Bu hafifçe kenara itilecek bir roman değil. Daha büyük bir şiddetle uzağa fırlatılmalıdır. -Dorothy Parker |
|
||||||||||
|
Ahmet Hakan; “Bana biraz müsaade” diyerek çareyi kaçmada buldu…. E haksız da değil yani. Hüsnü Mübarek bile dayanamayarak kaçtı, Ahmet Hakan'ın kaçması gayet doğal. Doğal olmayan; Mısır’ın son Firavunu bile gerçekleri gördü bu arkadaş gerçekleri görmüyor… Mısır’ın son Firavunu ve yerli Firavunlar gitti, Ahmet Hakan gitmez mi? Aslında Ahmet Hakan bunlardan birisi değil… O bizim mahallenin haylaz çocuğu. Haylaz ve -itiraf edeyim ki- sevimli çocuk… Mahallesinin yolunu şaşırtan, iki ara bir derede kalıveren sevimli ve kurnaz çocuk… Çakmalara dayanamayacak olacak ki çareyi çakarak kaçtı. Bu saatten sonra nereye gidecek, kime sığınacak bilmem ama anlaşılan o ki, kafa dinlemeye ihtiyacı var… Zira son günlerde bir tuhaf olmuş… Kara kara kâbuslar görüyormuş. Öyle ki; Tahrir Meydanı'nda develerle boğuşuyormuş. Ve tabana kuvvet, çareyi kaçmada bulmuş… Kaçıyormuş ama peşimde kâğıttan bir kaplan kovalıyormuş... Rüyasında da Cemil Çiçek parmağını kendisine doğru uzatarak “besleme” diye haykırıyormuş… Aslında Ahmet Hakan “besleme” falan değil, bu mahallenin özbeöz haylaz çocuğu ama şimdi kendini "“besleme” gibi duruyor…. Zira Ahmet Hakan bu mahalleden öyle uzaklaşmış ki, karşı mahallenin kara yağız delikanlısı Ertuğrul Özkök bile rüyasında; “Şakirt kalk, haydi namaza” diye onu doğru yola çağırıyormuş. Gel de gülme şimdi... İnanın ben bu cümleyi okuyunca güldüm, hem de katıla katıla güldüm. Çünkü Ertuğrul Özkök hayatında hiç namaz kılmamış ki Ahmet Hakan da “Şakirt kalk, haydi namaza” desin, diyebilsin. Gerçi Ahmet Hakan onu Hacca götürebildi ancak -Kabe’de bile- namaz kıldırtamadı ona… Hâsılı kelam Ahmet Hakan yoruldu, biraz da psikolojisi bozuldu. Çünkü adama çok çaktılar… E haliyle çakana çakılırmış… Onun için biraz uzayacakmış… Siz buna, kaçacakmış da diyebilirsiniz. “Mübareksiz”, “kâğıttan kaplanışız”, “beslememiz” bir güzel şehre kaçıyor Ahmet Hakan… Bunun için biraz müsaade istiyormuş bizlerden. Müsaade verdim, gitti… Arkana bakmadan git Ahmet Hakan!… Ne olur ne olmaz havalar zaten sisli, puslu… Bel bağladığın dağlara da şimdi kar yağdı. Senin avukatlığını yaptığın omuzu fırfırlı insanlar zaten içeri alındı. Birileri ensenin kökünü şaplatmadan git… Haydi git Ahmet Hakan!... Git!.. hatta hiç dönme…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şevket Başıbüyük, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |