Yalnızca hava, ışık ve arkadaşın varsa hiç üzülme. -Goethe |
|
||||||||||
|
Rus Edebiyatı’nda Gerçekçilik Akımının Öncüsü: Gogol’un Palto’su Giriş Gogol’un Palto isimli uzun hikâyesi Rus Edebiyatı’nda belirli bir mecranın başlangıcı sayılır. Bu mecra gerçekçilik akımıdır. Palto’dan sonra” sıradan insan “ “tema” sı edebiyata girmiş ve bir anlamda edebiyatı “ayakları üzerine oturtmayı” Rus Edebiyatı’nda Gogol gerçekleştirmiştir. Bu durumu veciz bir ifadeyle “biz Gogol’un Palto’sundan çıktık” diyerek Dostoyevski dile getirmiştir. Kuşkusuz Palto’dan önce de Rus Edebiyatı’nda rüşeym halinde gerçekçi temelleri olan bir edebiyat mevcuttur. Fakat Palto oldukça etkili olarak hatta başka edebi akımların temsilcilerini de kızdırarak, karşısına alarak Rus Edebiyatı’nın seyrini değiştirmiştir. Bu durumun sebeplerine değinmek gerekir. Palto’nun Rus Edebiyatı’nın seyrini değiştirmesine ve çığır açmasına neden olan en önemli özelliği yalın gerçekçiliğidir. Bu gerçekçilik ise insanın hayatını idame ettirmesinin en temel koşullarından biri olan giyinme ve soğuktan korunma dürtüsünü gerçekleştirebilmenin bile ne kadar zor olabildiği temelinden hareket ederek hikâyeyi somutlaştırmaktadır. İnsan temel gereksinimlerini karşılayamadığı zaman sosyal hayata girememekte, girse bile dışlanma korkusuyla yaşamakta ve dolayısıyla kendini toplumdan soyutlamaktadır. Gogol bu “insanlık durumundan ”yola çıkarak hikâyesinde, eskiyen paltosuyla artık soğuğa dayanamayan sıradan bir memurun yeni bir palto edinmesi, fakat edindiği paltosunu çaldırması sonucu başvurduğu mercilerden sonuç alamaması, hatta aşağılanması, azarlanması ve nihayetinde girdiği bunalım sonucu hayatını kaybetmesini anlatır. Fakat hikâye memurun ölümüyle sona ermez. Çünkü memur hortlak olarak geri döner ve insanların rütbesine, ünvanına bakmadan sırtlarından paltolarını alır. Bu böyle bir müddet devam eder. Ta ki kendisini azarlayan ve ölümüne neden olan “mühim adam”ın sırtından paltosunu alıncaya kadar. Hortlak memur “mühim adam”ın sırtından paltosunu aldıktan sonra huzura kavuşur ve bir daha ortalarda görünmez. Tabii bu durumu fırsat bilen işgüzarlar hariç. Bunun yanında, Palto, dönemin alaycı bir eleştirisini yapması bakımından da oldukça önemlidir. Palto’da Kamu Kurumlarının Eleştirisi Gogol’un Palto’yu yazdığı yıllar Çar 1. Nikola dönemine rastlar. Bu dönemin özelliği ise Fransız Devrimi’nden etkilenerek yeni bir anayasa ile Çar’ın otoritesini sınırlamak isteyen aydınların darbe girişiminin(Dekabrist Ayaklanması 14 Aralık 1825) başarısızlıkla sonuçlanması sonucu baskıcı bir rejimin doğmasıdır. Gogol bu atmosferde yazdığı hikâyesinin başında Çarlık Rusya’sının alaycı ve üstü örtülü eleştirisine girişir. Tarzının gerçekçiliği yanında önemli özelliklerinden biri de alaycı ve eleştirel bir dil kullanmasıdır. Zaten bu özelliği Gogol’u dönemin diğer yazarlarından ayırmakta ve edebi metinlerini daha etkili hale getirmektedir. Yazar Palto’ya şöyle başlar: “Devlet dairelerinden birinde… Ama hangisinde olduğunu belirtmeden geçsek daha iyi olacak. Çünkü devlet dairelerinde, askeri birimlerde, özel kalemlerde, kısacası kamu hizmeti gören kurumların herhangi birinde çalışanların hepsi tepki göstermek için fırsat kolluyorlar; alınganlıkta üstlerine yok.” Alıntıladığımız bu pasaj dönemin Rusyasının ne kadar baskıcı olduğunu ve eleştiriye karşı tahammülsüzlüğünü göstermektedir. Gogol, baskıcı rejimin edebiyatçılara da sirayet ettiğini,”yasaların hiçe sayıldığı ve devlet kurumlarının tehlikede olduğu hususunda şikâyet dilekçesi yazan bir baş komiserin şikâyetine kanıt olarak oldukça kalın bir edebi eseri delil olarak sunmasını “örnek olarak gösterir. Hikâyeye böyle bir girişle başlaması bile Palto’nun nasıl bir atmosferde yazıldığını göstermesi açısından ilginçtir. Dönemin Rusyasında kamu kurumlarının işleyiş biçimi ve topluma bakışı da Palto’da çarpıcı biçimde işlenir. Özellikle bürokrasinin halka yabancılaşmasını ve kamu kurumlarına başvuran bir kişinin meramını anlatmak için epeyce çamur çiğnemesi gerektiğini Gogol veciz bir biçimde anlatır. Bununla birlikte insan meramını anlatsa bile kuşkuyla karşılanacağı ve sorununa da çözüm bulunacağı şüphelidir. Paltosu çalınan memurun emniyet müdürüne başvurmasını ve aldığı cevabı Gogol şöyle anlatır: “Müdür, paltonun çalınmasıyla ilgili hikâyeyi son derece tuhaf karşıladı. Asil konuyla ilgileneceği yerde, Akakiy Akakiyeviç’e konuyla ilgisi olmayan sorular sormaya başladı: Neden evine o kadar geç bir saatte dönüyormuş, yoksa şu malum evlerden birine mi gidiyormuş, yoksa olay vuku bulduğunda o evlerden birinden mi dönmekteymiş…” Gogol yukarıdaki pasajda, Çarlık rejiminde insanların sorunlarına çözüm bulmak için var olan mercilerin sorunun çözümü bir yana, destek yerine köstek oldukları gerçeğini vurgulamak istemiştir. Emniyet müdüründen umduğunu bulamayan Akakiy’in, memur arkadaşlarının salık vermesi sonucu “malum adam” a başvurması ve yine bürokratik engellerle karşılaşması şöyle resmedilir: “Önce görüşmek istedikleri konuyu kayıt memuruna bildirmeliydiler, kayıt memuru bunu yazmana, yazman da düzeltmene ya da ast üst ilişkisine göre sırada kim varsa ona iletmeliydi; konu ancak bu sıra izlenerek kendisinin görüşüne sunulmalıydı. İşte, Kutsal Rusyamız taklitçilik hastalığına bu derece kapılmış durumda; herkes amirlerine özeniyor, herkes birbirlerine amirlik taslıyor.” Alıntıladığımız pasajlardan anlaşılacağı üzere, Gogol, kurulu düzeni sorgulamaya girişir. Bu sorgulama, bir siyaset bilimci ya da sosyolog edasıyla değildir tabii. Edebiyatçı duyarlılığı ön plana çıkarak dönem resmedilir ve aynı zamanda hicvedilir. Palto bu anlamda da çok önemlidir. Basit bir hırsızlık başvurusunda bulunmak isteyen hikâyenin “sıradan adam” ının başından geçenlerin sistemin nasıl işlediğine dair ipuçları vermesi manidardır. Ayrıca Palto’nun devlet adamları tarafından neden tepkiyle karşılandığını da anlamak mümkündür. Çünkü kamu kurumları, devlet adamlarının alışkın olmadıkları bir tarzda sorgulanır. Açıkça halkın bütün bu yapılanları hak etmediği vurgulanır. Alaycılık, İnsani Boyut ve Hikâye’nin Diğer Özellikleri Gogol’un Palto’da kullandığı dil ve üslup, hikâyenin konusunun çarpıcılığıyla birleşince olağanüstü bir anlatım gücüne kavuşmaktadır. Yazar Rusya’nın soğuk ikliminden ve fakir insanların bu koşullardan çektiklerinden bahsederken şöyle bir cümle kurur: “Yılda dört yüz ruble kadar gelir elde eden herkesin mücadele etmek zorunda kaldığı amansız bir düşman vardır Petesburg’da. Söz konusu düşman, her ne kadar insan sağlığına iyi geldiği söylense de, bizim ünlü kuzey ayazından başka bir şey değildir.” Yoruma mahal bırakmayacak kadar mükemmel anlatım gücünü ve hiciv yeteneğini billurlaştıran güzel bir örnektir yukarıdaki cümle. Yazar aynı zamanda eserinde sıra dışı bir anlatım biçimi kullanır. Şöyle ki, hikâyeyi anlatırken okuyucu ile de konuşur adeta. Neyi, ne için yazdığını açıklama gereği duyar. Klasik hikâye anlatıcılığına göndermeler yapar ve bu biçimciliği de alaya alır. Aşağıya alıntılayacağımız cümle ne anlatmak istediğimizi somutlaştırmaktadır: “ Bu terzi hakkında uzun uzadıya bilgi vermeye elbette gerek yok, ancak madem öykülerde bulunan tüm karakterleri etraflıca tanıtmak bir gelenek olmuş, okumakta olduğunuz satırlara Petroviç’i de buyur etmekten, onun hakkında bir çift laf etmekten başka seçeneğim yok.” Palto’da işlenen konunu önemli bir bölümünü de insanların içindeki kötücül yanın vurgulanması ve insani özelliklerini yitirmeleri oluşturur. Hikâyede memur Akakiy Akakiyeviç’in daire arkadaşları tarafından sürekli alaya alınması, aşağılanması ve hatta gururuyla oynanması sıradan bir durum haline gelmiştir. Gogol bu durumu şöyle anlatır: “Genç memurlar ise, memurlara özgü o keskin zekâlarının ürünü olan nüktedanlık becerilerinin en güzel örneklerini sergileyerek Akakiy Akakiyeviç’le alay eder, onun gururunu zedeleyen espriler yaparlardı. Mesela hemen yanı başında, onunla ve yetmiş yaşındaki ev sahibesiyle ilgili kendi uydurdukları hikâyeleri birbirlerine anlatırlar; Akakaiy Akakiyeviç’in ihtiyar kadından dayak yediğini söyler, ikisinin ne zaman evleneceğini sorar, kâğıttan hazırladıkları konfetileri başından aşağı dökerek ‘A! Kar yağıyor!’diye dalga geçerlerdi.” Sadece işini yapan, hiçbir işe karışmayan basit bir memurun, yaşı biraz ilerlediği, maaşı yetersiz olduğu ve kendine de yeterince bakamadığı için nasıl alay alındığı bu şekilde anlatılır. İnsanın acımasız yanı açıkça resmedilir. Bununla birlikte Akakiy Akakiyeviç’in “bırakın beni neden bana bu kadar eziyet ediyorsunuz “şeklindeki acı haykırışları, dairede göreve yeni başlamış bir memuru derinden ve memur bu tür davranışlarına son verir. Nihayet Akakiy’in acı haykırışlarını duyan ve ona gerçekten acıyan bir kişi çıkmıştır. Ve Gogol acıma duygusu olan memurun bu durum hakkındaki duygularını şu şekilde resmeder: “Hayatı boyunca bu sahne gözünün önüne geldikçe, genç adam elleriyle yüzünü kapatıp insan denilen varlığın ne kadar acımasız olabildiği; ince, kültürlü, terbiyeli kişilerde (Tanrım!),hatta toplum tarafından asil ve şerefli insanlar olarak kabul görmüş kişilerde bile ne kadar gaddarca bir yan olabildiği gerçeğini gördükçe derinden sarsıldı.” Hiçbir biçimde yoruma yer bırakmayacak kadar açık olan bu cümle, Gogol’de insana dair güçlü bir umutsuzluk düşüncesi olduğunu ortaya koymaktadır aslında.Eğitimli ve kültürlü olmanın insan olmaya yetmeyeceği bu kadar net bir biçimde vurgulanamazdı. Gogol hikâyenin başında Akakiy Akakiyeviç’i tanıtırken şöyle yazar: “ Evet, ne diyorduk… Devlet dairelerinden birinde görev yapmakta olan bir memur vardı ve bu memurun, dış görünümü itibarıyla insanlarda ilgi uyandıran biri olduğu da söylenemezdi! Kısa boylu, çipil gözlü, biraz da çopur suratlıydı; kızıla çalan saçları yer yer dökülmüş, her iki yanağında da derin kırışıklıklar oluşmuştu; yüzünden, basurdan yana dertli olduğu anlaşılıyordu… Elden ne gelir ki! Tek suçlu Petersburg iklimi! Memurumuzun unvanına gelince (ki bizde bir kimsenin adından önce unvanı belirtilmelidir)kendilerine diş geçiremeyeceğine inandıkları insanlara yüklenmeyi meziyet sayan pek çok yazarın acımasızca alay ettiği, sivri dilleriyle iğnelemekten asla vazgeçmediği sıradan kalem memurlarından ve ilelebet ‘sıradan kalem memuru olarak kalacaklardan’ biriydi.” Gogol böyle bir giriş yaparak kendi edebiyat anlayışını ya da tarzını ortaya koymak istemiştir. Hikâyenin kahramanının veya anti kahramanının ne mal mülk, ne memuriyet hayatı ne de görünüş itibarıyla hiçbir özelliği olmayan sıradan bir adam olduğunu vurgulayarak, diğer yazarların hiçbir zaman eğilmeyecekleri bir konuyu işleyeceğini belirtmektedir. Bu durum o zamanın edebiyat anlayışına göre başlı başına aykırı bir yaklaşımdır. Edebiyat sadece önemli kişilerin hayatlarını, özellikli durumu olan şahısları anlatmaktan ibaret gibi görünürken Gogol Palto’yla her şeyi altüst etmiş ve adeta devrimsel nitelikte bir adım atmıştır. Küçük bir memurun yaşayışını, hayat mücadelesini mercek altına almış ve onu edebiyatın öznesi haline getirmiştir. Tabiidir ki bu durumun sindirilmesi, kabul edilmesi kolay olmamıştır, zaman almıştır. Ama ne gam! Küçük adam bir kere girmiştir hikâyeye ve bundan böyle de edebiyata konu olmaya devam edecektir. Gogol’un Akakiy Akakiyeviç’in ölümü hakkında yaptığı değerlendirme oldukça çarpıcıdır: “Akakiy Akakiyeviç toprağa verildi ve Petersburg onsuz kaldı; sanki bu kentte böyle biri hiç var olmamıştı. Davasına kimsenin sahip çıkmadığı, kimsenin yakınlık göstermediği, bir iğnenin ucuna yerleştirdiği sıradan bir sineği bile alıp mikroskop altında incelemeyi ihmal etmeyen doğa bilimleri uzmanlarının dahi dikkatini çekmeyen bir yaratık, ömrünün son günlerinde de olsa palto biçimine bürünmüş ışıl ışıl bir misafir tarafından ziyaret edilmiş, sonra da çarların ve dünyadaki diğer tüm hükümdarların üzerine çöken felaket onun da karşısında belirmiş yıllarca dairedeki arkadaşlarının acımasız alaylarına sabırla katlanan Akakiy Akakiyeviç bir hiç uğruna bu dünyadan sessizce göçüp gitmişti.” Yukarıdaki yorum ya da değerlendirmenin Palto’nun en etkili pasajı olduğunu iddia etmek yanlış olmaz sanırım. Zira şiirsel ve aynı zamanda trajik bir yorumla karşı karşıyayız. Akakiy Akakiyeviç gibi sıradan bir adamın ölümünün bu denli etkili bir biçimde yorumlanması, okuyucuyu memurun ölümü karşısında çaresizlik ve acıma duygusuna itmesi edebiyat metinlerinde kolay kolay başarılamayacak bir durumdur. İnsan hayatının bu kadar ucuz olması, bir insanın ölümünün o kadar önemsiz bir şey gibi algılanması ve insanlığın ölüm karşısındaki kayıtsızlığı ancak böyle etkili anlatılabilirdi. Zor güç edinilen bir paltonun çalınmasının o insanın hayatında ölümcül nitelikte bir yara açması, paltonun bulunması için yapılan başvurularda oldukça sert bir azarın küçük bir memurun hayatına mal olması ve hikâyede kullanılan alaycı ve dokunaklı dil Palto’yu olağanüstü bir metin haline getirmektedir. Palto’nun bir başyapıt niteliği kazanmasının nedenlerinden biri de gerçekliğinin yanında gerçeküstü, fantastik bir sonla bitmesi olduğu açıktır. Ölmüş olan memurun hayalet olarak şehrin belirli yerlerinde görülmesi ve insanların sırtlarından paltolarını almaları gayet çarpıcıdır. Bu fantastik sonun bir nedeninin de insanların zor şartlarda edindikleri nesnelerin, eşyaların onların hayatında çok önemli bir yere sahip olduğu gerçeği ve kaybedildiği takdirde adeta gözlerinin arkada kalacağı vurgulanmak istenmektedir. Akakiy Akakiyeviç’in ruhu ancak kendisini sıkı biçimde azarlayan “mühim adam”ın paltosunu aldığı zaman huzura kavuşmuştur. Burada bir çaresizliğin ve karamsarlığın var olduğu gerçeği de gözden kaçmamalıdır. Çözümü olmayan bir durum ya da sorun ancak fantastik bir sona dayanılarak çözüme kavuşturulmaktadır ki, bu bir karamsarlık, adaletsizlik ve güvensizlik göstergesidir. Sonuç Gogol’un Palto’sunun üzerimizde bıraktığı tesirle böyle bir inceleme/yorumlama yapmayı hikâyeye karşı borç bildik. Üzerimizde nasıl bir etki bıraktığını ise bu kısa incelememizde açıklamaya çalıştık. Hikâyenin evrensel bir boyutu olduğunu da günümüz şartlarında özellikle yoksul insanların hayata tutunma çabalarına bakarak gözlemlenmek mümkündür. Palto’nun günümüzde bile hala okuyucu tarafından ilgiyle okunan bir metin olmasının sebepleri ise: Hikâyenin çok çarpıcı gerçekçiliği, insani boyuta yapılan vurgu, kamu kurumlarının ustaca ve edebi bir dille eleştirisi, kullanılan alaycı ve acıklı bir dil olduğu söylenebilir. Palto için belirli bir mecranın başlangıcı olarak değerlendirilen bir metin olduğundan bahsettik. Başlangıç metni ya da gerçekçilik anlamında ilk metinlerden biri olduğu halde, kanımca Palto’yu aşan bu kadar etkileyici bir yapıt hala yazılamamıştır. Ve insanın hallerinden, özellikle yoksul insanların hayata tutunma çabalarından, meta karşısındaki esaretinden bahsedildiği sürece Palto var kalmaya devam edecek en önemli metin olma özelliğini koruyacaktır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Akakiy Akakiyeviç, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |