"Çok söz hamal yüküdür." -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Ayþe, sabah ezaný okunurken trink uyanýrdý, cami uzaktaydý; ama ezan sesi silik de olsa buraya ulaþýrdý, yaz günleri pencereyi açar, kollarýný pervaza dayar, evin önünü, kuru manzarayý seyreder, ezaný dinlerdi, bu onun en iyi hissettiði, en huzurlu saatleriydi, namaz kýldýktan sonra karanlýkta ahýra gider, hayvanlarýn bakýmýný yapardý; bunlarýn sütünü, yoðurdunu, çökeleðini, peynirini, tereyaðýný satardý kasabada. Yine öyle, erkek bir sabahtý, oðlunun isyankar sözlerini düþünüyordu, huzur hissetmiyordu bu kez, kafasýnda köyde kalmak için sebepler yaratmaya çabalarken, çocuklarýn okula gidip gelmesi cehennem kadar eziyetti, çamur batak ve ölümcül çýð tehlikesi vardý, kurt tehlikesi, burada doktor da yoktu. Çocuklar eve ayaklarý buz kesmiþ ýslak.. dayak yemiþ köpekler gibi gelirdi…Bu elektriksiz ev…buzdolapsýz… susuz…sýcak susuz…þuursuz…Oðlu þunu demiþti: “Ev denilen yerde evde sýcak su olmasý lazým, hangi çaðda yaþýyoruz, maðarada mý?” Büyük þehirde insanlar sýcak sulu banyolarýnda pahalý kedi ve köpeklerini lüks þampuanla yýkarken küvette, minik sarý ördek suda yüzmekte kedi þakalaþsýn diye…Bizim sistemimiz ilkel insanlarýn sistemi, bu düzenin deðiþmesi lazým bence. Benim hýrsým deðil; biz.. bizim için…hepimiz için iyi olaný diyorum, buradan gitmeliyiz medeniyete! Baþka çare yok! Düþünün taþýnýn karar verin.” 27 yaþýndaki Habib hiçbir zaman ailesini yarý yolda býrakmamýþ, zaman zaman babasýnýn önüne geçer, evin reisi olurdu, ona çok güvenir ve severlerdi, Habib yanlýþ iþ yapmazdý, yanlýþ düþüncelere sapmazdý, iyisini bilirdi, uyanýktý, her yerde tutunur ve barýnýrdý, kendini sevdirirdi, kedi gibi dört ayaðýnýn üstüne düþerdi. Habib, günlerce onlarý göç projesi konusunda telkinlerde bulunak motive etti ve istediði oldu sonunda. Yaz ayýydý, Kezban üniversite sýnavlarýnda baþarýlý olmuþtu. Ve aile göç etme vaktinin geldiðine karar vermiþti. Hayvanlarý sattýlar, kap kaçaðý, yatak yorganý kamyonete yüklediler, önde çok yer yoktu, aile üyeleri eþyalarýn arasýna, üstüne oturdu, sarýlýp vedalaþtýklarý birkaç kimse oldu. Sarý eski kamyonet bir Güney Doðu ilinden Ýstanbul’a doðru hareket etti. Metropolün köprüsünü uzaktan gördüklerinde, içlerini yeni ve rahat bir yaþama baþlamanýn heyecaný sardý. Sarý kamyonet ilerledi, ilerledi, ilerledi, yanlarýna getirdikleri yiyecekleri yediler. Bazý benzinliklerde ihtiyaç molasý verdiler. Yorucu saatlerden sonra kamyonet zifiri karanlýkta ilerlemeye baþladý, aniden yola çýkan bir canlýya çarpý kamyonet. Neyse ki ciddi bir þey yoktu, yuvarlanan canlý on metre kadar ilerde yerde can çekiþir gibi kýmýldadý ve aniden ayaða kalkýp karanlýkta eriyip kayboldu. “O da neydi?” dedi þoför, olay hakkýnda yorum yapýyorlardý, arkada duran taksi þoförü fýrlayýp gelmiþti yanlarýna, sigara yakmýþtý: “Mandaya çarpýtýnýz. Kimse önlem almýyor, alamýyor, mandalarýn küpesi olmalý, bunun yüzde yüz yoktur, küpesi olsa kime ait olduðu ortaya çýkar, yetkililer de malýn sahibini bulup ceza keser; ama mal sahipleri kulaklardaki küpeleri söküyor ki tespit yapýlamasýn. Bu bölgede böyle kazalar sýk olur, ölümlü kazalar oldu, siz ucuz atlattýnýz kardeþim” deyip þoförün sýrtýný sývazladý. Millet araca geçerken; “medeniyete geldiðimizi sanýyordum!” diye düþündü Kezban, tam bunu dile getirecekti, “sussam iyi ederim” diye düþündü. Þoför ve Habib kamyonetin önüne geldi, aracýn sað kýsmýnda, ucunda bir ezik vardý. Þoför, kasabadan Habib’in çocukluk arkadaþýydý. “Hasarýn ücretini öderim.” “Yok aslaným” dedi Fatih, “biraz ezik olmuþ, çocukluktan kalma izler var kafamda, babam tabak fýrlatmýþtý. Yarýldý; ama düzeldi, dikiþsiz…bu da onun gibi bir þey. Yüzünde yara izi olan mert görünür.” Gülüþme koptu bir anda. Kamyonet yola koyuldu, yokuþ çýktý, döne döne orman içine giden yolda ilerliyordu, Habib, yorgun þoförden direksiyona devraldý. Sonunda açýk mavi boyalý tek katlý bir evin önüne geldi kamyonet.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ýsa Kantarcý, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |