"...Ve hepimiz az ya da çok rüyacı değil miyiz!" -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Güldüğünüz zamanlar da vardır ağladığımız anlar da.İnsanız çünkü..Âcizliklerle donatılmışız mükemmellikleri kuşatabilmek için.Bâzen bir kuşun kanadında seyr ü sefer ederiz gökyüzünün ötelerine…Bâzen de bir sarı çiçekte, bir karanfilde, cilveli bir gülde râyiha oluruz yüreklere salınırız kelebekçesine.İnsanız çünkü. İnsanlığının şuuruna varmak erdemdir.Bu erdem “düşünüyorum öyleyse varım”dan da öte bir önerme mahsulüdür. “Kendini bilmek” deyimiyle bayraklaşan bu önerme “benden öte bir beni” bulmaya kanatlanır Yunus dilinde.O “benden öte beni” bulamayanlardır ekseriyetle “insanı” üzenler, ezenler, kesenler.. Mevlânâ gibi gönül kahramanları vardır da hayatımızdaki yerleri çoğu zaman gündelik keyiflenmelerimizin çilingir sofrasına bir meze olmaktan öte gitmez.Mevlânâ şöyle demiş..Mevlânâ olsa bunu yapardı…Mevlânâ’nın bizim için var olduğunu, bizim içimizdeki “ öte beni” bulmaya yardımcı bir rehber olduğunu unuturuz çoğu zaman.Doktorun önündeki hasta rolünü beğenmeyiz, alçaltıcı buluruz da tüm dünyaya reçeteler yazmaya koyuluruz perişan hâlimizle.Kendi amansız hastalıklarımızı, şüphelerimizi, günâhlarımızı unutarak yaparız bunları..Birisi çıkıp da “önce kendi eksikliklerini düzelt” dediğinde çıldırırız, köpürürüz, sağa sola saldırırız.Aslında bu hareketlerimizle hastalığımızı bir kere daha ortaya koymuş oluruz, kabul etmediğimiz hastalığımızı.. Tıp bölümünde okumadan ameliyat yapma hevesine kapılmak da ne oluyor?Hangi yürek bu diplomasızlığımızla kendini bize teslim eder ki?Kandırdıklarımız da komada zâten.İşte yüreklerini tedavi ettiğimizi sandığımız oğullarımız, kızlarımız, âilelerimiz..Her taraftan feryatlar yükseliyor.O halde insanlık doktoru Mevlânâ’nın şu öğütlerini dinlemenin, şu reçetelerine uymanın zamanı geldi de geçiyor: “Her biri “Musa’yım” diye elinde âsâ; ahmaklara “İsa’yım” diyor Âh o günden ki doğru kişilerin doğruluğu senden deneme taşını isteyecekler. Sonuçta gerisini üstâda sor; yoksa ihtiraslı kişiler tamamen kördür, dilsizdir. Her şeyi istedin, hepsinden geri kaldın; bu ahmak sürü, kurtların avıdır. Bir sûreti dinledin, tercüman oldun; papağan gibi sözünden habersizdin “ İşte doktorun reçetesi.Kendimizden öte olan kendimizi, aslımızı keşfettiğimiz gün rûhi hastalıklarımızın şifa bulacağı gündür..O gün, kinlerin, nefretlerin, savaşların ve bütün zulümlerin biteceği gündür..Önce kendi kusurlarımızı gördüğümüzde, onlara düşmanlık ettiğimizde kavga edecek, silah çekecek başka düşman bulabilir miyiz? “Ben Merkezcilik” -Ego Centrism- hastalığına yakalanmışsak, kendimizi bir Tanrı gibi görmüş olacağız ki, o halde her sözümüz, düşüncemiz de kutsal yasa olacak..Kusurlarımız da tartışılmaz tabular..Vay onlara laf atanların hâline!İşte bu hastalığımızdan kurtulmak için, bencilliğimizden “benden öte beni bulma” diyarına sevgiden, duadan, iyilikten şeffaf köprüler inşa etmemiz gerekiyor..Bunun için de Mevlânâ’yı bir kere daha dinlemeliyiz: “Ey gönül!Kin ve nefretten temiz ol; o zaman Elhamd –Fâtiha- oku, çevik ol. Dilde Elhamd ve içte nefret olması, dille aldatma ve hiledir. O zaman Hak buyurmuştur: “Ben görünüşe bakmam, içe bakarım.” MESNEVİ’DEN DAMLALAR Allah nereyi isterse cehennem yapar.Yüksek semayı kuşa tuzak yapar.. Dişinden de ağrılar çıkarır, “Cehennem ve ejderhadır” dersin. Veya ağız suyunu bal eder, “Cennet ve cennet giysileridir” dersin. Kaderin hükmünün gücünü bilmen için dişinin dibinden şeker meydana getirir. Öyleyse dişinle günahsızları ısırma; sakınılamaz darbeyi düşün.. ………………………………………….. Yağ ayranda yok gibidir; ayran, varlıkta bayrak açar Sana var görünen kabuktur; sana yok görünen, asıldır. Ayranın yağı alınmamış ve eskidir; almadıkça bırak, harcama onu. Haydi!Bilgiyle onu elden ele döndür de, gizlediğini göstersin. Çünkü bu fâni, bâki –sonsuz- olanın delilidir.Sarhoşların yalvarması, sâkinin -şarap sunanın- varlığının delilidir.. Mevlânâ Celaleddin-i Rûmi FERYAT VE UMUT Bir feryat senfonisi Hayat dediğin Islak bir bakışta Kalakalmak öylesine Kan renginde Bir ırmak akar Her ânın dehlizlerinden Hücreler yıkıldıkça DNA’lar çıldırır Ve ecel yakalar Her avını şakaklarından Ağlasan da bir gülsen de Âkibet Bırakıvermek tüm bedenini Yavaş yavaş Toprağın bağrına Sarılmak Bakterilerine arzın Cesetçesine Çürümek Oynaşırken Böceklerle Umudun varsa Fışkırırsın Her baharda Açılan güllerle En can alıcısından Bir râyiha göğsünden Emilirsin Kelebeklerce Umudun varsa Ölmemişsin çünkü Çünkü yok olmamışsın Düşüncelerin cevelanda Enerji enerji akmaktasın Bir yerde, bir gökte Uçmaktasın Sevdiklerin Şen şakrak İstikbal ederler Şeffaf ruhuna Anıların tutar Atomlarının ellerinden Her gece kabrinde Akarsın Varlık varlık Esersin özleyenlerin Sensiz uykularına Rüyalarla Ilık ılık Umudun varsa Umudun varsa El ele tüm kâinatla Şeb-i Arus oynarsın Bir diriler ayininde Rakkaselerle Yaşam yaşam Kaynarsın Umudun varsa Ölsen de Sen de varsın Bir sonsuz âlemde Mevlanalarla Yunuslarla Sonsuza dek yaşarsın Umudun varsa... Oğuz DÜZGÜN
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Oğuz Düzgün, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |