Eğer bir kelebeği sevebiliyorsak, tırtıllara da değer vermemiz gerekir. -Antonie de Saint-Exupery |
|
||||||||||
|
Her şey Rıza’nın gözüyle bakılıyor. Yan karakterler Rıza’nın etrafında şekilleniyor. Rıza tek başına filmi alıp, götürüyor. Her şey Rıza olunca ikinci bir karakterden bahsedemiyoruz. İkinci karakterler çok zayıf kalmaktadır. Daha önceki filmlerinde çoklu karakter üzerine kuran Erdoğan, Neşeli Hayat’ta farklı bir denem çalışmasın içine girmiş. Karakter tek olsa da olay örgüsünde çokluk hakim. Rıza olaydan olaya koşuşturmaktadır. Başı bir türlü beladan kurtulamamaktadır. Olaylar değişken olsa da Rıza’nın bakışları yüz ifadesi, ses tonu, hal ve hareketleri hep aynıdır. Rıza olaylara göre değişen bir karakter değildir. Şaşkınlığı, heyecanı, stresi, başarısızlıklara ve sorunlara takıldığı tavır aynıdır. Rıza’nın düz bir bakışı ve duruşu vardır. Rıza’nın renkli bir kişilik yoktur. Aksine hayatın getirdikleri altında ezilmiş bir kişiliğe sahiptir. Çok şey görmüş ve yaşamasına rağmen saflığını korumuştur. Hatalarından ders almamıştır. Kolaylıkla etki altına alınıp, yönlendirilen bir tiptir. Rıza karakteri doğru yanlış şekillenmiştir. Biraz zorlamayla içindeki ruh hali yansıtılması adına yüz hatlarıyla oynanmıştır. Olay örgüsü Rıza karakteri kadar başarılı oturtulamamıştır. Rıza, işçi sınıfını temsil etmektedir. İçinde bulunduğu semt-mahalledeki insanlarda aynı kaderi paylaşmaktadırlar. Turan Hoca ve etrafındakilerle Rıza’nın içinde bulundukları aynıdır. Gelir giderleri, yaşam tarzlar, beklentileri ve ilişkileri de benzerdir. İş dışındaki zamanları aynı kahveye takılarak, okey oynamaktadırlar. Aynı semtin insanları olunca ve sıkıntılarda bir olunca birbirlerini çok iyi tanımaktadırlar. Çünkü her şeylerini paylaşan insanlardır. Rıza gibi saf, temiz kalmış ve açık sözlü birinden kimse kurnazlık, yalan dolan beklememektedir. Dolaysıyla içi dışı bir olan Rıza sevilmektedir. Rıza karakteri gereği uyumlu biridir. Kimseyle kolay kolay isteyerek sorun yaşamadığı gibi sorun da yaşatmamaktadır. Ta ki Neşeli Hayat’ın büyülü çarkına kendini kaptırana kadar. İşsiz insanların umutlarını sömüren Neşeli Hayat’ın şata fantalı toplantısından etkilenerek, samimi arkadaşlarını da yanına alarak çalışmaya başlarlar. Terslik bu ya sattıkları ürünlerde kimyasal madde tespit edilir. Ürün yasaklanır. Belki de elindeki son sermayeleri bu işe yatıran Rıza’nın arkadaşları zararlarından dolayı Rıza’yı suçlarlar. Bıçak keskinliğiyle Rıza’ya düşman kesilirler. Turan Hoca ve arkadaşları Rızayla konuşmadan, paramızı nasıl vereceksin sormadan Rıza’yı mahkemeye verirler. Bu duruma Rıza bile şaşırır. Arkadaşlarına neden bana gelmediniz, bunu posta yoluyla mı öğrenecektim tepkisine arkadaşları sanki paramızı verebilecektin cevabıyla karşılaşır. Erdoğan’ın tıkandığı ve soldan gelmesine rağmen işçi sınıfına yabancılaştığını burada görmekteyiz. İşçi sınıfında olaylar böyle gelişmez. Normalde hukuk yoluyla alacağını tahsil etmek burjuva sınıfın tarzıdır. Hukuk olayı işçi sınıfında en son devreye girecek bir durumdur. İşçi sınıfında taraflar önce konuşur, anlaşma yoluna gider, orta bir yol aranır. Tartışmalar, hakaretler, küfürler ve kavgalar yaşanır. Ama hukuk ilk yapılan eylem değildir. Zaten herkes Rıza’nın parasının olmadığını biliyor. Evdeki eşyaların borçlara karşı gelecek hacizleri de karşılamayacağı ortadır. Nedense Turan Hoca ve diğerleri bir türlü konuşma ve anlaşma yoluna gitmek istemezler. Her şeyi kesip atarlar. Hâlbuki işçi sınıfı halden anlayan insanlardan oluşur. Hele bunlar arkadaş ve hangi semtin insanıyla birbirlerini anlayışla karşılar. Birbirlerine zaman tanırlar. Durum değerlendirmeleri yapılır. Hele Rıza olaydan kaçmayan birisiyken mahkemeye hemen gitmek bir yabancılaşma mantığının sonucudur. Bu işçi sınıfın merhamet, acıma, hoşgörü, anlayış, zaman tanıma ve anlama gibi özellikleri hiçe saymaktır. Rıza Paraları vermeyi vaat ediyor. Kaçmıyor, kaçmamışta. Buna rağmen yakın arkadaşları acımasızca Rıza’nın üzerine gitmektedirler. Bu tavırları sırf Rıza’yı köşeye sıkıştırmak ve olay örgüsünü ayakta tutmak adına şişirilmiştir. Erdoğan, dinle olan hesaplaşmasını da unutmamış. Geleneksel din temsilcilerini acımasızca eleştirmektedir. Geleneğin cumayı kılanlar dindar, kılmayanlar dingiz algısını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Dindar Abinin zor durumda bulunan Rıza’ya ve Lokmana yardım etmemesini, merhametsiz ve gaddar oluşunu dindarlığa dayandırılmaktadır. Aslında Dindar Abinin duruşu burjuva sınıfına has bir duruştur. Modern insanın paraya düşkünlüğünü ve paraya bağlılığı ve paranın getirdiği ilişkileri zedelemesi boyutunun dindar birinin kimliğiyle sunulması tuhaftır. Abi dindar olmasaydı daha mı merhametli olacaktı? Varını yoğunu Lokman’a verecekti. Saf bir yaklaşım mı yoksa farklı anlamlar mı aramak gerekiyor? Solun ön yargılı mantığının değişmediğinden gelişen, değişen Türk insanın gerçeğini göremediğinin delili olsa gerek. Noel baba, kültürümüzün bir parçası değil. Yılbaşı ise kültürümüzün bir parçası haline getirildi. Artık yeni yıl kavramı her kesimden kabul görüyor. İtiraz ve eleştiriler giderek azalıyor. Erdoğan, ilgi çekmek ve Türk Sinemasında hiç kullanılmayan bir temaya el atmıştır. Filmde de görüleceği gibi elit ve burjuva aileler çocuklarına Noel Baba gerçeğini yaşattırmaya çalışıyorlar. Yılbaşı hediyelerini Noel Baba takdim etmektedir. Kim tarafından Noel kültürüne yabancı Rıza tarafından yapılmaktadır. Tezatta buradadır. Noel’i bilmeyenler Noel’i yaşatmaktadırlar. Erdoğan, Müslüman mahallesinde Noel babayı pazarlamaktadır. Sevimli hale getirmektedir. Saf, temiz kişiliğiyle kabul gören Rıza üzerinden sempati oluşturulmaktadır. Mahalleli de durumu garipsememektedir. Dindar Abi bile duruma gülüp geçmektedir. Noel Babaya karşı yumuşamıştır. Sert, kaba, acımaz dindar Abi nedense Noel Baba figürü karşısında yumuşuyor. Tabii bir de Rıza’nın ilk başlarda bizim köyde öküzlere söylenirdi diye başlayan repliği tuhaf karşıladığı Noel Baba olma fikri zamanla Rıza’nın kişiliği haline gelmektedir. Karısından ve çevresinden gizlediği işi nasıl oluyorsa kabulleniyor. Noel Baba kendisine cesaret kazandırıyor. Noel baba, Rıza’nın çekingenliğini ve ürkekliğini alıp, yerine güven, girişken bir kişilik kazandırıyor. Ki mahallede, kahvede ve düğünde Noel Baba bütün sempatisiyle gönülleri fethetmektedir. Mutlu son Noel Baba’nın getirdiği bir sonuçtur. Noel baba olmak sorunları çözmüştür. Aniden her şey yoluna girmektedir. Düğün sorunu, borç sorunu, cinsel sorun, zihin karışıklığı ortadan kalkıyor. Yıllarca çözümlemeyen sorunlar Rıza’nın Noel Baba olmasıyla hal olunmaktadır. Erdoğan, Neşeli Hayat’ı son doğru hızlandırması ve mutlu sonla bitirmesi filmin akışına bakıldığında şaşırtıcı gelmemektedir. Sorunla başlayan, sorunlarla devam eden bir filmin sorunla bitmesini düşünmek zorlama olur. Erdoğan’ın Neşeli Hayat’la kendi reklâmını yaptığını söylemek zor değildir. Kendisi dışında güçlü bir oyuncunun olmaması ve BKM oyuncuları etrafına toplamasıyla düşüncelerimizi pekiştiriyor. BKM oyuncularına rast gele dağıtılan roller fazlasıyla yapay kalmıştır. Hele Lokman ve Rıza’nın karısının rolleri çok fazlasıyla sırıtmaktadır. Oyunculukları ve rolleri hiç oturmamıştır. İkilinin yerine daha oturaklı ve tecrübeli oyuncular olabilirdi. Lokman karakterin çok itici geldiğini söylemenin mahzuru yoktur. Skeçlerle tanınan ve halkın beğenisini kazanan oyuncuları farklı – başarısız – rollerde görmek başarılarını gölgeleyen bir durum olmuştur. Erdoğan, zayıf oyuncularla başarılı bir film çıkmayacağını filmin gösterime girmesinden sonra anlamış olmalıdır. Başta dediğim gibi Erdoğan kendisine oynamak istemiştir. Farklı bir film çekme derdine düşmüştür. Filmin başarısızlığını çok önemsediğini sanmıyorum. Erdoğan için önemli olan farklı bir şeyler denemek, gelecekte kendi tarzını oluşturmak istemesidir. Neşeli Hayat, Erdoğan’ın halkına yabancılaştığının resmidir. Burjuvalaşan Erdoğan insanına yönelik yapımlara imza atmak uzak kalmıştır. Dolaysıyla bunu gören seyirci ilgisizliğiyle Erdoğan’a mesaj göndermiştir. Top artık Erdoğan’da.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © osman tatlı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |