Sanatçının işlevsel tanımı bilinci neşelendirmektir. -Max Eastman |
|
||||||||||
|
Yormuyor zihnimi, farklı açılardan bakıyorum olaylara.. Birde şimdi şu olacak, bu olacak demiyorum ilk kez izliyormuşum gibi seyrediyorum yine keyifle. Vücudumla aynı anda, zihnimde dinleniyor böyle hissediyorum yani. Elma bitti, şimdi film mi başlattın diyorsun aaaa çok ayıp! Dur ama bir yere bağlayacaktım burayı bak unutturdun gördün mü? Kan sonuçlarımda B12 de çok şükür iyi çıktı ama nereye bağlayacaktım bilmiyorum şimdilik filmlerden bahsettim, neyse gelir elbette sırası hop bir bağlaçla bağlarız gemici düğümüyle üzülme merakta etme emi sevgili günlüğüm✍🏻 Biliyor musun sevgili günlüğüm; ders çalışıyorum elbette bir sürü artısı var bilgi yönünden ve yanında kitaplar okuyor, antrenmana gidiyorum elimden geldiğince. Antrenmanları biraz aksatmakla birlikte kopmamaya özen gösteriyorum. Dersler ve sınavlara hazırlıklar bir düzenin değişimine sebep olabiliyor ister istemez. Evvelki gün bilgilere açığım elbette ve açım bilgilere ihtiyacım var… Fakat önce sen olmalısın senin yanında, senden arta kalan zamanda o bilgilere ihtiyacım olduğunu net bir şekilde anladım. Sen canımdan bir parçasın çünkü. Şeklini, şemalini görmeye lüzum yok ki ben öldükten sonrada sen yaşamaya devam edeceksin. Yani o sela benim için verilirken sen nefes alıp vereceksin benim yerime yaşamak bu değilde nedir? Sakın üzülme emi ben öldüğüm zaman, kaldı ki; ucunda Allaha kavuşmak olduktan sonra yok oluş saymıyoruz ölümü. Diyar değiştirmek gibi bir şey sanırım heyecan verici! Yüzünün şeklimi değişti? Aaa olmaz öyle bak doldu mu benim gözlerim ne yalan söyleyeyim satırlara inince duygular içim biraz buruklaştı grl dağıtalım bulutları; güneşe yer açalım gözlerimiz kamaşsın… Beşinci bölüme başlamadan az önce parfüm sıktım havaya, altında bir kere döndüm kokusunu bir duysan bak bunu duymanı isterdim işte… Boğa burçları için koku çok önemli biliyorsun ve sağ el bileğimede bir fıs sıktım kaleme sindin diye mi bilmiyorum; sinsin tabi her kalem bir değil ki benimkide böyle olsun. Ve ultrason için verilen tarihte gittim. Ultrasonu çeken doktor güler yüzle karşıladı ayağımın tozuyla hiç sıra beklemeden hoppp masaya uzandım. Bolca jel sıktı boynuma benim göremediğim doktorun gelişmiş tıp sayesinde gördüğü tiroit bezlerimi inceliyor cihaz yukarıdan, aşağıya… Sağdan, sola; soldan sağa geliyor. Doktor söylüyor sekreteri yazıyor. Tamam kalkabilirsiniz dedi beş dakika falan sürmüştür. Bolca kağıt peçeteyle sürülen jeli sildim. İyi seneler dileyerek odadan seke seke çıktım. Hastane sonrası çıkarıp attığım gibi maskeyi çöp kutusuna arkeoloji kazı çalışmalarını izledim yine aynı yerde. Ardından bindiğim gibi gemiye soluğu Fatih’te aldım. Ayyy uyy of aman of şu an boynumun sol tarafı feci şekilde ağrıyor sevgili günlüğüm✍🏻 Filmlerde yazarlar daktilo kullanırdı önceden, şimdilerde bilgisayar… Ben telefon aracılığıyla yazıyorum tüm şiir ve yazılarımı pratik geliyor bana… Günler sonrasında kontrole gittim. Herkes gibi sıra bekledim. Fakat az kişiydik duvarda cuma günü öğlenden sonra muayene yoktur yazısını okuyordum. Önümde bir tek okunacak bu yazı vardı ve o kadar çok gözlerim çarptıki bu yazıya neredeyse perşembe gününü cuma zannedecek raddeye geldim. Komik değil mi sevgili günlüğüm✍🏻 İnsan neyle haşır, neşir olursa, onunla bütünleşiyor; halden hale dönüyor demek ki dedim içimden. İçimde ultrason çekilirken doktorun sekreterine yazdırdığı şeylerin huzursuzluğu vardı. Ne demektiki onlar diye düşünüyordum bir yandan, öte yandan lütfen tecrübeli bir hekim diye dua ederken adımı okudu aralıklı kapıdan doktor. Kapının dibindeki kişide çağrılan hasta isimlerini sesli okumayı görev edinmiş gibiydi, ta ki kendi ismi okunana kadardı bu görevi! Merhaba hocam diyerek oturdum, yine içimdeki o ses mırıldandı ağzının içinde tecrübeli değil bu çok genç ama doktorr işte dedim ve sus sus dedim. Uzatmadı bu sefer çabucacık sustu. İçimdeki sesin yüzünde alaycı bir ifade ile mimikleri dikkatimi çekti! Efendim? Evet garip değil mi sevgili günlüğüm✍🏻 Doktoru mu dinliyim, içimdeki sesi mi şaşırdım bende… Doktor oldukça genç bir hanımdı. Okudu tahlilleri gayet güzel dedi. Ultrasona bakınca, ikilemde kaldığını yüzünden okudum. Geçen yılki ile karşılaştırdı ıkındı, sıkındı ve dedi ki.. Ben arada kaldım; biyopsi yaptırmanızı isteyeceğim. Randevu alın acil binasının karşısından. Riske etmeyelim biyopsi çekelim diyerek tekrar etti. Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Dünya başıma yıkıldı sanki… Hayır hayır sandığın gibi değil sevgili günlüğüm✍🏻 Biyopsi istemesi bir tetkik acı veriyormuş biraz ama tetkik sonuçta. Dünyamı başıma yıkan şey ise; bir kaç gün öncesinde sana ne yazmıştım gel hatırlayalım, “kendimden ve ruhumdan razıyım, Allahta razı olsun diye yazmış” ama kendime iyi mi bakmamıştım karbonhidrat yiyerek? Teşekkür ederim hocam dedim ve uğultulu sesler dolu bölümden çıktım. İçimde karabataklar var oldu birden bire; bir yerden zihnime giriyor, yüreğimi kanatlarıyla genişlete yara kanata çıkıyor gibilerdi… Gagalamalarını hiç söylemiyorum bile var acısını sen düşün sevgili günlüğüm✍🏻 Gözlerimde bir şeyler oluyordu. Birtakım kıpırtılar, kıpırdanmalar, bir takım hareketlilik acili arıyordum bir yandan net odaklanamadım gözlerimin derdine.. Acilin karşısında demişti. Burayı biliyordum hadi çabuk ol ve çık artık buradan diyen bir hisle birlikte ona direten diğer hissin arasında kalmıştım. Acaba dona mı kaldım beklemediğim bu tetkik ismi çok incitti beni ve kendim bana çok kırılmıştı ona iyi bakmadığımı sanmıştı… Doktorun sözlerinden bunu çıkarmıştı elbette. Bir kişi vardı önümde. Kağıdı uzattım hasta kim dedi sekreter; benim dedim. Kan sulandırıcı kullanıyor musun dedi… Hayır dedim. Biyopsiden bir gün önce aç karna kan vereceksin. Biyopsiye tok geleceksin dedi verdi kağıdı elime… Koridorun kapısı yakındı çıktım ama çıkabilmiş miydim hastaneden? Maskeyi çıkardım güçsüz elim ile biyopsi Allah sonucunu hayır eylesin diyerek içimden dualar ediyordum. Telefonumun çalan sesini ben hariç herkes duyuyor gibiydi. Hastane eskiydi. Eski bina genç bir hekimin tedbir amaçlı tetkik istemesi, benide el birliğiyle bina gibi yaşlandırmıştı ve o an gözlerimindeki kıpırtının ne olduğunu sezdim. Gözlerim kapanmak istiyor bir müddetliğine; bunu istemekle kalmayıp içimdeki çocuğa bir şey hissettirmeden ağlamak istiyordu. Ve bunu yaptıda. Bedenim bana ait ama azalarım özgür✍🏻 Gülmek mi istedi güler istediği yerde kadına yakışır şekliyle… Ağlamak istemiş, boynum kıldan ince ağla yeri geldiyse gözlerim ağla…Senden ricam içimdeki çocuk duymasın, sarsılmasın hıçkırarak ağlama!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Hülya Kırklaroğlu, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |