"Bilmezlik ile ne hoştum; hayalimde ne güzellik, ne de aşk vardı." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
İçki verilmesine tepki gösteren AKP 'li Belediye Meclis Üyesi Bayram Başelma, şöyle dedi: - Bugün Tekirdağ’ ın kurtuluş gününü kutladık. Bugün Tekirdağ’ımızın her karış toprağı kanla bulanmışken, şehitlerimiz bizim burada rahat yaşamamız için canlarını seve seve vermişken, resepsiyonda içki verilmesi beni yaralamıştır. Ben de sayın başkana bunun doğru olup - olmadığını sordum. Bireysel tepkimi ortaya koydum. Bundan sonra içkinin verileceği resepsiyonda bulunmayacağım. İçki verilmesini protesto ediyorum...( Gazeteler) Bu haberi okuyunca ; yolsuzluğu, hırsızlığı, adam kayırmayı, halk arasında kutuplaşma yaratanları, 10 Kasım’ a özel anlam yüklemeyin diyenleri protesto etmeyenlerin, neden sadece içkili toplantıları protesto ettikleri sorusuna yanıt aradım. Sonra, şöyle yakın geçmişe döndüm ve iktidar patisine mensup veya bu partiye yakınlığı olan kişilerle ilgili şu haberleri anımsadım. Sigara böreğinin adı değiştirilsin. Hanım Göbeği adlı tatlının adı değiştirilsin. Oyuncak bebekler, çok tahrik edici. Vatandaş, içkili yerlerden rahatsız oluyor. Bu birimler şehir dışına çıkarılsın. Bir baba olarak, kızımız yedi yaşına bastıktan sonra, kucağımıza alıp sevemiyoruz. Daha sonra, dün akşam İstanbul’ da katıldığım ve içkinin de bulunduğu aile yemeğini anımsadım. Yemek sırasında birkaç yudum içki alanlar da vardı. Bu kişiler ne nara attılar, ne sarhoş oldular, ne de bizi rahatsız ettiler. Bunları düşünürken uyuyakalmışım. ” Dervişin fikri neyse, zikri de o olur.” hesabı ; gece korkunç, sıkıntılı ve saçma bir rüya gördüm. Rüyamda hastanede açıyorum gözlerimi. Bedenim trafo gibi. Çünkü her yerimde elektrik kablosu gibi hortumlar var.Yakınlarım, gözlerimi açtığıma çok seviniyorlar. N’ oldu bana diyorum, bir gazete tutuşturuyorlar elime iç geçirerek. İşte bu gazeteyi okuyunca, olan olmuş sana. ” Ben, böyle bir Türkiye’ de yaşamak istemiyorum.” diye not bırakıp, iki kutu hap içmişsin. Ölümden döndün, diyorlar. Alıyorum gazeteyi elime, intihar girişimime sebep olan haberleri sesim titreyerek okuyorum: Biz, başı açık olan kadınların bulunduğu mekânlara girmeyiz. Çünkü, tahrik oluyoruz. Namaz kılmayanların yaptıkları yemeği yemek, haramdır. Aksi halde, dinden çıkmış olursunuz. Düğünler artık , kadınlar ayrı - erkekler ayrı olmak üzere iki birimde yapılacak. Damat, erkeklerin bulunduğu gruba; gelin de kadınların bulunduğu gruba ev sahipliği yapacak. Aile ortamında ; kadınlar ayrı, erkekler ayrı odada oturacak. Telefonda, kadının kulağına erkek sesi gelirse, bu kadın zina yapmış gibi olur. Cami girişlerinde, alkol testi yapılacak. Kadın doktorlar erkek hastaları muayene edebilecekler ama ; kadınların, erkek doktora gitmesi yasak. Telefonunuzu mecbur olmadıkça kullanmayın, kullanmak zorunda kaldığınızda ise kısa konuşun. Telefon konuşmalarınızı dinleyen arkadaşlar, hızına yetişemiyorlar. Lütfen, onların işini kolaylaştırın. Kızlarla erkekler, aynı sınıfta eğitim göremeyecek. Bayan öğretmenler, erkek öğrencileri okutamayacak . Ancak; erkek öğretmenler, kız çocuklarını okutabilecek. Şu saçmalığa bir bakın hele. Gerçeklerle uzaktan yakından ilgisi yok. Dedim ya, saçma bir rüya işte. Gazete başlıklarını okuyunca, başlıyorum bağırmaya: ” Neden beni kurtardınız ? Ölmek istiyorum ! Böyle bir ülkede yaşamak istemiyorum ! ”….Bir titreme alıyor beni, yattığım karyola 9.8 şiddetindeki depreme yakalanmış gibi titriyor. Bir hırsla karyoladan kalkıyorum, hortumları söküp atıyorum. Odadakilere saldırıyorum. ” Neden beni hastaneye getirdiniz? Ölmek benim hakkım. Yaşasın özgürlük ! ” diye bağırıyorum. Bayan doktor geliyor, bana üzgün bir yüz ifadesiyle bakarak şöyle diyor: “Zavallı kadın !Şeytan girmiş içine. Hastanızı, Kurtar Beni Baba Türbesi’ ne götürün. Orada iki gece misafir olsun, şeytanı uçar ve bir şeyciği kalmaz.” Doktor hanım cümlesini bitirir bitirmez üstüne atlıyorum. İkimiz yerde alt alta - üst üste debelenirken uyanıyorum. Bir bakıyorum , sıcak yatağımdayım. Rüyamı bir arkadaşıma anlattım telefonda. Dedi ki bana: “Arkadaşım ! Sen rüya değil, Türkiye’nin yakın geleceğini görmüşsün.” Allahın salağı - afedersiniz- ! Hiç böyle konuşulur mu telefonda. Yakında görecek gününü. Telefonlarımızı dinlediklerine göre, bugün – yarın ifadesini alırlar. Kaç kez söyledim oysa. ” Telefonda şifreli konuş, başımızı belâya sokma.” dedim. Şişşşşttt ! Siz de sessiz olun. Susun ! Susmazsanız, bir gün sıra size gelecek.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |