinin Güneydoğu Anadolu ve Ortadoğu Bölgesinin sosyal, kültürel ve dilsel yapısını derinden etkilediğini göz ardı edemeyiz. Tarihçiler genelde Haçlı Seferlerinin Avrupa'da yarattığı etkiler üzerinde durur. Oysa, bu seferlerin Doğuda oluşturduğu özellikle kültürel, dilsel, dinsel etkiler üzerinde de durmak gerekir.

Franklardan oluşan ilk Haçlı ordusunun 1099de Urfa bölgesini işgal ederek burada Edessa Kontluğu adı altında bir Hristiyan Latin devleti kurduğu, Haçlı Seferleri süresince ordudan ayrılan, tutsak edilen, bir daha ülkesine dönmeyen, kaçak veya yaralı bir çok Frank (Fransız), İngiliz, İtalyan ve Alman askerin o bölgedeki halklara karıştığı, sığındığı ve eridikleri (asimile) bilinmektedir. Bunun yanı sıra Haçlı şövalyelerince Adana'da Klikya Ermeni Krallığı, Lübnan'da Tripoli Kontluğu, Filistin'de Kudüs Krallığı ve Hatay'da Antakya Prensliği kurulmuş, Edessa Kontluğu Urfa, Antep, Maraş, Adıyaman, Malatya, Diyarbakır, Tunceli illerini topraklarına katmıştır. Yine bu bölgede askeri amaçlı bir çok kale inşa edilmiştir.

Edessa devletinin başı Frank kontu Baldwin de Boulogne daha sonra Kudüs Kralı ünvanını da aldı. 1144 yılına kadar bölgede egemen olan bu kontluğun ve diğer Latin devletlerinin bölgeyi sosyal ve kültürel olarak etkilemesi kaçınılmazdır.

Bu tarihsel olgudan dilbilimciler pek söz etmez. Ancak, Haçlı devletlerinin Güneydoğu Anadolu ve Antakya'daki varlığı hem Avrupa dillerindeki bazı sözcükler ile yazımsal özelliklerin (dişil-eril ayırımı gibi) yerel dillere aktarılmasına, hem de yöre halkının ırksal ve genetik yapısının değişmesine yol açtığı açıktır. Yoksa Farsça'da olmayıp salt Avrupa dillerine özgü dilsel özelliklerin herhalde gökten zembille indiğini söyleyecek değiliz. Genelde Kurmanci (Kürtçe), Sorani, Zazaki, Lorani gibi alt dillerde görülen Avrupalı sözcüklere benzer sözcükler, dişil eril ayırımı ve bölge halklarında seyrek de olsa rastlanan renkli göz, sarışınlık, kızıl saçlılık gibi kuzey ırklarına özgü genetik baskın özellikler başka ne şekilde açıklanabilir ?

Dişil eril ayırımın Arapça, Türkçe ve Farsça'da olmayışı bu dillerin güçlü dilsel yapılarının olduğunu, buna direndiklerini, ancak diğer etnik dillerin güçsüz yapıları nedeniyle buna direnemediği ve değişime uğradıklarını gösterir. Yani erillik ve dişillik Kürtçü dilbilimcilerin iddia ettiği gibi övünülecek bir özellik değil, dilsel bir zayıflık göstergesidir. Bu da Kürtçe'nin karma ve derleme bir dil olduğunu güçlendiren kanıtlardan biridir.

Türkçe'de yerleşik "radyo, telefon, hit, taksi, mersi, otomobil, otobüs, faks, teleks" gibi sözcüklerin olması nasıl ki Türkçe'nin Hint-Avrupa dili olmasına bir gerekçe oluşturmuyorsa, Kürtçedeki Avrupa kökenli sözcükler de bu dilin apar topar Hint Avrupa dil grubuna dahil edilmesine gerekçe olarak gösterilemez. Çünkü ona bakarsanız Kürtçe'de 3080 Türkçe sözcükle 2000 Arapça sözcük bulunduğu saptanmıştır.

ETNİK DİLLER

Bir ulus devlet sınırları içinde etnik grup dillerinin ön plana çıkartılması, ya da, arka plana itilmesinde siyasal hesaplar ve kaygılar olduğu açıktır. Siyasal hesap çirkin, emperyalist ve gerici bir tuzak, siyasal kaygı ulusal ve olağan bir tepkidir. Eğer insanlık tek dil konuşabilseydi, iletişim evrensel ve uluslararası olacak ve insanlar birbiriyle çok daha kolay iletişim kurabilecekler, bölünmeler ve gruplaşmalar olmayacaktı. Çeşitli dil ve alt dillerin varlığı insanlar arasında iletişimi güçleştiren bir etmendir. Bu nedenle, yerel ve etnik alt dillerin korunması değil, ancak tasfiye edilmesi doğru bir yaklaşım olabilir.

Bir öneri olarak yeri gelmişken anadilimizi öğrenelim diye tepişen ayrılıkçılara şunu söylemek isterim: varlığı ve kökeni tartışmalı, dandik dundik, ne idüğü belirsiz, yamalı bohçadan farksız, yaşam boyu hiç bir işe yaramayacak olan etnik dilleri öğrenmektense adam gibi Türkçe konuşmasını, sözcükleri doğru dürüst telaffuz etmesini ve onun yanı sıra İngilizce, Almanca gibi dünya dillerinden birini öğrenin be kardeşim.





Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın dil kümesinde bulunan diğer yazıları...
Türkçe"nin Güncel Sorunları
Cart Curt Dili Anabilim Dalı ve Edebiyatı!

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Çağdaş Gagavuz Şiiri
Mevlana'nın Tesettür ve Kadınların Örtünmesine Bakışı
Yahudi, Hristiyan ve İslam Teolojisinde Şeytan ve Şeytanlar (1. Ci Bölüm)
İslamlıktaki Cinselliğin Psikopatolojisi (2. Bölüm)
Yahudilik, Hristiyanlık ve Müslümanlıkta Kutsal Savaş ve Ganimetler
Yahudi - Hristiyan ve İslam Teolojisinde Cincilik ve Cinlere İnanış
Omega Melancholia (Omo) Sendromu
İslamlıktaki Cinselliğin Psikopatolojisi (1. Bölüm)
Yeni (!) Anayasayı Kimler İstiyor?
Yahudi Soykırımı Gerçek mi, Abartı mı? (3. Bölüm)

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Elsa'nın Gözleri [Şiir]
Kraliçe ve Bahçıvan - II [Şiir]
Albatros [Şiir]
Yeryüzü Rüzgarları [Şiir]
Kraliçe ve Bahçıvan [Şiir]
Op. 11 Piyano Ezgileri, Arnold Schönberg [Şiir]
Malta Şahinlerine [Şiir]
Uçan Ayakkabı [Şiir]
Havanın Ölümü [Şiir]
Her Ocak Hiddetle Tütüyor… [Şiir]


Hulki Can kimdir?

Başlıca yapıtları: Eski Kule Müziği (şiir) Geometrik Aydınlık (şiir) Havanın Fen Noktası (şiir) Tartaros Paradigması (eleştiri) Teslis Sendromu (eleştiri) Nano Kutsallık (eleştiri) Sevgili Kutlu Yaşam (öykü) Kuşku Bilinci ve Eleştiri (eleştiri)

Etkilendiği Yazarlar:
Montaigne, Descartes, Russell, Tolstoy, N. Hikmet, Dostoyevski, Nietzsche, Freud, Darwin, Marx, Engels, Lenin, Bakunin, Kropotkin, Voltaire, Diderot


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Hulki Can, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.