Sanat hem bir coşma, hem bir yadsıma işidir. -Camus |
|
||||||||||
|
Yarınlara ilişkin düşündüklerimiz sadece ve sadece ileriye dönük yapmış olduğumuz planlar ve koyduğumuz hedeflerden ibaret. Geleceğin bize nasıl bir dünya çizeceğini nereden bileceğiz ki. Bizim çerçeve içine aldığımız resme göre mi yoksa çerçevesi olmayan meçhule göre mi yaşayacağız; bunu hiç kuşkusuz aynalar kadar gerçekçi olan zaman, en acımasız haliyle gösterecektir. Geleceği çok fazla düşünenle, hiç mi hiç düşünmeyenin karşılaştığı sonun aynı olduğunu görünce tepkiniz ne olurdu? Benim yaptığım gibi bazı kuralları kafanızdan siler miydiniz? Ben sildim hem de çocukken. Benim bir oyunum vardı. Hep anneme "sen şu yaşa gelince ben şu yaşta olacağım" der sonra da hiç üşenmeden aramızdaki yaş farkını çıkarırdım. Fakat değil on yıl sonrası bu hesaplardan bir yıl sonra annem öldü ve ben yıkıldım. Şimdi düşünüyorum da matematiği belki de bundan dolayı sevemedim. Çünkü işlemlerim hep bir yerlerde hata verdi. Cümlelerimin başına "Allah kısmet ederse" sözünü eklemeden bir plan yapamaz oldum. Sanki unutursam kötü bir şeyler olacakmış gibi bir psikolojiye kapılıyorum. Ertesi günü düşünmek beni hep ürkütüyor. Bugünü doya doya yaşamayı daha çok seviyorum. Askerlerin terhise yakın kullandıkları ve hepinizin bildiğini düşündüğüm bir sözü vardır; “Bir gün gelecek, bir gün kalacak" diye. Bu sözü oldu bitti çok severim. Sabrı, beklemeyi, umudu daha pek çok güzel duyguyu içinde barındırır. Gelecek, gözümüze çok uzak bir yer gibi görünürken bir de bakarız ki burnumuzun dibindedir. Zaman her zamanki gibi akıp geçer ve beklenen günler Allah ömür vermişse hep çıkagelir. Ama geleceğin sırtına taşıyacağımızdan fazla yük bindirmemiz de doğru değil diye düşünüyorum. Sonrasında ağırlığında ezilmemek ve kamburlaşmamak adına bu çok önemli bir ayrıntı. Zaman zaman "falanca yerde falanca kişi, insanın geleceğini okuyormuş" diye söylentiler gelir kulağınıza. Geçmiş, bir yerlere yazılmıştır belgelenebilir veya hafızaya kazınmıştır hatırlanabilir. Ama geleceği Yüce Allah'tan başka kim bilebilir ki. Gelecek, ruh halimize göre pembe veya gri olan bir hayaldir. Bugüne kadar hiç kahve ve tarot falına baktırmadım. Aslında çok da merak etmiyorum geleceği. Geçmişte veya bugün içinde yaptıklarımız geleceğin bir teminatı değil midir. Ne ekersek onu biçeceğiz. Maalesef gelecek merakı "Falcılık" adı altında yeni bir ticaret kapısı oluşturmuş. Araştırıp, tavsiyelerle falcı bulup gidenler bile mevcut. Sonra ne mi oluyor? Eğer falcı kötü bir şey demişse "Acaba dediği olacak mı? Olacaksa ne zaman olacak?" diye de kişi sürekli bir endişe yaşıyor. Ya da falcı, "sevinçli bir haber alacaksın" diyor. Kişi sürekli bir beklenti halinde oluyor. Bir arkadaşım; tam İstanbul'a gidiş arifesinde "Benim rüyalarım çıkar. Dün seni gördüm. Kötü bir şeyler olacak" dedi. Ben "bu tür şeylere inanmıyorum" desem de yolculuk boyunca "Allah'ım kazasız belasız gidelim" dediğimi hatırlıyorum. Normalde de derim ama arkadaşımın sözleri bilinçaltımı epeyce etkilemişti. Şükürler olsun hiç bir şey olmadı. Bazen ufak tefek tutan şeyler olabilir ama bunun da tamamen tesadüfi olduğunu düşünüyorum. Aslında geleceğimizi görmemek bir avantaj bizlere. Düşünsenize ömrümüzün çok kısa olduğunu veya başımıza gelecek bir şeyi önceden görebildiğimizi. Kim bilir ne kadar korkunç olurdu. Geçmişin iyi anılarını hafızamızın üst rafına, üzüldüklerimizi de en ama en alta koyar ve çok irdelememeye çalışırsak, anı yaşamak daha zevk verebilir. Çünkü geçmiş geçmişte kalmıştır. Bugünü güzel değerlendirmeliyiz. Gelecek; geçmişi yastık yapıp, geleceği saten parlak kumaşlardan örülü yorgan yapıp üstümüze çekeceğimiz güzelliklere tanık olsun hep. Umduklarımızı yaşayalım, yaşarken de tat alalım. Geçmiş, geleceğimizin bir yatırımı olsun. Mesela bugün çok güzel şeyler yapalım. Ziyaret etmek istediğimiz ama gerçekleştiremediğimiz bir büyüğümüzü veya bir dostu ziyaret edelim. Sevdiğimiz bir kişiye çiçek alalım kısaca iyi şeylere imza atalım. . Güzel yarınlara. Aysel AKSÜMER
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Aysel AKSÜMER , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |