Sorularla dolu bir kitap... hiçbir zaman eksiksiz olamaz. -Robert Hamilton |
|
||||||||||
|
Araç kýrsalda ilerliyordu, yol kenarýnda erik satýyordu yaþlý bir adam, Ýdris yavaþladý, erik satýn alýp araca geçti, geri geri çýkarken, arkadan gelen traktörü fark etmedi, “arkana bak” dedi Nur, Ýdris yavaþladý, hemen oðluna baktý, bunu neden oðlu söylememiþti ki? Tam arka koltukta oturan oðlunun kulaklarýnda kulaklýk vardý, cep telefonunda bir þeye bakýyordu, uzanýp aldý telefonu, gözlerine inanamadý: Çýplak iki bücür erkek zenci. Karýsýna gösterdi telefonu. Karýsý çýðlýk attý. Kusacak gibi olup aðzýný tuttu. “Ne zamandýr böylesin?” “Baba sandýðýn gibi deðil. Bir siteye týkladým yanlýþlýkla çýktý orasý.” “Bana bunu kanýtlamak zorundasýn.” Telefonu onun yüzüne fýrlatýr gibi yapýp koltuða fýrlattý. Kýsa bir süre sonraydý. Ýdris kafasýndaki düþünceleri daðýtmak için müzik açmýþtý. Ön sað tekerden bir “pof” sesi geldi, araç yalpalýyordu. Aracý kenara çekti, inip baktý, lastik patlamýþtý, eðik bir çivi vardý lastikte. Taner de babasýnýn yanýndaydý. Ýdris, çiviye küfür etti. “Baba bence çiviye küfretme.” “Nedenmiþ?” “Laneti tutar. Hem çivi mi suçlu? Çiviyi atan el suçlu deðil mi?” Güldü. “Hýýý, tavuk mu yumurtadan çýkar, yumurta mý tavuktan çýkar gibi bir soru. Felsefeci bir çocuk yetiþtirmiþiz; haberimiz yok. Ey Allah’ým. Zevzeklik yapmayý kes! Caným sýkkýn.” “Tamamdýr. Teþekkür ederim baba.” Ýdris, ters ters baktý ona: “Pekala, bay felsefe, lastiði deðiþtirelim. Bagajdan aletleri yedek lastiði çýkar bakalým.” “Belim aðrýyor baba; yapamam. Kaç zamandýr belimde bir aðrý var. Geçenlerde basket maçý yaparken düþtüm de. Aðrý azdý.” Ýdris, yeni lastiði takmýþtý, yolcular tarla yanýndaki aðacýn altýnda, gölgede oturup çevreyi seyredip sohbet ediyordu, Ýdris gelin iþareti yaptý eliyle. Yolcular bindi araca. Taner, araca bineceði sýrada Ýdris “dur” dedi, aðacýn altýna geç, seni fotoðraflayacaðým. Hatýra olsun. Cep telefonumda sonsuza dek kalacak!” Taner, koþarak aðacýn altýna geçti sevinçle. Babasý onu önemsiyordu. “Gülümse” dedi Ýdris, cep telefonunu onu çekecek gibi kaldýrdý, onu çekmek yerine hemen araca bindi ve gazladý, baðýrarak dedi ki: “Biraz yürü de lastik tamir etmenin zorluðunu belki anlarsýn.” “Ama babaaaa!” Taner, çok geride kaldý. Ýdris, geri baktý aynadan, oðlu gözden kaybolana kadar bastý, toprak yola saptý. Düþündüðü gibi oldu ve tekrar asfalt yola çýktý, ilerledi ve tam oðlunun yanýnda durdu. “Ben de sizi baþkasý sandým. Arkadan dolanmak ha. Baba çok zekisin.” “Umarým bir gün düzgün bir adam olursun; emeklerim boþa gitmez.” “Gitmeyecek baba. Haklýsýn; özür dilerim. Belim konusunda yalan attým.” Taner, araca bineceði sýrada cebinden çivileri çýkardý. “Yerde bir sürü eðik çivi var… gördüðümü topladým… Biri bilerek asfalta çivileri atmýþ.” “Ya önümüzde yine çivi varsa… sen yürü önden git kontrol et.” dedi Ýdris. “Süper bir fikrim var baba!” Cep telefonundan bir uygulama açtý. “Nedir o, evlat” “Yerde çivi varsa telefon bib bib diye öterek yerde çivi olduðunu söyleyecek.” “Yani hazire arayanlarýn kullandýðý alet gibi.” “Aynen.” Taner, aracýn önünde gidiyordu. Cep teli yere uzatmýþtý. Ýdris, onu birkaç metre geriden takip ediyordu. Taner birden yön deðiþtirdi. Cep telefonu çok yüksek sesle; “bib bib” diye sinyal sesi veriyordu. Taner, yolun kenarýna gitti, oradan da boþ tarlaya girdi, “Nereye oðlum?” “Dur baba!” Diye baðýrdý ve þöyle mýrýldandý: “Belki de Roma döneminden kalma altýn sikke dolu çömlek bulacaðým! Bulursam yaþadým, kendime ve dostlarýma istemediðim kadar uyuþturucu alabilirim! Partilerin kralý olurum!” Taner, yere eðilmiþ kazýyordu elleriyle. “Oðlum ne yapýyorsun.” “Bu da nedir” dedi Taner, vay anasýný.. içi altýn doludur dilerim!” Bir patlama oldu bu sýrada. Kum ve toprak havada saçýlýp uçuþtu. Taner, haya birkaç metre sincap gibi uçtu ve çuval gibi yere serildi, hendeðe savrulmuþtu, toz toprak uçuþuyordu havada. Çömelip baþýný önüne eðer Ýdris yavaþça baþýný kaldýrdý, ayaða kalktý, hendeðe yanaþýp aþaðý baktý: “Oðlum, iyi misin?” Taner, gözlerini açtý, yerde kopmuþ kolu gördü. “Kolum koptu baba. Kolsuz ne yaparým. Hayatým bitti, hiçbir kýz bakmaz bana artýk, engelli oldum.” Aðlýyordu. “Geri zekalý herif; kolun yerinde!” Taner, koluna baktý, kolu yerindeydi. Saçlarý karmakarýþýk olmuþtu elektriðine tutulmuþ gibi, suratý simsiyahtý. “Sen tarlaya neden saptýn aniden?” “Ya altýn sinyali verdi uygulama.” Topraða bulanmýþ cep telin ýþýðýný gördü, eline aldý cep telefonunu: “Altýn olunca böyle mor ýþýðý yanar cihazýn. “Bib bib” sesi çýldýrmýþ gibi yüksek gelir. “Buldun mu altýný?” “Buraya neden mayýn mý ne koymuþlarsa?” “Çýk oradan gel yanýma.” “Ya bir daha varsa mayýn?” “Uygulamayý kullan.” Baktý. Birden söndü cep telefondaki ýþýk. Cep telefonu iflas etmiþti. Tel kapandý. “Þarzý bitti galiba. Ya da patlamadan etkilendi.” “Týrman. Çýk þuradan. Elini uzat.” “Ayný yerden gelemem. Þu tarafta yol var galiba. O taraftan dolan.” Ýdris, tarlanýn kenarýndaki yola girip hendeðe yanaþtý. Elini uzattý oðluna: “Týrman. Elimi yakala. Bommm!” diye baðýrdý. Týrmanan Taner, korkuyla yerinden zýpladý, yuvalanýp düþtü hendeðin dibine. “Ya baba ödümü patlattýn þakanýn sýrasý deðil.” Bu sýrada yolun diðer tarafýndan bir adam çýktý. Nimet, Ayla ve Nur korkuyla çýðlýk atýp kaçýþtý. Adamýn baþýna saplý bir balta vardý. Yüzü korku filmlerindeki zombiye benzeyen adam: “Yardým edin diyordu alçak sesle, acý çekerek, yavaþ yavaþ yaklaþýyordu. Grup koþarak ormana girdi can havliyle. “Neler oluyor orada?” dedi Taner. Ýdris, þaþkýndý. Bu gerçek miydi. Zombi gibi ilerleyen, yaklaþan adama bakakalmýþtý. “Bu bok herif de neyin nesi” dediðinde, hýzla gelen kürek sað yanaðýna çarptý ve yuvarlanarak hendeðe düþtü. Gözü kararmýþtý. Bayýlmýþtý. “Ne oldu sana baba?” diyordu Taner. “Bilmiyorum” dedi acýyan yanaðýný tuttu. Biri bana bir þeyle vurdu. Taner Ýdris’in omuzlarýna bastý, Ýdris yavaþ yavaþ ayaða kalktý hendeðin duvarýna tutunarak, Taner yukarý çýkmayý baþardý. “Ýp, uzun bir sopa bul, aðaç dalý da olur.” dedi Ýdris Taner aðacýn altýnda bir uzun dal parçasý bulup geldi, bir ucunu babasýna verdi, yavaþ yavaþ onu yukarý çekti. Aracýn yanýna geldiler. Ýdris, yanaðýný tutmuþtu; “yanaðým çok acýyor, þiþiyor bu.” “Nerde bizimkiler?” dedi Taner. Taner, annesine seslendi. Yanýt alamadý. Araca bineceklerdi. “Arka sol lastik patlamýþ baba. Aman…diðeri de patlamýþ.” Ýdris, küfür etti, geliyordu bakmaya arkaya. Taner ise þoför mahalline yanaþtý. Ýdris baþýný eðdi. “Lastikler patlamamýþ” dedi. “Þaka yaptým baba.” Güldü. “Sen bekle. Þu tarafa bir gidip geleyim. Bizimkilere bakacaðým.” Gözle kaþ arasýndan, adeta yýldýrým gibi araca bindi bastý. Çok süratliydi, toprak yola saptý, dönüþ yapýp asfalt yola girecekti, iri bir taþa çarptý araç ve yan tarafýna taklalar atarak savruldu meyilli arazinde. Ve ters döndü kaldý leþ gibi. Ýdris, güneþten sakýnmak için bir eli alnýnda manzarayý izliyordu, toz duman kalkmýþtý, gerisi görünmüyordu, ilerledi ve yokuþun aþaðýsýnda ters dönmüþ ve çok sevdiði aracýna bakýyordu. Üstünde bir çizik bile olsa onu huzursuzluða boðan aracý hurda vaziyetteydi. Birkaç dakika boyunca dondu kaldý. Elini cebine attý, sigara paketini arýyordu. Taner ise hurda aracýn eðik kapýsýný aralayýp dýþarý çýkmýþtý. “Ben iyiyim baba; endiþe etme” dedi ve korkuyla geri geri gitmeye baþladý. Fren yaptým ama tutmadý bana, benim suçum deðil. Düþtü. Baþýný taþa çarptý, baþý yarýlmýþ kanýyordu. Ýdris, ise düþüncelere dalmýþtý, hesapta ailesinin evinin önüne bu güzel cipi çekecekti, bu pahalý cip…çalýþarak kazandýðý parayla aldýðý araç… gururlanacaktý…ve o güzel araçtan ailesi inecekti çocuklarý, onlarla da gururlanacaktý. O güzel hayal yerle bir olmuþtu. Daha yeni bakýmlarý yapýlmýþtý aracýn, tertemizdi, mis gibiydi. Ýdris araca arkasýný döndü, sigaradan bir nefes çekti, çevreye bakýndý, kimseyi göremedi, araca doðru ilerliyordu hýzla. “Baba sakin ol lütfen.” Taner, epey uzaklaþtý oradan. Ýdris kýsa bir araþtýrma sonrasýnda araçtaki cep telefonunu buldu. Açtý baktý haritaya cep telefonundan “Burada ilerde bir köy var, daha ilerde bir kasaba. Aracý buradan çýkartýp tamir ettirebilirdi. “Gel buraya eþek herif?” “Beni pataklamayacaksýn, deðil mi baba?” “Yok oðlum; gel.” Yolun kenarýnda bekliyorlardý. Ýdris yola çýkmýþ ileri bakýyordu. Taner yol kenarýnda baðdaþ kurmuþ oturuyordu. Yarým saat geçmiþti. Yolda tek araç görünmüyordu. Ses geldi, Nimet, Nur ve Ayla koþarak geldi. Ormanda kaybolmuþlar. Aile ilerlemeye baþladý asfalt yolun kenarýndan “Daha ne kadar ilerleyeceðiz baba?” diye sordu Taner, o pis çukurdan nasýl kurtulduk ama.” Taner’in gözleri sevinçle parlýyordu. Ýdris aðzýný eðerek þöyle dedi: “Daha ne kadar ilerleyeceðiz baba? O pis çukurdan nasýl kurtulduk ama.” “Büyük sýkýntý atlattýk, her neyse. Annemin evine geldik sayýlýr.” Bir kilometre kadar sonraydý. Yolun kenarýnda bir çocuk göründü, “sanýrým yola çivileri atan bu çocuklar” dedi Taner. Ýdris baðýrdý: “Gelin lan buraya piç kurularý!” Çocuklar kaçtý. Tezgahýn olduðu noktada kayboldular orman tarafýnda. Yol kenarýnda þeftali satan adam vardý, lastik önündeki kartonda iri harflerle þu yazýyordu: “Çivi Gibi Ýri Þeftali.” Ýdris, bir þeftali aldý, karýsýna attý; “yakala.” Karýsý havada yakaladý þeftaliyi. Satýcý yaþlýydý, kenarda uyuyordu hasýrýn üstünde. Periþan bir vaziyeti, fiziði vardý. Yaþlýlýk kýlýç gibi doðramýþtý bir zamanlar süt gibi güzel olan 18 yaþýndaki genci. Sinekler uçuþuyordu kafasýnda, her yerine konuyorlardý, saçsýz baþýna kasketi koymuþtu. Yan tarafýna uzanan, ayaklarýný karnýna çeken adama Ýdris, kibarca dayý diye seslendi. Yaþlý adam bir türlü uykusundan uyanamadý. “Evlat” dedi Ýdris, “elimde sihirli bir deðnek olsa ve senin zihnini dayýný bedenine, onunkini de senin zihnine geçirsem, ne dersin?” “Baba delirdin mi? Asla olmaz.” “Belli bir süreliðine.” “Asla. Hem niye böyle bir þey dedin ki.” “Empati yapmayý öðrenirsin. Seni kalýn kafalý. Bir tecrübe edinirsin diye. Farkýndalýðýn artsýn diye.” “Baba boþ boþ laflar etme bence.” Odunu fark etti. “Þununla deneyelim” dedi. Yaþlý adamýn arkasýna geçti ve odunla ona vuracak gibi hareketler çizmeye baþladý. “Ýdris gel, kes þunu” diye fýsýldadý. “O odunu kenara býraksan iyi edersin genç adam.” “Dayý sen uyumuyor muydun?” Yaþlý adam Ýdris’e satýþ yaptý. Tatlý dilli, yumuþak yürekli biriydi. Ayak üstü sohbet uzadý, samimiyet geliþti, “Ýdris bey” dedi, “bu genci yanýma bir aylýðýna býraksan onu tertemiz geri alýrsýn. “Ýþ yapmaz, canýný sýkar.” “Ben onu adam ederim” dedi, sevecen bakýþlarla, eline odunu aldý. Taner yaþlý adamýn boynuna kolunu doladý; “dayý seni sevdim, harbi konuþan adamlarý severim, senin yanýnda kalsam her iþi yaparým. Senin gibi tatlý dayýlar bu dünyada daha fazla olsa ne güzel olurdu.” “Evlat, babana layýk olmaya çalýþ, onu utandýrma. Aksi halde rüyalarýna girer kabusun olur yumruk çakarým sana. Baþ üstüne efendim de bakayým, bizim kültürümüzde böyledir.” Taner; “baþ üstüne efendim.” Taner yaþlý adamý kucakladý. “Babamla hiç böyle þeyler yapmayýz.” Yaþlý adam Ýdris’in aracý kurtarmak için birileriyle görüþtü eski cep telefonuyla. Ýdris tamircisiyle görüþtü. Tamirci aracý hendekten çýkarmak için traktör yollayacaðým dedi. Uzun bir süre sonra yolda bir römorklu traktör göründü. Dört kiþi vardý römorkta, biri iri yarýydý ve traktör de de þoför yanýnda yaþlý bir adam vardý, adý burhandý, ayý balýðý dedikleri iri yarý gencin dedesiydi. Hacý Burhan dedikleri yaþlý adam evin önünde can sýkýntýsýyla otururken torunu sözü edilen iþi yapmaya gideceðini söylemiþti, “ben de sizle geleyim, hareket olur. “Ortam deðiþikliði ruh haline iyi gelir” diye düþünmüþtü, bir iþ yapacaðýndan deðil. Burhan Ýdris’e selam verip yanaþtý, el sýkýþtýlar. “Büyük geçmiþ olsun” dedi. Ýdris, durumdan söz etti. Burhan kentli bu ailenin sorununu çözmek için gereken her þeyi yapacaðýný, söyledi, “bizde kalabilirsiniz. Araç tamir olana kadar.” Ýdris’in caný sýkýldý. Köydeki tamirci tarým aletleri, motosiklet, traktör. .her türlü aracý tamir edebiliyordu. Evinin önündeki garajda, emekliydi. Daha çok tarým makineleri tamir ederdi. Ýdris, sigara yakmýþtý. Kokusu çok hoþ gelmiþti Burhan’a. “Bir dal da bana verir misin?” “Kusura bakma. Ýçtiðini bilmiyordum hacý dede.” Ýdris de ona diðerleri gibi “hacý dede” demeyi uygun bulmuþtu. “Ya dede hani yakmayacaktýn?!” dedi torunu. “Bir tane torunum” dedi, “Koydum mu oturturum.” Herkes gülmeye baþladý. “Günde bir tane hakkým var… onu bizim evin orda içmiþtim. Doktor yasak etti sigarayý… kalp iyi durumda deðilmiþ.” Ýdris, cipin oradan nasýl çýkarýlacaðýna dair fikirlerini anlattý. “Bu iþ bende” dedi Burhan, “hiç kafaný yorma. Sen geç git ailenle istersen bize. Þu taraftan. Ayran iç, yemek ye, çay kahve iç.” Ufak çocuklardan biri ordaydý. 10 yaþlarýnda. “Ahmet len, þu amcalarý bizim eve getir, benim neneye selam söyle, misafir yolladýðýmý söyle, yolda kalmýþlar, araç hendeðe devirmiþ amatör.” Güldü üstelik. Ýdris þaþýrdý, þöyle düþündü; “beni, olayý bilmeden bana nasýl ‘amatör’ dersin ki,” zoruna gitmiþti, yüzünde gülümser gibi ekþi bir ifade oluþtu. Ailesiyle eve gidecekti, bunlar iþi çözer diye düþünmüþtü ama fikri birden deðiþmiþti, bu ‘amatör’ lafý yüzünden, kýl kapmýþtý yaþlý adama. “Sorun mu var Ýdris bey? Aracýma el sürmeyin der gibi bakýyorsun da.” “Yok; kafama takýldý. Tamam tamam da dayý, aracý oradan nasýl çýkaracaksýnýz? Merak ettim. Aracý pert ederseniz ne olacak?” “Bak evlat, ayýp ediyorsun. Sen ilk kez giderken ben bininci seferi yapýyordum, bu saçlarý sakallarý nerde aðarttýðýmý sanýyorsun. Hendeðe düþmüþ zaten pert gibi bir þey. Sen bana güven.” Burhan yere çöktü, bir çalý aldý yerden. Çalýyla topraða çizim yapýyordu. Sanki bir askeri operasyon yapacakmýþ gibi ciddi ve kararlýydý, çizimiyle de. Burhan Ýdris’in sýrtýný sývazladý. Ve traktör römorkuna atladýlar, Ýdris yaþlý adama bakýyordu, kafasýnda þu laf dönüyordu: “Amatör amatör amatör. Yolda kalmýþlar araç hendeðe devirmiþ amatör.” Yaþlý adamýn gülüþü geldi gözlerinin önüne. Burhan Ýdris’in ona baktýðýný hissedip baþýný çevirip ona baktý: “Bu muhteþem olaya tanýk olup göreceksin, bak analar ne yiðitler doðurup yetiþtirmiþ. Gelmen iyi oldu. Gözün arkada kalmaz. Ýþi çok güzel çözeceðimizi bizzat gözünle görürsün.” Olay yerine gelmiþlerdi. Burhan kutsal sözlerle traktörden indi, “operasyon yerine geldik!” dedi, hendekteki araca bakarken Ýdris sigara yakmaya davrandý. sigara yakarken Burhan’ý gözlerindeki sevimli ýþýltýyý fark etti ve ona da bir dal sigara verdi: “Torun görmesin.” “He he he!” diye sansar gibi sessiz güldü. Burhan dede grupta çok sevilen saygý gören biriydi: gençler çok dikkatli olmalýyýz. Bu deðerli abinizin aracýný oradan çýkarmalýyýz ve kendimize de dikkat etmeliyiz bir kaza çýkmasýn. Ters dönmüþ aracý düzleþtirmeliyiz. Biri ayaðýný unutursa altýnda kalýrsa…fena…” Burhan þakacý, esprili biriydi ve ayný berbat esprileriyle meþhurdu ve gençleri güldürecek þeyler söylüyordu, yer yer de çok bayaðý oluyordu bile isteye: “Herkes dikkatli olsun, koluna bacaðýna dikkat etsin, boða yýlaný gibi güçlü ve uzun penisinizi her zamanki gibi belinize sarýyorsunuz, deðil mi çocuklar? Geçen gün çok iyi tarif etmiþtim. Merak etmeyin, zamaný gelince evleneceksiniz. Karý kýza bulaþmýyorsunuz deðil mi? Birilerinin karýsýna kýzýna yan gözle bakmak yok…” Böyle þeyler zýrvalýyor, sonra aracý nasýl çýkaracaðýna dair düþüncelerini söylüyor, gençler de fikirlerini söylüyor, Burhan tekrar þakaya baþlýyordu, gençler bu sýrada birbirlerine takýldýlar ve ikisi güreþ etmeye, tozlu toprakta yuvarlanmaya baþladý. Ýdris, yine sigara yaktý. Caný sýkýlarak, bu deli atmosferden bir an önce kurtulmak istiyordu, herhalde bu insanlar yalnýzlýktan, bir sebeple kafayý yemiþ olmalýydýlar. Bir an önce buradan gitmek istiyordu, vakit kaybetmek istemiyordu ama…mecburdu onlara… Ýdris bir dal sigara da yanýnda türeyen Burhan’a uzattý. Bunlarýn iþ yapacaðý yok gibiydi, taþak geçiyorlardý. “Dayý þu iþe baþlasak” diyecek oldu, sustu, gençler güreþmeye devam ederken Burhan altta olana taktik veriyordu. Gençler kan ter içinde yol kenarýnda, çimene oturdu kýsa bir süre sonra. “Bir dal sigara alabilir miyim?” dedi Burhan. “Hay hay” dedi Ýdris, Burhan, sigarayý kulak arkasýna koydu. Bir iddia ortaya atýldý, üç genç ve Ayý Balýðý dedikleri genç arasýnda. Üç genç el birliðiyle ters dönmüþ aracý kaldýrmayý denedi, baþaramadý. Ayý Balýðý denen genç gitti ve aracý kaldýrmayý denedi. O da baþaramadý; ama nerdeyse baþarýyordu. Gençler sigara istedi, Ýdris hepsine birer tane verdi. Ayý Balýðý hariç. Burhan, aracýn yanýna gitti, “bir de ben kaldýrayým” dedi, denedi ve gaz çýkardý, herkes gülmeye baþladý kýrýlýrcasýna. Onlar gülerken Burhan, orada inceleme araþtýrma yaptý ve çýktý hendekten: “Aman çocuklar dikkat edin” dedi, “benzin sýzýyor depodan. Sigaralarý atýn. Havaya uçmayalým durduk yere.” Bir gülüþme oldu. Gençler yine birbirine girdi, ikisi yerde kapýþmaya baþladý, iþ ciddileþti ve yumruklaþmaya baþladýlar, biri birinin sigarasýný çalmýþtý, çalýnan sigara da kýrýlýp içilemez hale gelmiþti, Burhan onlarý ayýrýp sakinleþtirdi, “Þu mallara sigara ver de sakinleþsinler, Ýdris bey evladým.” Ýdris, onlara sigara verdi. Bir dal da Burhan’da. Herkes sigara yakmýþtý. “Dükkan’ýn açýk oðlum! Kapa þunu” dedi Burhan gencin birine. Genç adam utançla önüne baktý, ‘dükkan’ açýk deðilmiþ. “Yapma hacý dayý yaaa!” Gülüþmeler oldu. Burhan, Ýdris’le þehirdeki hayat üstüne sohbet ediyordu. Ve Burhan aniden kalktý ayaða: “Þu iþi bitirelim, zevzekliði býrakýn!” Burhan kulak arkasýnda sakladýðý sigarayý yakmýþtý. Aracýn yanýna gittiler. Burhan, son bir nefes daha alayým, son bir nefes daha alayým derken, sigarayý aracýn yanýna giderken atmamýþ, atamamýþ ziyan olmasýn diye, en sonunda aðzýnda kalmýþtý sigara, gözlerini kýsmýþ, duman gelmesin diye, iþe kaptýrmýþtý kendini. Hep birlikte aracý düzeltmek, dört teker üstüne gelmesi için çevirmeye odaklamýþlar, kaldýrýp abanýyorlardý. Gençlerden biri þaka yapýnca gülme krizi baþladý, aracý çevirme güçleri erimiþti gülmekten. “Hacý dede at sigarayý!” Atacaðým karýþma iþime, sýpa!” Burhan’ýn aðzýndaki sigaranýn kor külü benzin bulaþmýþ otlarýn üstüne düþtü ve ateþ parladý. Alev parýltýsý. “Patlama olacak kaçýnnnn!!!” diye baðýrdý bunu fark eden biri. Herkes kaçýþtý sýçan sürüsü gibi. Az sonra bir büyük gümlemeyle ters dönmüþ araç havaya sýçradý ve yere düþtü. Herkes þaþkýndý ve aracýn çatýr çutur sesler çýkararak yanmasýný seyrediyordu, kara dumanlar yer yer alevlerle karýþýyordu. Ýdris, bagajdan birkaç bavulu kurtarýrým diye uðraþtý ama alevler sarmýþtý orayý. Uzaklaþtý. Gençlerden biri: “Hacý dede, ben sana dedim at sigarayý; atmadýn!” “Birkaç nefes daha alýp atacaktým. Her neyse. Cana geleceðine mala gelsin caným. Ölen yaralanan kimse yok aramýzda Allah’a çok þükür.” Ýdris’in, donmuþ gibiydi, öfkeden bir hayalet gibiydi, heykel gibi acýyla bakýyordu yanan aracýna. Çok aðýr bir depresyona girmiþti. Yüzünü ovuþturuyordu. “Büyük geçmiþ olsun” dedi Hacý Burhan. Ýdris’in sýrtýný sývazladý: “Belki de böylesi iyidir, ölen mölen yok. Takmak kafana Ýdris bey evladým. Yeni bir araç alýrsýn ama öleni geri getiremezsin, deðil mi?” Diðerleri tek tek geldi: “Geçmiþ olsun abi.” Gençler yine aralarýnda bir tartýþmaya baþlamýþtý, gençlerden biri tek camý olmayan güneþ gözlüðünü gömlek cebinden çýkarýp takmýþ, “nasýl, yakýþýklý oldum mu?” demiþti, diðerlerine, espriler baþladý, “daha ilginç biçimde yakýþýklý olabilirsin” dedi uzun olan. Gözlüðü uzanýp kaptý ve tek camý kýrdý, gözlüðün hiçbir camý kalmamýþtý. Fýrlattý ona, “tak bakayým,” aldý taktý gözlüðü, “böyle süper yakýþýklý oldun.” Gülüþmeler koptu, “küçükken de böyle oynardýk ya senle. Kartondan yaptýðýmýz gözlükleri takardýk.” Öteki uçtu yakasýna yapýþtý; “len ona cam taktýracaktým, yüz liralýk gözlük o.! Öteki gülüyordu;” ya yirmi lira o gözlük… yenisini alýrým; býrak ne olursun.” Þaka maka olay ciddi kavgaya dönmüþtü. Onlarý ayýrmaya çalýþýyorlardý. Gözlük camýný kýran: “Sen ailenin trajedisisin. Kot kafa! Ýþ güç yapmayýp karý kýz gözetliyorsun. “ “Yalan atma!” deyip onun boðazýna sarýldý. Ýdris, gerideydi, sigara yakmýþtý, oðlu Taner, bir elini babasýnýn omzuna yaslamýþtý. Öyle temaslara hiç girmezdi oysa. Taner dedi ki: “Ne kadar sersem bunlar!” “Sersem ötesi evlat; bunlarý hepsi at penisi, baþka bir bok deðiller. Bunlar yaratýk. Nefes alýp vermeleri hata, aracýmý dikip býraktýlar!” Taner, gülecekti, tuttu kendini: “Anlýyorum baba, araç gitti, takma kafana bence. Olan oldu çünkü; bu mallarýn sakarlýðý mý kader mi bir þey de geç, kader de bence. Bir ölü yok; olsaydý felaket olurdu, bu yönden bak bence. Araç satýn alýnýr, ama bir ölüye can verilmez.” Ýdris aptal ya da serseri ve derin þeylere kafa yormadýðýný düþündüðü oðlundan böyle sözler duymakla þaþýrdý ve ona baktý uzun uzun, baþýný salladý: “Haklýsýn evlat. Kader deyip geçelim.” Köy evine vardý traktör, yolcular aþaðý indi. Evin avlusu kalabalýktý. Þen þakrak bir biçimde, epey gürültülü bir sohbet vardý, baðýra çaðýra konuþup kahkahalar atarak konuþuyorlardý. Burada her ne oluyorsa matrak bir þeyler oluyordu, Ýdris þaþýrdý, epeydir bununla karþýlaþmamýþtý, bunu unutturmuþtu modern þehir yaþamý, ve gürültülü þamata sanki rüzgar gibi çarpýp salladý ruhunu, çok sevdiði çocukluk arkadaþýný görmüþ gibiydi, büyüdüðü çiftlikle böyle manzaralara tanýk olmuþtu, bu ortam o eski anýlarý hatýrlatmýþtý. Çok yaþlý nene vardý, sýcakta çullarla kaplýydý, çay içiyordu, sonra baþka yaþlý bir adam bacak bacak üstüne atmýþ neneye bir þeyler anlatýyordu, ortaya yaþlý bir kadýn, daha geçkince ve üç genç kýz ipe tütün diziyorlardý, anlaþýlan bunlar tütüncülükle geçiniyordu. Nimet, Nur, Ayla da onlarýn yanýna iliþti selam vererek, buyur ettiler. Çalýþanlar ipe tütün dizmeye çalýþýyordu, kurutma iþlemi yapýlmasý için. Nimet oradaki kadýnlarla, ev halkýyla sohbet ediyordu. Kocasýný fark etti, kocasý ona el sallýyordu, Nimet el sallayarak ve büyük bir gülümsemeyle karþýlýk verdi ona. Sonra yerinden kalkýp bahçede yanýnda kadýnla gezince Ýdris’e yaklaþtý, alçak sesle þöyle dedi: “Hayatýmýn en muhteþem anlarý Ýdris bey, ipe tütün dizme iþini çözdüm sayýlýr. Büyüleyici bir iþ!” Ýdris bir serseme bakar gibi ona baktý: “Seni tebrik ederim.” Kadýn sersem sersem gülümsedi. Ýdris, bir tarafa baktý sýkkýn. Sýra dýþý bir þey olduðunu anlamýþtý, ona sokuldu iyice, bir koluna doladý elini, usul sesle: “Ne oldu Ýdris bey?” Ýdris sesini onun sesine benzetmeye çalýþarak dedi ki: “Ne oldu Ýdris bey?” Kadýn üzülerek önüne baktý, aðlayacak gibi. “Ya dünyadan haberin yok! Ya cipimi havaya uçurdu geri zekalýlar!” “Nasýl nasýl?” Olayý anlattý. Tamirci Murat geldi, Ýdris’le bir köþede sohbet ediyordu: “çok üzüldüm arkadaþ, aracý oradan ben çýkartýrým, yapabildiðim kadar yaparým, bu iþlerden anlarým. Sonra gelip alýrsýn. Uzun bir süre bende kalýr. Keþke Burhan dayýyý almasaydýnýz yanýnýza. Onda bir sakarlýk vardýr, el attýðý iþin baþýna bir þey gelir kesinlikle. Küçük torunu film yapýmcýsý olacaðým diye tutturdu, korku filmi çekecekmiþ. Bomba yapmaya çalýþýyormuþ. Angut!” “Bomba mý?” dedi, oðlu hendeðe düþtüðünde olan patlamayý hatýrladý. “He.” “Nasýl bomba bu?” “Mayýn. Korku filmi için mayýn lazýmmýþ da. Köydeki ufak çocuklara para vermiþ. Yola çivi atmalarý için. Araçlarýn bazý parçalarýný çalýp satýp film için kamera alacakmýþ. Sen kim, mayýn yapmak kim. Sen nasýl mayýn yapacaksýn ki? Teknik bilgin var mý ki? Moloz!” “Bence mayýn yaptý.” “Anlamadým; ustam?” “Bence mayýn yapmýþtýr.” “Nerden çýkardýn ki bunu? Nasýl bileceksin ki? Sen köyün yabancýsýsýn.” Ýdris, þu patlama olayýný anlattý. Murat, yere, önüne baktý suçlu gibi. O SABAH Murat, incir aðacý altýnda oturmuþ serinleyip çay ve sigara içiyordu, tespihi masa üstündeydi, Evin baþýnda Mahmut göründü. Mahmut yanaþýp hal hatýr sordu, bir poþete sarýlý bidon getirmiþti: “Murat abi, bu bidonu birkaç gün saklayabilir misin?” “Nedir len bu?” “Filmimde kullanacaðým malzeme. Bizimkiler el sürer çöpe atar diye sana getirdim. Bunu saklar mýsýn? Saklarsan sana iþlerinde yardým eder para almam. “Olur” dedi aldý koydu depoya. MAHMUT’ ANNESÝ “Bu Mahmut’un adam olacaðý yok, inek herif, adam gibi sigortalý bir iþte çalýþsa” diye düþünüyordu Murat, karýsý menemen yapmýþtý, ona ekmek bandýrýp yiyordu. Mahmut’un annesi Hanife göründü, kahverengi gözleri neþeyle ýþýldýyordu, Mahmut’a selam verip hal hatýr sordu, evin kadýnýna seslendi: “N’apýyon komþuuu… ben geldim!” Mahmut’la sohbete döndü, çok kaygýlýydý, dedi ki: “Bizim oðlan bi’ boklar karýþtýrýyor, baþýna bir bela gelecek. Elektronik bir þeyler ve sývýlarla bir þeyler yaptý. Bidona koydu. Aman anne elleme patlar dedi. Patlayýcý mý ne yapýyor filmi için. Geberip gidecek patlatacak uçuracak evi havaya. Kendi geberip gidebilir ama ev yerinde dursun bari. Jandarma evi basýp alayýmýzý içeri alýrsa… terör eylemi için bomba yapýyorsunuz derse haberlerde izledim az önce el yapýmý bomba… yapmýþlar… basmýþlar bir evi… bizim çocuk bir þey getirdi mi sana bidon? Öyle bir þeylerle uðraþýyordu yakaladým açacaktým elleme patlar dedi, hýzla gelip elimden aldý geçenlerde. Arkadaþýyla telefonda konuþuyordu amonyum biþey biþey diyordu neydi ya, hah! hatýrladým, amonyum nitrat mý nedir, sordum birine, patlayýcý yapmakta kullanýlýrmýþ, bulundurmasý yasak.” Murat korkuyla sarsýldý: “Yok ablam. Bana bidon midon bir þey getirmedi.” Korkusunu, utancýný çaktýrmamaya çabalýyordu, þöyle düþündü: “Ne kadar kuðu baþlýyým, ya niye hemen kabul ettim ki o þeyi, niye sorgulamadým ki!” Kadýn gitti ve Murat siyah poþet içindeki bidonu korka korka aldý ve yolun kenarýndaki hendeðe fýrlattý ve eðildi bomba patlayacak diye. Baktý; patlama olmamýþtý. “Þükür” dedi ve oradan ayrýldý. Bir beladan kurtulmanýn sevinciyle. El yapýmý bomba yere düþünce ateþleme sistemi devreye geçmiþti. Birkaç saat içinde patlayacaktý, kýrmýzý ýþýk yanýp sönüyor ve kalan süreyi yazýyordu ekranda. Ýdris baþýna balta saplý kiþiden söz etti: “O maymunu bir yakalasam…” Murat, yine yere, önüne baktý, sabah oðluna sormuþtu: “Saatlerdir neredesin?” “Mahmut’la takýlýyordum baba. dereye balýk avlamaya gittik. “ “Elindeki balta nedir?” “Korku filmi için.” “Býrak þu deliyle takýlmayý. Film milim çekemez o.” “Çekecek; çok para kazanacaðýz baba! Seni de göreceðim o zaman!” Murat güldü: “Ya býrak oðlum, inanma þuna. Boþa zaman kaybý.” “Ya baba, plastikten bir maske yapacak, maskeye balta saplý görünecek. Teknik malzeme olarak zayýf ama imkanlar dahilinde çok iyi uydurukçu.” “Ey Allah’ým. Evlat, býrakýn bu iþleri. Cuma günü namazda göremedim sizi? “Arkadaydýk baba, en arka saflarda” diye yalan attý. Murat, sigara yakmýþ, baþý hala önündeydi. Ýdris sordu: “daldýn gittin, murat bey, þu ucube…baþýna balta saplý ucube…neden buralarda öyle geziyor ki…bir anlam veremedim.. Haným çocuklar görünce dehþete kapýldýlar. Gerçek sandýlar. Bir de biri yüzüme kürek indirdi, gözlerim karardý…küreðin bir yerinde kýrmýzý boya vardý. “Allah Allah” dedi Murat, kim olabilir, buradakiler düzgün insanlar, kimmiþ o adi, ona iyi bir dayak çekmek lazým. OYSA SABAH Murat’ýn aðzýnda bir sigara, gözlerini kýsmýþ, yüzü terlidir, þöyle diyor: “Oðlum o küreði neden aldýn? Kafaný patlatmaya çok yaklaþtým.” “He he” diye güldü: “Çekim için lazým baba, sonra getiririm merak etme.” “Kürek gelmezse eve giremezsin ona göre.” “Takma kafana. Ayrýca kürek benden deðerli mi?” “Deðerli!” Murat, sabahki manzaradan sýyrýlýp çýktý ve þöyle dedi Ýdris’: “Ben bulur hesap sorarým onlardan.” “Araçsýz ne yaparým?” diye üzüntüyle konuþuyordu Ýdris, “bir yerden araç bulsam, kiralasam… var mýdýr böyle bir imkan?” Murat, onu tamirhanesinde getirdi. Aðaçlar içinde bir garaj vardý, hangar gibi büyüktü, açýk alanýnda hurda birçok araç vardý iþi bitik, paslý kaportalar… Ýdris, orada Murat’la sohbet ederek gezintiye çýktý, aðaçlarýn altýnda eski kýrmýzý bir minibüs gördü, “Bu aracý sana satabilirim?” dedi Murat. Ýdris güldü. Çok eski yýllardan kalma minibüse dikti gözlerini. Yüzüne kürek yediði için yüzü þiþmeye baþlamýþtý. Acýyan yerleri okþadý. Ýdris, aracý incelerken bu aracý uzun yýllar önce yaþadýðý yerde, çiftlikte gördüðünü hatýrladý, birisi dolmuþu düðün arabasý yapmýþtý, içinde gelin damat ve baþka süslü insanlar vardý. Ýdris o zamanlar 10 yaþlarýnda olmalýydý. Aracý incelerken ýsýndý, sevdi bu aracý. Pazarlýk ediyorlardý, Ýdris eski karavaný fark etti, çekme karavan. Murat; “onu asla satmam” diyordu ama Ýdris karavaný incelemeye baþladý. “Geçen sene aldým tamiri yeni bitmedi; ama belki…” Murat’a para lazýmdý, daðda bir ev yaptýrýyordu ve Ýdris’in önerdiði para güzel bir paraydý. “Ama karavanýn iþi bitmedi, bitsin öyle alýrsýn.” “Yok, bununla gideyim, eþim bayýlacak buna, eski þeyleri sever.” “Caymak yok.” “Yok.” “Ama istersen karavanýn iþlerini bitireyim. Öyle alýrsýn. Yolda kaza çýkarsa ailecek yok olmanýza üzülürüm.” Ýdris güldü: “Merak etme.” “Para iþi ne olacak?” “Sonra.” Para ve hukuki iþlemleri sonra halletmeyi önerdi Ýdris, cep telefonundan iþ yerinin fotoðraflarýný, videosunu gösterdi güven vermek için. Bu zengin adama güvenebileceði açýktý Murat’ýn. Ama ona acil para lazýmdý ve ilçeye gidip bankadan para çekmeyi, en azýndan bir miktar… hukuki anlaþma yapýlmadan. Ýdris, iyi bir miktar önerdi; anlaþtýlar. Murat’ýn aracýyla bankaya gidip para iþini çözdüler. Ýdris, bir miktar para ödedi. Saatler geçmiþti. Ýdris’in yüzünün bir kýsmý fena þiþmiþti. Akþam olmuþtu. Ýdris ve Murat kafa kafaya vermiþ iki kardeþ gibi sohbet ediyordu buranýn güzelliðinden, aðaçlardan, hayvanlarýndan, bitkilerinden, geçmiþ olaylarýndan, yakýn olaylarýndan, mevsimlerinden, acýlarýndan ve sevindiren her þeyinden, evin yolunda usul usul ilerliyorlardý. Uzakta bir gölge göründü, yaklaþýyordu. “Babaaa!” diye baðýrdý, Metin, “senin deðerli küreðini getirdim.” Güldü. Küreði fýrlattý. Bütün gücüyle. Küreði gülle gibi fýrlattý, bilirsiniz, gülle atýcýlarý kendi çevresinde döner. Kürek havada döne döne, bumerang gibi ya da bir ortaçað silahý gibi “výnnn” ederek bir garip ýslýkla yaklaþtý. Ýdris, hava bombardýmanýna tutulmuþ asker gibi yere kapaklandý. Murat, acýyla inliyordu. Omzuna isabet etmiþti küreðin sapý. Ay ýþýðý vuran aydýnlýk kürekteki kýrmýzý yeri parlatýyordu. Ýdris bu küreði tanýmýþtý. Murat, yerde acýyla bir süre durdu ve Ýdris; “bu kürek baþýma indirilen kürek” dedi, küreði eline aldý ve vuracak gibi Murat’ýn üstüne yürümeye baþladý. “Sen de bu iþin içindesin, deðil mi?” Murat, korkarak geri geri gidiyordu; “sakin ol dostum, çocuklar küreði benden aldý, haberim yok. Bir þeyler çeviriyorlar, cahili çocuklar. Kusura bakma. Onlar adýna özür dilerim.” Evin bahçesinde yer sofrasý kuruldu, semaver yakýþmýþtý. Çatak býçak sesleri, kahkahalar, yüksek sesli sohbetler, abartýlý gülmeler, öz denetim ya da sansür yok, herkes içi neyse o, ara ara küfürler uçuþuyor havada. Aðýr küfürler hem de. Onlarýn samimi, yürekli konuþmasý aðýr küfürleri ortamda kabullenilmese de hoþ karþýlanýr kýlýyordu, o küfürler doðallýðýn bir parçasýdýr. Sohbette konusu geçen birilerine. O bana þunu yaptý, þöyle oldu. Tavuklarý mýsýrlarýmý yedi, köpeði tavuklara daldý, mallarý bahçeme girdi, geçiyordum selamýmý almadý. “Öteki ne der?” düþünür daha çok þehirlilere ait bir tavýrdýr, özellikle soylu geçinenler. Köylü insanlar buna aldýrýþ etmezler. Mahmut ve Ýhsan Evin iki oðlu daha vardý, onlar tütün iþini yapmak istemiyordu;“ biz kendimizi bildik bileli bu iþi yaparýz. Bizi küçük görüyorlar, onlara göre örümcek kafalýyýz. Sýçtýðýmýz boklar bizi tanýmýyor. Ýhsan ve Mahmut eve gelmiþlerdi. Murat, onlarý bir tarafa çekip sorular sormaya baþladý, onlarýn ifadesini alýyordu polis gibi. Mahmut dedi ki: “Ben bu salaða adama vurur gibi yap korkut dedim, çekim yapacaktým. O salak ayarlayamamýþ yanlýþlýkla yüzüne kaptýrmýþ küreði. Biz doðal akýþý olan bir kýsa korku filmi çekecektik hesapta. Öteki taraftan baþý baltalý zombi çýktý, senin muhteþem oðlun, cep telefonuyla çekiyordum; ama iþ hesapladýðýmýz gibi olmadý. “S.kerim sizin korku filminizi la!” dedi Murat, “oðlum düzgün bir iþ yapýn. Adamýn yüzü þiþti yamuldu. Þikayet etse sizi alýrlar.” “Abi kimseye bir þey deme ne olursun, mahvolurum. Zaten kýsýtlý olanaklarla film çekmeye çalýþýyorum.” “Ýyi, çekebildin mi bari?” “Ya abi tam o an kayýt yerine basmamýþým telefonunun, ziyan oldu gitti film.” “Adam da boþa yedi küreði.” Güldü. Ýdris, arkadan sinisine yanaþmýþ onlarý duymuþtu son cümleyi: “Boþa yedik küreði, ha?” “Ya yok abim. Kusura bakma abim, asýl küreði yemesi gereken bazýlarýndan söz ediyordum da.” Bahçeye sessizlik hakim olmuþtu, bir cýrcýr böceði ýsrarlý bir sevinç, yaþama asýlma güdüsü sergiliyordu, onu bir eþek anýrmasý, birkaç köpeðin atýþma biçimindeki uzak havlamalarý takip etti, Ýdris, nicedir böyle sesleri duymamýþtý, eski, çok eski anýlarýna gitti zihni. Duygulandý. Herkes içerde yatmaya gitmiþti ve Ýdris bahçede tek baþýna sigara içiyordu. Kurduðu muazzam hayal suya düþtüðü için üzgündü. Ama bunu kimseye çaktýrmamýþtý gün boyu, söylendi: “Aracý pert etti mallar!” Karanlýkta Burhan göründü. “Ya dede, ne iþin var bu saatte?” “Uyku tutmadý, düþünüp durdum. Bir arazim var, sana onu vereceðim. Hobi bahçesi filan yapabilirsin.” Ýdris, kahkaha attý: “Ya yok dede.” “Aracýný patlattým.” “Yenisini alýrým. “Ya çok üzüldüm. Fena bi bok yedim. Nasýl ne yapsam bunu sana unuttursam… Ne yapsam da sana kuþ gibi hafif hissettirsem?” “Sýkma canýný” dedi onun sýrtýný sývazladý. “Çaktýrmýyorsun ama üzüldün?” “Üzüldüðüm araç deðil. Baþka bir þey.” “Nedir?” Yüzünde parlak bir gülümsemeyle devasa çiftliðin önündeydi Ýdris, çok uzun yýllar sonra, dargýn olduðu annesinin evine bakýyor. Evde baskýn annesiydi. O yüzden; “babamýn evi” diye düþünmezdi. Annesi erkek gibiydi. Öyle zehir zemberek bir baskýn bir kadýndý ki. En dik baþlý insaný da boyun eðdirir, en güçlüsünü ezip geçebilirdi. Diþi bir kurt gibiydi. Evet, sonunda; “Gidiyorum! Bir daha asla gelmem buraya. Sen bir cehennemsin anne! Sana katlanamýyorum!” demiþti ona, “Cehennemin gerçek adý senin adýndýr. O eskide býraktýðý genci selamladý içi acýyarak. Ýþte sonunda buradaydý. Bir kelebek sürüsü gibi. Ailesiyle ve kýrmýzý, lüks, aracýyla. Kan kýrmýzý aracýyla. Annesi ona þöyle demiþti: “Bensiz bir hiçsin! Hiçbir þey beceremezsin. Sen sonsuza dek baldýrý çýplaksýn ben olmasam. Sen tembel serserinin tekisin! “Ýyi. Gidiyorum. Ama bir gün bu dediklerini sana yalatmasam namerdim anne!” Kadýn çýlgýn bir kahkaha atýp þunu dedi; “ayol sen yeter ki yalat, bayýla bayýla yalarým. Ama sen adam olmazsýn; keþke olsan. Ama sakýn unutma. Bensiz bir hiçsin! Hiçbir þey beceremezsin!” “Her gün taþ taþýrým sabahtan akþama dek; ama sana muhtaç olmam! Sana baþvurup af dilemem!” Kadýn güldü sallana sallana: “Bir saat dayanamazsýn. Taþ taþýmak kim, sen kim….hah hah hay! Sen basit bir kurbaða kadar bile azimli olamazsýn.” Bir kelebek sürüsüydü kýrmýzý cip. Kozmik kýrmýzý güller. Ay ýþýðý, yaratýlan insanýn, ilk insanýn ilk nefesi gibi, ilk seviþmesi gibi. Özel tasarým cipi yurt dýþýnda yaptýrmýþtý. Kýz gibi bakmýþtý ona. Çok çalýþmýþtý. Namuslu bir kazançla elde ettiði parayla almýþtý bu aracý. Derken duygulandý ve gözlerinden yaþlar düþtü. Burhan; “üzülme evlat.” dedi onun bir elini tuttu. “Bir anne için sen sonsuza dek baldýrý çýplaksýn. Kadýn yanlýþ bir þey dememiþ de sen gurur yapmýþsýn. Seni o doðurmuþ. Altýna doldurduðun taþan pislikleri temizlemiþ. Seni banyo ettirmiþ…” Ýdris, sessizce güldü, onu gülümsemeyle dinliyordu. “Annenin evine ille güzel bir araçla gitmen gerekmiyor ki… o senin annen…” Uzun uzadýya sohbet ettiler, Ýdris içinde ne varsa döktü, hiç tanýmadýðý bu yaþlý adama. Yataða gittiðinde içi rahattý,, huzur bulduðunu hissetti, hafiflediðini, yýllardýr içinde taþýdýðý þeyler,, çöp kamyonu gibi, ne çok þey biriktirmiþti ve bunlar onu meðer çapa gibi aþaðý çekiyormuþ, enerjisini,, ruhunun parlaklýðýný, aklýný, fikrini… bir arýnma halinde karýsýnýn yanýna naftalin kokulu yataða uzandý. Ertesi gündü. Ýdris, karýsýný satýn aldýðý dolmuþun yanýna getirdi, karýsý dolmuþu beðenmiþti; ama karavaný gözü tutmamýþtý. “Ýdris bey, bu þeyi almamalýydýn, kesin baþýmýza bir þey gelir.” “Ýdris bey ne demek ya, býrak ya, bey deme bana, bey demek Kenan Evren demek gibi bir þey! Bey denir mi yahu kocaya, market çalýþanlarý birbirine böyle hitap eder, ses tonunu aptallaþtýrýp uyuþuk þiþman bir kiþi gibi þöyle dedi: “Ali bey et tavuk reyonuna bak lütfen, ben kasaya geçeceðim.” Kadýn güldü: Tamam tamam, kocacýðým derim bundan böyle.” “Peki, karavaný neden beðenmedin karýcýðým.” Kadýn sýrýttý: “Tabuta benziyor bu.” “Hadi ya.” “Simsiyah bir þeyleri sevmem, þeytan gibi bu.” “Sarý yaparýz.” “Olabilir.” Ýdris karýsýnýn omzuna kolunu doladý ve oradan þen bir uzaklaþýp eve doðru ilerlediler. Ýdris ve ailesi oradan tatlý hislerle ayrýlmadan önce herkesle kucaklaþtý, korku filmi ekibiyle özel görüþtü, onlara yardým sözü verdi, kamera almak gibi, “ailenize iþlerde yardým ederseniz.” Çocuklar yardým edeceklerine dair söz verdi. Þaka maka,, öyle böyle ilginç ama saðlam bir bað olmuþtu aralarýnda, “buraya tekrar gelmeni bekleriz” dedi ev sahipleri. Bazýlarýnýn gözleri doldu. Onlar bölgeden ayrýlýrken iki ufak çocuk yola çivi býrakýyordu sinsice, bunlar þeftali satan adamýn oðullarýydý. Dolmuþun arkasýnda siyah karavan vardý ve kimse karavana binmek istememiþti, Taner hariç, Taner de karavanda kafasýna göre takýlýp esrar, hap gibi þeyler içmek için tercih etmiþti orayý. Ýdris þöyle demiþti: “Taner, oðlum karavandan kimse hoþlanmadý, bence orada yolculuk etme. Bir kaza olursa ölür gidersin.” “Hahahaha!” diye kahkaha atmýþtý Taner, “çok komiksin baba, önde olan sizsiniz, toplu olarak gidersiniz, benim ise bir þansým olur.” Uzun bir süre geçmiþti, Ýdris benzinliðe yanaþtý. Aracýn kapýsýný açýp bir ayaðýný dýþarý çýkarýrken kaldýrým iþçilerine haykýrýr gibi þöyle dedi: “Haydin çocuklar, çýkýn dýþarý, özellikle Nur, kýzým önden sen. Çok et yedin restoranda. Sýçmak istenler fýrlasýn.” “Ayyy baba, herkes bize bakýyor, iðrençleþme ne olursun! Bu kadar açýk seçik olmak zorunda mýsýn?” Nimet þöyle dedi:” Havale geçiriyor olmalý, kesinlikle.” Herkes gülmeye baþladý. Ýdris de gülmeye baþladý. Bu tip tiyatroyu, þakayý Burhan dan öðrenmiþti. Burhan’ýn babasý böyle þakalar yapardý. Kaba saba, iðrenç þakalar… Burhan da köy tiyatrosunda oyunlar oynardý gençliðinde, askere gitmeden once, o eðlenceli yýllar askerden geldikten sonra evlenmesiyle syrekleþmiþ ve bitmiþti, çocuðu olmuþ, geçim derdine düþmüþtü. “Taner, oðlum, en çok sýçana para ödülü var, en çok sen sýçarsan yüz dolar vereceðim sana. Fotoðraflayýn yeter.” “Senin aðzýna!” dedi Nur, sustu, “patates týkayacaðým baba!” Ýdris güldü: “Çekinme kýzým, rahat rahat küfür edebilirsin bana. Ýçine atmandan iyidir.” “Baba, aklýný kaçýrdýn sanki.” Nur, radyasyonlu alandan kaçar gibi koþup uzaklaþacaktý oradan, annesi onu yakaladý sað koldan, fýsýldadý; “Nereye, kaçýrýlýrsan ne olacak? Gözümün önünden kaybolma! Baban rahatsýzlandý, bir de sende sorun yaþamayalým!” Ýdris güldü, oðlunun ensesine koydu bir elini: “Geçen sene rekor sendeydi, bakalým bu sene ne olacak?” “Baba sus, baðýrarak konuþma lütfen!” diye fýsýldadý. Yeni gelen diplerindeki araç içindeki güzel kýzlar aralýk camlardam kollarýný uzatmýþlardý, birden sustular, “ne konuþuyor bunlar?” diye kulak kesilmiþlerdi. Taner, taytlý ve yarý çýplak kýzlarý seyrediyordu, en güzel bulduðuna göz kýrptý, ona telefon numarasýný verecekti. “Taner, bu sene sýçma þampiyonu olacak mýsýn?” dedi Ýdris. Araçtaki gösteriþli ve havai kýzlar gülüþüp gözlerini Taner’e dikti. Taner ezildi. Kýzarmýþtý. “Evlat, neden tosun penisi gibi kýzardýn, neyin var? Karavanda kendini tatmin mi ettin? Yaptýysan oralarý yalatýrým sana bilesin!” Taner, ezilerek küçüldü, utançtan karýnca kadar oldu sanki, baþý önüne düþmüþtü, kýzgýn bir boða gibi baþýný usul usul yerden alýp babasýna çevirdi, týsladý: “Baba sana inanamýyorum, içtin mi, hap mý aldýn, nedir, bu sen deðilsin?” Nimet heykel gibi durmuþ bakýyordu kocasýna, þöyle dedi: “Kulaklarýmam inamýyorum, Ýdris bey içine marslý mýý girdi?” Idris, karýsýnýn sesini taklit etmeye çalýþarak: “Kulaklarýmam inamýyorum, Ýdris bey içine marslý mýý girdi?” Idris gülüyordu. Nur: “Ayyy! baba, sana ne oldu böyle. Bir süre hiç konuþmasak çok iyi olur. Lütfen benle mesafeni koru!” “Sen iyi bir kýzsýn, küçüklüðünden beri bana aþýkksýn. Deðil mi? Gel bir sarýlayým sana.” “Yok; bitti.” “Ýyi kýzlar babalarýyla kapýþýr; ama babalarýna âþýktýr.” “Baba senden utanýyorum; lütfen eski, normal haline dön.” Ýdris ona yaklaþtý ve kýzýn sað kulaðýný þeker gibi aðzýna aldý. “Anne kulaðýmý yaladý!” Aýyyy! Baba on beþ yýl konuþmam senle! Kulaðýný yýkamak için benzinliðe koþtu. “Baba, 12 gündur kulaklarýmý yýkamadým; bana öyle bakma!” dedi Taner. Ýki eliyle kulaklarýný kapatmýþtý. “Taner, ‘dükkan’ýn açýk.” Taner, utançla önüne baktý hemen. Ýdris, kahkahayý patlattý: “Kandýrdýmmmm! “Ya baba keser misini þunu?!” Burhan’dan çok þey dinlemiþti Ýdris, dün gece, son gece olacaðý için epey sohbet etmiþlerdi, Burhan’ýn çocukluk anýlarýndan eþek þakalarý, Ýdris, kendi zamanýndaki eþek þakalarýný hatýrlamýþtý, lise zamanlarýnda. Unuttuðu onca güzel þeyi Burhan anlatýp açýða çýkarmþtý, Ýdris içinde, derinlerinde, bir þekilde kaybettiði kendisiyle buluþmuþtu, kalbinde blok koyduðu annesi…o duvar yýkýlýnnca unutuverdiði anýlarla o güzel bahçe açýða çýkmýþtý, týkanan enerjisi açýlmýþ, geçmiþi sis pus ardýndan sýyrýlýp tablo gbi net, güneþli ve mutlu biçimde görünüyordu gözüne. Kamyonun ön tekerinin önünde diz çökmüþ sigara içen ve çevreyi seyreden adamý iþaret etti Ýdris oðluna; “ona iyi bak.” “Neden?” “Onun yerinde olmak ister misn?” “Asla” diyecekti, durdu, düþünmeye baþladý kamyoncuya bakarak, babasý neden böyle bir soru sormuþtu durup dururken, ve babasýnýn bu numarasýnýn ne anlama geldiðini çaktý hemen. “Kesinlikle onun yerinde olmak isterim.” “Neden?” “Eþsiz bir deneyim sunar çünkü; parayla satýn alamazsýn. Karda kýþta yollarda olmak çok þey öðretir insane.” “Güzel bir cevap, seni tebrik ederim evlat!” Taner, ünlü bir yarýþmadaki trilyonluk soruyu bilmiþ gibi sevinip güldü, sýnavý aþmýþtý. “Taner, fazla sürmeyecek, o eþsiz deneyimi yaþayacaksýn.” “Ne!; anlamadým?” “Üniversitede baþarýsýz olursan güzel bir plan yaptým senin için, uzun yol kamyon þoförlüðü, tabi ehliyet alman gerekecek, ondan once de üç yýl bir arkadaþýmýn yanýnda muavin olarak çalýþacaksýn, getir götür iþleri, sigara alýrsýn ona, yemek malzemeleri, boþ tüpü yenisiyle deðiþtirmek, bazen sýnýr kapýlarýnda günlerce bekliyor, su bitiyor, yemek yapmak lazým, menemeni çk güzel yapar, çarþýdan yemek malzemesi almak lazým, kamyona mal yüklenirken orada bulunursun, böyle iþler, ara ara verir sana direksiyonu, týr, kamyon kullanýrsýn, hayatýný böyle kazanýrsýn, eee sanayi sitesinde ya da benim iþçilerle çalýþmazsýn; ama gezmeyi sevdiðin içini böyle bir iþ sana uygun olur.” Taner, baþýndan aþaðý kaynar sular dökülmüþ gibi hissediyordu, kýz arkadaþlarý yok, ortamlar kafeler gezmeler yok, “ayvayý yerim” diye düþündü, “sýcak yatak yok, kamyon tepelerinde karda kýþta mahvolrum.” Seni anlýyorum baba dedi, baþarýlý olmaya mahkumum.” “Iyi edersin.” Benzin alýnmýþ ihtiyaçlar giderilmiþti marketten. Idris, aracý yürüttü. Geri geri çýkacaktý. “Baba dur!” diye baðýrdý, Nur. Idris, anlamamýþtý ve arkada birine çarpmýþtý. Ses duydular. Idris, araçtan fýrlayýp çýktý. Genç adamýn yanýna vardý. “Iyi misin kardeþim? Çok özür dilerim, arkaya bakmýþtým oysa.” “Ýyiyim” dedi, genç adam, 30 yaþlarýndaydý. Saçý sakalý uzundu. Kýyafetinden motorcu olduðu belliydi. “Hastaneye götüreyim seni?” “Dert etmeyin, iyiyim.” “Ne tarafa?” “Geziyorum kafana nasýl eserse, gezginim.” dedi. Ötede duran motorunu iþaret edip gösterdi. Idris, cebinden para çýkarýp uzattý, “Mutlaka lazým olur.” Gezgin güldü: “Ooo! Yapmayýn beyefendi, bu çok para!” “Yok abi.” “Yemek yersin.” Bir süre daha sohbet ettiler. Idris, elini uzattý. El sýkýþtýlar ve Ýdris aracýna geçti, bastý gaza. Yarým saat sonraydý. Ýdris, aracý uçurumlu kavþaktan hýzlý sürüyordu, dalgýndý, yorgundu. O sýrada bir gürültü oldu. Tangýrtý koptu. Ýdris, dikiz aynasýndan baktýðýnda karavanýn dolmuþtan ayrýldýðýný, ayrý yöne, uçuruma doðru gittiðini fark etti. “Evlat!” diye baðýrdý, “atla o uðursuz þeyden!” Karavan gözden kayboldu. Uçuruma düþtü. Ýdris, dolmuþu kenara çekip koþarak geldi uçurumu kenarýna, aþaðý bakýyordu. Taner, son anda kendini aþaðý atabilmiþti. “Baba, buradayým!” diye seslendi, çalýlarýn arasýndan.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ýsa Kantarcý, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |