Her gün yeniden doğmalı. -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Bugün iki kere antrenman için randevu aldım ve iptal ettim sevgili günlüğüm ✍🏻 Ne iyi etmişim aferin bana… Seninle bir arada olmak dünyalara bedel… Oh bee, kalemi elime aldım ve kendime geldim şükürler olsun. Ağlıyordum hastaneden çıkarken hafif yokuştu yolu; sonrasında sahile kadar süzüldü yaşlar yanaklarımdan. Tokat yemiş gibiydim, kendime iyi bakmamış mıydım!? Aklımdaki tek soru buydu! Kendi cümlelerim yakamı gelip bir o yana bir bu yana çekiştiriyordu. İyi bakmadın mı kendine? Hani seviyordun kendini? Birde kendini çok sevdiğini söylüyorsun, doktorda aynı kanıda mı peki heee diye diye benden önce yürüyen cümleler önümü iple kesiyor… Çelme takıyor, itip kakıyordu ki; bir çığlık duydum içimdeki sesten “susun susun diyorum size” kime diyorsun dedim. Sana diyorum birde o cümlelere susun! Birden durdum, gözümden akan yaşlar kuraklık çeken toprak emmiş gibi yok oluverdiler. Bir anda oldu tüm bunlar. Duruyordum arkeolojik kazı gözümün önündeydi aynı zamanda umurumda değildi! İçimdeki sese kulağımı verdim ve şunları dinledim… Sen karşıdaki doktorundan randevu alacak ve gideceksin. O senin yıllar önceki doktorun tecrübesi yeter hekimin. Birden sakinlik çöktü üzerime sahile doğru yürüdüm, minik balıklar kıyıya yakındı. Seyre doyamadım fotoğraflarını çektim peşpeşe… Randevuyu aldık ertesi güne… Gittik Avrupa Yakasındaki hastaneye. Adım okundu girdik içeri Hocam yıllar önce gelmiştim. Seni hatırladım dedi. Neyin var deyince; hocam böyleyken böyle dedim. Biyopsi istediler dedim. Sonuçları açtı baktı… Hangi hastaneden istediler diye sordu! …. hastanesinden! İkibin onüç yılından on gün öncesine kadar ki tüm ultrason ve kan sonuçlarımı inceledi. Profesör Doktor branşının en iyilerinden bir hoca karşımdaydı. Ayağa kalk boğazını aç muayene edeyim dedi. Hangi doktor biyopsi istedi diye sordu… Falanca doktor dedim; başını iki yana çevirdi mimikleri anlatıyordu söylemek istediklerini. Senin biyopsilik bir şeyin yok diyerek ekledi. Tek cümle yetmişti bizi mutlu etmeye. Hocaammm dedim ellerimi tiroit bezimin hizasında birbirine sararak… Hocaammm çok teşekkür ederim diyordum, gözlerim sevinçle dolarak… Hocada gülüyordu, kızımda çok mutluydu ve kızım sormak istediği tüm sorularını sıralıyordu hocaya. Hocada cevaplıyordu bana bakarak. Hocam lahana yiyebilir miyim? Hocam brokoli yiyebilir miyim? Ye diyordu gülümseyerek. Kulaklarım duyduğu çok güzel haberleri anında içimdeki sese iletiyordu. Doktorun elleri boğazımda tiroit bezlerimde muayenede gezinirken, içimdeki ses doktorun sağından, solundan cee eee yapar gibi gülümsüyordu. İşte bu! Demek istediğim işte buydu diyordu huzurla. Huzura alışık içimdeki ses; huzursuz olacağı yerleri biliyor ve tüm enerjisini oralardan çekiyor gözlemlediğim kadarıyla ve de ne kadar haklıymış sevgili günlüğüm✍🏻 Hoca konuştukça, bilge biri gibi içimdeki seste hocaya ara sıra eşlik ediyor, başıyla hocayı gösteriyor bana yaa yaaa diyordu işte tecrübe!! 50 mglık ilacını kullanmaya devam et. Altı ay sonra da muayeneye gel diyerek uğurladı bizi. Dışarı çıkınca içimdeki sesin ilk işi neydi dersin sevgili günlüğüm✍🏻? Sen sus dedin o gün; o koltukta bana! Beni susturduğunu mu zannettin peki diyerek hesaba çekiyordu beni, ben ise utancımdan susuyordum ama mutluydum. İçimdeki sese daha sıkı sıkı sarıldım eve gelince sevinçle bir şarkımız var bilirsin sen sevgili günlüğüm içimdeki sesi dansa kaldırdım. Rabbimize şükürler ederek. Glutenede savaş açmış gibiyim. Sahile inerken ki bedenimden kopan o gözyaşlarımı asla unutmayacağım. Canım ekmek, pasta, börek, bisküvi çektiği zaman o gözyaşlarım aklıma gelecek yemeyeceğim! Rahmetli anneciğim, kendisine zarar verebilecek leziz yiyecekler karşısında boğaz benden aşağı der yemezdi! Gerekirse bunu diyeceğim! Sana söz veriyorum sevgili bedenim. Daha da özen göstereceğim bahşedilen azalarıma, duygularıma, zamanıma! Bala hazırlıyordum kendimi sevgili günlüğüm✍🏻 yazımızın birinci bölümünde böyle yazmıştım. On gün içinde olup bitenlerin özeti desem yeridir. Boynumun sol tarafı ağrımasa ve sen sağ yanımda durmasan sevgili günlüğüm ✍🏻 ayrıca okuyucuyuda merakta bırakmamak için özet geçtik bu özeti detayını var sen düşün! Yazmak birikim ve kabiliyet ister derler. Büyük olasılıkla biz küçükken; saygıdan, sevgiden ötürü az konuşup çokça dinlediğimiz büyüklerimiz birikim aktardılar bizlere. Sonuç olarak kahvaltımda bu sabah baş köşeyi dereotu aldı, çörek otları beyaz peynirin üzerine kına gecesinde süslenen gelinin kız kardeşi simleri gibi saçılmıştı her biri bir yerde, çerisi, çengelköy salatalığı, yeşil zeytini, iki haşlanmış yumurta da arkalarından gelecek olan Erzurum Balının habercileriydi onlarıda heyecan sarmıştı sabah saatlerinde. Sonra amcamın oğlunun ürettiği nefis petekli baldan çıkardım kare küçük düz tabağa, turuncu polenle gözgöze gelmiştim, şehrimin toprağında çiçekler arasında uçuşan arıların kanatlarından çıkan sesi duyar gibi oldum bir an… Bal göz etti; yanımda kaymak var mı diye sordu; olmazzz mı dedim! SON
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Hülya Kırklaroğlu, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |