Paranız varsa toprak alın. Artık üretmiyorlar. -Mark Twain |
|
||||||||||
|
Bugün İsrail’in politikalarına, hatta varlığına karsı çıkan "anti-Siyonist" bazı Yahudi yazarlar ve gruplar bu savlara ve tarihsel olgulara dikkat çekerek İsrail’in Yahudiler için kurtuluş değil, tam tersi, en büyük tehlike olduğunu savunmaktadırlar. Bunlardan Roni Margulies İsrail devletinin “insanlık niteliğini” yitirdiğini vurgulayarak şöyle diyor: “Tarihin ne ilginç bir cilvesidir ki, Yahudileri Avrupa'da karşılaştıkları ırkçılıktan ve faşizmden kurtarmak amacıyla kurulan İsrail devleti, bir başka halkı yok sayarak kurulmuş olduğu için, bugün ve on yıllardır bir Yahudi'nin yaşayabileceği en tehlikeli yer! Hem insanlığını kaybettiği, hem her an ölümle burun buruna yaşadığı yer. Dahası, İsrail devletinin işlediği insanlık suçları ve uyguladığı sınırsız vahşet, dünyadaki tüm Yahudileri tehlikeye atıyor. Dünyadaki her bir Yahudi'nin sağlığı ve huzuru için, İsrail devletinin yerini bölgedeki tüm halkları kucaklayan bir devlete bırakması gerek. Roni Margulies, Türk vatandaşı Yahudi şair” (NEWSWEEK TÜRKİYE http://www.newsweekturkiye.com/haberler/detay/24291/Yahudiler-icin-buyuk-tehlike-Israil) Margulies “İsrail devletinin işlediği insanlık suçlarından” ve “sınırsız vahşetten” söz ediyor. Kimse de onu antisemit ya da Yahudi düşmanı diye suçlayamıyor, çünkü kendisi zaten Yahudi ! YAHUDİ SOYKIRIMI İDDİALARI NE ZAMAN BAŞLADI? Nazilerin toplama kamplarında sistemli bir soykırım yürüttüğü, Yahudilerin sabun, yağ ve gübreye dönüştürüldüğü yolunda ilk savlar 1942 yılından itibaren ortaya atılmaya başlandı. Bu savlar II.ci Dünya Savaşının bitiminden sonra, 1945den itibaren daha da güçlendi. Çünkü müttefik orduları bazı kamplarda, özellikle Polonya'da, binlerce tutuklunun korkunç durumdaki cesetleriyle karşılaşmışlardı. Bunların fotoğraf ve filmleri dünya medyasında yayınlanınca bunlar soykırımın açık kanıtları sayıldılar. Ancak, bazı araştırmacılar söz konusu ölümlerin sistematik bir soykırım uygulamasından değil, tifüs salgını ve savaşın son aylarında Alman demiryolu ağının çökmesi nedeniyle doğudaki kamplarda baş gösteren açlıktan kaynaklandığını ileri sürdüler. Batıdaki kamplarda durumun daha iyi olduğunu iddia ettiler. Salgın hastalıklar veya diğer nedenlerle ölenlerin cesetleri bir önlem olarak gömülmeyip krematoryumlarda yakılıyordu. Ortaçağlarda Avrupa'da meydana gelen veba salgınlarında ölenler de genellikle gömülmeyip meydanlarda yakılıyordu. HOLOKOSTUN SORGULANMASI Yahudi soykırımının gerçekten olup olmadığının araştırılması ve sorgulanmasına 1960'li yıllarda başladı. İlk önce ABD M.I.T. üniversitesinden yüksek lisanslı Prof. Arthur R. Butz, Fransa Lyon Üniversitesinden Prof. Robert Faurisson, İngiliz tarihçi ve yazar David Irving Yahudi soykırımı hakkındaki birçok savın geçersiz, yanlış ve düzmece olduğunu iddia ettiler. Bunu üzerine ortalık karıştı. Bir çok ülke hemen kanunlar çıkartarak bu konudaki araştırmaları engellemeye başladı. “Holokost veya soykırım olmamıştır” demek yasalara göre ağır bir suç oldu. Bu konuları araştıranların, kurcalayanların akademik ünvanları iptal edildi, üniversitelerden kovuldular, çeşitli para ve hapis cezalarına çarptırıldılar. Ama tüm bunlara rağmen bu araştırmacılar ısrarla savundukları görüşlerin arkasında durmayı sürdürdüler. Neyse ki ülkemizde böyle yaptırımlar yok. Yoksa “henüz yok” mu demeliydim? Çok tuhaf değil mi ? Hayır hayır değil. Gayet normal. 3-5 ukala ortaya çıkıp da densizlik yapıyorsa koskoca dünya tarihini mi değiştirelim yani? Dünyanın resmi tarihinin egemen güçler tarafından insanlığa dikte edildiğini bilmiyor musunuz? Yoksa bugün benzer taktik ve yöntemler “Ermeni soykırımı” iddiasıyla Türkiye için mi uygulanmaktadır ? 1965 yılından başlayarak Ermeni soykırımı iddiasını tanıyan ülkeler Uruguay, Kıbrıs Rum Kesimi, Arjantin, Rusya, Kanada, Yunanistan, Lübnan, Belçika, İtalya, Vatikan, Fransa, İsviçre, Slovakya, Hollanda, Polonya, Almanya, Venezuela, Litvanya, Şili, ABD, İsveç'tir. Bu ülkelerden bazıları soykırım iddialarını reddetmeyi ve tartışmayı yasalar çıkartarak yasakladılar. Bunların çoğu bizim kapısından girmek için yıllardır bekletildiğimiz Avrupa Birliği ülkeleri ! En son 4 ve 11 Mart 2010da ABD ve İsveç'in de kabul etmesinden sonra Ermeni soykırımı tanıyacak ülkelerin sayısının hızla artacağını bekleyebiliriz. 2006 yılında Fransız yazar ve eski uygarlıklar uzmanı Jean-Michel Thibaux, Ermeni soykırımı hakkında Türkiye’ye yapılan suçlamaları büyük haksızlık olarak görmüş, düşünce ve araştırma özgürlüğünü kısıtlayan yasaların çıkarılmasına karşı çıkmış, bu konuların bilimsel bir ortamda tartışılmasının gerektiğini belirtmiştir. Tarihteki en büyük soykırımı kimlerin yaptığı hakkında bakın ansiklopediler ne diyor: “Tarihteki en büyük soykırım, belki de Amerikan yerlilerine karşı Avrupalı fatihler ile onların çocuklarının yaptıkları soykırımdır. Bu soykırım özellikle Amazon gibi bölgelerde olduğu üzere günümüzde de sürdürülmektedir. Amerikan yerlilerine yapılan soykırımda çeşitli araçlar kullanıldı: Sistemli bir biçimde öldürme, geleneksel geçim kaynaklarını yok etme (Kuzey Amerika’daki bizonların öldürülmesi gibi), dar toprak alanlarını ağıl haline getirmek, alkolizmi teşvik, kasten mikrop bulaştırma ve zehirleme.” (Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, İstanbul, Librairie Larousse, 1986, Cilt 21, Soykırım maddesi, s: 10713) Kimmiş bu "Avrupalı fatihler ile onların çocukları" ? “Sistemli bir biçimde öldürme, geleneksel geçim ve yaşam kaynaklarını yok etme, kasten mikrop bulaştırma, zehirleme” gibi yöntemleri bugün acaba hangi ülkeler, kimler için ve nerelerde uyguluyorlar? Bakın dikkat edin ansiklopedi "soykırım (...) günümüzde de sürdürülmektedir" diyor. Bu bağlamda dünya halklarını köleleştirmek için daha başka bir çok iğrenç ve insanlık dışı planın ve komplo kuramının olduğunu biliyoruz. Hiroşima ve Nagazaki'ye atom bombası atarak iki kenti yok ederek yüzbinlerce insanın ölümüne yol açanlardan her türlü kötülük ve insanlık dışı eylemi beklemek herhalde mantıksız olmaz. Tabi bu yaptığım alıntı ansiklopedinin 1986 baskısından. Yeni baskılarının mutlaka gereği gibi düzeltileceğini, ABD veya küresel güçleri rencide edebilecek söylemlerin metinden çıkarılacağını, hatta bu konuda bundan böyle yeni kanunların yürürlüğe gireceğini varsayabiliriz.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hulki Can Duru, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |