..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşamdan korkmayın çocuklar. İyi, doğru bir şey yaptınız mı yaşam öyle güzel ki. - Dostoyevski
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yazarlar ve Şairler > Oğuz Düzgün




26 Aralık 2006
Necip Fâzıl'ın Şiiri  
Oğuz Düzgün
Yanlış anlaşılmasın; bizim Necip Fâzıl’da Bergson ya da herhangi bir felsefecinin etkisi yoktur, olmamalıdır gibi bir iddiamız yoktur.


:BJEH:
Üstâdın şiirini her okuyuşumda, sanki dönülmez bir yolculuğa çıkıyormuşum da biraz sonra heceler, sesler ve de âhenkli kâfiyeler arasında kaybolacakmışım gibi ve belki de bir mısrânın sonlarında, şöyle tenhâ bir yerlerde redifleşecekmişim ya da kâfiyeleşecekmişim gibi hissederim.Bu hissediş beni asla korkutmaz.Çünkü şiirlerde yok olmak ya da edebi bir metnin en sessiz bir noktası olmak aslında var oluşun, hatta sonsuzlaşmanın da nokta-yı mihrâkiyesi bir yükseliş pistine adım atmak demektir.Aslında bu yok oluş “helâket” -adem, tamamen yok oluş- manasında değildir ve belki bu yok oluş ancak “fenâ” terimiyle ifade edilebilir.

Aslında “bu kubbede bâki bir seda” bırakmanın da çileli bir gayretidir bu hal.İşte “fenâ” özelde de “fenâ-fi’şşiir” -şiirde fâni olmak-şiirle var olmak- kavramı, Necip Fâzıl’ın şiirini anlamada olmazsa olmazdır bana göre.Şâir, çoğu zaman zekâsıyla ara sıra duygularını da katarak şiir deryasının içine dalar âdeta elektrikleşerek mısrâlarda, hecelerde dolaşır, sık sık kâfiye lambalarını yakıp söndürür böylece tüm latifelerinin elektriksel varlığını en yüksek derecesinden ortaya koyar.Yer yer bu ortaya koyuş küçük patlamalar da doğurur ki bu patlamalar, bir orkestradaki davul sesinin vazifesini ifâ ederek okuyucunun ruhsal ritmini düzenler.

Avrupâilik hastalığımızdan mıdır nedir? bilemem, devamlı ecnebî filozoflara bitiştirilme, içinde sinsi bir övünmeyi de barındıran, onların felsefelerini kendi eserlerimizin seslerinde arama özelliğimiz, bizi aslında içimize ve bizim olana uzaklaştıran, bizim olanla aramızda kapanmaz mesâfeler açan bir şeytan üçgeninin girdabına kapıldığımızın en kesin delilidir.Necip Fâzıl ve şiiri hakkında yapılan mütâlaalarda bu şâirin üzerindeki Bergson etkisi hakikat de olsa, belki de bu hakikat fazlaca abartılı bir dille anlatılıyor.Elbette Bergson idealizminin de, sezgiciliğin de Necip Fâzıl’ın şiirinde bir resm-i geçiti vardır ama bu resm-i geçit Türk Tasavvuf geleneği mehteranının ardından yapılmaktadır.Yâni Necip Fâzıl’ın şiiri, batıya tâbi değil batı geleneği ve idealizmi, Necip Fâzıl’ın şiirine hâdimdir diyebiliriz.

Daha gerçekçi konuşmak gerekirse, Necip Fâzıl’ın bohem hayatının ve de bu hayatın sonucunda “crise intellectuelle” yâni “fikir buhranı” uçurumuna düşmesinin en birinci fâil-i mâlumu -Fâil-i Meçhulu değil- edindiği yarı ak yarı karanlık felsefe birikimi idi.İşte bu buhrandan kurtulmaya başladığı 1934 senesinde o, şiirlerinde de derin tesir bırakacak tasavvuf ekolüne tüm varlığıyla dâhil olmuş, bir yerde eski bilgileriyle yeni irfanını sentezlemiş, sonunda “Çile” balını üretmiştir.

Yanlış anlaşılmasın; bizim Necip Fâzıl’da Bergson ya da herhangi bir felsefecinin etkisi yoktur, olmamalıdır gibi bir iddiamız yoktur.Ancak “Poetika” adlı eserinde bir yerde şiiri tanımlarken “şiir türlü tecelli yollarıyla Allah’tan gelir; ve bütün perdeleri devirerek Allah’a yol açmaya doğru gider” şeklinde ifade ettiği sözler, onun şiirinin de tanımlanmasında yardımcı olacak şifreleri hâvidir.İşte bu şifreleri çözümlemekten başka da gayretimiz yoktur.Şiirde fâni olmuş şâir, aslında şiirini de Allah’ta fâni etmiştir.Bu da Türk İslam Tasavvufunun en belirgin özelliği değil midir?

Demek ki Necip Fâzıl’ın şiirinin köklerini biraz da, belki de birazdan daha fazla Türk İslam geleneğinde aramak gerekiyor.Aşağıdaki mısraları terennüm eden şâirin kendi şirine de aşağıdaki şiirinde bahsettiği “ihtizâzı” –İlâhi hazzı, ferahlığı- ilmek ilmek işlemediğini söylemek imkansız değil midir?

Renkte, seste, ışıkta her şeyde bir ihtizaz;
Her şeyde bir titreşim, zikir, fikir ve niyaz…

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Övgüleriniz...!
Gönderen: Mehmet Ali Özler / ,
14 Haziran 2008
Gazetelerin spor sayfalarında çok iyi becerirler övgüleri. A takımı B takımını vurdu geçti (sonuç 1-0' dır). D Takımı fırtına gibi esti (sonuç belki 2-1' dir). E takımı kasırga gibi dağıttı (sonuç belki 2-0' dır). Peki, bir gün bir takım aynı klasmanda diğer bir takımı 12-0 veya 20-0 yendiğinde acaba bu gazeteciler neler yazacaktır? Necip Fazıl için yazarken de sanırım -siz- bütün sözlerinizi bitirdiniz (!). Bir gün önünüze öyle bir yazı çıkar ki, bu kez ne diyeceğinizi veya bunu satırlara nasıl ve ne türde dökeceğinizi şaşırır sınız. Diğer taraftan şu konuya da açıklık getirmek istiyorum: İnsanın yaşadığı şartlar uygun olursa her insan iyi, hatta çok iyi bir yazar olabilir. Yazarlık bir Allah vergisi değildir. Yazarlık, aynen matematik gibi, fizik gibi öğrenilen/öğrenile bilen bir sanat türüdür. Ressamlık da öyledir, heykeltraşlık da öyledir. Zira aileden gelme ressam arkadaşlarım vardır. Meslekleri gereği 2-3 yaşlarında büyükleri tarafından ellerine bir fırça, önlerine ise boya küpleri konan çocuklar. Saygılarımla.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yazarlar ve şairler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Cengiz Aytmatov ve Mankurtlar
Güneşçağ Savaşçısı Erdem Bayazıt
Mevlânâ'dan Reçeteler

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Fâtih İstanbul'u Kaç Yaşında Fethetti?
Mevlid Kardeşliği
Kâfiyelerin Birliği
Kemençe Kimin?
Baklava'nın Kökeni
Kurân'ın Kökeni Sümerde mi?
Şiir Düşünceleri
Amerika Osmanlı Tarafından Keşfedilseydi?
Medeniyet Bestemizin Notaları
Evliya Menkıbelerinden Türk Fantastik Edebiyatına

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Sen Var Ya Sen! [Şiir]
Çakkıdı Çakkıdı [Şiir]
Bâlibilen Dilinde Şiir [Şiir]
Üç Boyutlu Şiir [Şiir]
Miraciye [Şiir]
Sağanak Sen Yağıyor [Şiir]
Bülbüller Şehri İstanbul [Şiir]
Türkçe Hamile Beyanlara [Şiir]
Burası Sessiz Biraz [Şiir]
New Orleans'lı Siyahi Kirpiklerin [Şiir]


Oğuz Düzgün kimdir?

Yazar edebiyatın her alanında çalışmalar yapıyor.

Etkilendiği Yazarlar:
Bütün yazarlardan az çok etkilendi. Zaten insanoğlunun özelliği değil midir iletişimde bulunduğu varlıklardan etkilenmek?


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Oğuz Düzgün, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.