Yaşama karşı sımsıcak bir sevgi besliyorum... -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Adam arada bir soluklansa, biraz susuverse asker yazacaktı yazmasına ama ne mümkün. Adamın kimlik bilgilerini yazmak bile ölümden beterdi. - Şerefsiz adam, ne istedin bizim gibi kendi halinde insanlardan. Bütün köye rezil ettin bizi. . - Abi gözünü seveyim doğum tarihini ve yerini söyle. Bırak şu adamı şimdi. - Ayı günü nerden bileyim ben asker ağa. Yazıver işte bin dokuz yüz altmış yedi. Şerefsiz ayakkabıcı, bize neler ettin böyle? - Aaaa abi yeter ama artık, ayıp oluyor bak. Burada öyle kimseye şerefsiz denmez. Bırak bakalım şu küfür etmeyi de. Adam gibi ifade ver. Sen yoruyon ama adamı yaaa… - Ah akılsız kafam nasılda anlayamadım? Arabasını bizim kapının önüne boşuna getirmiyormuş o geberesice. Pis cenabet, suratında meymenet yoktu zaten. - Abi, susmazsan komutanı çağırcam ama bak. Olmuyo böyle ama. Komutanımız çok serttir bizim. Valla gözünün başına bakmaz atar içeriye. - Tamam oğlum sustum. Tamam, sen yazmana bak. Sana demiyom ben asker ağa. Kendi kendime konuşuyom. - Abi sen hiç susmuyon ki. Aklımı toparlayamıyorum. Gözünü seveyim yapma bak. Ben hiçbir şey yazamadım ki. Sus biraz. Ben ne sorarsam ona cevap ver yeter. - Ben o ırzı kırıtan şikayetçiyim, ayakkabıcıdan. - Kimmiş bu ayakkabıcı, neyin nesiymiş. - Ben ne bileyim asker ağa. Kırmızı Anadol bi pikabı var. İşte o adam, bizim köye her hafta gelir. - Hayda, bulduk püsküllü belayı. Abi kırmızı kamyonetli adam diye bir şey var mı ya? Bunun bir adı sanı yok mu? Hiç olmazsa arabanın plakasını bari alsaydın. - Ben adamın cibilliyetini nerden bileyim asker ağam? Sen bilirsin, devletin kolu uzundur. Bulun o deyusu. - Köyde bu adamı tanıyan bilen yok mudur? Telefon edip muhtara bari sorsak. - Sen bilirsin asker ağam. Bu adam işte, kırmızı pikaplı adam anamı kaçırdı? - Ne yapsın senin ananı kaçırıp abi, olur mu öyle saçma sapan şey? - Ah sorma başımıza gelenleri, sorma… Kaçırdı ki ne kaçırma. Gündüz vakti bindirmiş arabasına götürmüş. - Hayda! Olmaz öyle şey. Belki annen şehre gitmiştir. Hem senin annen genç kız mı ki kaçırsınlar? - Yok asker ağa, elli dört yaşında… Asker kendini tutamayıp gülmeye başladı. Karşısındaki adam elli dört yaşındaki annesinin kaçırıldığını söylüyordu. Hadi gel de çık işin içinden. Böyle bir şey onun yaşadıklarından öğrendiklerine göre imkânsız dı. Ama ya bu adam? Çaresizlik içinde kıvranan, ağlayan öfkelenen, küfür eden, lanet okuyan bu adam hiç yalan söyleyen birine benzemiyordu. O sırada komutan içeri girdi. Bilgisayar ekranını kendine çevirip tutanağa baktı. - Tamam, dedi. Olmuş, olmuş hem de güzel olmuş, yazdır bakalım şunu. Yazcının aspiratöre benzeyen oğultusunun ardından kağıtlar tepsiye düştü. Komutan tutanakları adama imzalattı. Adam; - Komtanım, elinizi ayağınızı öpeyim bulun anamı, dedi. Gözünün yağını yiyeyim, ayağının turabı olayım bulun… - Anan on dördünde genç kız olsa amenna. Yaşanı başını almış bir kadın. Canı nereye isterse oraya gider. Kanun bile karışamaz ona, dedi. Adam bir taraftan komutana yalvarıyor bir yandan da ağlıyordu. Yırtık naylon terliklerinden taşan ayakları, parmakları toz içindeydi. Tutanağı imzaladıktan sonra ağlayarak karakoldan çıkıp gitti. Aynı gün, aynı saatte Kendirli Ermeni Kilisesinin bahçesinde tıraşsız suratı geven dikenleriyle kaplı bozkırı andıran bir adam basamaklarda bekliyordu. Neredeyse yarım saattir öylece duruyordu. Duvarın çıkıntısındaki güvercinlere elini uzatsa tutabilirdi. Ne o güvercinlere uzandı, nede güvercinler ondan ürküp uçtular. Sonra çaycı çocuklardan birini yanına çağırdı. Kimsenin duymayacağı kadar alçak bir sesle bir şeyler söyledi. Çocuk dut ağacı gölgesinde oturan kalabalık bir masaya gitti. Masadan kalkan uzun boylu, leylek bacaklı bir öğretmen sakallı adamın yanına, merdivenlere koştu. Merdivenlerde duran adamla neredeyse aynı yaşlardaydı. Seyfullah Kasım 2007
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © seyfullah ÇALIŞKAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |