Tüm insanlık bir tutkudur; tutku olmadan din, tarih, romanlar, sanat, hepsi etkisiz olurdu. -Balzac |
|
||||||||||
|
İki kez bakmıştım ve sinyal bağlantısı beklendiği yazmıştı ekranda… Neyden mi bahsediyorum ? Haklısın ve merhaba demeden başlanır mı hiç yazıya ama canım! Selamsız, sabahsız başlamamak lazım kanaatindeyim. Gönül dolusu merhaba Sevgili Günlüğüm✍🏻 Şükür kavuşturana diyerek başlayalım bakalım yazımıza. Kaç hafta geçti anca kavuştuk gör hele… Erzurum Balı yazımızdan sonra. Ertesi günü grip yapıştı yakama. Hayır; henüz eteklerime dolanmışken yakalasaydım, vururdum yerden yere demek isterdim fakat diyemiyorum işte… Husumeti var gibiydi bu yıl… Sanki güreş yapıyordu benimle kavradığı gibi bedenimi çaldı ilk günden yere… Havlu attım başını çeviriyor, görmezden geliyor. Beyaz bez aldım elime sallıyorum gücüm nispetinde, başını sağa sola çeviriyor kaşlarını kaldırıyor. Hayırlı bir şey olsa işve cilve yapıyor diyeceğim ama ne hayrı Sevgili Günlüğüm✍🏻 tövbe tövbe… Sana bir şey söyleyeyim mi ? Daha bugün sesim düzelir gibi oldu. Daha bugün mutfağımı müzik açarak keyifle toplayabildim biliyor musun? Allah herkese sağlık sıhhat versin canım günlüğüm… Ayağa kalkabiliyorsan sağlıklıymışsın! Başın ağrımıyorsa sağlıklıymışsın! Gözlerini açabiliyorsan sağlıklıymışsın! Çaydanlığın altına damacanadan su, üstüne çay otu dökebiliyorsan sağlıklıymışsın! Ağzının tadı varsa sağlıklıymışsın! Huzurun varsa sağlıklıymışsın! Ruh sağlığın yerinde ise sağlıklıymışsın! Oldukça ağır geçirdim gribi nitekim bugün ağız tadım yerinde şükürler olsun… Haftalarca hasta olmak, aman Allahım yaşlanıyor muyum dedim… İlk hafta geçti geçecek düşüncesiyle zaman kaybı yaşadım gitmedim hastaneye… İkinci hafta KBB’ye gittim Sevgili Günlüğüm ne de olsa üst solunum yolu diye düşündüm. Muayene sonrası; hobaaa hekim alerji ilacı ve burun spreyi verdi şaşkınlıkla hocam başım ağrıyor, yerlere yapışıyorum halsizlikten sanırım grip oldum desemde, tutuşturdu reçeteyi elime… Allah Allah; ben ben olalı ilk kez üzerimdeki hastalıktan şüphe ettim. Alerjim nüksettide ben yanlış teşhis mi koydum kendime derken; grip uykudan uyanmış güzel bir peri sanarak kendini; şımarık ukala gerim gerim gerindi üzerimde hastaneden çıkmadan başıma saplandı ağrı, verdi uykuyu verdi uykuyu akabinde uykum geliverdi… İlk defa eve gitmek zor geldi. Çantamda alerji ilacı barkoduyla söylendim doktora… İkinci hafta öyle geçti derken, üçüncü haftanın sonu aile hekimine gittim. Bir iki ağrı kesici, gargara, burun spreyi verdi. Diyorum ki hocaaammm şu hastaya bi antibiyotik lütfen. Hocam bakın üçüncü haftaya girdim hastalanalı beri antrenman yapamıyorum halim yok! Günlerden cuma idi ve saatlerden öğlenden sonraydı. Şansıma sövdüm, al işte itiraf ediyorum… Antibiyotiği sorgulayan hekime denk geldim. Hani eşarbımdaki iğne batmayacak olsa açarken elime! Saçımı başımı yolacaktım doktorun karşısında leennnn gribimm gripp yazsana bana antibiyotik diye basacaktım kulak zarını yırtacak o çığlığı! Kan vermeniz lazım antibiyotik yazmam için! Öğlen olmuş aç karnına verilecek kan, hay bin şansım dedim… Yalandan aldı eline tahta çubuğu a de dedi. Sesim kısılmış a yerine alfabede olmayan bir harf çıkıyor dudaklarımın arasından. Boğazın şiş değil dedi. Leenn dedim; tabii içimden Sevgili Günlüğüm😅 hocam a sesini çıkaramadığımı duydunuz ve boğazım şiş yutkunamıyorum yaaa dedim. Pazartesi gelin aç karnına kan verin crp nize bakalım sonra antibiyotik! Antibiyotiğin zararlarını anlatmaya girişti üşenmeden karşımda, sen beni tanırsın Sevgili Günlüğüm.. Hasbünallah Venimel Vekil diyorum içimdem, dişlerimi sıkıyorum. Eczacılık sınavınamı gireceğim arkadaş; sanki mağaradan çıktım neyin zararlı neyin faydalı olduğunu bilmiyorum antibiyotiksiz kaç çocuk büyüttüm! Hey kurban olduğum Rabbimiz ne zannediyorlar ki böyle bir çağda insanları? Cahil mi kaldı ortalıkta herkes alim, ulema, profesör devir o devir!!! Hepimiz yeryüzüne gelmiş gelecek; en birinci, en akıllı, en mi enn eniz ve de ( filtreli, botokslu) güzelleriz!!! Halsiz, sesim kısık, öksürükler içindeyim, antibiyotik dışında Allah ne verdiyse yazıldı bir bir reçeteye! Umut yorar insanı benim lafım biliyorsun Sevgili Günlüğüm; vallahi elimde reçete umut ettim eczaneden içeri girdiğim gibi umudun ne denli beni yorduğunu gördüm… Aferin sinüs yazmış, bi aferinde benden sana tohtor beg👏🏻👏🏻👏🏻 Bir burun spreyi, bir boğaz spreyi aldık ödeme çıkmadı dedi eczacı, elimde cüzdan fermuarı açık ve şaşkın kaldı! Ya Şafi diye içtim ilaçları saat alarmı kurdum dakikası dakikasına özenle; Yaa Şafi! Cumartesi oldu yok arkadaş hastayım, başka doktora gidecek halimde yok yerlere yapışıyorum halsizlikten.. Güneş batıyordu, dışarıyı seyrederken göğün kızıl çizgileri gözlerime sürme çekiyor gibi bir halle aniden beynimde şimşekler çaktı ve koltuğa zor bırakıverdim kendimi.. Kiminle konuşsam gribim diyordu telefonda. Profesör ablalarım bile gripti.Peki o zaman zamanın ellerine süzülüvermeli miydim ipek kumaş gibi bırakmalı mıydım tenimi peki ya sonra? Zaman sormaz mı bunun hesabını? Ben ne yapayım Hülya antibiyotik kullanman lazım dese ve tüm bunları nasıl anlatabilirdim ki o günkü halsizliğimle! Profesör ablalarımın sözü şakaklarımı zonklatırcasına ki Kimya Profesörü iki tanesi… Antibiyotiksiz geçmiyor canım bizde kullandık demişlerdi. Onların gribi on beş gün sürmüştü… Çok şükür iyileşmişlerdi… Beni arıyorlar Hülya nasılsın diye halimi hatırımı soruyorlar ve sesimi duyunca yormayalım seni eyvah sesin de gitmiş dediler! Güneş batmıştı tüm bu düşünceler kanepede ne oturuyor nede yatıyor vaziyette iken… Şimşek ikinci kez yüreğimde çakınca!!! Tamamm dedim! Buldumm!! Benim üzerimden bu hastalığı ancak deniz alır. Benim şifam soğuk su! Sabah denize gitmeye karar verdim de; nasıl verdim? Hemen watsapp grubumuza baktım iki kişi denize gideceklermiş isimlerini yazmışlar. Merhaba arkadaşlar üç haftadır gribim; iyileşmek için bende katılabilirim aranıza diye yazdım gruba… İsmimi yazdım üçüncü sıraya. Kalbimde heyecan olmakla birlikte bu kış ilk kez girecektim soğuk ne kelime buz gibi denize! Sevinçliydim denizi gripken düşününce battaniyeyi kafama çekip büzüldüm kanepede, uyuyakalmışım işte beş yaşında çocuklar gibi Sevgili Günlüğüm✍🏻 anlayacağın.. Sonra 1 milim kalınlığında wetsuit mayomu tekerlekli çantaya yerleştirdim öncelikle… Havlu, iki bone üst üste giyeyim başım üşümesin derken titredim uzaktan uzağa… Ardından deniz gözlüğüm, kulak tıkaçlarım da tamam aaaa saç kurutma şart… Çünkü Sevgili Günlüğüm✍🏻 kışın denizden çıkınca titreme seansı dakikalarca sürüyor o sırada saç kurutma makinası ile ısınıyorum. O gece uyur uyanıktım. İlaçların etkiside içimi geçiriyor uyukluyordum kuşların uykusu gibiydi. Sabah erkenden uyanmalıydım Allah izin verirse diye diye.. İyileşmemde bence en büyük etken deniz oldu… En başta neyden bahsettiğimi merak etmiştin değil mi? Hadi sorunun cevabına dere tepe düz giderek ulaştıkda diyebiliriz kısaltılmış özet geçmiş cümlelerim ile… Şeytanın bacağını şükürler olsun kırdım biriciğim… Güneşten önce ben doğmuştum o sabah odama ve yataktan doğrulurken daha karanlık kırıldı … Işıktan önce ben süzüldüm yuvama… Dışarıdan değil içten dışaydı aydınlanma! Evim aydınlattı ister inan ister inanma o sabah tüm mahalleyi. İçimde mutluluk zinciri ile açıldı göz kapaklarım. Hafif bir üşüme yaşadım elbette sıcacık yataktan kalkarken… Güneş bilmem hangi memleketi aydınlatmayla vazifeliydi eh tabii güneşten ilham alarak; aydın olma ve aydınlatmayı vazife edindim pazar sabahı kendi kendime! Kendimin ışığı olayım… Kendimi aydınlatayım yeter. Benim derdim de, şifam da kendim… Hep kendimle meşgul oldum kendimi bildim bileli… Hep aşağıdan yukarıya, oradan kalem tutan elime serpildi, filiz verdi bakışlarım… Ve yine o bakışlarım gülümsüyordu gözlerimden sevinç ışığı çıkıyordu… Akşamdan tekerlekli çanta hazır… Vakit vardı hafif bir kahvaltı için… Hemencecik tiroit ilacımı aldım Ya Şafi diyerek besmele ile… Yarım saat sonrasında iki yumurta kırıldı zeytinyağlı sahana, biraz peynir, üç çeri yeterliydi yüzme öncesi… Sahile uzaktı ev erkenden çıktım. Önce beş dakika yol yürüdüm metroya… Beş durak sonra Üsküdar ardından marmaray kalbimde denize girebilecek olmanın kelebek kanat vuruşuyla birazda hasta olmamdan kaynaklı kalp vuruşumda eklenince hoş tadımlık duygularla karanlık havada insanlar kimi işe giderken, kimi evine gidiyordu metro, marmaray ve sokaklarda… İneceğim durağa gelince soluk alış verişim sevinçten çırpındı. Bu öylesine bir çırpınıştı ki eline kına yakılacak gelinin ana evinden ayrılıp; kendi yuvasına gitme hissine yakın çırpınmaydı. Adımlarım hızlandı, ilk kez çay taşıyan küçük bir kız çocuğu gibi bardaktan taşıra taşıra; hastalığı sanki yolda döke saça indim sahile… Buydu işte yaşamak buydu! İyotun kokusuydu yaşamanın anlamı o an benim için! Ne çok özlemiştim soğuk denizi… Ve deniz sanki o gün gripli Hülya’ya açmıştı tüm düzlüğünü, neyle üyülemişti ki kırışıklığını dalga namına tek bir çizgi yoktu abartısız… Hazırlandım arkadaşlarımı beklerken. Saatim takılıydı kolumda beyaz plastik kordonuyla dolamıştı sol bileğimi… Arkadaşlarım gelmeden egzersizlerimi yapmıştım şarkılar mırıldanarak engin ve dingin maviye… Merhabalaştıktan sonra hadi hadi hadi girelim dedim büyük sevinç ve kısık sesimle… Bastım saatin açık su ayar düğmesine en başta yazdığım gibi çok önemi yoktu pazar sabahı kaç metre yüzdüğümün diyerek sinyali beklemeden denize girdim. Soğuktu, buz gibiydi, şifa doluydu, zeminde yosunlu kayalıklar… Büyük balıklardan kaçan minnak balıklar grup halindelerdi bir kaç beyaz denizanası üstümüzden geçen martılar; kış günü bizi balık mı sandılar bilmiyorum… Saatim sinyali geç gelmişti 1000 metreyi geçkin yüzmüştük uzaktan geçen teknelerin hafif dalgaları ile dans ediyordum maviyle Ya Şafii diyerek burnuma iyotlu suyu çekiyordum al sana damla, al sana gargara…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Hülya Kırklaroğlu, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |