..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Yumuşak olma ezilirsin, sert olma kırılırsın." -Victor Hugo
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > Adsız




28 Kasım 2009
Düğün ve Ateş  
Adsız
Bir anda bir ambulansın sireni, sadece davulun sesini değil, köyün bile nefesini kesiyor. Köye aniden giren yeşil renkli arabaları kimsenin gözü görmüyor. Ambulans saniyeler sonra düğünün ortasına giriyor. Gökyüzü yavaş yavas kararmaya başlıyor. Kuşlar bir anda izini kaybettiriyor. Sonsuzluğa doğru kanat çırpan kınalı kuşlar.. Sonsuzluğun da sonunu hatırlatır gibi uçan kuşlar..


:AGDH:
Bir köyde, gece yağan yağmurdan nasibini alan toprak, günesin kendini göstermesi ile silkinmeye başlıyor. Toprak kokusu, nane ve gübre kokusuna karışıyor. Vakit çok erken olmasına rağmen, güneş oldukça mert davranıyor. Köyün etrafını çeviren buğday başakları tarlaların uçsuz bucaksız görüntüsüne renk katıyor. Sarı rengin bütün tonları nazlı gelin gibi salınıyor. Küçük bir dağ, mağrur edasıyla kocaman bir ovaya bekçilik ediyor. Dağ ovaya, ova köye ev sahipliği görevi yapıyor. Büyük şehirde bir binaya sığdırılan haneler burada küçük bir alana kolaylıkla sığabiliyor. Çoğu bakımsız olan evler, her türlü zorluğa direnen bir insan edası çiziyor. Köyde bulunan cami artik cemaat bulmakta zorlanıyor. Namaz vakitleri birkaç çift ayağa, sadece bastonlar eslik ediyor. Köyün ortasından geçen dere çoktan kurumuş. Değirmenin altından geçen çay ise çok kirlenmiş olmasına rağmen hala tasarcasına akıyor.

Bir evde, sabah erkenden herkes uyanıyor, sıra ile bütün isler yapılıyor. Sütleri alınan inekler, hemen köy sürüsüne katılıyor. Duvar kenarında açan gül arsız. Etrafında bülbül gene feryat ediyor. Kümesten çıkan küçük civcivler, evdeki telaşa aldırmaksızın kanatlarını çırpıyor. Bir anne kazın yavruları arasında yavru ördek de var, anne kaz yavru ördeğe bakmıyor, istemiyor sanki. Aşhanede bilirkişiler çoktan ise koyulmuş bile. Tandır odasında bu güne özel pişen ekmekler gelecek konuklar için desteleniyor. Boyunlarına kırmızı kurdele bağlı iki koç, olacaklardan habersiz bir kösede bekliyor. Kınalı olan koç, yerinde durmuyor sürekli ipini çekiştiriyor. Diğeri ise daha sakin davranıyor. İkisi de bir sevincin parçası olduklarından habersiz öylece bakıyorlar. Evde düğün ve bayram evine yakışır bir telaş olduğu hemen anlaşılıyor.

Bütün köyün gözü bu gün bu evde.

Bir genç kız, iri kara gözleriyle gelinliğine bakıyor. Gözleri ısıl ısıl parlıyor. İçi gülmesine rağmen kirpikler hafif nemli. Evde yaşanan sevinç, nemli kirpiklere bakınca kısa bir an gölgeleniveriyor. Utandıkça başını öne eğiyor. Yanağındaki kızarıklık gamzelerine doluveriyor. Gördüğü en güzel düşü yasıyor. Kalbi heyecan içinde, kıpırdadıkça elleri titremeye başlıyor. Elindeki çiçek demeti bahar kokuyor. Davulun sesini dışarıda değil de içinde hissediyor sanki.

Bir annenin yüreği sevinçten ikiye ayrılıyor. Bir yani düğün, bir yani hasret. Bir yani gurur, bir yani özlem. Çatlamış ellerini koyacak yer bulamıyor. Kuzusu vatani beklerken o vatani içinde taşıyor. Yüreğine vatanini sığdırabiliyor ama özlemini sığdıramıyor. Bir yanağından sevinç, diğerinden hüzün akıyor. Beyaz saçlarını, toplayıp beyaz tülbendin içine yerleştiriyor. Yüzü tertemiz, bir yani aydınlık, diğer yani gölgeli. Dudakları sürekli kımıldıyor.
Bir adam ilerlemiş yaşının verdiği olgunlukla titreyen elleri tutuyor, onu teselli ediyor. Gözleri ile “birkaç gün sonra hasretin dinecek sabreyle” diyor.

Davul ile zurnanın sesi köyde yankılanıyor. Derede oyun oynayan çocuksu sesler arada bir çekilen halaya karışıyor. Yüzlerde sevincin her rengini görmek mümkün. Gökyüzünde küçük bulutlar bile berrak. Küçük bulut kümeleri masmavi gökyüzünden hiç etkilenmemişe benziyor. Düğün alayı ile birlikte hareket eder gibi gökyüzünde gezinip duruyor. Kuşlar yere kadar alçalıp tekrar gökyüzüne doğru süzülerek kanat çırpıyor. Geçen saatler vuslata bir adim yaklaştırıyor. Davul ile zurna sesi heyecana tercüman oluyor...

Bir anda bir ambulansın sireni, sadece davulun sesini değil, köyün bile nefesini kesiyor. Köye aniden giren yeşil renkli arabaları kimsenin gözü görmüyor. Ambulans saniyeler sonra düğünün ortasına giriyor. Gökyüzü yavaş yavas kararmaya başlıyor. Kuşlar bir anda izini kaybettiriyor. Sonsuzluğa doğru kanat çırpan kınalı kuşlar.. Sonsuzluğun da sonunu hatırlatır gibi uçan kuşlar.. Gökyüzü, sanki bekaya göç için hazırlanmaya başlıyor. Güneş hemen bulut ardına saklanıyor. Isısını, ışığını bir anda çekiyor. Bütün bulutları üzerine örtüyor. Grinin bütün tonları katmer katmer olup, her yani sessizce kaplıyor. Acı, bir anda düğünün ortasına düşüyor. Kekik kokusu kayboluyor. Davulun tokmağı indiği gibi kalıyor, zurnanın sesi çıkmıyor. Bir anne, beyaz saçlarını yolmaya başlıyor. Bir adam dizlerini dövüyor, daha hiçbir şey duymadan. Yeşil arabadan inen gözler kırmızı. Kolları şefkatle sarılıveriyor anne ile adama. Bir anne beyaz tülbendini arıyor, metanetle. Bir adamın dizlerinde derman, kalmıyor dövünmeyi bırakıyor. Bir anne kaz, yavru ördeği yavruları arasına alıyor. Kınalı bir koç ipini çözüp kaçmayı başarıyor. Çocukların masum gözyaşı dereye akıyor. Yere düsen çiçek demetini eziyor kör ayaklar.

Beyaz gelinlik üzerine duvak örtülüyor. Gri bulutlar gamzelere doluveriyor. Örgülü saçlar çözülüp, aşağı iniyor. Duvak altında görünen gözlerdeki ışıltı sönüyor. Günesin kızıllığı bulutların ardından çıkıp, gözlere yerleşiyor.

Her bir bulut gam yüklü. Bir gelin sıkı örülmüş saçını şuursuzca çözmeye başlıyor. Evladını kaybeden annenin matemi, gökyüzünü sarıyor. Feryat ediyor ama hiç sesi çıkmıyor. Toprağı eline alıp sessizce savuruyor. Gökyüzünde bulutlar ağlamaya başlıyor. Güneş bile korkuyor, bütün bulutları üzerine çekip tamamen kayboluyor. Bir eve bir ateş düşüyor, öyle bir ateş ki ateşin bile cani yanıyor. Öyle bir ateş ki ne sönecek gibi ne acısı dinecek gibi.

Kelimeler yüz hatlarına yerleşiyor tek tek. Gözyaşları içe akıp görünmez oluyor. Dil susup göz anlatıyor. Bakışlar geziniyor yer ile gök arasında. Dudaklar kımıldıyor sürekli.

Ey gonca gül! Bir sabah da sen dinle, bak bülbül nasıl feryat ediyor. Ey bülbül senin feryadın ne vakit dinecek? Elleri kınalı gamzeli gelin, kaldır başını, dik tut. Utancından kendini saklayan güneş, kaldır kara peçeni göster kendini. Siz kara bulutlar, bahtınız da kara değil ya! Dağilin artik. Gözleri boşluğa bakan anne, bak, yavru ördeği kanatları altına almış anne kaz. Sar sarmala diğer çocukları “yavrum” diye. Bahar çiçekleri salsın en güzel kokularını etrafa. Gökyüzünde kaybolan kuşlar, çıkın ortaya, kanatlarınızı çırpın, hem de sevinçle çırpın, bakin, cennette bir fidan yeniden yeşeriyor. Binlerce masum fidan arasında, bir fidan daha yeşeriyor.





Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Gülüşün Aklımda Saklı Kaldı
Seni Hep Çok Çok Seveceğim...
Yalnız Kalmak İstiyorum
Konuşma Vaktim Gelmiş Hemen Yetişmeliyim
Sevgili Leyla
Bir Şeyin Yerine Diğerini Koy (Ama) Mak
Kış Mevsimimide Sen Anlat Bana
Seni Yine Hep Çok Çok Seveceğim
Kozada Bir Kelebek
Annem

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kelimeler Biriktirdim Sana İlmek İlmek D/okuman İçin
Ne Bilmek İstersin Ey Yar?
Hayalden Hilale
Aşkta Yarın Kimin Umurunda
Sevgili Günlük
Sinemde Bir Yaradır (Bu Şehir)
Sevgili Günlük
Küçük Not Büyük Hayal
Sevgili Günlük

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Seni Düşünürken [Şiir]
Aslında Ağlamayacaktım [Şiir]
Yanılıyor Muyum? [Şiir]
[Şiir]
Sessizce Veda Son Bölüm [Öykü]
Sessizce Veda 8. Bölüm [Öykü]
Sessizce Veda 7. Bölüm [Öykü]
Sevgilicilik Oyunu [Öykü]
Sessizce Veda 6. Bölüm [Öykü]
Sessizce Veda 3. Bölüm [Öykü]


Adsız kimdir?

Hiç bir özelliği olmayan, sıradan biriyim.

Etkilendiği Yazarlar:
Emile Zola, Beethoven, Mina Urgan, Necip Fazıl


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Adsız, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.