"...Ve hepimiz az ya da çok rüyacı değil miyiz!" -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
"Hadi kalk, geç kaldın. Kızlar siz de çabuk olun, çantanızı hazırlayın. Bugün pazartesi okul var." Eşimin sesini duyuyorum. İlköğretime giden iki kızımın tartışmaları yine başlıyor.Aynı şeyler, sıkılıyorum. Sorumluluğu olan bir aile reisi olarak, kafamın sarhoşluğu hiçte yakışmıyor. Hemen her gece arkadaşlarla oturup sayısız içkileri, sayısız esrarlı sigaraları, sahte bir dünyada, üstelik kendi kurduğumuz bu dünyada içiyoruz. Yıllardır devam eden bu yaşamdan bazen rahatsız olsam da hep devam diyorum. Faturası, bedeli ağır olan bu yaşam, beni maddi manevi çökertse de, artık vazgeçmem mümkün değil. Esiri olduğum bu zevk aleminde geçirdiğim süreyi düşündüğümde, kırılıyorum. Aileme bu sürenin onda birini ayırdığımı biliyorum. Gerçeğin farkında olmadan, hatta gerçeği bilsem de hemen unutuyorum. Korkuyorum gerçekle yüzleşmeye.. Doğma büyüme İstanbullu olmama rağmen, hiçte bir İstanbullu gibi yaşamıyorum. Artık bir kaç gün içmeyeceğim diyorum ama bunun da bir yalan olduğunu, akşam üstü arkadaşlardan sadece birisinin aramasıyla yine esrarlı dünyanın, esrarengiz yaşamında içerek, kahkahalarla gülerek eğleneceğiz., belki.. Saati yediyi gösteriyor.Başım dönüyor, kalkıyorum. Hızlı bir şekilde üstümü giyerken, yorgunluktan, sarhoşluktan ayılmaya çalışıyorum. Dört yaşında olan tek oğlum yatağında melek gibi uyuyor. Onu her gördüğümde dayanamayarak yüzlerce kez öpüyorum, hemen her gün. Ablaları kıskançlıkla bakıyor. Haklılar, onlara hiçbir zaman bu kadar ilgi gösteremedim. Düşününce yine bozuluyorum. Kırılıyorum. Yatağına eğilip öpmeye başladığımda uyanıyor. Saçlarımı çekiyor. Bana kızıyor. "Yeter artık bıktım baba, hep öpüyorsun". Bir kaç dakika yatakta boğuşuyoruz.Onu sevmiyorum, kendimi seviyorum, biliyorum. Eşimin getirdiği kahveyi içerken, elimi yüzümü yıkarken, dağınık uzun saçlarımı düzeltmeye çabalıyorum. Cebimden çıkarttığım parayı uzattığımda, eşim her zaman olduğu gibi serzenişte bulunuyor. "Ama bu para yetmiyor, hem bugün pazar var" Duymuyorum, yıkılıyorum.. Dün gece bu paranın iki katını içkiye, arkadaşlarıma harcamıştım. Zamanım, param, arkadaşlara ipotek edilmiş.Koşar adım dışarıya çıkıyorum. Taksiye bindiğimde onları görüyorum. Balkonda bana bakıyorlar. Cefakar eşim, iki kızım, oğlum bana el sallıyor her zaman olduğu gibi. Yola çıkıyorum. İstanbul beni bekliyor, taksi şoförünü bekliyor. Yolcu arıyorum sokaklarda, caddelerde. Uyuşmuş beynimle.. Hava puslu, çok kötü, yağmur gelecek. Yevmiye bile çıkmaz bu havalarda. İyi bir taksi şoförü gemi kaptanı gibi hareket etmek zorunda. Ticari taksi paradır. Hava şartları, zaman, trafik, bu paraya engel olmaz. Kural budur meslekte. Sokak başında bir kadın el sallıyor, görüyorum onu. Duruyorum. "Kardeş bir hastamız var, Çapa'ya gideceğiz." Başımı sallıyorum. Kadın bir apartmana giriyor. Kafamı direksiyona yaslıyorum. Alnımı ovuşturuyorum. Hala sarhoşum, ruh gibi olmuşum. Midem bulanıyor, kusmak istiyorum, camı açıyorum. Apartmandan üç kadın kolkola çıkıyor. Yaşlı bir kadını zorlukla da olsa yürüterek araca bindiriyorlar. Yola çıkıyorum.Ses yok. Aksaray yönüne giden bir otoyola girdiğimde sessizliği bozuyorum. "Geçmiş olsun." Karşılık gelmiyor. Üç kadından çıt çıkmıyor. Şaşırıyorum. Sanki çok kötü bir kelime ağzımdan çıkmış. Ne tuhaf insanlar. Dikiz aynasından yüzlere bakıyorum. Yaşlı kadın doksanından fazla görünüyor. Suratı bir iskelet gibi. Ölüyor ama yakınları hala çabalıyor. Yaşlı kadın sanki bu dünyada fazladan yaşamaya çalışıyor. Beni durduran orta yaş civarındaki kadın dikkatimi çekiyor. Birden kadınla göz göze geliyoruz. Ürküyorum. Gözlerimi çeviriyorum. Önümdeki son model araca bakıyorum. Kadında masum bir güzellik var, solan bir gül gibi. Yüz ifadesi, çehresi ona bir rahibe görüntüsü veriyor. Konuşmak istiyorum, soruyorum: "İnşallah yağmur yağmaz, şemsiyenizde yok hanımefendi." Rahibe yüzlü kadının sesini duyduğumda irkiliyorum. "Yağsa da farketmez kardeş, aylardır her gün hastahane kapılarında perişan olduk. Allah canımı alsa da kurtulsam" . Başını cama dayayarak susuyor. Boş gözlerle yola bakıyor. Sanki intihar aşamasında olan birisinin son sözleri. Hastahaneye gidene kadar yine araçta çıt çıkmıyor. Kadının tarif ettiği bir servis binasında duruyorum. Kadın çantasından para çıkartıp veriyor, yüzüme bakmadan. Hasta yaşlı kadını tekrar sürüklercesine götürüyorlar. Yüzlerce insan, yaşlı genç, çocuk hastahane bahçesinde koşturuyor. Midem bulanıyor. Yangından kaçarcasına hastahaneden çıkıyorum. El sallayan bir yolcuyu almıyorum. Kaçıyorum.. Aksaray meydanından, Unkapanına giderken yolcu arıyorum. Bir tuhaflık var. Bugün insanlar nerede. Her gün geçtiğim bu güzergahta onlarca yolcu olurdu. Rahibe yüzlü kadın, yaşlı kadın ne tuhaftı. İkisinin gözleri de sanki aynı gözlerdi. Belki de annesiydi. Perşembe pazarından geçiyorum hala bir yolcu yok. İnanılacak gibi değil. Karaköy köprüsüne geliyorum, köprü girişindeki korsan taksi durağında sıraya giriyorum. Yeraltı geçidinden çıkanlar, vapurdan inen yolcular önümüzden geçiyor. Arka sıramda bekleyen şişman taksi şoförü elindeki bir gazeteyi sallayarak yanıma geliyor. "Bak birader okudun mu Balatta taksi şoförünü öldürmüşler." Gazeteye bakıyorum. "Taksi şoförü Balattaki evinde öldürüldü. Soyguncular şoförü bağladıktan sonra eviyle birlikte ateşe verdi." Şoförle göz göze geliyoruz. Sanki bir yakınımız ölmüş. İkimizin de gözleri korku saçıyor. Bir kadının sesiyle dönüp bakıyoruz.. "Şoför bey sıra hanginizde?" Gözlerime inanamıyorum. Yanlış mı görüyordum. Rahibe yüzlü kadının sanki gençliği karşım da duruyor. Yüz, gözler, sanki o gelmiş. Bir tuhaflık var. Sıra bende.. Şaşkın bir halde soruyorum: "Ne tarafa bayan?" "Balat, Kanlı Kilise." Konuşamıyorum. Sanki içimden bir el beni geri çekmeye çalışıyor. Kadının güzel yüzü beni dehşete düşürüyor. Suratının arkasında sanki başka bir yüz var. İlk kez bir kadından böylesine çekiniyorum.Sıramı veriyorum. "Sen götür istersen" Şişman şoför aracına binerken birden vazgeçiyorum. Sanki ben konuşmuyorum. Oraya gitmem şart. Bir güç beni çağırıyor. "Neyse buyurun ben götüreyim hanımefendi." Şoför bana somurtarak bakıyor. Kızgın şoför. Köprüden geçerken aynada kadına bakıyorum. Kadın sanki bir robot. Bir heykel gibi duruyor. Bu kadar tesadüf olurmu. Rahibe yüzlü bir kadını hastaneye bırakmışım. Onun gençliğini ise bir kiliseye götürüyorum. Balatın eski tarihi surlarından, binalarından, eski dar yollardan güçlükle geçiyorum. Kanlı Kilise tüm kızıllığıyla önümüzde duruyor. Bu kadının kilise ile ne işi var. Yıllardır kapalı bu kilise. Ücreti söylemeden parayı uzatıyor. Para üstünü almadan iniyor. Kilisenin küçük bir kapısından içeri girip kayboluyor. Hayretle onu seyrediyorum. Rahatlıyorum. Balat sahil yolu şimdi daha da güzel.. Sırtımdan bir yük boşalmış gibi.Yağmur başlamadan birkaç yolcu bulmalıyım.. Gaza basıyorum..Önümde ki araçlarda da telaş var.Hemen hepsi kaçıyor..Fren sesleri ortalığı yakıyor.Neler oluyor. Araçlar sağa sola, şeritlere kaçıyor.Frene basıyorum, tekrar basıyorum.Durmuyor. Cam parçaları suratımda dağılıyor. Bana bakıyorlar.Ne işim var, yerde.Sırt üstü asfaltta yatıyorum.Polisler insanlar başım da durmuş, bakıyor.Kımıldayamıyorum.Sesleri duyuyorum. --Ölmek üzere-- --Ambulans geliyor-- --Hemşerim dayan, az kaldı-- Uykum var. Uyumak istiyorum.Gözlerim kararıyor.İnsanlar nereye gitti.Onu görüyorum. Yaşlı kadını görüyorum.Bana bakıyor.. Hastanede değilmiydi..Bana gülüyor.Bir çocuk var yanında, başını okşuyor. Oğlum, bana bakıyor.... Ölüyorum..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şenol Durmuş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |