Gerçek sanat, gizlenmesini bilen sanattır. -Anatole France |
|
||||||||||
|
Bütün bu olup bitenlere dur denildiği bir noktada, ümitlerin yeniden var olması, bu ümitlerin yeniden yeşermesi, birlik ve beraberlik olma zamanı hiç de kolay olmayacaktı. Kardeşin kardeşi öldürdüğü bir dönemde, baba oğula, anne kızına güvenmiyordu. Ailenin yeniden bir araya gelmesi, hiç de kolay olmayacaktı. İşte tam bu sırada, o dönemlerde henüz renklenmemiş siyah-beyaz olan, sihirli kutu denilen, cam ekranda bir dizi oynamaya başlamıştı. Birileri bir şekilde bir amaç belirlemiş ve bu amaca ulaşmak için yeni bir araç bulmuş, onu devreye sokmak için çok iyi bir zamanlama seçmişlerdi. İşte bana göre dönüm noktası sayılan bir dönem bu dizinin ekrana gelmesi ile başladı. DALLAS adlı bu dizi cam renklenmeden hayatımıza büyük bir renk katmaya başlamıştı bile. Zamanlama mükemmeldi. Çok sonraları anlaşılacaktı ki; korkuları olan ümitsiz Türk halkına bu filmi sunmak hedefi 12’den vurmak gibi bir şeydi. Lüks içinde olan ailenin yaşamı, o dönemde bize çok iyi gelmişti. Filme konu olan aile içi çarpık ilişkileri, yalanı, ihaneti, nefreti görmek yerine ailenin şaşalı yaşamına takıldık kaldık. Hiçbir şekilde bize benzemeyen aile, birdenbire bizden biri gibi oldu. Dizinin başladığı saatlerde hepimiz ekran başına çakıldık kaldık. Öyle ki ertesi gün okullarda, işyerlerinde hep dizi anlatıldı. Ve dizi hakkında yorumlar yapıp gelecek bölümü iple çekmeye başladık. Her şey bu dizi ile başlamıştı dedim ya; ulaşılmak istenen hedef belli olduktan sonra ve araç çok iyi seçildikten sonra ve hemen kabul görülen bir oyunu benimsettikten sonra gerisi çok daha kolay olacaktı. Ardından diğer diziler gelmeye başladı. Ev hanımlarının yemeklerini yapıp, eşlerini bekleyip çocukları ile ilgilenmeleri gerektiği bir saatte ekran başına kilitlendik. Kendimize, eşimize, çocuklarımıza ayırmamız gereken o değerli saatleri ekran karşısında harcamak çok daha eğlenceli geldi. Dallas adlı diziye yetişemeyen çocuklarımızı yalan rüzgârının seyrine kaptırdık. Dizideki çocukların büyümeleri onların sorunları bizi daha çok ilgilendirdi. Öyle ki yaptığımız günlerde bu konuları tartıştık. Ve kendimize şu soruyu sormayı akıl edemedik. “ben ne yapıyorum?” O dönemlerde yaşamımızı renklendirdiğini düşündüğümüz o siyah beyaz sihirli kutu, bir süre sonra renklenmeye başladı ve biz bu renkli sihirli kutuya bakmaktan kendimizi alamadık. Ailece, çocuklarla beraber ekran karşısına geçip bize ne verildiğini hiç düşünmeden, ne izlediğimizi filtre etmeden, verileni hiç reddetmeden, itiraz etmeden, aldık ve hiç doymak bilmedik ki almaya devam ediyoruz. SONUÇ 20-25 yılda çok değiştik değerlerimiz, değer yargılarımızı, düşüncelerimizi, yaşam tarzımızı, yaşama bakış açımızı çok kolay değiştirdik. Adına modernleşme dedik, çağdaşlaşma dedik ve daha neler dedik neler? Televizyon sayesinde artık ne gördüklerimize şaşırabiliyoruz, ne yaşadıklarımıza ne de olan bitene. Uyuştuk, uyuşturulduk. Ve bir gerçek var ki dönüştürüldük. Ve bu çeyrek asırda bizi biz yapan ne kadar değerlerimiz varsa hepsini çöp kutusuna çok rahat boşalttık. Kadınlar kadın olmanın erdemini unutup özgürlük adına etrafını çoktan örmeye başladı. Erkekler asıl "Hak" ne onun farkında olmadan hak verip hak almaya başladı. O dönemde şuurlu bir aile terbiyesi altında yetişen çocuklar şimdi şu dönemde, en azından kendini muhafaza etmek için mutlaka direnecek güçleri olacaktır. Ama globalleşme, küreselleşme diyerek çağdaşlığı, özgürlüğü, modernleşmeyi aklımız erdiği gibi hayatımıza yanlış geçirdiğimizi fark ettiğimiz takdirde bir zamanlar çöp kutusuna çok rahat attığımız, değerlerimizi yeniden çıkarıp yaşamımıza aktarmak kolay olmayacaktır belki ama bizi biz yapmaya yeniden başlamak için büyük bir adım olacaktır. Bu sadece farkında olmakla mümkün olacaktır.kişi kendi farkında olmaya başlayınca yaradılış amacının da farkına varacaktır. Kul olmanın, birey olmanın sorumluluğunu idrak etmek, o sorumluluğu taşımak kurtuluş için büyük bir adım olacaktır. Bilgisayar kullananlar çok iyi bilir. Bir dosya ya da yazı silmeye karar verdiğimizde hemen uyarı gelir. “Bu yazıyı çöp kutusuna atmak istediğinizden emin misiniz?” Siz tercihinizi “evet” ya da “hayır olarak yaparsınız. Yazıyı silmediğiniz takdirde oradan tekrar geri almanız mümkün. Şimdi vakit attıklarımızı geri yükleme, alma vakti. Bakın bakalım bir zamanlar değer verdiğimiz ne çok şeyi atmışız sizde göreceksiniz. Eski olduğunu düşünerek attıklarımıza bakınca ne çok şey hatırlarız, ne çok şey canlanır gözümüzde, ve eminim bir çok şeyi geri almak için ne büyük bir istek duyacağız kim bilir? Hadi hep beraber attıklarımıza bir bakalım, eminim içinden almamız gereken çok şey olacaktır. Bir zamanlar bir çok şeyin farkına varmadık belki ama artık farkındayız ve geri dönüşüm kutusunu boşaltmaya karar verdik. Ve yine bir uyarı yazısı gelecektir. “Geri dönüşüm kutusunda olanları yeniden yüklemek ister misiniz ? “evet " ya da “ hayır" diye uyarı yazısı gelecektir. Lütfen siz “evet” komutu verin lütfen! Çok geç olmadan.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Adsız, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |